Kadiri Yolu

 


Zümer Suresi 21-31


اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَلَكَهُ يَنَابٖيعَ فِي الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهٖ زَرْعاً مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَـتَرٰيهُ مُصْفَراًّ ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَاماًؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَذِ كْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِࣖ ٢١

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖؕ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِؕ اُو۬لٰٓئِكَ فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ ٢٢





Ayetlerin Meal ve Tefsiri


﴾21﴿ Görmedin mi Allah’ın gökten su indirip onu yerdeki kaynaklara akıttığını? Sonra onunla değişik renklerde ürünler bitirir, sonra bu bitkiler gelişip olgunlaşır; ardından onun sarardığını görürsün, sonunda Allah onu kırılıp ufalanmış hale getirir. Kuşkusuz bunda akıl iz‘an sahipleri için bir ders vardır.


﴾22﴿ Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, rabbinden gelen bir aydınlık içinde olmaz mı? Allah’ı anma konusunda kalpleri katılaşmış olanlara ise çok yazık! Onlar apaçık bir sapkınlık içindedirler.


21- Allah (ﷻ) yağmurun semadan indirilmesinin hikmetini açıklamaktadır. Yerde bulunan suyun semadan gelen su olduğu haber verilmektedir. Yüce Allah taşıdığımız cesetlerimizde bulunan damarlar gibi yer altında kanallar ve mecralara sokmuştur. Yani su semadan inince yeryüzündeki suyla birlikte buluşur ve saklanır. Allah (ﷻ) dilediği gibi küçük büyük ihtiyaca göre onu Pınarlar gözeler ve kaynaklar şeklinde yeryüzüne çıkartır. İşte bu su ile çeşitli (yeşil, kırmızı, sarı, beyaz renklerde buğday, arpa, susam vb.) ekinler, çeşitli meyveler ve mahsuller bitirir. Göz alıcı filizlenmiş güzel ekinler belli bir vakit sonra sararır, tıpkı insan gibi. 


Allah (ﷻ) kırılmış, dağılmış, parçalar haline o ekinleri getirir. Hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını takdir ve tedbirden kaynaklı var oluş gerçekleşir. Güç ve kudret sahibi tarafından akıl sahipleri için bir hatırlatma ve uyarma niteliğinde “bir ibret vardır” 


Dünya önce yeşil ve cıvıl cıvıl iken, göz alıcı çeşit çeşit meyve ve mahsuller ile donatılmış iken daha sonra yeşillikler dökülür, kırılır çirkin bir hale dönüşür. Tüm bunların akabinde ölüm gelir. İşte asıl olan ölümden sonra karşı karşıya kalınacak olan haldir. 


22- Kalbine islam için genişlik verilmemiş hidayeti bulamamış, kalbine mühür vurulmuş, kalbi katılaşmış olan kimse ile Allah'ın kalbini İslam'a açtığı kimse bir değildir. Bu kimse'nin kalbi Hakk'a yakın ve kalbi yumuşak olan birinin kalbi gibi değildir. 


Allah'ı zikretmek hususunda kalpleri katılaşmış yani Allah'ın zikredilmesi halinde kalpleri yumuşamayan, korkmayan, anlamayan hiçbir şeyin farkına varamayan bir durumda olanların vay haline denmektedir. Allah'ın zikrini terk etmek sebebiyle kalpleri katılaşanların vay haline. İnanç ve değerler konusunda doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, yararlı ile zararlıyı ayırma kaygısı taşımadıkları, bu husustaki yeteneklerini de körelttikleri için âyette bunların “apaçık bir sapkınlık” içinde bulundukları bildirilmektedir.





اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَدٖيثِ كِتَاباً مُتَشَابِهاً مَثَانِيَࣗ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْۚ ثُمَّ تَلٖينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِؕ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْدٖي بِهٖ مَنْ يَشَٓاءُؕ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ ٢٣



Ayetin Meal ve Tefsiri


﴾23﴿ Allah, kendi içinde uyumlu, gerçekleri tekrar tekrar dile getiren bir kitap olarak sözlerin en güzelini indirdi. Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra yine Allah’ı anmaya yönelerek bedenleri ve kalpleri huzura kavuşur. İşte bu kitap, Allah’ın bir rehberi olup dilediği kimseyi onunla doğruya yönlendirir; ama Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.



23- Allah (ﷻ) bu ayette Kur’an-ı Kerimi överek vasıflandırmakta ve onun âyetlerinin birbirine benzediğini ve tekrar ettiğini zikretmektedir. Âyetlerin bir­birlerine benzemelerinden maksat, onların birbirleriyle çelişmemeleri, birbirleri­ni tasdik eter mahiyette olmaları ve birbirlerini tamamlayan bir bütünün parça­lan halinde bulunmalarıdır." O kitabı öylesine özlü, mucizevi ve etkileyici kılmıştır ki bütün hallerinde Rablerinin celalinden korkanların derileri onu işitmekten dolayı sürekli gerginleşir. Sonra derileri gibi kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar ve onda itminan bulur. Bu kur’an Allah'ın kullarına hidayet rehberidir. Onunla kullarından dilediğini doğru yola iletir ve doğru yolda yürümeye muvaffak kılar. Yine onunla dilediği kimseleri saptırır ve ondan yararlanmaktan uzaklaştırır. Artık onun için doğru yolu gösterecek kimse yoktur.



اَفَمَنْ يَتَّقٖي بِوَجْهِهٖ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِؕ وَقٖيلَ لِلظَّالِمٖينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ٢٤

كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ ٢٥

فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۘ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ٢٦

Ayetlerin Meal Ve Tefsiri 


﴾24﴿ Kıyamet gününde o şiddetli azaba karşı kendini (çaresizlikten) yüzüyle korumaya çalışan kişi mi (daha kötü durumda, yoksa cennette bulunan mümin mi)? O gün zalimlere, “Vaktiyle kazandığınızı tadın şimdi!” denir.


﴾25﴿ Onlardan öncekiler de doğruyu yalan saymışlar; bunun üzerine tepelerine, nereden geldiğini anlamadıkları bir azap inmişti.
﴾26﴿ Böylece Allah onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı, âhiretteki azap ise daha büyük olacak. Keşke bilselerdi!

 

24- Kıyamet gününde cehennemlik kişi boynundan elleri bağlı olarak getirilecek ve cehenneme atılırken ateşten korunmak için yüzünü öne tutmaktan başka çaresi kalmayacaktır böylece ateşin içine düşerken yüzükoyun yuvarlanacak ve yüzü yanacaktır azaptan ve diğer bütün iğrenç hallerden emin olan kimse gibi de değildir bu kişi ey gaflet ve şehvetler denizine batmış kimseler imtihan hayatında bozuk hevalarınız ve yanlış görüşleriniz sebebiyle  kazandıklarınızın cezasını tadın denilir.


25- "Onlardan öncekiler" peygamberlerini yalanlayan kavimler "de yalanlamışlardı. Bunun üzerine azab, fark etmedikleri bir yerden onlara gelmişti." Ummadıkları bir taraftan ve kötülüğün geleceğini hatırlarına getirmedikleri bir yönden, güvenlik içerisinde bulundukları bir sırada, emin oldukları yerden ansızın azab ile karşı karşıya kaldılar. 


26- "Böylece. dünya hayatında Allah onlara rüsvaylığı" başka mahluklara dönüştürülmek, yerin dibine geçirilmek, öldürülmek, esir alınmak ve buna benzer Allah'ın azabından olan zillet ve küçüklüğü "tattırdı." İbn Kesîr der ki: "Allah dünya hayatında küçüklüğü, onlara gönderdiği azabı ve ibretli cezaları tattırdı ve bu şekilde mü'minlerin kalplerini de rahatlattı. O bakımdan bu Kur'ân'a muhatap olanlar böyle bir şeye uğramaktan sakınsınlar. Çünkü bunlar peygamberlerin en şereflisi ve sonuncusunu yalanlamış bulunuyorlar."

"Ahiret azabı ise" dünya azabından "daha büyüktür. Keşki bilselerdi." Yüce Allah'ın âhirette onlar için hazırlamış olduğu o şiddetli azab, dünya hayatında kendilerine isabet eden azabtan çok daha büyüktür. Eğer hakikati tam anlamıyla bilmiş olsalardı, mutlaka iman ederlerdi; fakat onlar bunu bilmiyorlar, anlamıyorlar. İşte bundan dolayı da küfür üzere kalmaya devam ediyorlar…


وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فٖي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۚ ٢٧

قُرْاٰناً عَرَبِياًّ غَيْرَ ذٖي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ٢٨

Ayetlerin Meal Ve Tefsiri 


﴾27﴿ Muhakkak ki biz, düşünüp ders alsınlar diye insanlar için bu Kur’an’da her türlü örneği ortaya koyduk.


﴾28﴿ (Bunu) insanlar Allah’a karşı gelmekten korunsunlar diye Arap diliyle indirdiğimiz çelişkisiz Kur’an’da (yaptık).


27-28 Her türlü örneği vermek suretiyle insanlara açıklamalarda bulunulmuştur belki öğüt alırlar. Çünkü verilen misal ve anlatılmak istenen manayı daha anlaşılır kılar eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur'an çelişkilerden tutarsızlıklardan uzak dosdoğru Arapça bir kur'an'dır onda eğrilik tutarsızlık karışıklık yoktur. aksine o bir beyandır açıklıktır bir burhandır. Yüce Allah onu bu şekilde bir dil ile indirmiş olması belki sakınırlar. Ondaki tehditlerden çekinirler ve ihtiva ettiği vaatleri elde etmek için amel ederler diyedir. 



ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلاً فٖيهِ شُرَكَٓاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلاً سَلَماً لِرَجُلٍؕ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلاًؕ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۚ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ  ٢٩

Ayetin Meal Ve Tefsiri 


﴾29﴿ Allah şöyle bir örnek veriyor: Bir adam var ki onun birbiriyle ihtilâflı birçok ortak efendisi bulunmaktadır; bir adam da var ki bir tek kişiye bağlıdır. Şimdi bu iki adamın durumları eşit olabilir mi? Bütün övgüler Allah’a mahsustur; fakat çoğu bunu anlamamaktadır.


Gerçeklerin farkına varmayan, uyanmayan kullarının istidat ve kabiliyetleriyle birlikte her şeylerini bilen Allah kullarından muvahhid ve müşrik olanın halini açıklamak için birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir köle adam ile yalnızca bir kişiye ait olan bir başka köle adamı örnek verdi. Muvahhidler ve müşrikleri bu iki köleye benzetmiştir. Birinci kölenin pek çok sahibi olduğundan her birisi onu kendi arzu ve isteğine göre kullanmak isteyecektir. İşte bu asılsız mabutlarına nispetle müşriklerin durumuna örnektir. Buna karşılık sadece bir efendisi olan ve kendisinde ortaklık lekesi bulunmayan köle hakkında böyle bir münakaşa olmayacaktır. Bu da bölünmesi ve birden fazla olması düşünülmeyen bir ve müstağni olan Rabbine nispetle müminlerin durumuna misaldir bu iki kölenin durumu bir olurmu hiç hamd zatında sıfatlarında isimlerinde ve fiillerinde ortaklığı olmayan hiç kimsenin hükmünü sorgulamayacağı dilediğini irade ve ihtiyarıyla yapan ve dilediğini bağımsızca hükmeden Allah'a mahsustur Hayır Onların çoğu onun hallerine göre gerçekleşen tasarruflarında bir ve yalnız olduğunu bilmiyorlar Bu yüzden haksız yere ve bilgisizse ona başkalarını ortak koşuyorlar.


اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَؗ  ٣٠

ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَࣖ  ٣١

Ayetlerin Meal Ve Tefsiri 


﴾30﴿ Elbette sen öleceksin, onlar da ölecek.


﴾31﴿ Sonra da kıyamet gününde rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

 


Ey Muhammed Şüphesiz sen öleceksin ve Şüphesiz onlar da öleceklerdir. Allahu Teala varlıkta ve varlıktan doğan şeylerde nasıl biricik olmaz. Çünkü sen ki resullerin en kâmili varlıkların en üstünü ve en şereflisi iken varlığın zatından olmadığından dolayı bu dünyada senden zahir olan şeyleri kendine nispet edemiyorsun. Senin dışındaki kimseler bu dünyada evveliyetle varlığın eserlerine nispetle işlevsiz ve etkisizlerdir. Bilakis hepiniz ve bütün kullar Allah'ın emri ve hükmü altındasınız; size düşen ancak tabi olmak ve boyun eğmektir. Sonra Şüphesiz siz, muvahhidler ve müşrikler hepiniz hesap görmek ve karşılık vermek için hazırlanacak kıyamet gününde sizden ortaya çıkan her şeyi bilen rabbinizin huzurunda dünya hayatında ki şeylerle ilgili olarak çekişeceksiniz sonra da bu çekişme neticesinde hesaba çekilecek ve karşılık göreceksiniz. O zaman nasıl bir Sonuçla karşılaşacağınızı göreceksiniz.


Zümer Suresi 32-44: 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs