Kadiri Yolu

Zümer Suresi 1-10 Tefsir Dersi


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم



Sûrenin temel konusunu teşkil etmekte olan Kur’an’ın Allah tarafından indirilmesidir. Sûrede İbadet çokça zikredilmektedir. Ayrıca Sûre içinde soru üslubu ile başlayan ayetler dikkat çekmektedir. Zümer Sûresi çizgi olarak yunus suresi ile aynı çizgidedir. 


Bu sureye aynı zamanda el-Guraf (Köşkler, konaklar) Sûresi adı da verilmektedir. Sûrenin 20. ayetinde “Üzerlerine konaklar yapılmış, altlarından ırmaklar akan yüksek konaklar vardır.” ayeti bu ismin verilmesine vesile olmuştur.


Sûre Mekke döneminde inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını 71 ve 73. âyetlerde geçen “Zümer” kelimesinden almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Sûrede başlıca, göklerde ve yerde Allah’ın birliğini gösteren deliller, mü’minlerin cennete, kâfirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu edilmekte; kullar, ölüm gelip çatmadan Allah’a yönelmeye davet vardır. 


Bu Sûrenin ayet sayısı hakkında değişik görüşler vardır. Kufi Mushaf'ta 75; Şami Mushaf'ta 73; diğerlerinde 72 ayettir. Mushaf'taki sıralamada otuz dokuzuncu, iniş sırasına göre elli dokuzuncu sûredir. 


“Nesai rivayet ediyor… Aişe Radıyallahu Anha dedi ki: Resulullah (ﷺ) oruç tutardı. O kadar ki bir daha orucuna ara vermek istemiyor derdik. Oruç tutmaya o kadar ara verirdi ki, bir daha oruç tutmak istemiyor derdik. Her gece beni İsrail (İsra) ve Zümer surelerini okurdu.”  


Beyhaki’nin rivayetlerinde bu sure Mekkede nazil olmuştur.  


En-Nahhas ise, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakletmektedir: Zümer Suresi Hz Hamza'nın katili vahşi hakkında Medine'de inmiş üç ayeti kerime dışında hep Mekke'de nazil olmuştur. Yani: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım…” 53. ayetten itibaren 3 ayetin sonuna kadar olanlar Medine'de nazil olmuştur. Bazıları daha farklı görüşler ortaya koymuşlardır…


Zümer Suresi Tefsiri 1-10


تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ

 

اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصاً لَهُ الدّٖينَؕ 


﴾1﴿ Kitabın indirilişi, azîz ve hakîm olan Allah’ın katındandır.


﴾2﴿ Biz bu kitabı sana gerçeğin bilgisi olarak indirdik; öyleyse içten bir inanç ve bağlılık göstererek sadece Allah’a ibadet et.

 

Yüce Allah’ın, önceki peygamberlere, olduğu gibi Hz. Muhammed (ﷺ)’de insanlık için yol gösterici olan ve yasalar koyan bu kitabı, Kur’an’ı indirdiği belirtilmiştir. 


Azîz, “asla yenilemeyecek derecede güçlü, Egemenlik ve otoritesinde kendisi ile tartışılmayan, karşı konulmayan”; Hakîm, “arzularına göre değil hikmetin gereğine göre iş yapan, tedbirinde, yönetiminde, söz ve fiillerinde, şeriat ve kaderinde hikmeti sonsuz” demektir. 


Allah (ﷻ)  evrendeki bütün olup bitenleri eksiksiz bilmektedir. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. İşte âyetteki “el-azîzi’l-hakîm” Allah’ın güçlü, kusursuz hikmet sahibi ve ihtiyaçtan münezzeh olduğunu ifade etmektedir. 


Bu sıfatlara sahip olan Allah’ın bütün yapıp yarattıkları kesinlikle iyidir, doğrudur; engel tanımayan mutlak gücü sayesinde, olağanüstü bir iletişim yolu olan vahiy ile indirdiği kutsal kitaplar da O’nun engin ilim ve hikmetinin dünyaya ve insanlığa yansıyan ışıklarıdır. 


Kur'an-ı Kerim'i indirenin aziz ve hakim olan Allah olduğu açık ve net bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu kitapta bulunanlar katıksız Haktır. Yüce Allah CC. Bunu beyan ettikten sonra, Resulüne ibadet ve ihlası emretmektedir. Yaratılan tüm varlıklar Allah'a ibadet etmek için yaratılmıştır. Dolayısıyla ibadete dair açıklanma yapılması ibadet etmenin istenmesi şartlarının ve niteliklerinin söz konusu edilmesi için kitabı indirmesi gayet açık ve anlaşılır bir gerçektir. 


اَلَا لِلّٰهِ الدّٖينُ الْخَالِصُؕ وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهٖٓ اَوْلِيَٓاءَۘ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىؕ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فٖي مَا هُمْ فٖيهِ يَخْتَلِفُونَؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدٖي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ


﴾3﴿ Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki “sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez.


Şirkten ve riyadan Tevhid ile dinini arıt, bunun için insanın içini (Tezkiye) arıtması gerçekleşirse bu ancak mümkün olacaktır. Her türlü şaibeden ve olumsuz etkenden uzaklaşıp, ihlasla itaat edilmesi gereken yalnızca O’dur. Görünmeyeni ve gizliliği olanı bilen O’dur. Halis dinde Onundur. İbni Kesir şöyle demektedir: “Yani amel eden ameli sadece Allah için de ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın Halis kılmadıkça hiçbir ameli kabul edilmez.” Böyle bir İhlas ise ancak katıksız Tevhid ile mümkündür.


Bazıları kendilerine yardım etmek onlara rızık vermek dünya işlerinde karşı karşıya kalacakları sıkıntılarını da kendilerinden yardımcı olmak için Allah katında kendilerine şefaat etsin diye Onlara ibadet ettiklerini iddia ediyorlardı. Ahireti ise inkar ediyor ona inanmıyorlardı. Allah her iki grup arasında yani ihlasla ibadet edenler ile kendisine ortak koşanlar arasında hüküm verecektir. Ölümden sonra dirilme akabinde insanlar arasında hüküm Allah azze ve celle tarafından verilecek haklı ve haksız ayırt edilecektir. Her kişiye ameline uygun karşılık verileceği de burada ortaya çıkmaktadır. Yalan ve iftira etmek maksadı ile kalbi ile de Allah'ın ayetlerini inkar edip delillerini reddeden bir kimseye Allah hidayete iletmez…  Ayeti kerimede bir insanda yalan ve inkar niteliklerinin bir arada olması halinde Yüce Allah'ın o kişiye hidayet ilhamını vermeyeceğini bir delili ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan her insan yalan ve inkar niteliklerinden alabildiğince kendini sakındırmalıdır.


لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَداً لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۙ سُبْحَانَهُؕ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ 



﴾4﴿ Eğer Allah (iddia ettikleri gibi) bir evlât sahibi olmak isteseydi elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. Ama O’nun böyle bir durumla ilgisi yoktur; O bir tek Allah’tır, mutlak otorite sahibidir.


Putperest Araplar Lât, Uzzâ, Menât gibi putların Allah’ın kızları olduğuna inanırlardı. Âyete göre farzımuhal Allah evlât sahibi olmak isteseydi, iddia edildiği gibi taş toprak cinsinden yapılmış şeyleri değil, yani sizin seçtiğinizi ve dilediğinizi değil, yarattıkları içinden en güzel varlıkları seçerdi. 


Ayeti kerime Allah ile birlikte başkalarına ibadet edenlerin bir kısmının bunu kendi iddialarında ona yaklaşmak kastıyla yaptıklarını ve onlara bir takım Arapların yaptıkları gibi “Allah'ın çocuğu” olmak niteliğini verdikten sonra, ibadetlerini göstermektedir. Nitekim bazı Araplar “Melekler Allah'ın kızlarıdır”, Hristiyanlar “Mesih Allah'ın oğludur”, Yahudilerde “Üzeyir Allah'ın oğludur” demişlerdir. Yüce Allah bu sözü reddedip tutarsızlığını ortaya koyup zatına nispet ettikleri ortaklardan ve çocuk edinmekten münezzehtir.


خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۚ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَؕ كُلٌّ يَجْرٖي لِاَجَلٍ مُسَمًّىؕ اَلَا هُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفَّارُ

 

خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍؕ يَخْلُقُكُمْ فٖي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقاً مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فٖي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍؕ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُؕ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ 



﴾5﴿ O, gökleri ve yeri hikmet ve fayda esasına göre yarattı; sürekli olarak geceyi gündüzün, gündüzü gecenin üstüne sarmaktadır; güneşi ve ayı da yasalarına boyun eğdirmiştir. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Unutmayın ki Allah çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.


﴾6﴿ O sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini de var etmiştir; hayvanlardan da sizin için sekiz eş lutfetti. Sizi annelerinizin karnında üç karanlık içinde türlü yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte bu yaratıcı, rabbiniz Allah’tır. Hükümranlık O’nundur; O'ndan başka tanrı yoktur. Buna rağmen nasıl olup da hakikatten uzaklaşabiliyorsunuz?


Nesefi der ki: Bu ayette yeryüzünün küre şeklinde olduğuna açık bir işaret vardır. Bu sürede olduğu gibi Araf suresinde ve başka yerlerde de Kur'an-ı Kerim'de yeryüzünün dönüşüne işaret vardır. Gecenin gündüze, gündüzün de geceye dolandığından söz edilmesi, hem yeryüzünün küre şeklinde oluşuna, hem de döndüğüne işarettir, doğrusunu en iyi bilen yüce Allah'tır. 


Güneş ve ay onun bildiği bir süreye kadar akıp gider ve onun emri altındadırlar. O Azîz olandır, asla yenilmen, güçlü, egemenlik ve otoritesinde kendisi ile tartışılmayan ve karşı konulmayandır. O izzet ve azameti ve dahi büyüklüğü ile o kendisine isyan edip sonr tevbe edip kendisine yönelen kimseyi bağışlayıcıdır. 


Her ne kadar cinslerimiz farklı da olsa sınıflarımız dillerimiz değişik de olsa renklerimiz bile birbirini tutmasa da hepimiz tek bir candan yaratıldık O da Adem Aleyhisselamdır.  Ona eş olarak Havva'yı Yaratan da odur. Bizler için koyundan iki çift, keçiden iki çift, deveden iki çift, sığırdan iki çift yaratmıştır. Üçkaranlık karın döl yatağı ve çocuk kesesidir. Çeşitli safhalarla çocuğun ana rahmine düşmesinden doğumuna kadar geçirdiği dönemler ve gelişme bu ayeti kerimede kastedilmektedir.

İşte bunları yapan tek güç tek başına Rububiyete layık olan hakiki Malik, ve bizim ibadet etmemize hak sahibi olan Yüce Allah (ﷻ)dür. Buna rağmen nasıl olup da hakikatten uzaklaşabiliyorsunuz? Ayetin sonu soru üslubu ile bitmektedir. O’na ibadet etmeyi bırakıyor, başkasına ibadete yöneliyorsunuz. Akıllarınız nerededir?


اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْؕ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىؕ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَؕ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 



﴾7﴿ Eğer inkâr ederseniz bilesiniz ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur; ama O, kullarının nankörlüğüne razı olmaz, şükrederseniz bu tutumunuzdan hoşnut olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü yüklenmez; sonunda dönüşünüz rabbinize olacak, ardından O, neler yapıp ettiğinizi size bildirecektir. O, kalplerin derinliklerini bilmektedir.

  

Allah CC. Amellerinize ve imanınıza ihtiyacı yoktur unutmayın sizin ona ihtiyacınız ve muhtaçlığınız vardır. Küfürden zarar görecek olan ve iman edip faydasından yararlanacak olan sizlersiniz. Allah kullarının küfrünü sevmez. İradesi ile birlikte ortaya çıkmasına rağmen, onu emretmez. Çünkü hiç bir şey onun iradesinin dışına çıkamaz. Eğer iman edip, salih ameller ve ibadet etmek suretiyle ona yönelirseniz O sizin bu şükrünüzden razı olur. Şükrünüzün karşılığı cennettir. Hiçbir kimse bir başkasının günahını yüklenmez ve sorumlu tutulmaz. Her nefis kendi yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. Ahiret hayatındaki hesaplaşmada O sizlere amellerinizi bildirir, amellerinizin de karşılığını verir. Unutulmamalı ki O’na hiçbir şey gizli kalmaz.


وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنٖيباً اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُٓوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَاداً لِيُضِلَّ عَنْ سَبٖيلِهٖؕ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلٖيلاًࣗ اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ 


اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِداً وَقَٓائِماً يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّهٖؕ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذٖينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَؕ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِࣖ 


﴾8﴿ İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi rabbine yönelip O’na yalvarır; sonra rabbi ona katından bir nimet verince, daha önce yalvardığını unutarak yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşmaya kalkar. De ki ona: “İnkârcı tutumunla biraz eğlenedur bakalım! Gerçek şu ki sen ateşi boylayacaklardan birisin!


﴾9﴿ (Bu adam mı,) yoksa âhiret kaygısıyla ve rabbinin rahmetine nâil olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)?” De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” Doğrusu ancak akıl iz‘an sahipleri bunu anlar.


Bela ve darlık zamanında dua ile Allah'a yönelen kişi başkasını aramaz yalvarıp yakardığı sadece Allah olur. Mü’minler kötü günlerinde dahi ondan yüz çevirmezler döneklik yapmazlar. Bazıları vardır ki, Rabbini belli bir müddet sonra unutur daha sonra Allah'a şirk koşmak hususunda onun yolundan yani dini olan İslam'dan uzaklaşırlar. Bu onlar için bir eğlence, küfrü ile oyalanmadır. Muhakkak ki bunlar ateşe girecek kimselerdir.


Namaz kılmak suretiyle Allaha ibadet eden ondan korkup O’ndan ümit eden, ahiret azabından korkarak, Rabbinden cennetini uman kimse, öbürü gibi küfrü ile eğlenip duran gibi midir? Hayır inkarcı kafir ve müşrik gibi değildir. Allah'ın yolundan insanları çevirip alıkoymak için Allah’a ortak koşanlar söyledikleri yalanlarının arkasına sığınarak gerçekleştirmeye çalıştıkları küfürleri Allaha iman etmişlerle bir olmazlar. Yüce Rabbimizin verdiği öğütlerle akıl sahipleri ancak öğüt alır veya verilen öğütlerle ikisi arasındaki farkı, ancak aklı olan kimseler onun izni ile bilebilir…


Gerçek ilim Bilmektir Hakkı idrak etmektir basiretin açılmasıdır. bu varlık alemindeki değişmez gerçeklerle bağlantısı olmaktır yoksa ilim zihinle dolup Taşan başkasıyla alakası bulunmayan kainatın büyük gerçeklerine götürmeyen ve gözle görülmeyen hissedilenin ötesine uzanmayan tek başına ayrı bilgiler yığını değildir. İşte gerçek ilim aydınlık bilgiye götüren yol budur Allah'a yalvarmak kalbin hassasiyeti ahiretten çekinme duygusu Allah'ın rahmetine ve lütfuna Göz dikmek ve bu Huşu dolu gözetim duygusu ile Allah'ın gözetimi altında olduğunu bilmek işte bilenle bilmeyen bir değildir.


İmam Ahmed dedi ki: Bana er-Rabi’ b. Nafi’ yazdı… Temim ed-Dari (r.a)’den dedi ki: Resulullah şöyle buyurdu: “Kim bir gecede yüz ayet-i Kerime okursa, onun için gece boyu itaat etmiş gibi yazılır.” Nesai de el-Yevmu Ve’l-Leyle’de böyle rivayet etmiştir.”


قُلْ يَا عِبَادِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْؕ لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا فٖي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌؕ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌؕ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ 



﴾10﴿ De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar iyilik bulacaklardır. Allah’ın arzı geniştir. Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir.”


Bir masiyete çağrıldığı zaman ondan kaçınan, Allah'ın emirlerine uymak nehiylerinden sakınmak üzere hareket eden, dünya hayatında iyilik yapanlara ahirette de bir iyilik vardır, ve onlar cennete gireceklerini Allah'tan ümit edenler. Putlardan uzak durup, cihad edip küfür ortamından bir şekilde hicret ederler. Kusurlu olanlar iyilik yapmamak için hep mazeretleri vardır. Ama iyiliği her daim onun rızası için yapmak üzere araştıranlar da mazeret yoktur. Onlar vatanlarında iyilik yaparken diğerleri, vatanlarında hainlik yaparlar. Eğer iyilik yapabilme imkanını bulamazlarsa niyet etmiş oldukları iyiliğin karşılığını Allah azze ve celle eksiksiz bir şekilde fazlasıyla verir…


Okuduğumuz tefsirlerden derlenerek hazırlanmıştır....


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs