Kadiri Yolu

 

Yusuf Sûresi 36-57. Ayetlerin Tefsiri

Yusuf Sûresi 36-57. Ayetlerin Tefsiri

 ﷺ


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.



بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم



وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِۜ قَالَ اَحَدُهُمَٓا اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَعْصِرُ خَمْرًاۚ وَقَالَ الْاٰخَرُ اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَحْمِلُ فَوْقَ رَأْس۪ي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُۜ نَبِّئْنَا بِتَأْو۪يلِه۪ۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ


Vedeḣale me’ahu-ssicne feteyân(i)(s) kâle ehaduhumâ innî erânî a’siru ḣamrâ(an)(s) vekâle-l-âḣaru innî erânî ahmilu fevka ra/sî ḣubzen te/kulu-ttayru minh(u)(s) nebbi/nâ bite/vîlih(i)(s) innâ nerâke mine-lmuhsinîn(e)

36- “Onunla beraber iki kişi daha zindana girdi. Bunlardan biri dedi ki: “Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyor gördüm.” Öbürü de: “Bende başımın üzerinde kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” dedi. “Bize bunun yorumunu bildir. Çünkü senin gerçekten ihsan edilenlerden olduğunu görüyoruz.”

Onunla birlikte zindana atılanlar hakkında genellikle Tevrat'tan alınan bilgilerle Kur'an'daki bilgiler harmanlanarak Yusuf kıssası anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu iki kişi Tevrat'a göre hükümdarın biri sakisi, diğeri ise fırıncı(Aşçı)sıdır. Bunlar hükümdarı zehirleme şüphesi ile zindana atılmışlardı. Saki olan ben rüyamda kendimi üzüm sıkıp şarap yapan bir şekilde gördüm. Öbürü de “Ben başımın üzerinde kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm” Bize bu rüyanın yorumunu haber verir misin. “Çünkü senin gerçekten ihsan edilenlerden olduğunu görüyoruz.” Çünkü senin rüyaları güzel yorumladığını ve zindanda bulunanlara çok iyilikle şefkatle muamele ettiğini  görüyoruz. 

Bu gençler aslında anlatılan rüyaları görmediklerini sırf Yusuf'u imtihan etmek için böyle birer rüya uydurmuşlar denilmektedir. Yusuf rüyaları tabir edince bunların gerçek rüyalar olmadıklarını söylemişler, Yusuf Aleyhisselam ise kendileri hakkında yaptığı tabirin aynen çıkacağını söylemiş ve sonuçta da aynısı çıkmıştır. 

قَالَ لَا يَأْت۪يكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِه۪ٓ اِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْو۪يلِه۪ قَبْلَ اَنْ يَأْتِيَكُمَاۜ ذٰلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَن۪ي رَبّ۪يۜ اِنّ۪ي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَۙ

Kâle lâ ye/tîkumâ ta’âmun turzekânihi illâ nebbe/tukumâ bite/vîlihi kable en ye/tiyekumâ(c) żâlikumâ mimmâ ‘allemenî rabbî(c) innî teraktu millete kavmin lâ yu/minûne bi(A)llâhi vehum bil-âḣirati hum kâfirûn(e)

37- “Dedi ki: “Size gıda olmak üzere gelecek yemeklerin gelmesinden önce mutlaka onun yorumunu size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a inanmayan bir kavmin dinini bıraktım. Hem onlar ahireti inkar edenlerdendi.”

Müfessirler bu âyet-i kerimeyi farklı şekillerde izah etmişlerdir. Yukarıda verilen meal, bu izah şekillerinden biridir. Diğer bir izah şekline göre ise, âyetin mânâsı şöyledir: "Rüyanızda herhangi bir yemek görseniz, o yemeğin neyi ifade ettiğini, henüz olay meydana çıkmadan ben onu size söylerim. Bu bana, rabbimin öğretmiş olduğu ilimlerdendir. Zira ben, Allah’a iman etmeyen bir topluluğun dininden uzaklaştım. Onlar, âhireti de inkâr eden bir topluluktu.

Yusuf aleyhisselam bunları söylerken, kendisinin bir kâhin olmadığını ve bu hususta kendisine özel bir ilim verildiğini ve bu özel ilim sayesinde rüyaları tabir ettiğini vurgulamak istemiştir.

Başka bir görüşe göre ise âyetin izahı şöyledir: Dünyada size herhangi bir yemek gönderilmeden önce, onun ne gibi bir yemek olduğunu bilir ve size haber veririm. Rabbim tarafından bana bunları bilme ilmi verilmiştir. Zira ben, Allah’a iman etmeyen bin topluluğun diniden uzaklaştım. Onlar, âhireti de inkâr eden bir topluluktu.

Rivayet edildiğine göre, Mısır Hükümdar, mahkumlardan, öldürmek istediği kişiye zehirli bir yemek gönderir ve onu öldürtürdü. İşte Yusuf aleyhisselam, o iki mahkum arkadaşına, bu çeşit yemeklerin mahiyetini bilebileceğini ve onlara anlatabileceğini söylemek istemiştir.

Yusuf aleyhisselamin, rüyalarını tabir ettirmek isteyen bu arkadaşlarına, rüyalarının tabirini hemen söylemeyerek önce, Allah’ın, kendisine özel bir ilim verdiğini ve kendisinin tevhid inancına sahip olduğunu, insanların da böyle olmaları gerektiğini söylemesi ise şöyle izah edilmiştir: Yusuf aleyhisselam, rüyayı tabir ettirenlerden birinin, Hükümdar tarafından asılarak öldürüleceğini bildiği için rüyaları hemen tabir etmeyip ortamı hazırlamış, kendisinin sağlam bir bilgiye sahip olduğunu anlatmış ve ölecek olan kişinin, tevhid inancını kabul ettikten sonra ölmesini istemiş ve bunun için de, rüyayı tabir etmeden önce, zikredilen sözleri söylemiştir. 

وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ اٰبَٓاء۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ مَا كَانَ لَنَٓا اَنْ نُشْرِكَ بِاللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ ذٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ

Vetteba’tu millete âbâ-î ibrâhîme ve-ishâka veya’kûb(e)(c) mâ kâne lenâ en nuşrike bi(A)llâhi min şey-/(in)(c) żâlike min fadli(A)llâhi ‘aleynâ ve’alâ-nnâsi velâkinne ekśera-nnâsi lâ yeşkurûn(e)

38- “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”

Allah tarafından gönderilen bu resullerin küfür ve şirk yolundan uzaklaşıp onların yolunu izlediğini ifade etmiştir. İşte hidayet yolunu izleyip resullerin izinden giderek sapıtanların yolundan yüz çevirenlerin durumu da böyledir. Allah onun kalbine hidayet verir; bilmediği şeyleri ona öğretir, hayırda kendisine uyulacak bir önder yapar ve doğruluğa çağıran bir davetçi kılar. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmaksızın ki peygamberler topluluğu put veya başka bir şeyi Allah'a ortak koşmayız demektedir. “Bu” Tevhid “Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır” bize bu gerçekleri vahiy yoluyla bildirmesi ve bunu emretmesi ve bizi insanları bu emirlere davet eden kimseler kılması ise onun insanlara bir lütfudur. “Fakat insanların çoğu şükretmezler” Onların çoğu Allah'ın bu lütufları karşısında şükürle karşılık verecekleri yerde O’na şirk koşarlar. Kendilerine Resuller göndermesi suretiyle Allah'ın nimetini tanımaz ve resullere uymazlar.

Hz. Yusuf'un iki zindan arkadaşı ondan rüyalarını tabir etmesini isterken onu ihsan edici olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Bunu bir fırsat olarak değerlendiren Hz. Yusuf kendisinin ilim adamlarının sahip olduğu bilgiden daha üstün bir bilgiye sahip olduğunu açıkladı bu bilgi gaybı haber vermek için gerekli olan bilgidir. Ayrıca hapiste kendilerine getirilecek olan yemeklerin ne olduğunu daha gelmeden önce onlara bildireceğini bu yemeğin niteliklerini söyleyeceğini belirtmektedir. Onlara; bugün sizlere şu şu yemekler gelecektir diyor ve dediği gibi de çıkıyordu. Arkasından atalarını hatırlatarak, kendisinin peygamber ocağından gelen bir kişi olduğunu da vurguladı. Bundan önce de zaten onlara, gaybdan aldığı haberlerden söz ederek vahiy alan bir peygamber olduğunu anlatmıştı. Amacı arkadaşlarının kendisine olan güvenlerini pekiştirmek ve artırmaktı. Bütün bu olanlardan sonra göreceğimiz gibi onlara tevhitten söz etti, onlara imanın güzelliklerini veya çirkin kötülüklerini anlattı.

Nesefi bu konuda der ki: “Bundan şu anlaşılmaktadır: İlim adamının ilimdeki mevkii bilinmeyecek olursa, o da içinde bulunduğu durum ve maksada uygun olarak kendisini nitelendirecek olursa, bundan maksadı kendisinden gereken şekilde faydalanmasını sağlamak ise, bu davranışının kendisini övmek babından olmayacağı anlaşılmaktadır.”

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ

Yâ sâhibeyi-ssicni eerbâbun muteferrikûne ḣayrun emi(A)llâhu-lvâhidu-lkahhâr(u)

39- “Ey zindan arkadaşlarım! Darmadağınık ve değişik rabler mi hayırlıdır, yoksa Vahid ve Kahhar olan Allah mı?”

Ey zindan arkadaşlarım, hiçbir zarar veya menfaat vermeye gücü yetmeyen, çeşitli uydurma rablere tapmak mı hayırlıdır yoksa bir olan ve her şeyi kahretme gücüne sahip olan Allah’a ibadet etmek mi daha hayırlıdır. Herşeyin, izzet ve celali önünde, egemenliğinin azameti karşısında boyun eğdiği tek Allah daha hayırlıdır. 

Görüldüğü gibi Yusuf aleyhisselam burada zindandaki arkadaşlarını açıkça tevhid inancına davet ediyor. Bundan sonra gelen âyette de, onların dinlerinin kendileri ve ataları tarafından uydurulmuş efsaneler olduğunu söylüyor. 

مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اَسْمَٓاءً سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ اَمَرَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Mâ ta’budûne min dûnihi illâ esmâen semmeytumûhâ entum veâbâukum mâ enzela(A)llâhu bihâ min sultân(in)(c) ini-lhukmu illâ li(A)llâh(i)(c) emera ellâ ta’budû illâ iyyâh(u)(c) żâlike-ddînu-lkayyimu velâkinne ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e)

40- “Sizin onu bırakıp taptıklarınız kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları adlardan başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm, ancak Allah'ındır; işte doğru din budur; ama insanların çoğu bilmezler.”

Sizin Allah'ı bırakıp da kendilerine tapmış olduğunuz putlar, sizlerin ve atalarınızın, rabler ve ilahlar edindiğiniz bir takım aciz varlıklardır Sizler isimleri dahi olmayan ve haklarında Allah Celle Celalühü'nün hiçbir delil indirmediği Üstelik Kendi kendinize adlandırdığınız bir takım şeylere tapıyorsunuz. hüküm verme ve tasarrufta bulunma sadece Allah'a aittir aciz varlıkların böyle bir yetkisi yoktur. mutlak hüküm sahibi olan Allah ancak kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Fakat insanların çoğu Bu gerçeği bilmezler. Tevhid ilacını bırakıp başka yollara saparlar. İbadet ve din hususunda hüküm koymak yetkisi Ancak Allah'a aittir. ibadetin hangi türü olursa olsun Ondan başkası için yapılacak olursa şirktir, küfürdür, delalettir. İşte dosdoğru din budur. Sizi davet etmiş olduğum Tevhid amelinizin Allah için halis kılınması, Allah'ın emretmiş olduğu ve hakkında delil ve burhan indirdiği, sevip razı olduğu dosdoğru dinin kendisidir. İnsanların çoğu bilmedikleri gibi şirke düşmüştür. 

Hakimiyet milletin değil Allah’ındır. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır. Ondan başkasının olamaz. Hüküm koymak ona aittir. Bu hakkın cahilce kendisine hak olarak görenlerin ileri sürdükleri ıslah edicilik düştükleri sapkınlık ve şirktir. Bu iddia sahibi olanlar ne olursa olsunlar Allah’ın uluhiyyetine karşı duruş sergilemiş olurlar. Bu tutum ve iddia davranışlar küfürdür, Allahı inkardır bunu yapanlar kafir hükmündedir. Bunlara karşı kalben sevgi beslemek ve onların sistemini kabul etmekte küfürdür. Bu kanunlara zorunlu olarak uyma baskısı karşısında elinizden geldiğince karşı çıkış göstermeli, otorite karşısında bir şey yapılamıyorsa kalben buğz edilmelidir. 

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْرًاۚ وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ

Yâ sâhibeyi-ssicni emmâ ehadukumâ feyeskî rabbehu ḣamrâ(an)(s) veemmâ-l-âḣaru feyuslebu fete/kulu-ttayru min ra/sih(i)(c) kudiye-l-emru-lleżî fîhi testeftiyân(i)

41- "Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz efendinize şarap içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar da onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş böyle olup bitmiştir.”

Ey zindan arkadaşım, rüyasında üzümü sıkarak içki yaptığını göreniniz, zindandan çıkacak hükümdara içki sunacak, başının üzerinde ekmek taşıyan ve kuşların gelip o ekmekten yediğini göreniniz ise idam edilecek ve kuşlar gelip onun başından yiyecektir. Bana sormuş olduğunuz olay aynen böyle çıkacaktır: “Biz bu rüyayı gerçekten görmüştük veya görmemiştik.” demeniz neticeyi değiştirmeyecektir. 

وَقَالَ لِلَّذ۪ي ظَنَّ اَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْن۪ي عِنْدَ رَبِّكَۘ فَاَنْسٰيهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّه۪ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِن۪ينَۜ۟

Vekâle lilleżî zanne ennehu nâcin minhumâ-żkurnî ‘inde rabbike feensâhu-şşeytânu żikra rabbihi felebiśe fî-ssicni bid’a sinîn(e)

42- “O ikisinden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: “Efendinin yanında beni an!” Fakat şeytan ona efendisinin yanında onu almayı unutturdu. Bu yüzden daha nice yıllar zindanda kaldı.”

Hz Yusuf kurtulacak olduğunu zannettiği kişiye dedi ki efendinin yanında beni an ve hükümdar ile karşılaştığında benim durumumdan ona bahşet O da dedi ki: “hapiste suçsuz bir adam yatmakta, onu oradan çıkart!” Hz Yusuf o adama Hükümdarın kendisini hapisten kurtarmasını, suçsuzluğunu ortaya çıkarmasını ısrarla tembih etti, Fakat istisna yapmadı, yani “Allah'ın izniyle” veya “inşallah” demedi. Halbuki “istisna” bir yana, onun yüce mertebesine ve haline yakışan şey, Allah'a dayanması, ondan başkasına asla iltifat etmeyerek ona yönelmesi, onun kaza ve Kaderine razı göstermesi, belaların üzerine Akın Akın gelmesine ve hoşlanmadığı şeylerin başına üşüşmesine sabredip katlanması, tahammül etmesiydi. bu olay vahiyden/ peygamberlikten önce olmuştu. şeytan o adama efendisine ondan bahsetmeyi unutturdu adam Hükümdarın huzuruna çıkıp ona şarap ikram ettiğinde Yusuf'un halinden bahsetmeyi unuttu Böylece o hapiste tercih edilen rivayete göre 7 yıl daha kaldı. Hz Yusuf İnşallah demediği o zor ve sıkıntılı durumdan kurtulma da yardım sadece Allahu Teala'dan dilemediği için bunun bir ceza olarak yatmış olduğu beş yıl üzerine bir yedi yıl daha hapiste kaldı. Hz Peygamber Şöyle buyurmuştur: “Allah, kardeşim Yusuf'a merhamet etsin: Eğer beni efendinin yanında an demeseydi, 5 yıldan sonra bir 7 yıl daha yatmayacaktı.” Ebu’s Suud et-tefsir

وَقَالَ الْمَلِكُ اِنّ۪ٓي اَرٰى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَاُخَرَ يَابِسَاتٍۜ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَاُ اَفْتُون۪ي ف۪ي رُءْيَايَ اِنْ كُنْتُمْ لِلرُّءْيَا تَعْبُرُونَ

Vekâle-lmeliku innî erâ seb’a bekarâtin simânin ye/kuluhunne seb’un ‘icâfun veseb’a sunbulâtin ḣudrin veuḣara yâbisât(in)(s) yâ eyyuhâ-lmeleu eftûnî fî ru/yâye in kuntum lirru/yâ ta’burûn(e)

43- “Hükümdar dedi ki: “Ben gördüm ki: yedi semiz ineği yedi zayıf inek yemektedir. Yedi yeşil başak ve bir o kadar da kurumuş başak. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumlayabiliyorsanız şu benim rüyam ne demektir, söyleyin.” 

Hükümdar dedi ki yanındakilere rüyamda ben 7 Semiz ineği 7 cılız ineğin yediğini görüyorum yine şunu da görüyorum 7 yeşil başak ve 7 kuru başak var yani 7 kuru başak 7 yeşil başağın üzerine katlanmış ve onların üzerine kaplayıp sararmış bunun üzerine memleketinde bütün müneccimlerin, kahinlerin ve alimlerin yanı sıra salih insanları da topladı rüyasını onlara anlattı ve dedi ki ey ileri gelenler eğer sizler rüya tabircileri iseniz benim rüyamı yorumlayın. Eğer sizler gerçekten de tabir ve ibret, ders çıkartma konusunda uzman iseniz bu rüyayı yorumlayın ve açıklayın 

قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍۚ وَمَا نَحْنُ بِتَأْو۪يلِ الْاَحْلَامِ بِعَالِم۪ينَ

Kâlû edġâśu ahlâm(in)(s) vemâ nahnu bite/vîli-l-ahlâmi bi’âlimîn(e)

44- “Dediler ki: “Karmakarışık rüyalar bunlar. biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz.”

Hepsi birden dediler ki bu karışık batıl bir rüya bu rüyanın şekilleri birbirine öyle bir geçmiş ki asla tabir ve tevil kabul eden cinsten değil Onu yorumlamak mümkün değil Bizler böyle karışık batıl rüyaların yorumunu bilmeyiz yorumlayamayız dediler işin ehli Hükümdarn rüyasının yorumunda bu şekilde aciz kalıp bunun karmakarışık batıl bir rüya olduğu hususunda Fikir Birliği ettiler. 

وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ فَاَرْسِلُونِ


Vekâle-lleżî necâ minhumâ veddekera ba’de ummetin enâ unebbi-ukum bite/vîlihi feersilûn(i)

45- “O ikiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra hatırladı da dedi ki: “Ben size onun yorumunu bildireyim, hemen gönderin beni.

O kişiden olup da kurtulan nice zamandan sonra Hz. Yusufu hatırlayıp dedi ki: Ben onun yorumunu size bildiririm, beni gönderin hükümdar onu zindana gönderdi adam Hz Yusuf'un yanına geldi ve dedi ki

يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ اَفْتِنَا ف۪ي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَاُخَرَ يَابِسَاتٍۙ لَعَلّ۪ٓي اَرْجِعُ اِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ

Yûsufu eyyuhâ-ssiddîku eftinâ fî seb’i bekarâtin simânin ye/kuluhunne seb’un ‘icâfun veseb’i sunbulâtin ḣudrin veuḣara yâbisâtin le’allî erci’u ilâ-nnâsi le’allehum ya’lemûn(e)

46-“Yusuf, ey doğru sözlü, bildir bakalım bize: yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi ne ve yedi yeşil başak ile bir o kadar kuru başağı? Söyle de geri dönüp insanlara haber vereyim, onlar da bilsinler.”

Ey Sıddık olan doğru sözlü olan rüya yorumunda doğrulukla bilen Ey Yusuf 7 cılız ineğin 7 besili iğneyi yemesi ve yedi yeşil başak ile diğer yanda ona bitişmiş yedi kuru başak hakkında bilgi ver bu rüyanın yorumunu bana yap insanların yanına geri döneyim ki öğrensinler. Senin yapacağın yorumu bu rüyanın yorumundan aciz kalıp onu saçma sapan, batıl karmakarışık ve tabir etmeye değmez bir rüya olarak ad eden insanlara döneyim de onlar bu rüyanın ne anlama geldiğini bilsinler ve de ne söylediklerinin farkına varsınlar. Zira onlar bu rüyayı saçma ve karışık buldular. Eğer sen onu tabir edersen sanırım bu zindandan da kurtulabilirsin. Hz Yusuf rüyanın yorumunu onun mahiyetini ve ileride sıkıntıya düşmemeleri için yaşamla ilgili alınabilecek tedbirler hakkında

قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِن۪ينَ دَاَبًاۚ فَمَا حَصَدْتُمْ فَذَرُوهُ ف۪ي سُنْبُلِه۪ٓ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّا تَأْكُلُونَ

Kâle tezra’ûne seb’a sinîne deeben femâ hasadtum feżerûhu fî sunbulihi illâ kalîlen mimmâ te/kulûn(e)

47- “Dedi ki: “Yedi sene alıştığınız biçimde ekin ekeceksiniz. Yediğiniz az miktar dışında biçtiklerinizi başağında bırakın.”

Dedi ki 7 yıl bildiğiniz şekilde Ekin ekersiniz normal adetiniz üzere 7 yıl ekin ekin ne hasat ederseniz yiyeceğiniz olan az miktar dışında hepsini başağında bırakın yani toprağın verimli yıllarında elde edeceğiniz ürünü kurtlanmaması için başarı ile birlikte muhafaza edin biriktirin, depolayın ve bu süre içerisinde üründen ancak az bir kısmını yiyin.

ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّا تُحْصِنُونَ

Śumme ye/tî min ba’di żâlike seb’un şidâdun ye/kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûn(e)

48- “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir. Saklayacağınız az miktar dışında olanlar için biriktirdiklerinizi yer götürür.”

Bundan sonra şiddetli zor bir 7 yıl gelecek bu bolluk ve bereket yıllarından sonra olacak içerisinde hiçbir ürünün yetişmeyeceği kuraklıkla dolu ve sıkıntılı yıllar gelecek bu yıllarda sakladığınız az miktar dışında onlar için biriktirdiklerinizin hepsini yiyip bitirecek. Tohumluk olarak ayırdıklarınızın haricindeki her şeyi tüketecek 

ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَامٌ ف۪يهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَف۪يهِ يَعْصِرُونَ۟

Śumme ye/tî min ba’di żâlike ‘âmun fîhi yuġâśu-nnâsu vefîhi ya’sirûn(e)

49- “Sonra bunun ardından öyle bir yıl gelir ki, insanlar onda yağmura kavuşturulur ve onda sıkıp sağarlar.”

Bundan sonra bir yıl gelir kuraklık dolu yedi yıl bittikten sonra bereketle bolluk dolu bir yıl gelecek o yıl içerisinde insanlar bol yağmura kavuşacaklar ve şıralar sıkacaklar uzun bir süre sonra insanlar suya kavuşacak; bolluk ve bereket öyle olacak ki, üzüm, keçiboynuzu ve daha nice hububattan şiralar elde edecekler. Yusuf Aleyhisselam'ın rüyanın yorumu ile ilgili söylediği her şey, dışında peygamber olarak kainatın zerreleri arasında mevcut olan ince ve derin münasebetleri gaybi ilim, ilham ve vahye dayanarak anlatmaktadır. 

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُون۪ي بِه۪ۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ اِلٰى رَبِّكَ فَسْـَٔلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ الّٰت۪ي قَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّۜ اِنَّ رَبّ۪ي بِكَيْدِهِنَّ عَل۪يمٌ

Vekâle-lmeliku-/tûnî bih(i)(s) felemmâ câehu-rrasûlu kâle-rci’ ilâ rabbike fes-elhu mâ bâlu-nnisveti-llâtî katta’ne eydiyehun(ne)(c) inne rabbî bikeydihinne ‘alîm(un)

50- “Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin.” Bunun üzerine ona elçi gelince dedi ki: “Efendine dön ve ellerini kesen o kadınların zoru neydi, kendisine sor. Şüphesiz ki benim rabbim onların düzenini çok iyi bilir.”

Ve Hükümdarın şarapçısı Hz. Yusuf’tan rüya hakkında anlattıklarını işitince Hükümdarın huzuruna koştu, rüya hakkına duyduklarını ona anlatı. Hükümdar onu bana getirin dedi. Huzurundaki adamları zindandan hz. Yusufu getirmek için gittiler. Hükümdarın elçisi, hz. yusufu hapisten çıkarmak ve hükümdara götürmek istedi. Hz Yusuf elçiye efendinin yanına geri dön. Ey elçi bu zindana beni atmalarına sebep olan şeylerden temizlenip, suçsuzluğum, masumluğum ortaya çıkıncaya kadar ben burada kalacağım. Yine sor ona ki, o iftiracılar bana ne zulümler yaptılar? Bunu ortaya çıkarsın. Hükümdardan bilhassa şunu iste: Ellerini kesen kadınların derdi neydi? Benimle onların zoru neydi? Muhakkak ki Rabbim onların kurdukları kumpası bilmektedir. Tam bir ismet ve iffet ile beni büyüten Rabbim, onların içlerinde gizlediği Her şeyi ayrıntısıyla bilmektedir ve ilmi gereğince de onlara bunun karşılığını kıyamet günü gösterecektir. Hükümdarın elçisi Hz Yusuf'un yanına dönüp halini ve sözlerini ona aktardıktan sonra Hükümdar o kadınları huzura getirtti. onlardan İntikam alarak yani onları suçlayıcı şekilde konuşarak ve onlar ile Yusuf arasında geçenleri soruşturmak için dedi ki

قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ اِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِه۪ۜ قُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُٓوءٍۜ قَالَتِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ الْـٰٔنَ حَصْحَصَ الْحَقُّۘ اَنَا۬ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ وَاِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِق۪ينَ

Kâle mâ ḣatbukunne iż râvedtunne yûsufe ‘an nefsih(i)(c) kulne hâşe li(A)llâhi mâ ‘alimnâ ‘aleyhi min sû-/(in)(c) kâleti-mraetu-l’azîzi-l-âne hashasa-lhakku enâ râvedtuhu ‘an nefsihi ve-innehu lemine-ssâdikîn(e)

51- “Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar "Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz" dediler. Aziz'in, karısı da: "Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi.”

Hükümdar kadınlara dedi ki ey hileci ve düzenbaz kadınlar Yusuf'a türlü türlü hileler ve tuzaklar kurduğunuzda, onda fıskı fücura dair ne gördünüz de onu elde etme teşebbüsüne cüret ettiniz yeltendiniz? Hükümdar bu şekilde azarlayıcı intikam alıcı ve olayın detaylarını araştırıcı sözlerini işittikten sonra kadınların hep birden dediler ki, haşa biz onda hiçbir yanlışlık görmedik. Yusuf üzerinde, bizi tahrik ve teşvik edecek, bizi cesaretlendirecek hiçbir yanlış ve kötü şey görmedik. biz sadece onun insanı hayrete düşüren güzelliğini gördük. Biz ona meylettik ve bizim aramıza girmesini bizimle kaynaşmasını arzuladık. Fakat o öylesine ismet sahibi, öylesine masum ve öylesine karakteri sağlam birisiydi ki bundan sakındı. Sonra Mısır azizinin karısı dedi ki: Aziz'in karısı içerisinde sakladığı şeyler bu şekilde ortaya dökülüp Hz Yusuf'un masumluğu anlaşılınca Hükümdarın huzurunda şöyle söyledi Şu anda gerçek ortaya çıktı örtüler ve perdeler hakikatler üzerinden kalktı onu ayartmaya çalışan benim kara Sevdası yüreğime düşüp meylim ona akınca Yusuf'um ben elde etmeye kalkıştım o dosdoğru kimselerdendir dedi. şahsiyeti sözleri ve davranışları dosdoğru birisi olalım Hz Yusuf'u bu şekilde öldü. bizim kendisine attığımız iftiralardan tertemizdir. Hükümdar Hz. Yusuf'un durumu gerçek görüyor ya Ortaya çıkıp onun masumluğu anlaşılınca, onu hapisten çıkartmak için ikinci kez adam yolladı. Hz Yusuf, peygamberlerin lisanından dökülen bir hikmet ile Azize karşı ne açıkta ne de gizli herhangi bir edepsizlik Yapmadığını da ifade etmek maksadıyla şöyle demiştir: 

ذٰلِكَ لِيَعْلَمَ اَنّ۪ي لَمْ اَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي كَيْدَ الْخَٓائِن۪ينَ

Żâlike liya’leme ennî lem eḣunhu bilġaybi veenna(A)llâhe lâ yehdî keyde-lḣâ-inîn(e)

52- “Bu, gıyabında kendisine gerçekten hıyanet etmediğimi, hainlerin hilesini Allah'ın başarıya erdirmeyeceğini, Onun da bilmesi içindi.”

Bu şekilde olayın teftiş edilip gerçeğin ortaya çıkarılması hanımın konağın 7 kapısını da kapatıp, benim onunla konakta yalnız kaldığım an Mısır Azizi gıyabında kendisine hıyanet etmediğimi bilmesi içindir. Bu nasıl olabilir ki, kullarının bütün davranışlarını bilen Allah hainlerin tuzaklarını başarıya erdirmez. Hıyanet sahipleri ne kadar hile ve tuzak kurarlarsa kursunlar maksatlarına asla ulaşamazlar. Bilakis, kendi kendilerine ortaya koydukları deliller ile, şahitlerin huzurunda hem dünyada hem de ahirette rezil olurlar. Hz. Yusuf sonra şöyle devam etti: 

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Vemâ uberri-u nefsî(c) inne-nnefse leemmâratun bi-ssû-i illâ mâ rahime rabbî(c) inne rabbî ġafûrun rahîm(un)

53- “Bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis kötülüğü emredicidir. Rabbimin esirgediği müstesna. Gerçekten Rabbim Ğafur’dur, Rahim’dir.”

Ben nefsimi de temize çıkarmıyorum şehevi kuvvetler ve hayvanı zevkler yüzünden nefsimin düşebileceği basit, adi ve aşağılık duygulardan, gafletten ve aşırılıktan nefsimi tezkiye de etmiyorum. Ben nefsimi nasıl tezkiye edebilirim ki, Çünkü nefis daima kötülüğü emredicidir. İnsanın yaratılışına yerleştirilmiş olan nefis, tabiatı dolayısıyla fesata ve bozgunculuğa meyilli ve yüzü hep o yöne dönüktür. Ancak Rabbimin merhamet ettiği müstesna. Rabbimin rahmetinin ve şefkatinin genişliği ile, azgınlıktan ve şeytanın vesvesesinden koruduğu kimseler bunlardan hariçtir. Beni masumluk ve iffetiyle büyüten Rabbim Ğafur ve Rahim’dir. Muhakkak ki Rabbim nefsimden kaynaklanan duygularıma karşı çok bağışlayıcıdır ve kendisinden kendisinin yakınlığından uzaklaştırıcı şeylerden lütfu ile beni muhafaza eder. Fazlı ihsanı ile bana merhamet eder. 

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُون۪ي بِه۪ٓ اَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْس۪يۚ فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ اِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَك۪ينٌ اَم۪ينٌ

Vekâle-lmeliku-/tûnî bihi estaḣlishu linefsî(s) felemmâ kellemehu kâle inneke-lyevme ledeynâ mekînun emîn(un)

54- “Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin de en yakınlarından yapayım.” Onunla konuşunca dedi ki: “Sen bugün bizim yanımızda önemli bir mevkiye sahipsin, eminsin.”

Hz. Yusuf'un hali incelenip onun güvenilirliği efendisine bağlılığı onun hak ve hukuku gözeticiliği iş ve özellikle de rüya tabirindeki kabiliyet ve becerisi ve sözlerindeki sadakati kesin bir şekilde anlaşılınca hükümdar dedi ki onu bana getirin onu yakın adamların arasına alacağım. Hükümdar içten gelen samimi bir duyguyla ve Hz. Yusuf'u bir an önce görmek arzusu ile etrafındakilere onu hemen getirmelerini emretti. Kendisine yakın özel kimseler ve çok yakın dostları arasına onu da almak istediğini, onu işlerinin başına geçirmeyi, işlerinde ondan destek almayı düşündüğünü söyledi. Hz. Yusuf'u Hükümdarın huzuruna getirdiler. Hz Yusuf hükümdara selam ve saygısını sundu. Hükümdar onu konuşturunca Hz. Yusuf onu Arapça olarak övmeye onun için dua etmeye başlayınca hükümdar bu hangi dildir dedi. Hz. Yusuf: “Bu dil benim atalarımın dilidir” dedi. Hükümdar birçok dil biliyordu. Hz Yusuf ile bu dillerden konuştu. Hz. Yusuf bütün dillerle ona cevap verdi. Hatta o dilleri hükümdardan daha güzel konuştu. Bu durum hükümdarın çok hoşuna gitti. Bir o kadar da şaşırdı. Hükümdar: “Ben rüyamın tabirini senin ağzından bizzat dinlemek istiyorum” dedi. Hz. Yusuf rüyanın yorumu ile kıt ve bereketli yıllar arasında mükem münasebeti, rüyanın nasıl yorumlandığı konusunu hükümdarın anlayacağı kadar izah etti; yedi grup başak ile yeşil başağın ne anlama geldiğini kendisine gelen ilham ve vahiy çerçevesinde açıkladı. Bu durum hükümdarın onun hakkındaki sevgi ve alakasını daha da arttırdı. Bundan dolayı hükümdar dedi ki: “Bugün senin bizim katımızda çok sağlam ve güvenilir bir yerin var.” Çok yüksek bir değer kendisine verildiği gibi mertebe ve makam olarak da çok yüksek bir konuma erişti. Her işimizde sen artık bizim güvenilir bir danışmanımızsın. Bu sebeple krallığımızın her yerinde istediğin gibi hüküm ve tasarrufta bulun. Hz. Yusuf kendisine hükümdar tarafından yüklenen bu görevden kaçışın olmadığını görünce: 

قَالَ اجْعَلْن۪ي عَلٰى خَزَٓائِنِ الْاَرْضِۚ اِنّ۪ي حَف۪يظٌ عَل۪يمٌ

Kâle-c’alnî ‘alâ ḣazâ-ini-l-ard(i)(s) innî hafîzun ‘alîm(un)

55- “Dedi ki: “Beni memleketin hazineleri üzerine tayin et! Çünkü ben onları iyi korurum, bilirim.”

Hz. Yusuf dedi ki: Beni memleketin hazırlığı üzerine görevlendir. Mısır topraklarının hazinelerine bakmaya memur et çünkü ben iyi korur ve iyi bilirim. Hangi tür hazinenin nasıl korunacağını ve bu alanda işlerin nasıl yürütüleceğini iyi biliyorum. 

Denilir ki efendisinin ölümü Hz. Yusuf’un hapisten çıktığı bugünlere rastlamıştı. Hz. Yusuf o görevi bundan dolayı istedi. Kendisi için yanıp tutuşan azizin karısı ile Hz. Yusuf evlendi. Yusuf (as) onunla evlendiğinde kadın hala bakire idi. Hz. Yusuf’un ondan iki çocuğu oldu.  

وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۚ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَٓاءُۜ نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ وَلَا نُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ

Vekeżâlike mekkennâ liyûsufe fî-l-ardi yetebevveu minhâ hayśu yeşâ(u)(c) nusîbu birahmetinâ men neşâ(u)(s) velâ nudî’u ecra-lmuhsinîn(e)

56- “İşte böylece Yusuf'a bir o yerde mevki verdik. Nereyi isterse orada konaklardı. Rahmetimizi istediğimize veririz ve ihsan edenlerin ecrini zayi etmeyiz.” 

Yusuf'a Mısır'da bir mevki verdik. Yusuf Mısır'a zavallı perişan bir şekilde girmiş olduğu halde biz onu orada bir müddet hapiste yatırdıktan sonra çok yüce bir mevkiye getirdik. Öyle ki orada istediği gibi hareket ediyor Mısırın istediği her yerinde dilediği gibi gezip dolaşıyor orada istediğini yapıyordu. Zira şu husus bizim sünnet ve kanunlarımızdan biridir. Rahmetimizle dilediğimize iletiriz, her şeyi kuşatmış olan rahmetimizi dilediğimiz kimseye kullarımızdan kendilerine ihlas ve samimiyet verilmiş tevhidimiz üzere yaratılmış bizim fenamızın feza'sına giden yolu benimseyip bize yönelmiş ve yüzünü bize döndürmüş olanlara bol bol veririz. Muhsinlerin ecrini zayi etmeyiz. Onların ecri yanımızda bakidir ziyana uğratılmazlar. Bütün hallerinde ve davranışlarında ve işlerinde Allahu Teala ile edebi güzelce muhafaza eden, ondan göz açıp kapayıncaya kadar dahi gafil olmayan, bir anlık dahi O’ndan başkasına iltifat etmeyen, düşüncelerine ondan başkasını getirmeyen ihsan makamı sahiplerinin mükafatını boşa çıkartmayız. Bu onların dünyadaki halidir. 

وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ۟

Veleecru-l-âḣirati ḣayrun lilleżîne âmenû vekânû yettekûn(e)

57- “Ama ahiret mükafatı iman edip de takvaya devam edenler için daha hayırlıdır.”

Canı gönülden iman edip, Allah'a ve ahiret gününe inananlar ve onun koyduğu haram ve yasaklardan, yine Onun rızasını gözeterek, ona karşı güzel edebi muhafaza edip, sevabını umarak ve azabından korkarak sakınanlar için ahirette kat ve kat, binlerce kat daha büyük sevap vardır. 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar