Kadiri Yolu

 

Yusuf Sûresi 21-35. Ayetlerin Tefsiri

Yusuf Sûresi 21-35. Ayetlerin Tefsiri


بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.


وَقَالَ الَّذِي اشْتَرٰيهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَاَتِه۪ٓ اَكْرِم۪ي مَثْوٰيهُ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًاۜ وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۘ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِۜ وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِه۪ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ


Vekâle-lleżî-şterâhu min misra limraetihi ekrimî meśvâhu ‘asâ en yenfe’anâ ev netteḣiżehu veledâ(en)(c) vekeżâlike mekkennâ liyûsufe fî-l-ardi velinu’allimehu min te/vîli-l-ehâdîś(i)(c) va(A)llâhu ġâlibun ‘alâ emrihi velâkinne ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e)

21- “Mısır'da onu satın alan kimse karısına: "Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut ta onu evlat ediniriz" dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

Onu satın alan o dönemin Mısır'ın Azizi karısına dedi ki ona (Yusuf’a) kadri kıymet ver. Ona güzel bak konumuna uygun beğenilecek, hoşlanacak şekilde ona önem ver. Ona yatacak bir yer, güzel elbiseler giydir, iyi bir geçimlik ver, olur ki gereken şekilde eğitimini alır ve işlere alışır, bu işlerin nasıl yürüdüğünü kavrar da şu işimizin bir kısmında onun yardımına alırız veya onu evlat ediniriz. Bizim çocuğumuzun yerine geçer ve onu çocuğumuz gibi korur gözetiriz. İşte böylece kardeşlerinden kurtulup Aziz'in kalbini ona ısındırmak suretiyle Yusuf'a biz Mısır'da imkan hazırladık ve Mısır'da buyruklar verecek şekilde tasarruf etmek konumuna getirdik. Ve ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah emrinde galiptir dediğini yapar. Hiç kimse O’nun dilediğini yapmaktan alıkoymaya engelleyemez. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. O’nun yaratmasındaki hikmeti lütfunu ve dilediğini yaptığını idrak edep fark edemezler. 

وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًاۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ

Velemmâ beleġa eşuddehu âteynâhu hukmen ve’ilmâ(en)(c) vekeżâlike neczî-lmuhsinîn(e)

22- “Gücüyle mükemmellik noktasına gelince ona hüküm ve ilim verdik. İşte biz İhsan edenleri böyle mükafatlandırırız.”

Hz Yusuf aklı olgunlaşıp ruhu ve fiziksel yaratılışı ilerleyip mükemmellik noktasına gelince ona hüküm ve ilim verdik. Hükümden kasıt, ilim ile birlikte amel, bilinmedik şeylerden uzak durmak demek olan hikmet veya insanlar arasında hükmedecek şekilde gerekli hukuki ve fıkhi bilgiyi kendisine verdik. Bütün bunlarla birlikte ona ayrıca ilim de verilmiştir. İbni Kesir hüküm ve ilmi nübüvvet diye tefsir etmiştir. İşte biz ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız. Onun amellerinde ihsan edici olduğuna güçlü olduğu zamanlarda da takvayı elden bırakmadığına dikkat çekilmekte ve ihsan edeceği herkese de bir müjde bulunmaktadır. 

Ayeti kerimenin son bölümü peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'i teselli etmekte ve gelecekte inkarcılar karşısında kuvvetleneceğini bildirerek ona manevi bir güç vermektedir. Evet Allahu Teala o gün Hz Yusuf'u nasıl kardeşlerinin kötülüklerinden korumuş ve onun Mısır ülkesini idare içinde en yüksek mevkiye getirmiş ise Hz. Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'i de kureyşler karşısında korumuş ve neticede onu dünyanın en büyük devletlerini sarsan bir devlet kurmaya ve Allah'ın dinini hakim kılmaya muvaffak etmiştir bu Allah katından bir mükafattır.

وَرَاوَدَتْهُ الَّت۪ي هُوَ ف۪ي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِه۪ وَغَلَّقَتِ الْاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَۜ قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اِنَّهُ رَبّ۪ٓي اَحْسَنَ مَثْوَايَۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ

Verâvedet-hu-lletî huve fî beytihâ ‘an nefsihi veġallekati-l-ebvâbe vekâlet heyte lek(e)(c) kâle me’âża(A)llâh(i)(s) innehu rabbî ahsene meśvây(e)(s) innehu lâ yuflihu-zzâlimûn(e)

23- “Evinde bulunduğu kadın ondan murad almak istedi; kapıları sımsıkı kapadı ve: “Sana söylüyorum, gelsene!” dedi. O da: “Allah'a sığınırım. Doğrusu o benim efendimdir. Bana iyi yer vermiştir. Muhakkak ki zalimler asla felah bulmaz.” dedi.”

Hz. Yusuf evinde hizmetinde bulunduğu Mısır azizinin hanımı kapılara kapattı ve Yusuf'a haydi gel ve benimle yat dedi. Bunun için gereken yollara başvurdu. O’nu yanına gelmesi için kadınlık cazibesini kullanarak çağırdı. Yusuf'un güzelliği ve çekiciliği sebebiyle ona ileri derecede sevgi duyması, bu durum onu Hz Yusuf'un karşısında süslenip güzel görünmek için çalışmaya ve ona kavuşmak için gerekli yollara ve fırsatları hazırlamaya da itmiştir.

Kapıları sımsıkı kapattıktan sonra gel ve istediğimi yerine getir dedi. O da Allah'a sığınırım. Doğrusu “O benim efendimdir. Benim sahibimdir. Bana gerçekten ikramda bulunmuştur. Onun bu davranışının karşılığı hanımına yaklaşarak ona hainlik etmek olamaz hainlik edenler veya zina edenler kurtulamazlar.  

وَلَقَدْ هَمَّتْ بِه۪ۗ وَهَمَّ بِهَاۚ لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪ۜ كَذٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّٓوءَ وَالْفَحْشَٓاءَۜ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَص۪ينَ

Velekad hemmet bih(i)(s) vehemme bihâ levlâ en raâ burhâne rabbih(i)(c) keżâlike linasrife ‘anhu-ssû-e velfahşâ/(e)(c) innehu min ‘ibâdinâ-lmuḣlasîn(e)

24- “Andolsun ki, o kadın ondan murad almak istemişti. Eğer rabbinin burhanını görmemiş olsaydı, o da onu isteyecekti. İşte biz böylece ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf ettik. Çünkü o ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı.”

Mısır Azizi'nin hanımı kafaya koymuş, kesin kararını vermişti. Yusuf'tan muradını almak istemişti. Onun isteğini kabul etmekten alıkoyacak. Allah'ın ayetlerinden birini görmemiş olsaydı “o da onu isteyecekti” böyle bir arzuya kapılabilirdi. İnsanlar iradeleri dışında içlerinden geçen duygulardan dolayı sorumlu tutulmazlar. 

“İşte biz ondan böylece fenalığı” efendisine ihanet etmeyi yani zinayı bertaraf ettik. Allah'ın sırf itaati için halis kıldığı kullardandı. Biz ona içinde bulunduğu durumdan kurtaran bir delil ve burhan gösterdiğimiz gibi bütün işlerinde de kötülüklere ve ahlaksızlıklara karşı Onu muhafaza ederiz. Çünkü o Allah’ın seçkin tertemiz kılınmış, hayırlı kullarındandır. 

وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَم۪يصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَاَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَا الْبَابِۜ قَالَتْ مَا جَزَٓاءُ مَنْ اَرَادَ بِاَهْلِكَ سُٓوءًا اِلَّٓا اَنْ يُسْجَنَ اَوْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

Vestebekâ-lbâbe vekaddet kamîsahu min duburin veelfeyâ seyyidehâ ledâ-lbâb(i)(c) kâlet mâ cezâu men erâde bi-ehlike sû-en illâ en yuscene ev ‘ażâbun elîm(un)

25- “İkisi de kapıya koştular. Kadın onun gömleğini arkasından boylu boyunca yırttı. Kapının yanında efendisine rastgeldiler. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük etmek isteyenin cezası zindana atılmaktan veya acıklı bir azaptan başka ne olabilir?”

Mısır azizinin hanımıyla Hz Yusuf kapıya doğru ulaşmak için adeta birbiriyle yarıştılar kadın onu yakalamak O da kaçıp kurtulmak için koşuyorlardı. Yusuf ondan kaçıp kapıdan çıkmak üzere koşarken kadında onun çıkışını engellemek için arkasından hızlıca koştu kadın bir fırsat bularak onun gömleğini arkadan boylu boyunca tutarak çekti dışarıya çıkmasın diye ve gömlek yırtıldı. Kapının yanında Mısır azizi ile karşılaştılar. Kocasının gelmekte olduğu ve içeri girmek üzere olduğunu görünce kocasını şüphe etmesini engellemek maksadıyla hemen hileye başvurarak bu hileden korkarak arzusunu yerine getirsin diye Yusuf'u korkutmanın çaresini aradı. Bu maksatla kadın dedi ki: Ailene kötülük yani ahlaksızlık etmek isteyeni ceza çekmesi için zindana atmak, suretiyle hapsedilmesi, ileri derecede dövülüp işkence edilmekten başka bir ceza yolu ona uygun olabilir mi? dedi. Açıktan açığa Hz Yusuf'un adını zikretmeyip onun kendisine kötülük yapmak istediğinden söz etmedi. Çünkü o genel olarak böyle bir iş yapmaya kalkışanları kastetmişti. Yani: Senin ailene kötülük yapmak isteyen herkesin layık görüleceği ceza, hapse atılmak veya işkence görmekten başka ne olabilir. Onun bu şekilde konuşması Hz Yusuf'u korkutmak maksadına daha uygun idi. Hz. Yusuf'u hapse atılmaya işkence görmeye maruz bırakınca O da kendisini savunmak zorunda kaldığından artık kadının yaptığını gizlemeye ve onu rezil ve rüsva etmemek için çabalamaya gerek kalmadığından Hz. Yusuf gerçeği olduğu gibi söyledi ve kendisine yaptığı hainlik iftirasından uzak olduğunu dile getirmek üzere: 

قَالَ هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ

Kâle hiye râvedetnî ‘an nefsî(c) veşehide şâhidun min ehlihâ in kâne kamîsuhu kudde min kubulin fesadekat vehuve mine-lkâżibîn(e)

26- “Dedi ki: “Benden murat almak isteyen odur.” Kadın'ın ailesinden biri de şöyle şehadet etti:”

Dedi ki; Bu şahitliği yapanın kadının yakınlarından olması ona karşı daha güçlü bir delildir, Hz. Yusuf'un böyle bir hainlikten uzak olduğunu daha çok ortaya koymak özelliğine sahiptir. İbni cerir Hz Yusuf'un de yine şahitlik yapan kişinin beşikte bir çocuk olduğu başkaları ise onun yetişkin bir adam olduğu görüşünü tercih etmektedir. İbni Kesir İbni Celil'in sözlerinin naklettikten sonra Şöyle devam etmektedir: “ Bu konuda merfu bir hadiste varid olmuştur. ibn-i dedi ki… Said b. cübeyr’den o İbn abbas'tan o Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “ yani 4 kişi Henüz daha çocukken konuşmuştur.” ve bu 4 kişi arasında Hz Yusuf'un lehine şahitlik eden kişiyi de saymıştır. başkası bu hadisi Şerif'i Hammad bin senemeden o atadan O da İbni zübeyir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: “ 4 kişi küçükken konuşmuştur:  firavunun kızı maşita’nın oğlu, Hz Yusuf'un lehine şahitlik eden kişiyi, küre için adamı ve Meryem oğlu İsa…”

Alusi ise Yüce Allah'ın: “ kadının ailesinden birisi de şöyle şehadet ettiği.”  buyruğunu açıklarken konuyu enine boyuna incelemiş bulunmaktadır: “Bazıları şahitlik eden bir kişinin, Aziz'in karısının dayısının oğlu olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre henüz daha beşikte bir bebek idi. Yüce Allah onun konuşmasını sağlayarak Hz. Yusuf'un suçsuz olduğunu söylemesini diledi. Bu durumda Hz Peygamberin şöyle buyurduğu varid olmuştur: “Beşikte bir küçük çocukken dört kişi konuşmuştur. Firavunun kızı Maşita’nın oğlu, Yusuf Aleyhisselamın lehine şahitlik eden, Cüreyc’in yanında konuşan ile Hz Meryem'in oğlu İsa…” 

et-Tibi bu konuda şunları söyler: Ancak Ebû Hureyre’den varid olan, Buhari ve Müslim'de de yer alan ve konuşanların sadece üç kişi olduğunu belirten şu hadisi şerif, bunu reddetmektedir. Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: “Beşikte sadece üç kişi konuşmuştur: Meryem oğlu İsa, Cüreyc’in yanında konuşan küçük çocuk ve güzel görünümlü bir süvarinin geçtiği sırada bebeğini emziren annenin: Allah'ım benim oğlumu da bunun gibi yap, diye dua etmesi üzerine, süt emen küçük çocuğun annesinin memesini bırakarak: Allah'ım beni onun gibi yapma! diyen çocuk…”

Celaleddin es-Suyuti de et-Tibi’nin bu görüşünü zikrederek şöyle der: Bu et-Tibi’nin hadisleri rivayet yollarına gerektiği gibi muttali olmaması sonucu söylemeyi sonucu söylemeyi adet edindiği türden bir sözdür. Daha önce geçen hadis-i şerif sahihtir ve imam Ahmed'in müsnedinde de yer almaktadır. İbni Hibban'da sahihinde, Hakim müstedrek’inde zikretmiş ve sahih olduğunu belirtmiştir. 

وَاِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ


Ve-in kâne kamîsuhu kudde min duburin fekeżebet vehuve mine-ssâdikîn(e)

27- “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, bu ise doğru söyleyenlerdendir.”

“Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir.” Yani Hz Yusuf'un saldırdığına dair karının iddiası doğrudur. Çünkü o kadını çağırıp onun bu isteğini kabul etmeyince göğsünden yakalayarak itmek ve kendisini savunmak istemiş olacağından gömleğini önden yırtmış olacaktır ve bu takdirde onun söyledikleri doğru demektir. Hz Yusuf'u işaretle bu ise yalancıdır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. Hz Yusuf'u işaret ederek bu doğru söylenenlerdendir demiştir. Çünkü Hz Yusuf ondan kaçmak isterken o da arkasından koşarken kendisine geri gelmesini sağlamak maksadıyla arka tarafından gömleğini tutmuştu. Bunun sonunda da gömleğinin arka tarafından yırtılmasına sebep olmuştu. 

فَلَمَّا رَاٰ قَم۪يصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ اِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّۜ اِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظ۪يمٌ

Felemmâ raâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(ne)(s) inne keydekunne ‘azîm(un)

28- “Gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce dedi ki: “Doğrusu bu, sizin tuzağınızdandır. Doğrusu Siz kadınların tuzağı büyüktür.”

Kocası gömleğin arkadan yırtıldığını görünce Hz Yusuf'un suçsuz olduğunu, doğru söylediğini, karısının ise yalan söylediğini anlayarak dedi ki doğrusu bu kadınların tuzağındandır. İffetli bir gencin namusuna sürmek istediğiniz leke ve iftira, Sizin yaptığınız tuzakların bir parçasıdır. Kocası bu sözleri ile hem karısına hem de genel olarak bütün kadınlara hitap etmiştir. Devamla “doğrusu Siz kadınların tuzağı büyüktür.” diye sözlerini sürdürmüştür. Çünkü onların tuzaklarının incelikleri daha çok ve daha büyük hileler ve desiselerle kurulur ve bu surette de erkekleri mağlup ederler. Daha sonra Hz Yusuf'a meydana gelen olayı gizlemesini emretmek üzere şöyle dedi:

يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟

Yûsufu a’rid ‘an hâżâ(c) vestaġfirî liżenbik(i)(s) inneki kunti mine-lḣâti-în(e)

29- “Yusuf, sen bundan yüz çevir. Ey kadın, sen de günahının bağışlanmasını dile! Çünkü gerçekten sen suçlulardan oldun.”

Yusuf sen bundan yüz çevir böyle bir şey olmamış gibi kabul et kimseye bu yaşanılan şeylerden söz etme. Ey kadın sen de günahının bağışlanmasını dile! Çünkü gerçekten sen suçlulardan” günah işlemeye yeltenenlerden oldun.” göründüğü kadarıyla kadının kocası gayreti dolayısıyla, kıskançlığı sebebiyle harekete geçmeyecek kadar yumuşak huylu idi. Y a da karısının sabretmesine imkan bırakmayacak şeyi gördüğünü tespit ettiğinden ve herhangi bir şey de olmadığından dolayı onu mazur görmüştür. Aslında lüks içerisinde yaşayıp kendilerini engelleyecek herhangi bir inanç ve itikatları olmayan kimselerden başka tavırlar beklememeliyiz. Hatta bundan da öte onlar deyyusluk bile yaparlar. Çağımızda cereyan eden olayları göz önünde bulundurduğumuz takdirde söylenenleri ayrıca delillendirmeye gerek kalmamaktadır.

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّاۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Vekâle nisvetun fî-lmedîneti-mraetu-l’azîzi turâvidu fetâhâ ‘an nefsih(i)(s) kad şeġafehâ hubbâ(en)(s) innâ lenerâhâ fî dalâlin mubîn(in)

30- “Şehirde bir takım kadınlar dediler ki: “Aziz'in karısı delikanlısından murad almak istiyormuş. Sevgisi yüreğinin zarını delip içine işlemiş. Görüşümüze göre o, apaçık bir sapıklıktadır.”

Mısır şehrinin kadınları Yusuf'la Aziz'in karısının hadisesinin duyunca Aziz'in karısı hakkında şöyle dediler: “Büyük bir idareci olan Aziz'in karısı, hizmetçisini baştan çıkarmak istiyormuş. Yusuf'un sevgisi onun kalbinin derinliklerine işlemiş. Şüphesiz ki biz bu kadını yaptıklarından dolayı apaçık bir sapıklık içerisinde görüyoruz. Açık bir hata işleyerek doğru yoldan ayrılan Aziz’in karısının bu olayı etrafta duyulmuş ve yayılmıştır. Günümüzde zaten inanç bulunmadığından dolayı köşklerde, salonlarda dedikodu adetleri hat safhadadır. Rezaletlerin kokusu sürekli olarak peşpeşe ortaya çıkarak yayılmıştır.

فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَـًٔا وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّ۪ينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّۚ فَلَمَّا رَاَيْنَهُٓ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَرًاۜ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا مَلَكٌ كَر۪يمٌ

Felemmâ semi’at bimekrihinne erselet ileyhinne vea’tedet lehunne muttekeen veâtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen vekâleti-ḣruc ‘aleyhin(ne)(s) felemmâ raeynehu ekbernehu vekatta’ne eydiyehunne vekulne hâşe li(A)llâhi mâ hâżâ beşeran in hâżâ illâ melekun kerîm(un)

31- “Onların gizli konuşmalarını işitince onlara haber yolladı, onlar için yaslanacak yerler hazırladı ve onlardan her birine birer bıçak verdi: “Çık karşılarına! dedi. Hepsi bunu (Yusuf'u) görünce çok büyük bir varlık kabul ettiler ve ellerini kestiler. Dediler ki: “Allah'ı tenzih ederiz. Haşa bu bir beşer değildir; ancak çok şerefli bir melektir!”

Mısır şehrinin kadınlarının arkadan konuştukları şeyleri Aziz'in hanımı işitince diğer kadınlara haber yolladı. Çünkü kadınlar Hz Yusuf'un güzelliğini işitip haber almışlardı onlar da onu görmeyi arzuladıklarından dolayı aralarında gizlice bu şekilde konuşmalar olmuştu. Onlara gelen habere göre onlar da misafir olarak Aziz'in evine gittiler. Aziz'in hanımı gelen misafirleri için yaslandıkları minderle rahat bir ortam hazırladı. Önlerine meyve tabakları konuldu. Hepsi ellerinde meyve soymak için bıçaklar olduğu halde oturuyorlardı. Aziz'in hanımı Yusuf'a dedi ki çık karşılarına, Hz Yusuf onlar ellerinden meyve soyarken içeri girip huzurlarında durduğunda aniden onu gördüklerinde bir sürpriz oldu ve bu güzelliğin ve göz kamaştırıcılığının etkisi altında kaldılar ve heybetine kendilerini kadınlar kaptırdılar ve ellerini kestiler. Ellerindeki bıçaklarla yedikleri şeyleri kesmeye uğraşırken onu görünce dehşete kapıldılar ve ellerini kestiler. Bu davranışlarıyla Aziz'in karısı lisanı hal ile sanki onlara şöyle demişti: Sizler Onu bir defa görmekle bu duruma geldiniz. Peki ben nasıl olur da kınana bilirim?

Dediler ki Allah'ı tenzih ederiz o acizlikten uzaktır. Hz Yusuf gibi birisini bu derece güzellikle yaratmasına Kadir oluşundan hayrete düştüler ve hayretlerini böyle dile getirdiler. “Haşa bu bir beşer değildir. Ancak çok şerefli bir melektir.” Yani görülmemiş bir güzellik olduğundan dolayı onun beşer olduğunu kabul etmediler. Melek olduğunun kanaatine vardılar. İnsan tabiatında şeytandan daha çirkin bir varlık olmadığı kanaati yer etmiş olduğu gibi meleklerden daha güzel bir varlık olmadığı da kanaat olarak yer etmiştir. İşte bundan dolayı bu hükümlerini böyle bir benzetme ile ispatlamaya çalıştılar. Hal ve tavırlarıyla sanki şöyle demişlerdi: Artık bu gördüklerimizden sonra yaptıklarından dolayı seni kınamıyoruz.

قَالَتْ فَذٰلِكُنَّ الَّذ۪ي لُمْتُنَّن۪ي ف۪يهِۜ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ فَاسْتَعْصَمَۜ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَٓا اٰمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِر۪ينَ

Kâlet feżâlikunne-lleżî lumtunnenî fîh(i)(s) velekad râvedtuhu ‘an nefsihi festa’sam(e)(s) vele-in lem yef’al mâ âmuruhu leyuscenenne veleyekûnen mine-ssâġirîn(e)

32- “Kadın dedi ki: “İşte beni kendisi için ayıpladığınız budur! Ondan murad almak istedim. Ama o kendini korudu, yine de istediğimi yapmazsa andolsun ki zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacaktır.”

“Kadın dedi ki işte beni kendisi için ayıpladığınız budur.” Güzelliği ve mükemmelliği dolayısıyla sevilmeye ve böyle birisini sevenin ayıplanmaması gerektiğine dair kanaatini açıklıyor ve mazur olduğunu dile getiriyor idi. Onun mantığı bu idi. Böyle bir mantık ise, din ve akıl diye bir sınır tanımayan kişilerin mantığıdır. 

“Ondan murad almak istedim ama o kendini korudu.” Israrcı davrandım her türlü yola başvurdum onu tehdit ettim istediğimi yapmazsa ondan murat almama fırsat vermezse onu zindanlara attıracağını, zillete uğrayacağını, hırsızlarla, canilerle, kaçkın kölelerle birlikte hapishaneye ve onlardan da hakir ve zelil olarak orada kalacağını söyledim. Benden kalbimi çalıp kaçtığı, benden ayrılarak kanını döktüğü için kesinlikle o rahat bir lokma yiyemeyecek, rahatça bir yudum su içemeyecek, rahatça uyuyamayacaktır. Çünkü o da bu konuda benim rahatımı tamamıyla bozmuş bulunmaktadır. Tahtlar üzerinde yanımda bir prens gibi olmayı kabul etmeyen bir kimse hapiste, çullar üzerinde, hasretler içerisinde kıvransın.

 

قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

Kâle rabbi-ssicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(i)(s) ve-illâ tasrif ‘annî keydehunne asbu ileyhinne veekun mine-lcâhilîn(e)

33- “Dedi ki: “Rabbim, zindan bana bunların beni davet ettiklerinden daha iyidir. Eğer sen bunların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum.”

Hz Yusuf'un kadının bu tehdidini işitince “Dedi ki: Rabbim zindan bana bunların beni davet ettiği hayasızlıktan ve günahtan daha iyidir” bunların derken çoğul kullanılmış demek ki kadınların kendisini arzuladıklarını ve hepsinin hanımefendisine acıması gerektiği kanaatine sahip olduklarından dolayı murad almasına fırsat vermesi gerektiği kanaatinde olduklarını tesbit etmişti. İman olmayınca insanların mantıki yapıları böyle bir şekil alır. “Eğer sen bunların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder.” Bende heva ve hevesimin arkasına takılır giderim, bunların istekleri doğrultusunda hareket ederim ve “cahillerden olurum.” Bildikleri ile amel etmeyen kimselerden olurum. Çünkü ilminden gereği gibi faydalanmayan bir kimse ile hiç bir şey bilmeyen veya aklını kullanmayan kimse arasında hiçbir fark yoktur. Bu şekilde Hz Yusuf günahtan korunmak için Allah'a sığındı ve kendi nefsiyle baş başa bırakılacak olursa, imtihanın sürüp gitmesi halinde “ güzelliği ile imtihan edilmek” de takatinin yeterli gelmeyeceğini hatırlatmakta, şehvetin imtihan alevine hapse girmeyi tercih ettiğini görmekteyiz. gerçekten de böyle bir imtihan oldukça zordur. Hz Yusuf ne kadar mükemmel bir insandı! Çünkü o genç güzel ve mükemmel idi; aynı şekilde oldukça güzel, Servet sahibi ve riyaset konusunda olan Mısır azizinin karısı hanımefendisi onu çağırmaktadır. buna rağmen Hz Yusuf böyle bir isteği kabul etmiyor, Allah'tan korktuğundan ve Allah'a tövbe etmek umudu ile zindana atılmayı tercih ediyor. 

فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

Festecâbe lehu rabbuhu fesarafe ‘anhu keydehun(ne)(c) innehu huve-ssemî’u-l’alîm(u)

34- “Rabbi onun duasını kabul etti de onların tuzaklarını kendisinden savdı. Muhakkak ki O Semi’dir, Alim’dir.”

Hz Yusuf Aleyhisselam Rabbine ihlasla ve samimiyetle dua etmiş O da duasını kabul etmiştir allah kendisine sığınan ve dua edenlerin dualarını işiten Semi’dir her bir durumu bilen Alim’dir. Bir başka ayette şöyle buyrulmaktadır: “Bana dua edin ki duanızı kabul edeyim…” Müminun/60

ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَاَوُا الْاٰيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتّٰى ح۪ينٍ۟

Śumme bedâ lehum min ba’di mâ raevû-l-âyâti leyescununnehu hattâ hîn(in)

35- “Sonra bütün delilleri gördükleri halde yine de bir süre için onu zindana atmayı uygun buldular.”

Hz Yusuf'un Gömleğinin arkasından yırtılmış olması, şahitlik yapan kişinin şahitliği, ellerin kesilmesi ve buna benzer susuzluğuna delil olan bütün belgelere rağmen yine de bir süre onu zindana atmayı uygun buldular. sanki kadın onda ne gibi değişiklikler meydana geleceğini tespit etmek üzere bir süre zindana atılmasını Mısır azzine teklif etmiş gibidir. kocasının da vaziyeti Kurtarmak dedikoduların arkasını almak ve bu konudaki duruma son vermek için zindana bir süreliğine atılmasını uygun gördüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca onun hanımefendisine saldırdığı izlenimini vermek için hapse atıldığı şeklinde bir kanaati de ortaya atmaya çalışmışlardı. Bundan dolayı Hz Yusuf'un daha sonra suçsuzluğunun tespit edilmedikçe zindandan çıkmak istemediğini görüyoruz. Allahu alem Hz Yusuf'un zindana atılması sadece karısının görüşünün dışına çıkmayan kocasının bu görüşünü kabul etmesi sonucu olmuştur. 

Nesefi der ki: “Hapsedilmenin Hz Yusuf'u zelil edeceğine ve kadının istediğini bu şekilde kabul ettireceğini ummuş, yahut da görenlerin kendisini kınamalarından korkarak elinden onu kaçırmaktan çekinmişti. İşte bir taraftan insanlardan utandığından bir taraftan da ümitsizliğe kapılmak istemediğinden bütünüyle elinden kaçar korkusuyla onu görmemeyi tercih etti. Böylelikle de onu görmese dahi ondan alacağı haberler ile rahatlamaya çalışmıştı.” 

İşte bundan dolayı kadında baştan beri sadece hapse atılması veya işkence görmesi teklifini ortaya koymuş hiçbir şekilde öldürülmesinden söz etmemişti. Bu da onun sevgisinin kalbinde yer ettiğinin delilidir. 




(m) 

Muhakkak durulmalıdır.

(لا)

Durulmadan geçilmesi gerekir

(s)

Devam edilmelidir, gerektiğinde durulabilir.

(k)

Durulmalıdır, gerektiğinde devam edilebilir.

(c)

Durmak da devam etmek de aynıdır.


Peşpeşe iki tane birden gelir. Birinde durulduğunda diğerinde durulmamalıdır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar