Kadiri Yolu

 

Zümer Suresi 62-75

Zümer Suresi 62-75 Tefsiri



اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ ﴿٦٢﴾ لَهُ مَقَال۪يدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ
اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟ ﴿٦٣﴾ قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَأْمُرُٓونّ۪ٓي اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ ﴿٦٤﴾ وَلَقَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿٦٥﴾ بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ ﴿٦٦﴾ وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۗ وَالْاَرْضُ جَم۪يعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٧﴾ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۚ ثُمَّ نُفِخَ ف۪يهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ ﴿٦٨﴾ وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَج۪ٓيءَ بِالنَّبِيّ۪نَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٩﴾ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ۟ ﴿٧٠﴾ وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ ﴿٧١﴾ ق۪يلَ ادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ ﴿٧٢﴾ وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ ﴿٧٣﴾ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَٓاءُۚ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَ ﴿٧٤﴾ وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٧٥

Ayetlerin Meali

62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekîldir.

63. Göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

64. De ki: Ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?

65. (Resûlüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!

66. Hayır! Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

67. Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.

68. Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!

69. Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.

70. Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

71. O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. «Evet geldi» derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur.

72. Onlara: İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir.

73. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.

74. Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler.

75. Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve «alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun» denilmiştir.,

Ayetlerin Tefsiri

Bütün açık ve gizlileri kuşatan Allah, her şeyin yaratıcısı, isim ve sıfatlarının gölgelerinin her şeyin üzerine uzanması ile her şeyi yokluktan ortaya çıkarandır. O, ortaya çıkardığı ve var ettiği her şeye vekildir (62). Her şeyin durumunu düzenler ve ona zarar veren şeyden korur.

-Göklerin ve yerin, yani ruhanî ve cismanî alemin ve bu ikisinden meydana gelenlerin anahtarları O'nun kudretinin kabzasındadır. Bu iki alemde iradesi ve ihtiyarı ile hiç kimsenin sorgulaması ve çekişmesi olmaksızın istediği şeyle tasarrufta bulunur. Allah'ın ayetlerini ve ihtiyarı ile Kendisinden sudur eden eserlerindeki birliğinin ve bağımsızlığının delillerini inkar edenler var ya, işte o tevhid yolundan sapmış ve adalet caddesinden ayrılmış bedbahtlar ziyana ve mahrumiyete uğrayanların ta kendileridir (63). Onların o ziyan ve mahrumiyetten kurtulması ümit edilemez.

Kureyşliler senin ilahına inanmaları karşılığında kendilerinin ilahlarından birisini öperek saygı göstermeni istemek suretiyle sana tuzak kurmak ve kafanı karıştırmak istiyorlarsa onları paylamak ve yermek maksadıyla deki: “Ey Allah'tan ve … Allah'ın ibadet edilmeye ve boyun eğilmeye, her şeyin aslı olmaya ve bağımsız olmaya layık olduğundan habersiz zır cahiller! Siz bana bir olan, hiç kimseye muhtaç olmayan ve itaat ve ibadet edilmeye layık olan Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz (64)?"

Sonra Allah Teala tedipte tekid ve mübalağa maksadıyla ve Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hamiyyetini harekete geçirmek ve sevgisini sağlamlaştırmak için söyle buyurur: Ey resullerin en kamili! Andolsun ki sana ve senden önceki resullere şöyle vahyedildi: "Eğer Allah'a ortak koşarsan, senin sevginin ve dostluğunun kemaline rağmen ve yine diğer peygamberlerin sevgilerinin ve ihlaslarının kemallerine karşın, senden ve onlardan tevhide aykırı bir şey zuhur ederse, elbette senin amelin ve onların amelleri boşa çıkar ve hiçbir faydası dokunmaz ve işte o zaman elbette apaçık ziyana uğrayanlardan olursun (65)."

