ŞÜKÜR:
Şükür, nimetin
sahibine boyun eğerek O’na ait nimeti itiraf etmektir. Şükrün hakikati, ihsanda
bulunanı, ihsanını zikrederek övmektir.
يَااَيُّهَاالَّذٖينَاٰمَنُواكُلُوامِنْطَيِّبَاتِمَارَزَقْنَاكُمْوَاشْكُرُوالِلّٰهِاِنْكُنْتُمْاِيَّاهُتَعْبُدُونَ
2.172 - Ey iman
edenler! Eğer siz ancak Allah'a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların
iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah'a şükredin.
يَعْمَلُونَلَهُمَايَشَاءُمِنْمَحَارٖيبَوَتَمَاثٖيلَوَجِفَانٍكَالْجَوَابِوَقُدُورٍرَاسِيَاتٍاِعْمَلُوااٰلَدَاوُدَشُكْرًاوَقَلٖيلٌمِنْعِبَادِىَالشَّكُورُ
34.13 - Cinler,
Süleyman için dilediği biçimde ka-leler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve
sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler
pek azdır.
وَاِذْتَاَذَّنَرَبُّكُمْلَئِنْشَكَرْتُمْلَاَزٖيدَنَّكُمْوَلَئِنْكَفَرْتُمْاِنَّعَذَابٖىلَشَدٖيدٌ
14.7 - Hani
Rabbiniz şöyle duyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz
elbette size nimetimi artırırım. Eğernankörlük ederseniz, hiçşüphesiz azabım çok şiddetlidir."
Bir defasında
Efendimiz (sav.) eşi Hz. Aişe ’den izin istemiş ve Hz. Bilal (ra.) sabah ezanı
okuyuncaya kadar ibadetle meşgul olmuştu. Gözyaşları çağlamış, ayakları
şişmişti. Hz. Aişe (Ra.) Allah cc. geçmiş ve gelecek bütün günahlarını
affetmişken niçin böyle yaptığını sorunca Allah Resulü sav. “ Şükreden bir kul
olmayayım mı?” diye cevap vermiştir. Buhari -
Müslim
Şükrün
devamlılığını ifade sadedinde Efendimiz sav. Şöyle buyurmuşlardır: “ Cennete
ilk çağrılacak olanlar, (iyi kötü) her halükarda Allah’a hamdedenlerdir.” Hakim
Davud (as.) bir
defasında Cenabı Hakk’a: “ Ya Rab! Senin şükrünü nasıl eda edebilirim ki, sana
şükür etmem dahi üzerimde şükrü gerektiren ayrı bir nimettir!” deyince Allah
cc.: “ İşte şimdi şükrettin.” Buyurmuştur.
Sehl b.
Tüsteri: Bir adam gelerek kendisine evine hırsız girdiğinden dert yanmıştı.
Sehl, o adama “ Sen Allah Teâlâ’ya şükret. Ya şeytan senin kalbine girip tevhid
inancını çalsaydı. O zaman ne yapacaktın!” diyerek her halükarda şükre bir
pencere açılması gerektiğine işaret etmiştir.
Abdulkadir
Geylani Ks: “ Şükür, nimetin saklama kabıdır. Gelen her nimet bir muhafazaya
muhtaçtır. Muhafaza edilmezse yok olup gider. Nimetlere şükretmediğin zaman,
elinden hepsi gider.”
Şükrünüz ne
kadar az! İtirazınız ne kadar çok! Eğer onu tanısa idiniz, Onun huzurunda
dilleriniz ahras kesilir, konuşamazdınız; kalpleriniz ve bütün uzuvlarınız her
hallerinde edepli olurdu. Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur: “Allah’ı
tanıyanın dili tutulur.” Suyuti, Şerhu Süneni İbn Mace. 1/288
Arif dilsizdir.
Esrar hakkında Ondan izin almadan konuşmaz.
Sadık olan kişi
nimete şükreder, cezaya sabreder. Emredilene sarılır, nehy edilenden uzak durur.
Kalpler bu usulde terbiye edilir. Nimete şükretmek nimeti artırır. Kolaylığın
geldiğinde şükreder zorluğun geldiğinde sabredersen Mevlaya gitme vasıtaların
olan “ iman kanatların” palazlanır ve kuvvetlenir. Sabret ve şükret. (cilaul
Hatır 41. sohbet)
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...