Kadiri Yolu

Seyr maallah

Seyr maallah 


Tasavvuf eğitiminin dördüncü mertebesinde bulunan sûfînin seyri “seyr maallah” olarak isimlendirilmiştir. Seyr maallah Allahü Teâlâ ile beraber ve O’nun huzurunda isimler ve sıfatları müşahade etmektir. Onunla birlikte bulunma anlamına gelir. “Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir (Hadîd 57/4)” âyeti sûfîler tarafından bu mertebedeki manevî yolculuğa işaret olarak yorumlanmıştır.


Tasavvuf eğitimi açısından Allah ile beraber olmak Hakk’ın huzurunda bulunmak anlamına gelmektedir. Yüce Allah’ın tevfîki ve şeyhinin talimi ile bu mertebede seyr maallah ile seyreden sûfî her an Hakk Teâlâ’nın huzurunda bulunduğu bilinci ile hareket etmelidir. Bu ise sûfînin hidayet nuru ile aydınlanarak kahır ve dalâletten kurtulması anlamına gelmektedir.


Hakk’ın huzurunda bulunmak sûfîye bu mertebede iki önemli nitelik kazandırmaktadır. İlki “Allah ihsan sâhibi kimselerle beraberdir (Ankebût 29/69)” âyetinde ifade edilen mana üzere sûfînin yüce Allah’ın isim ve sıfatlarını müşâhade etmesi sebebiyle “ihsan”ı yani Yüce Allah’ı görüyormuşçasına ona kullukta bulunma vasfını elde etmesidir. İkincisi ise Allah’ın maiyyetinde bulunmak sureti ile sûfînin Hakk Teâlâ’nın yakınlığına nâil olmasıdır. “Biz ona şah damarından daha yakınız (Kâf 50/16)” âyeti sûfînin bu mertebedeki yakınlığına işaret olarak yorumlanmıştır. Bu yakınlık insanı mükerrem ve müşerref kılan ve başkalarına nispeten onu üst bir konuma taşıyan bir meziyeti oluşturmaktadır. Bu meziyet sebebiyle sûfî iki vasfı elde etmiş olmaktadır. İlki sûfînin Allah’a yakın olmak sûreti ile Hakk’ın sırlarına âşina olmasıdır. Bu sûfînin zâtî sırların bir kısmına yani mertebe-i ahadiyete dair bazı hususiyetlere arif olması anlamına gelmektedir. “Benim Allah ile beraber öyle bir vaktim var ki, onda bana ne bir mukarreb melek ne de mürsel bir peygamber yetişemez” hadîs-i şerîfi sûfîler tarafından bu manada yorumlanmıştır. 


Çelebî Halîfe “bu makamda eşyanın sırrı görülür” diyerek sûfînin bu yakınlık neticesi bir kısım irfanî bilgileri elde edeceğini ifade etmektedir.


Yahyâ Şirvânî (ö.869/1464) de “padişah ile oturan onun sırlarına mahzen olur” diyerek bu hususa işaret etmektedir. 


Sofyalı Bali Efendi “Bu mertebede ikilik devam etmekte olup salik henüz tam bir fena halinde değildir. Bu mertebede hem kendisini hem de hakkı görmektedir.”


Sûfînin bu mertebedeki yolculuğu esnasında Hakk’ın isimleri ve sıfatlarına dair müşâhadesi artmıştır. Kimi zaman da Hakk’ın bağışı neticesi sûfî zât-ı ilâhiyenin rü’yetine nâil olmuştur. Sûfînin bu mertebede Hakk Teâlâ’ya olan yakınlığı sebebiyle elde ettiği ikinci vasıf ise onun henüz bu mertebeyi tahsil edememiş kimselere ve diğer mahlukâta karşı elde etmiş olduğu üstünlüktür. “Onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık (İsrâ 17/70)” âyeti bu manaya işaret olarak yorumlanmıştır.


Seyr maallah mertebesi tasavvuf eğitimi açısından Hakk’ın mutlak birliğine doğru seyreden sûfî nezdinde bir ikilik barındırmaktadır. Bu ikilik sûfînin Hakk’ın mutlak vücudunu onun taayyünâtı açısından ikilik barındıran bir mertebede idrak etmesidir. Ahmed Müsellem Ebû’l-Vefâ Edirnevî’ye (ö. 1168/1754) göre bu mertebe ilim mertebesidir. Ona göre “ilim maluma tabidir” kaidesine göre sûfî bu mertebede kendi vücûdu ile Hakk’ın vücudunu birbirinden ayrı olarak idrak etmektedir.


Tasavvuf eğitiminin gayesi ise “Allah vardı ve onunla beraber bir şey yoktu” hadîs-i şerifinin manası üzere mutlak vücutta Hakk Teâlâ’dan gayrısını nefyetmekmektir. Bu ise sûfînin Hakk’ın sivâsı anlamında kullanılan gölge varlık (zıllî vücûd) barındıran bu mertebedeki maiyyetten (birliktelikten) kurtulması ile mümkün olacaktır.


Kaynak: TASAVVUF EĞİTİMİNDE ETVÂR-I SEB’A METODU - Muhiddin USTA



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs