Şefaatler
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Bir kimsenin bir başkasına iyilik istemesi, onun bağışlanmasını istemektir. Kıyamet gününde ise peygamberler melekler ilimleriyle amel eden ilim adamları Salih insanlar Müminler ve Mümin erkeklerin ve kadınların küçük yaşta ölen çocukları şefaatte bulunacaklardır. bunun gibi insanların bazı amelleri kur'an-ı Kerim ve oruç da şefaat edecektir.
Allah katında şefaat Ancak yüce Allah'ın izin vermesiyle olur. Yüce Allah ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır “ O’nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?” Bakara-255 yine “ onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler” Enbiya-28
Rasulullah (ﷺ)’in şefaatlerinin en büyüklerinden birisi hüküm verme işinin başlatılması için şefaatte bulunması olacaktır. yine sırattan geçmeye ve sonra cennete girilmesine izin verilmesi için şefaatte bulunması da onun büyük şefaatlerinden olacaktır. Resulullah(ﷺ) Bunun yanı sıra bazı kimselerin Hiç hesaba çekilmeden cennete girebilmeleri için şefaatte bulunacaktır. ayrıca müminlerin günahkarlarının cehennemden çıkartılmaları için Şefaatli bulunacaktır. Resulullah (ﷺ) şefaatlerinden birisi de, cennete girmiş olan müminlerin oradaki derecelerinin yükseltilmesi amacıyla olacaktır.
Mümin Bir kulun Resulullah (ﷺ)’in şefaatini hak etmesine neden olan amellerinden birisi, ezandan sonra dua ederek Bu duada Resulullah (ﷺ)’in vesilesinin ve makamı Mahmud'un verilmesini istemesidir.
Yine haremeynden Mekke ile Medine'den birinde ölmek de şefaati gerektiren sebeplerdendir. Resulullah (ﷺ)'e çok salavat getirmek de şefaate neden olan amellerdendir.
Yüce Allah ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır onlar şefaat edenlerin şefaatlerinin de bir yararı olmaz Müddessir-48
Bu ayeti kerime peygamberlerden, nebilerden, meleklerden, sıddıklardan, şehitlerden, salihlerden ve bunların dışında kalan iman sahiplerinden şefaatte bulunacak kimselere şefaatlerinin ancak küfür üzere ölmüş olanlara bir yarar sağlayacağını ortaya koymaktadır.
Yapılan araştırmaların ortaya koyduğuna göre, Resulullah(ﷺ)’in 10 ayrı şefaati olacaktır. Bunların başta gelenleri, hüküm verme işinin başlatılması, sırattan geçilmesine izin verilmesi ve cennete girilmesine izin verilmesi amacıyla olacaktır. bu şefaatlerden her biri, tüm insanların ilk önce Adem Aleyhisselam’e sonra sırasıyla Nuh Aleyhisselam'a Hz İbrahim'e Hz İsa'ya başvurmaların ardından, işin Hz Muhammed(ﷺ)'e havale edilmesi üzerine gerçekleşecektir.
İbni Kesir’in açıklamalarında sıratın geçilmesine ve cennete girilmesine izin verilmesi amacıyla olacak şefaatlerden söz edilmemiştir. Oysa Resulullah (ﷺ) insanların kıyamet gününde üç yerde topluca kendisine başvuracaklarını bildirmiştir. İfadeler de görülen bazı kapalılıklar nedeniyle, bu ifadelerle neyin kastedildiğini kesin tespiti, bazı kimseler açısından zor olmaktadır.
Buhari ve Müslim Cabir bin Abdullah (Ra)'tan rivayet etmişlerdir: “ Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Bazı kimseler şefaat ile cehennemden çıkarlar. Bunlar Kuşkonmaz bitkisi gibi olurlar.”
İbni Mace, er Ebu Musa El Eş'ari (ra) vaat etmiştir: “ Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Ümmetimin yarısı cennete girmesi ile şefaatten birini seçmeye istendi Ben şefaati seçtim. çünkü o daha genel ve daha çok kimseye yeterlidir. Siz şefaatin takva sahipleri için mi olacağını sanıyorsunuz? Hayır, aksine şefaat: günahkarlar, hata işleyenler ve kirlenmişler için olacaktır.”
Taberani, Ebu Muhammed (ra) rivayet etmiştir: “Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Ümmetimden iki sınıf vardır ki, onlara şefaatine ulaşmaz. bunlar: Zalim ve katı devlet başkanı ile şüpheci ve taşkın her kişidir.”
Ahmed, Ebu Musa (ra)’da şöyle rivayet etmiştir: “... Ey Allah'ın resulü Allahü Teala'ya Dua et de bizi senin kendilerine şefaatte bulunacağın kimselerden eylesin dedik. Allah resulü (ﷺ) Bu iki kişinin için dua etti. Sonra bu iki kişi Resulullah (ﷺ)’in ashabının yanına gittiler ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin söylemiş olduğu sözü kendilerine bildirdiler. bunun üzerine sahabeler bir bir Resulullah (ﷺ)’in yanına gelerek: “Ey Allah'ın resulü! Allahü Teala'ya dua et de bizi senin kendilerine şefaat de bulunacağın kimselerden eylesin diye istekte bulunmaya başladılar. Resulullah (ﷺ)’de onlar için dua ediyordu Ancak bütün ahali etrafında toplanıp kalabalık olunca Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Şefaat Allah'tan başka ilah olmadığını şehadet ederek ölen herkes içindir” diye buyurdu.
Ahmed, Ebu Umame (Ra)’den şu şekilde rivayet etmiştir: “Resululllah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Ümmetimin içinde Rebi’a ve Murdar kabilelerinden daha çok insana şefaatte bulunabilecek kimseler vardır. Ve yine ümmetimin içinde cehennemin direklerinden bir direk kadar cehennemin içinde büyüyecek olan da vardır.”
Haddi zatında Allah Teala’nın, dilediği kullarına, o günde rahmet tezahürlerinden birisi olarak ortaya çıkar. Bu rahmetin tecellisi muhtelif şekillerde olur. Bunlardan birisi, küfür ve şirk ehlinden olmayan isyankar kullardan Allah’ın dilediği kadarını bağışlamasıdır.
Bu hakikatin izahı hususunda: “Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar.” Nisa, 116 Şefaat tezahürlerinden birisi de Allah Teâlâ’nın elçisine, Ümmeti için şefaat etme yetkisini vererek, onu şereflendirmesi şeklinde gerçekleşir. İşte alimler arasında şefaatul-uzma’ diye bilinen şefaat türü budur.
En büyüğü Resulullah(ﷺ)’ın mahşerdeki herkese, soruşturmadan ve korkunç durumlardan kurtulması için şefaat etmesidir. Bu şefaatlerden birisi de, Resulullah (ﷺ)‘ın ümmetinden bir grubun hesaba çekilmeden cennete gönderilmesidir. Birisi de, cehenneme girmeyi hak etmiş bulunan günahkar kimselerin, Onun şefaatiyle cehenneme girmekten kurtulmasıdır.
Müminlerin ve muvahhidlerin cehenneme girdikten sonra oradan çıkarılmaları da, bu şefaatlerden birisini temsil eder. Bu şefaat türünde ve ondan öncekisinde –sahih kavle göre- Resulullah’a (ﷺ) Peygamberler, büyük melekler ve müminler de ortak olacaklardır.
Allah Teâlâ’nın Resulüne sav vadetmiş olduğu “Makamı Mahmud” ancak ve ancak, bütün mahşer ehline genel olarak, ümmetine özel olarak, muhtelif şefaatlerde bulunmasını ifade eder.
İbni Cerir der ki: Müfessirlerin çoğu: «Muhammed’in (ﷺ) kıyamet gününde oturacağı makam -Makamı Mahmud- insanlara şefaat etmesi, o günün azabının şiddetini hafifletmesi için Allah’tan dilekte bulunması ve bu dileğinin kabul edilmesidir. demişlerdir. “Belki böylece Rabbin seni, övülmüş bir makama ulaştırır.” Ayeti Kerime’nin tefsiri için ibni Cerir ve İbn Kesir tefsirine bakınız.)
Buna göre Allah Teala’nın, kıyamet gününde Peygamberini oturtacağı Makam-i Mahmud, zikrettiğimiz şefaatlerden muayyen bir şefaatin adı değildir. Ancak bütün bu şefaatlerin icmali adıdır ki, ondan dolayı bütün varlıklar ona minnettar olacaklardır. Resulullah(ﷺ)’ın mahşer ehline, duruşmanın uzunluğundan kurtulmaları için yapacağı şefaat, El-lakkaani’nin ‘Cevheretut Tevhid’ üzerine yaptığı şerhte belirttiği gibi, Makam-ı Mahmud’un başlangıcıdır.
Şefaatten bahseden Ayeti kerime ve hadisi şerifler vardır, onlardan bir tanesi: “Yalnız Rahman’in huzurunda, söz almış olanlardan başkaları şefaat edemezler.” Meryem:87
O hadislerden bir tanesi, Buhari ve Müslim tarafından rivayet edilen uzunca bir hadistir. Orada insanların teker teker Peygamberlere giderek onlardan şefaat etmeleri için dilekte bulundukları, en sonunda Resulullah(ﷺ)‘ın yanına vardıkları rivayet edilmiş, Onun, müminlerden büyük bir kesime şefaat edeceği ifade edilmiştir.
Daha önceden belirttiğimiz gibi; bu şefaat, ancak Cenab-ı Allah’ın bağışlamak istediği kullarına merhametinin bir tezahürüdür. Bu şekilde bir tezahürü, Cenâb-ı Allah’ın Resullerine, Nebilerine ve bazı salih kullarına ikramda bulunmasından dolayıdır.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...