Kadiri Yolu

İstitaat - Kulun Gücü

İstitaat (Kulun Gücü)

Ferdin fili ile başlar ve fillin bitmesi ile sona erer. Kula verilen bu güç filli yapan kudretin kendisidir. 

Ferdin herhangi bir işi yapması, ancak Allah'ın, o yapılmasını temin edecek gücü o ferde vermesiyle mümkün olur.

Fert iradi ve gayri iradi bütün filleri yapmak için, bu kudrete muhtaçtır. Belli bir hareketi yaptıran kudret, her şeye kadir olan Allah'ın, o fiilin yapılmasına mahsus olarak ferde verdiği kudrettir.

Mutezile, kulun, fillerine kadir olduğu inancındadır. Zamanımız felsefecilerinden birçoğu da aynı kanaattedir. Mutezile'nin başka bir kolu olan Diyalektik Materyalizm, maddenin ve vücudun, kudretin esası olduğunu ileri sürer, Halbuki madde ve insan, acizdir. Her, fiilinde, Allah'ın kendisine kudret vermesine muhtaçtır. Allah ise Kadiri Mutlaktır.

İstitaat (ferdin, bir şeye gücünün yetmesi); sebeplerin, aletlerin ve azaların salim olmasıyla mümkündür.

"Sebepler" ferdin dışındaki şartlardır.

Mesela, namaz için vakit; zekat için nisap miktarı mal, bir fiilin yapılması için gereken gücün verilmesinde sebeplerdir.

"Aletler ve azaların sağlam olması" ise, ferdin şahsında olan şartlardır. El, ayak veya zihnin normal çalışması gibi

"Allah kulun gücünün etmeyeceği şeyi teklif etmez"

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah kimseye gücünün yetmeyeceğinden başkasını yüklemez" Bakara Suresi 286 "Bir insanın vurmasının sonucu dövülen kişi de meydana gelen acı ve elem insanın hurmasının hemen akabinde camın kırılması ve buna benzer şeylerin hepsi Allahu Teala'nın yarattıklarıdır bu neticeleri meydana getirmekte kulun bir yaratma kudreti yoktur." meseleyi biraz daha derinleştirmek için mezheplerin bu konudaki görüşlerini incelememiz lazım ehl-i sünnet itikadına göre kulların fiillerini Allah yaratır mutezile mezhebine göre ise kul fiillerini kendi yaratır fiillerin meydana gelmesinde kulunda gücü vardır ehli sünnet inancına göre fiili meydana getirmede kulun gücü bağımsız değildir mutezileye göre ise bağımsızdır her iki mezhebe göre de Çiğli meydana getiren kulun gücünü Allah yaratmıştır bu meselede üzerinde çok tartışılmış olan husus şudur; "fiili meydana getiren ve Allah'ın yaratmış olduğu kulun kudreti fiili ile beraber midir fiilden sonra mıdır yoksa fiilden evvel midir"

a) Ehl-i Sünnet'in Görüşü;

Kudret, kuvvet, güç ve takat manalarına gelen "istitaat", bir sıfattır ki; Allah (C.C.) bu sıfatı, insan bir işi yapmayı kastettiği anda -bu işi yapmak için gereken aletler ve sebepler de sağlam, kusursuz ve tam olunca-yaratır. İnsan, "hayır" fiilini yapmayı niyet edince; Allah da "hayır" gücünü yaratır; "şer" fiilini niyet edince de; Allah "şer" gücünü yaratır.

İşte bu güç, fiil ile beraberdir: Allah (C.C.) tarafından, kul için, fiil ile beraber olarak yaratılır. Fiilden evvel olamaz. Zira fiilden evvel olsa idi; bir şey yapmak istediğinde, kulun Allah'a ihtiyacı olmaması gerekirdi. Bu halde ise, Mûtezile'nin dediği gibi, kul, fiilinin yaratıcısı olurdu. Bu güç, fiilden sonra da olamaz. Zira güç olmadan fiilin hâsıl olması gerekir. Bu ise, imkânsızdır. Cebriye Mezhebi, bu görüşü savunur.

Netice olarak; istitâat, kul için bir sıfattır ve bu güç; kul, irade-i cüz'iyyesini sarf ettiği anda meydana gelir. Bu ise, dört kademede meydana gelir:

1. irade-i külliye ki; bu iradenin kendisinde, takdir edilmiş şeylerin her birisine bağlama yetkisi vardır.

2. Bundan sonra, fiilin mevcudiyeti için şart olan, bütün sebeplerin tam ve kusursuz olması gerekir.

3. Daha sonra kul; irade-i külliyesini belirli bir fiile döndürür ki; bu döndürme, irade-i cüz'iyyedir.

4. Bundan sonra da, kulun, irade-i cüz'iyyesini fiile döndürdüğünde Allah (C.C.), fil ile beraber, kulda güç yaratır. Bu son çaba, Allah'ın, kulda kudreti yaratmasına sebeptir. Gücün aslını ispat, Cebriyye'yi; gücün fiil ile beraber olduğunu ispat ise Mutezile'yi yıkar.

b) Mütezile'nin Görüşü;

Bunlara göre; kula güç, fiilden evvel verilir. İnsan, bir işe teşebbüs etmeden evvel de, o işi yapacak güç kendisinde vardır. Kul, bütün işlerini kendisinde mevcut olan bu güç ile yapar ve meydana getirir. Kulun, iş anında, Allah'ın gücüne ihtiyacı yoktur. Allah'ın da, o işte müdahalesi yoktur.

Bunların en kuvvetli delili şudur: Teklif, yani emir ve yasaklar, fiillerden evvel meydana gelir. Meselâ; kâfir, iman etmekle yükümlüdür. Eğer güç, fiilden evvel olmasa idi, âcize, güç ve takati olmayan şey teklif edilmiş olurdu. Bu ise, batıldır. Bu hale göre; namaz filinden evvel, namaz kılma gücü olmazsa; "namaz kıl" teklifi doğru olmaz.

Ehl-i Sünnet'in, bu görüşe cevabı şudur. İstitâat iki manada kullanılır.

1. Yukarıda beyan edildiği gibi, fiil ile beraber olan güç manasında. Bu istitâat, fiilden ne önce, ne de sonradır. Fiil ile beraberdir ve fiilin tesir edenidir. Tercih edilen fiiller, bu istitâat (kulun gücü) ile meydana gelirler.

2. İstitaat; hisler ve azalar gibi sebeplerin, aletlerin ve insan uzuvlarının selâmeti manasında da kullanılır. Emir ve nehiylerle

Allah'ın teklifi, bu manaya gelen istitâat üzerinedir. Bu halde acizlik de gerekmez. Şu Ayet-i Kerime de, buna işaret etmektedir.

"Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) Beyti Hacc (ve ziyaret) etmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” Ali İmran 97 netice şudur ki adet ve sebeplerin salim olması manasına gelen ve önceden kulda var olan istitaat teklifin yani emir ve nehiylerin verilmesi sıhhatı içindir. fiil ile beraber olan istitaat ise kulun sevaba veya azaba müstehak olmasının sebebidir


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs