Seyr-i Sülûkte Sıkıntı, Belâ ve İbtilâlara Karşı Tavır
Seyr-i Sülûk yolunda sıkıntı, belâ ve iptilâlar, manevi yolcunun (sâlikin) terbiye ve terakkisi için kaçınılmaz birer imtihan ve lütuftur. Bu zorluklara karşı takınılması gereken tavır, Sabır, Rıza ve Tefekkür ekseninde şekillenir.
Seyr-i Sülûk, nefsin arzularına karşı bir mücadele olduğu için, bu yolda belâ ve sıkıntılar, dervişin ihlasını test eden ve kalbini tasfiye eden ilahi araçlardır.
Sabır ve Rıza (Teslimiyet)
Sâlikin belâya karşı ilk ve en önemli tavrı, şikâyeti terk ederek Sabır göstermesi ve ardından olana Rıza makamına yükselmesidir.
Kur'an-ı Kerim'den Ayetler
Cenab-ı Hak, imtihanın kaçınılmaz olduğunu bildirirken, sabredenlere büyük müjdeyi vermektedir:
- Sabrın Yeri:
- Allah'ın Yardımı:
"Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153)
Büyüklerin Sözleri (Rıza Makamı)
Sûfiler, musibeti sadece sabretmekle kalmaz, onu Allah’tan gelen bir lütuf olarak hoş karşılama (rıza) mertebesine ulaşmayı hedeflerler:
- Râbia-tül Adeviyye (k.s.) rızanın zirvesini şöyle ifade etmiştir:
- Cüneyd-i Bağdadî (r.h.) musibeti bir ikram olarak görmeyi öğütler:
“Musibet; Hakk’ın, sâlike özel bir sırrı ve yakınlığıdır. Bu sırrı ancak ona rıza gösterenler idrak eder.”
Terbiye ve Günahların Dökülmesi
Sâlik, sıkıntıyı bir ceza değil, bir terbiye ve temizlenme fırsatı olarak görmelidir.
Hadis-i Şerifler
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), müminin imtihanının mükafatını ve hikmetini şöyle açıklamıştır:
- Hayırlı Akıbet:"Müminin işi ne kadar şaşılacak bir şeydir! Onun bütün işleri hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder, bu onun için hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder, bu yine onun için hayır olur. Bu (durum) müminden başkası için geçerli değildir." (Müslim, Zühd, 64)
- Günahların Affı:
"Müslümana isabet eden hiçbir yorgunluk, hastalık, kaygı, keder, eziyet, üzüntü, hatta ayağına batan bir diken bile yoktur ki, Allah onu, o kimsenin günahlarına kefaret kılmasın." (Buharî, Merdâ, 1)
Büyüklerin Sözleri (Terakki)
Büyükler, sıkıntıların manevi dereceleri nasıl artırdığını vurgularlar:
- İmam Rabbânî (k.s.) musibetleri, manevi terfi vesilesi olarak görür: “Bu yolda çekilen sıkıntılar, sanıldığı gibi ceza değil, terakki (yükselme) vasıtasıdır. Ateş, altını arıtır. Eğer Hakk’a kâmil bir yakınlık istiyorsan, ateşten şikâyet etmemelisin.” (Mektûbât’tan yorum)
- Şâh-ı Nakşibend (k.s.) bela anında dahi kulluk bilincini yitirmemeyi esas alır:“Sâlik, musibet geldiğinde ‘Neden ben?’ diye değil, ‘Bu hal ile O’na nasıl kulluk ederim?’ diye düşünmelidir.”
- Abdulkadir Geylani (k.s.): “Halinizi başkasına şikayet etmeyiniz! Zira böyle yaparsanız bela ve musibetler senin için daha da artar.”
Dua, İstiğfar ve Ümit
Pasif bir bekleme yerine, sâlikin fiili tavrı, istiğfar, dua ve ilahi rahmete tam bir ümit besleme olmalıdır.
Dua ve İstiğfar
- Tefekkürü Artırmak: Sıkıntı anında namaz ve zikre sarılarak kalbin nurunu arttırmak.- Rahmetten Ümit Kesmemek:
"Şüphesiz zorlukla beraber bir kolaylık vardır." (İnşirah, 94/5)
- Yunus Aleyhisselam'ın Duası: Sıkıntıdan kurtuluş için en büyük dua (Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn).
Seyr-i Sülûkteki Sürûş (Tavır): Derviş, başına gelen her musibetin, kendi nefsinden kaynaklanan bir eksikliğin temizliği ve Allah katında derecesinin yükseltilmesi için bir vesile olduğunu bilerek, Sabır zırhını kuşanmalı ve Rıza bayrağını kalbine dikmelidir.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...