Seyr-i Sülûk yolundaki sâlikin (manevi yolcunun) cinsel hayatı, diğer tüm eylemleri gibi şeriatın hükümleri, nefs terbiyesi ve ihlas prensipleri çerçevesinde ele alınır. Büyük mutasavvıflar ve mürşidler, cinsel hayatın fıtrî bir ihtiyaç olduğunu kabul etmekle birlikte, bu enerjinin manevi terakkiye engel olmaması için denge, helal dairesi ve ölçülü olmayı tavsiye etmişlerdir.
Sâlikin Cinsel Hayatı: Helal Dairede Denge
Sülûk yolunda amaç, fıtrî ihtiyaçları tamamen yok etmek değil, onları İlahi rızaya uygun bir disipline sokarak kalbi dünyaya bağlayan zincirlerden kurtulmaktır.
Şeriat ve Helal Daire
Sâlikin cinsel hayatındaki ilk ve en temel ölçüt, şeriatın çizdiği sınırlara titizlikle uymaktır.
- Helal Çerçeve: Cinsel hayatın tamamen helal dairesi içinde (eşler arasında) yaşanması, yasaklardan (haram ve zinadan) kesinlikle uzak durulması esastır. Zira harama yönelmek, kalbi karartır ve seyr-i sülûkün tüm ilerlemesini durdurur.
- İtaat ve İhlastan Uzaklaşmamak: Büyükler, harama karşı duyulan şiddetli arzunun, sâlikin nefs mücadelesinde zayıf kaldığı anlamına geldiğini belirtirler.
İmam Gazâlî (r.h.) buyurur: "Nefsin arzuları bir binektir. Eğer sen ona binersen, o seni Hakk'a götürür. Eğer o sana binerse, seni helake sürükler."
Büyüklerin Tavsiyeleri: Ölçü ve Disiplin
Mürşidler, cinsel enerjiyi (şehvet) tamamen baskılamayı değil, onu doğru kanala yönlendirmeyi ve fazlasını manevi enerjiye dönüştürmeyi tavsiye ederler:
A. Dengeli Yaşam (Tevazün)
Cinsel hayat, aşırıya kaçtığında sâlikin kalp zikrinden ve tefekkürden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu nedenle ölçülü olmak esastır.
- Aşırılıktan Kaçınmak: Şehvetin aşırı derecede baskılanması (ruhbanlık) İslam'da yasak olduğu gibi, aşırı düşkünlük de (şehevat) manevi terakkiye en büyük engeldir.
- Vakitlerin Korunması: Mürşidler, özellikle zikir ve tefekkür vaktinden önce bedeni yorgunluğa sebep olacak ölçüsüz birleşmelerden kaçınılmayı öğütlerler. Çünkü kalbin uyanıklığı sülûkün anahtarıdır.
B. Eş Haklarını Gözetmek
Sâlikin cinsel hayatı, yalnızca nefsin deşarjı değil, aynı zamanda eşinin hakkını (hukuku zevciyet) yerine getirme vazifesi olarak görülmelidir. Eşine karşı olan fıtrî görevleri ihmal etmek, kul hakkına girmek demektir ki, bu durum sülûk için büyük bir tehlikedir.
Hz. Peygamber'in (s.a.s.) bir sahabi olan Selmân-ı Fârisî, diğer sahabi olan Ebû'd-Derdâ'yı ziyaret ettiğinde, Ebû'd-Derdâ'nın karısı (Ümmü'd-Derdâ) perişan bir haldeydi. Selmân sebebini sorduğunda kadın, Ebû'd-Derdâ'nın sürekli oruç tuttuğunu ve gece ibadet ettiğini, bu nedenle dünyada hiçbir şeye (eşi de dâhil) iltifat etmediğini söylemiştir.
Karar (Kaynak Metin): Selmân, Ebû'd-Derdâ'ya şöyle demiştir: "Şüphesiz Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır, nefsinin senin üzerinde hakkı vardır, ailenin (eşinin) senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver."
Ebû'd-Derdâ, bu durumu Hz. Peygamber'e (s.a.s.) arz ettiğinde, Resûlullah (s.a.s.) Selmân'ı tasdik etmiş ve: "Selmân doğru söylemiştir." buyurmuştur. (Buhârî, Savm, 56; Edeb, 86)
İlke: Sâlikin farzı olan ailenin hakkını gözetmek ilkesi, bu olayla kesinleşmiş ve sünnetin temel bir parçası haline gelmiştir. Aile hakkı, dînî hayatın bir parçasıdır, önünde bir engel değildir.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Tavsiyesi dikkate alındığında: "Ailesinin hakkını gözetmek, sâlikin farzıdır." Bir müminin, ailesinin hakkını ihmal ederek kendini tamamen nafile ibadete vermesi doğru değildir. Hadislerde geçen "Ailenin senin üzerinde hakkı vardır" ilkesinin, Seyr-i Sülûk disiplinine uygulanan ve terk edilemez bir görev olduğunu belirten özetidir.
C. Enerjiyi Yönlendirme (Zühd ve Riyâzet)
Seyr-i Sülûk'te bazı mürşidler, genç sâlikler için belirli dönemlerde şehveti kırmak ve enerjiyi maneviyata yönlendirmek amacıyla geçici riyâzet (perhiz) önerebilirler. Bu, enerjiyi yükselterek kalbe ve akla hizmet ettirmeyi amaçlar.
Gözü Korumak: Şehvetin ilk kaynağı göz olduğu için, sâlikin bakışlarını koruması (göz zinasından kaçınması) büyük önem taşır. Harama bakış, kalpte şehvet tohumlarını yeşertir.
Hadis-i Şerif: "Gözlerin zinası bakmaktır..." (Müslim, Kader, 20)
Cinsel Hayatın Manevi Yönü
Cinsel hayatın helal dairede yaşanması, salike manevi faydalar da sağlar:
1. Haramdan Korunma: Helal, haramdan koruyan bir kaledir. Helal bir ilişki, sâlikin harama kaymasını engeller.
2. Mükafat: Eşler arasındaki helal yakınlaşma, sadaka hükmüne geçer ve mükafatlandırılır. Bu, sâlikin dünyevi fıtrî bir eylemi bile ibadete dönüştürme becerisini gösterir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) buyurur: "Biriniz eşiyle birleştiği zaman bu onun için bir sadakadır." (Müslim, Zekât, 52)
Sâlikin cinsel hayatı, ne aşırı düşkünlük ne de ruhbanlık olmalıdır. Temel yaklaşım, eş hakkını gözeterek, ölçüyü aşmadan, gözü koruyarak ve ihlası yitirmeden helal daire içinde bir denge kurmaktır. Bu denge, cinsel enerjinin kalbin uyanıklığına ve zikrin devamlılığına engel olmasını engeller.

إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...