Hayır, bilakis eğer ibadet ve itaat etmek istersen, sadece Allah'a ibadet et ve bir başkasına yönelme ve bu konuda şükredenlerden ol (66). Yani Allah'ın nimetlerini yaratılış gayelerine uygun harcayan kimselerden ol, zira şükredenler Allah'a ibadet etmek ve O'nu tanımak fitratı üzere yaratılmışlardır. Bu yüzden O'nu vekil edinirler.

Allah Teala yanında başkalarını da dost edinen ve onları varlıkta Allah'a ortak tutan müsrikler Allah'ın kadrini geregi gibi bilemediler. Yani Hakk'ı, bütün isimleri ve sıfatları içeren ve bir olan zata işaret eden bu özel ismi ile [yani "Allah" ismi ile] zuhuru bakımından "Alim" ismi gibi geniş tutmamışlar ve bu yüzden O'nun zuhurunu/açıklığını ve bütününü/gizliliğini bilememişlerdir. Eğer O'na bakış açılarını genişletmiş olsalar ve O'nu hakkı ile bilselerdi, O'na eş koşmazlardı. Çünkü Hakk'ın birliğini ve Hakk'ın gölgelerin ve yansımaların heykellerinde nasıl sereyan ettiğini tahkik ederek anlayan kimsenin Hakk'ın zatında çokluk olmadığı, bilakis her an bir halle tecelli edip yenilendiği, hallerden zuhur eden her şeyin geçici iken celal ve ikram sahibi Rabbinin yüzünün/zatının kalıcı olduğu hakkında hiçbir şüphesi kalmazdı. Hak Teala'nın hallerinden zuhur eden şeylerden birisi de bütün yeryüzünün, yani Hakk'ın güzel isimlerinin ve yüce sıfatlarının gereğince gerçekleşen ilahî tecellilerden yansıyan tabiat ve maddeden oluşan her şeyin Hak dışındaki her şey demek olan ve zatı itibarı ile yokluk olup varlığı olmayan gölgelerin kendisine boyun eğeceği büyük bir afet ve musibet olan kıyamet gününde O'nun elinde, yani kudret elinde kavranmış olmasıdır. Göklerde aynı şekilde o zaman O'nun kudretiyle dürülmüştür; yani gökler fiiller ve hareketler olan gereklerinden ayrılacak, ezelî ve ebedî hali olan yokluğa gömülecektir. Yani Allah'ın zatı tenezzüh ve isimleri takaddüs haline dönecektir. O'nun şanı, onların haksız ve yalan yere Kendisine ortak koştuklarından uzaktır, yücedir (67).

Ey resullerin en kamili! Müşriklere o günü anlat ki onda emanetlerin, yani hüviyetlerin heykellerine zat denizinden sızan varlıkların geri alınması için sûra üflenir ve Allah'ın dilediği kimseler dışında, ki onlar da Allah'ta fani olan ve O'nun bekası ile baki olan ibret ehli kimselerdir, zira onların kıyameti daha önceden kopmuştur, göklerdeki herkes, yani ruhanî alemdeki herkes ve yerdeki herkes, yani bütün cismanî varlıklar, Rahmânî nefes gereği olan ilahî işlerin [yani hayatın ve canlılığın] kesilmesi sebebiyle korkusundan düşüp ölür. Sonra onları gaflet ve nisyan uykusundan uyandırmak için ona bir daha üflenir, bir de bakarsın ki onlar kendilerinden geçtikten sonra kalkmış geliyorlar, sarhoş ve akılları başından gitmiş gibi bakınıyorlar (68).

Daha sonra yeryüzü, Rabbinin ışığıyla aydınlanır. Yani tabiat ve madde açılıştan (feth) önce olduğu gibi Allah'ın ışığı ile aydınlanır ve o zaman insanlar Allah'a arz edilirler. Kitap, yani temiz ve kirli bütün nefislerin işledikleri amellerinin yazılı olduğu defter ortaya konur ve ondaki kayıtlara göre hesaba çekilirler. Sorgulanmaları ve amellerinin incelenmesi tamamlandıktan sonra ümmetlerinin dünya hayatındaki hallerine şahitlik etmeleri için, her ümmete gönderilen peygamberler ve şahidler getirilir. Yani Allah onların cüzlerine ve organlarına yaptıkları iyilik ve kötülükleri söylettirir ve onlar da şahitlik eder. Hallerinin ortaya konması ve amellerinin tespitinden sonra haksızlığa uğratılmaksızın aralarında ilahî adalete uygun olarak ödülleri ve cezaları artırılıp eksiltilmeksizin hüküm verilir (69).

Böylece herkese iyilik yahut kötülük cinsinden yaptığının karşılığı tam olarak ödenir. Bunun aksi mümkün değildir, zira Allah, onların büyük-küçük ve iyi-kötü bütün yaptıklarını onlardan daha iyi bilen ve muhafaza edendir (70).

Daha sonra Hak'tan ve Hak ehlinden yüz çevirmekle inkar edenler hayvanların salhaneye sürüldüğü gibi grup grup kovulmuşluk ve yardımsızlık cehennemine sürülürler. Cehenneme vardıklarında onlara farklı dereceleri olan küfür ve azgınlık ehli için hazırlanmış ateşlerin kapıları açılır ve o zaman cehennem bekçileri onlara azarlama yollu olarak şöyle der: "Bu azabı ve cezalandırmayı hak eden siz sapıklara içinizden, yani türünüzün çocuklarından, Rabbinizin ayetlerini, yani birliğinin hüccetlerini ve nimetlendirme ve intikam alma kudretinin kemalinin delillerini size okuyan ve türlü hüsranlarla ateşe gireceğiniz şu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran ve korkutan peygamberler gelmedi mi?" Onlar da üzgün ve pişman bir halde ah çekerek, "Evet bize gerçekten Rabbimizin elçileri geldi ve bize çeşitli uyarılar ve korkutmalar içeren ayetlerini okudular. Fakat onların müjdeleri ve korkutmaları bize kâr etmedi, çünkü Hak Teala'nın ilk kazasında ve ilminin hazretinde Hak'tan, ayetlerinden ve onları tebliğ edenlerden yüz çeviren inkarcılar hakkında azap sözü, ki o da "Cehennemi cinlerle ve insanlarla toptan dolduracağım" ayetidir [Hûd Sûresi, 11: 119; Secde Sûresi, 32: 13], gerçekleşmiş ve sabit olmuştur. Bu yüzden ayetlerden ve peygamberlerden yüz çevirdik ve bize cehennem vacip oldu" derler (71). Netice itibarı ile özür beyan ederler, ama özürleri kabul edilmez.

Onlara Hak tarafından şöyle denir: "İçinde ebedî kalmak ve oradan hiç kurtulamamak üzere cehennemin kapılarından girin, ey günahkar sapıklar! Yani onlardan her bir grup ilahî kazada kendine has kapıdan girer. Büyüklük taslayanların, yani büyüklenen kafirlerin, kalacağı yer, ki yardımsızlık, mahrumiyet ve hüsran cehennemidir, ne kötüdür (72)!" Allah bizi ve bütün müminleri yüce fazlı ile o cehennemden korusun. [Amin.]

Peygamberlerinin ve kitaplarının dilinde cari olan emirleri ve yasakları gereğince Rablerinin haramlarından sakınanlar da güvercinlerin meraya sürüldüğü gibi gruplar halinde, ehli üzerine çeşitli ruhanî lezzetler taşmak üzere hazırlanmış cennete sevk edilirler. Cennete mutluluk ve sevinç içinde can atarak vardıklarında oranın kapıları Allah'tan bir inayet olarak açılır ve cennet bekçileri onlara, rahatlatmak ve onurlandırmak kastıyla, şöyle der: "Ey doğru yola iletilmiş ve doğru yolu bulmuş kimseler, sizlere selam olsun! Tertemiz oldunuz ve kendinizi imtihan yurdunda şehvet kirinden ve dünya süslerinin lekesinden temizlediniz. Haydi, inayet ehlinden kimseleri hakikati bilinemeyen ve anlatılamayan yüksek derecelere çıkarması müstesna, çıkarılma ve yer değiştirilme olmaksızın ebedi kalmak üzere buraya, çeşitli ikramları ve mutlulukları içeren cennete girin (73).

Onlar izzet ve huzur makamına iyice yerleştikten sonra "Allah'tanız ve O'na döneceğiz" diyerek, Allah'ın kendilerine verdiği nimet ve ihsanları sayarak ve onların hakkını eda ederek şöyle derler: "Hamd ve minnettarlık, bize olan vaadini gerçekleştiren, yani dünya hayatında nebilerin ve resullerin diline indirdiği vahiyle uhrevî inançlarla ilgili olarak bize verdiği bütün vaadleri yerine getiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere, yani birbirimizi sıkıştırmaksızın ve engellemeksizin güzel makamlardan ve yüce derecelerden dileyip arzuladığımız birisine yerleşmek üzere, bu yurda, yani bize değerli resullerin müjdelediği konağa, ki o da ilahî yazgıda kendileri hakkında imtihan dünyasında iman, marifet ve salih amele sahip olmak yazılmış olan inayet ehline miras bırakılacak olan cennettir, varis kılan Allah'a mahsustur. Salih amel işleyenlerin, muhlislerin ve nefislerini apaçık ayetlerin ışığı ile cehalet ve sapıklık vadilerinden çekip kurtaranların ve rıza bahçesine ve teslimiyet cennetine ulaşanların mükafatı ne güzelmiş (74) Allah'ım!" Bizi kapsayıcı lütfunla rızıklandır ve naîm cennetlerinin varislerinden eyle. [Amin.]

Ey ibret alan ve kendisine Allah'ın azamet ve celalinin keşfolunduğu kimse! Ateş ehli ateşe, cennetlikler de cennete yerleştikten sonra melekleri, yani ilahî isimleri ve sıfatları, çünkü Allah Teala isim ve sıfatlarına Kendisinin değerli yüzünün / zatının temaşası ile kendinden geçmiş melekler olarak işaret etmiştir, arşın, yani Hak Teala'nın hallerine ilişen bütün taayyünlerden zatı ile ganî olması sebebiyle gayp ve şehadet alemindeki mevcut bütün mazhar arşlarından müstağnî olan yüce arşının etrafını daire şeklinde saf tutup kuşatmış ve Rablerini hamd ile, yani kendilerine O'nun şanının ve burhanının yüceliğini ve zatında bütün sıfat ve isimlerinden müstağnî olduğunu bilmeyi bahşettiğinden dolayı O'na hamd ederek tesbih eder, yani O’nun zatını mutlak olarak hâdislik ve mümkünlükten tenzih eder görürsün. Artık onlar arasında adaletle hüküm verilmiş, yani onlar sağlam adaleti gereği kulları arasında işleyen bütün kazası, hükümranlığı aynı zamanda ve hükümleri ile ilgili olarak O'nu överler ve sonuç olarak, tıpkı Hakk'ın emrettiği gibi can ü gönülden Hakk'a dönen ve yönelen herkes tarafından "Hamd, bütün mazharlardan sadır olan bütün hamdler ve övgüler, birliği ve tekliği gereği alemlerin Rabbi olan Allah'ındır, bütün kemal sıfatlarını hak ederek ve sadece kendisi toplayan zatındır. Şu halde alemlerin bütün övgüleri O'na mahsus olur, zira onların Hak dışında bakıp gözetecek kimseleri yoktur" denmiştir (75). Ey sağlam kuvvet sahibi! Bizi, kereminle, kadrinin hakkı ve hakkının kadrini gerçekleştirenlerden eyle. [Amin.]

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs