Kadiri Yolu

 

Resulullahın (Sav) İsimleri:

Bismillahirrahmanirrahim

Resulullahın (Sav) İsimleri:

Buhari’nin  Cübeyr İbn Mut’im (ra)’den rivayet ettiğine göre, Nebi (As):” Benim beş ismim vardır. Ben Muhammed’im. Ben Ahmed’im. Ben o mahiyim ki Allah benim nübüvvetimle küfrü mahveder. Ben O haşirim ki, insanlar kıyamet gününde benim peşimde haşrolunacaktır. Ben akibim, akib, kendisinden sonra peygamber bulunmayandır. buyurmuştur. Filhakika Allah da ona Rauf ve Rahim adını vermiştir.”

Müslim, Ebu Musa (r.a.)’dan şöyle dediğini rivayet etmiştir. Resulullah (a.s.), bize kendisinin isimlerini söyler de: “Ben Muhammed’im, Ahmed’im, Mukaffi’yim, Haşir’im, ben tevbenin peygamberiyim ve rahmetin peygamberiyim” buyururdu. Bir rivayette “Ben cihad peygamberiyim”. Bir başka rivayette ise “Kıyamet günü olunca ben peygamberlerin imamı ve onların şefaatçisi olurum” şeklindedir.

Buhari, Ebu Hureyre (r.a.)’den şöyle dediğini rivayet etmiştir. Resulullah (a.s.): “Ashabım, siz hayret edip şaşmaz mısınız? Bakınız Allah, Kureyş (kafirlerin)i ve lanetlerini benden nasıl defetmiştir?. Ben Muhammed adıyla maruf ve övülmüş iken, onlar (bunu debdil ederek): Müzemmem diye sebbederler ve müzemmem (yerilmiş) diye eğlenirlerdi.”

Nebi (a.s.)’nin isimleri zatı ile kaim olan ve kendisi için medih ve kemal gerektiren bir takım sıfatlardan alınmıştır.

Muhammed: Muzaaf bir fiil olan (hammade) fiilinden türemiş bir ism-i mef uldur.

Bu nedenle Nebi (a.s.)nin sıfatları, söz ve fiilleriyle insanların övgüsünü celbeder Muhammed övgünün mahalli demektir. Bundan dolayı Nebi (as) Muhammed diye isimlendirilmiştir.

Ahmed: Aynı şekilde “hamd” kökünden türemiş ism-i tafdil vezninde bir isimdir. Binanaleyh Ahmed (a.s.), mahlukatın Allah’a en fazla hamd edeni (öveni)dir. Bundan dolayı da Ahmed diye isimlendirilmiştir.

Haşir: Ayağına insanlar toplanan Nebi (a.s.) mahlukatın ilk haşrolunanı, sonra da insanlar ayağına, yani arkasına toplanan manasındadır. Şöyle de denilmiştir. Nebi (a.s.) bununla zamanını ve yaşadığı çağı, yani “Benim peygamberliğim zamanında toplanırlar” manasını murad etmiştir. Nitekim; “Bu, falanın peşinde ve falanın ayağındaydı, yani onun zamanında idi” denilir.

el-Mukaffi: Geri dönüp giden demektir. Zira Nebi (a.s.), peygamberlerin sonuncusudur. Dolayısıyla o gittiği zaman, kendisinden sonra nebi olmayacaktır. Bir de: Mukaffi: Kendisine tabi olunan demektir. Nebi (a.s.): “(Bununla) kendisine peygamberlerin tabi olacağını kasdetti” denilmiştir.

Nebiyy’ül-Melahim: ‘el-Melhametü’ kelimesinin çoğulu olup, harpte mukatele yapmak manasına gelen ‘et-Telahum’ kökünden alınmıştır.

Melahim: et’in et ile buluşması, yahud da etin kılıç ile buluşması demektir. Nebi (a.s.)’ın kendi kendisini ‘Nebiyy’ül-Melahim’ diye tavsif etmesinde, ümmetin girdiği ve gireceği savaşlara işaret vardır. Aynı şekilde kıyamet gününe kadar devam eden peygamberlik devri içerisinde büyük savaşlar olacağına işaret edilmiş olması da mümkündür.

Bu manaya göre birinci ve ikinci dünya savaşları, Resulullah (a.s.)’ın işaret ettiği savaşlar cümlesindendir.

Hakim, Ebu Hureyre (r.a.)’den Resulullah (a.s.)’ın: “Ben Ebu’l-Kasım, Allah (hidayet’i) verir. Ben de taksim ederim” buyurdu, dediğini rivayet etmiştir.

Bu hadis-i şerif Resulullah (a.s.)’ın görevinin taksim etmek olduğunu ifade etmektedir. Taksim etmek ise adaletli olmayı gerektirir. Bunun içindir ki, Nebi (a.s.) ashabına karşı eşit şekilde muamele ederdi. Hatta ashabından her biri kendisinin ona diğerlerinden daha sevgili olduğunu zannederdi. Şüphesiz her insan istidadı nisbetinde hidayetten nasibini alır. Zira bu Atıyye-i Rabba-niyye’dir.

Diğer taraftan bu bab’da beraber oldukları müslümanlara eşit seviyede davranmaları konusunda İslam davetçilerinin almaları gereken bir edeb örneği vardır. Aynı şekilde onda, bir kısmına rağbet etmeyip ümit kesenler için de bir takım dersler bulunmaktadır. Dolayısıyla kim bilir, bazen kendisine rağbet edilmeyip, hakkında umut kesilenler, rağbet edilenlerden daha hayırlı olurlar. Bu hususta ‘abese’ suresinde de alınacak dersler vardır. Siyretün Nebebiye, said Havva

Resûlullâh’ın mübârek isim ve sıfatları birçok eserde zikredilmiştir. Meselâ, bunlardan “Delâil-i Hayrât” adlı eserde iki yüz kadarı beyân edilmiştir. Bugün Ravza-i Nebî’nin kıble duvarını nefis ve mükemmel hatlarla süsleyen bu mübârek isim ve sıfatların bir kısmı şöyledir:

Ahmed, Mahmûd, Muhammed, Hâmid, Hamîd, Beşîr, Nezîr, Burhân, Emîn, Evvel, Âhir, Duhâ, Habîbullâh, Hâdî, Hâtem, Muhtâr, Mustafâ, Mutahhar, Müctebâ, Nebî, Nûr, Raûf, Rahîm, Rasûlullâh, Rasûlü’s-Sekaleyn, Rahmeten li’l-Âlemîn, Seyyidü’l- Mürselîn, Seyyidü’l-Kevneyn, ‹mâmü’l-Harameyn, İmâmü’l- Müttakîn, Şefîu’l-Müznibîn, Şems, Tâ-hâ, Ümmî, Yâ-sîn…

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs