Kadiri Yolu

Tarikatların zikir, halvet, kıyafet gibi bazı ortak noktalarında biridir tekkeler. Buralarda tasavvufi faaliyetler icra edilir. İslâm kültür tarihinde önemli yeri bulunan tekke, tasavvuf düşüncesinin, anlayış ve terbiyesinin derinleştirildiği ve halka takdim edildiği bir yerdir. Tekke (tekye), zâviye, hankah, âsitane ve dergâh gibi isimler altında birbirinden hemen hemen farksız olan bu müesseselere insanlar, dünya hayatının çeşitli meşakkat ve sıkıntıları ile yorulan ruh ve bunalan gönüllerini dinlendirmek için giderlerdi. Onlar burada bir araya gelip boş zamanlarını değerlendirirlerdi.

          İslâm ülkelerinde tarikat mensuplarının oturup kalkmalarına, zikr ve ibâdet etmelerine mahsus bu müessese, Farsça "Tekye" kelimesinden gelmektedir ki çoğulu "Tekâya"dır. Mısır Mevlevî Şeyhi Azmi Efendi, "Nuhbetu'l-Adâb" adlı eserinde bu müesseselerin kuruluş gayesini şöyle açıklar: "Tekâya, ilim ve fen tahsil ederek, dünya alâkalarından el çekenler ve ruhâni seyr ve terakkıyata çalışanlar için bina olunduğundan ilimde behresi (nasibi, payı) olmayan cahiller evvela ilim tahsili için medreseye gönderilmeli yahut tekkede talim ve tedrise muktedir zatlar tarafından okutulmalıdırlar" (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, 445).

         Müslüman toplumların ekonomik ve sosyal yapısının teşekkülünde hariç vazifesi gören bu teşkilâtın, son zamanlarındaki durumlarına bakıp bunların devamlı böyle olduğunu zannetmek, doğru değildir. Nitekim, M. Cevdet bu mevzuya temasla "Son zamanlardaki tereddisine bakıp ta tekkelerin daim öyle olduğuna hükm etmemelidir. Dört mevsimden Sonbahara bakarak İlkbaharda da ortalığı yapraksız ve yeşilliksiz sanmak doğru olmadığı gibi, kemâl zamanlarında tekkeler, ruhları çok terbiye etmiştir. Eskiden tekkeler, edebiyat, musikî ve tarih ocakları idi. Hayatın ızdırabını dindirmek ihtiyacında olanlar oralara koşar, nefis bir ahengin şelâlesi altında ruhlarını yıkar, tesellikâr söz ve tarihî menkıbelerle yeniden canlanırlardı. Hâsılı tekkeler, ye's ve mahrumiyet ile canına kıyacak insanların, yeniden tamir gördüğü yerlerdir" diyerek bir gerçeği ifade eder.

Tarih boyunca tekkelerin icra ettiği fonksiyonu şöylece özetlemek mümkündür:

1. Tekkeler, özellikle kuruluş yıllarında, şeyhler tarafından seçilen yerlerde kuruluyorlardı. 

2. Bilhassa Osmanlılarda, tekke ve zâviyelerin bir kısmı devlet tarafından, yolculuk ve ulaşım için tehlikeli olan yerlerde tesis ediliyordu. 

3. Oturma merkezlerinde (meskûn mahal) kurulan tekkelerin gördüğü önemli hizmetlerden biri de kültür iletişiminin, halk arasındaki birlik ve sıhhatli bir haberleşmenin sağlanması idi.

4. Tekke ve zaviyelerin zaman zaman ruh ve sinir hastalıkları için tedavi merkezi olarak da kullanılmaktaydı. 

       Çeşitli yönleri ile insanlara hizmette bulunan tekkeler, Osmanlılar döneminde tamamıyla vakıflara bağlıydılar. Vakıflar tarafından geliri temin edilen tekkeler malî yönden sıkıntı çekmezlerdi. Ayrıca devlet, bunlara yardımda bulunuyordu. Hatta, tekkelere bağlı bulunan vakıf araziden vergi almamak suretiyle bu yardım sahası daha da genişletilmişti.

     Tekkeler, insanlara sundukları hizmetlerin yanı sıra, dervişlerin devamlı olarak ikamet ettikleri ve tarikata intisâb edenlerin, zikir ve merasimi toplu olarak yaptıkları yerlerdir. Bu sebeple tekkeler mimari yapı olarak şu kısımlardan oluşmaktaydılar: Semâhane, çilehane, türbe, derviş odaları, selâmlık, harem, mutfak ve kiler, kahve ocağı (Celal Es'ad, Türk Sanatı, İstanbul 1928, 100-101).

       Türkiye'deki tekkeler, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İslâm dini aleyhindeki faaliyetleri çerçevesinde çıkarılan bir kanunla 30. 11. 1925 yılında kapatıldı.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar