Seyr-i Sülûk Perspektifinden:
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Devrindeki Meşakkatlerin Batınî Hakikati
Tasavvuf ehline göre, bütün peygamberlerin yolculukları, kulun Hak yolundaki sülûkuna işaret eden içsel bir harita, bir manevî misâldir. Bu hakikatin en parlak tezahürü ise, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mekke’de yaşadığı çile ve meşakkatlerdir. Onun hayatında zuhur eden her imtihan, Hak yolcusuna “meşakkatin mahiyeti, sabrın sırrı, teslimiyetin edebi” üzerine dersler veren bir ilahi terbiyedir.
Meşakkat: Hak Yolunun Sünnetullahı
Bütün kâmil mürşidler ittifakla der ki:
“Hak yolunun kapısı güllerle değil, dikenlerle örülüdür. Fakat bu dikenler, Hak dostunun ayağını değil, nefsinin iddiasını yaralar.”
İşte Peygamber devrinde Müslümanların karşılaştığı çileler, diğer peygamberlerde görülen çilelerden ne daha hafif ne de daha ağırdır; her biri o risaletin hakikatine uygun bir terbiye makamıdır. Çünkü İslâm ilk günden itibaren, cahiliyenin sahte düzenlerine karşı bir tevhid kıyamı, bir batılı yok edip hakkı ikame etme hareketi idi. Hakikat yıkılmış bir yapıyı yama yapmaz, baştan inşa eder. Bu nedenle karşılarında gördükleri direnç, yolun fıtratından doğuyordu.
Psikolojik Savaş: Nefsin Vesvesesine Karşı Sâlikin Cihadı
Cahiliye toplumu, Resûlullah’a (s.a.s.) önce psikolojik savaş uyguladı. Alay ettiler, küçümsemeye kalktılar, mucize talebini bir şantaj unsuru kıldılar. Fakat bu hâl, Hak ehlinin gözünde sadece şunu ifade ederdi:
“Hakkın nuru, nefislerin karanlığına dokunduğunda, o nefs önce alay eder; sonra hileye başvurur; sonra saldırır; sonunda ise hakikatin karşısında diz çöker.”
Kur’an’ın aktardığı o çirkin talepler (İsrâ 90–93), gerçekte nefsin ‘yetmezlik’ vesvesesidir. Bu hâl, bir dervişin iç dünyasında şöyle tecelli eder:
* Nefs, mürşidin sözünü hafife almak ister.
* Hakikat yolunu gözünde küçültmeye çalışır.
* Manevî yolculuğun meşakkatine dayanmak için delil ve mucize arar.
* Teslimiyet yerine pazarlık ister.
Resûlullah’a atılan iftiralar (kâhin, deli, şair, sihirbaz…) ise, seyr-i sülûkte nefs-i emmârenin bahaneciliğinin sembolleridir. Hak yolcu, Hz. Peygamber’in sabrında şu dersi görür:
“İftira nefsi güçlendirir sanılır, hâlbuki Hakk’a dayanmış kalbi daha da parlatır.”
Fiilî İşkenceler: Sâlikin Nefs-i Emmâre ile Savaşı
Sözle yıkılamayan hakikat karşısında müşrikler, fiilî işkenceye başladılar. Bu, sâlik açısından nefsin artık vesvese ve hileyle galip gelemeyince, şiddete başvurması demektir.
Darünnedve’de alınan “öldürme, hapsetme, sürme” kararları (Enfâl 30) dışarıdan zulüm görünse de tasavvuf erbabınca şöyle okunur:
“Nefs köşeye sıkıştığında, kulun Hakk’a sığınmasını zorlayan ilahi bir tazyik ortaya çıkar.”
Hicret böyle bir sıkışmanın neticesi olmuştur. Sâlik için hicret, dıştan bir yolculuk değil; nefsin kirlerinden ayrılıp kalbe hicret etmektir.
Velîd b. Muğîre Kıssası: Nefsin Hakikatle Hesaplaşması
Velîd’in kendi kendine düşünüp Peygamber için bir söz uydurmaya çalışması (Müddessir 16–30), sülûk ehli için nefsin hakikati boğma teşebbüsüdür.
Allah Teâlâ’nın o kıssa hakkında indirdiği ayetler, derviş için şu manayı taşır:
** Nefs hakikate karşı çaresiz kalınca düşünür, plan kurar.
** Hakikati karalamak için bahane arar.
** Fakat her planı, Allah tarafından boşa çıkarılır.
** Sonunda nefs, ateşe sürüklenir; çünkü ateş, nefsin tabiatıdır.
Bu ayetler, sülûk yolcusuna nefsin tabiatını öğretir; hakikat karşısında ne kadar kıvranabileceğini gösterir.
Suikast ve Tehditler: Kalbin Mürşid ile Sınavı
Bedir zaferinden sonra Umeyr b. Vehb’in suikast için Medine’ye gelmesi, sâlik için manevî yolda beklenmedik darbelerin sembolüdür. Resûlullah’ın (s.a.s.) ona niyetini haber vermesi ise, tasavvufta mürşid-i kâmilin keşfinin remzidir:
“Sâlik kendinden gizlediğini zanneder, fakat mürşid onun batınını Hakk’ın nuruyla görür.”
Umeyr’in İslam’a girişinin şu söze bağlanması anlamlıdır:
“Bunu ancak Allah sana haber vermiştir.”
Çünkü sülûk yolunda feth-i batın, nefsi secdeye düşüren ilahi bir celaldir.
Meşakkat, Hak Yolcusunun Terbiyesidir
Peygamber devrindeki bütün çileler, seyr-i sülûk ehline şu hakikatleri öğretir:
1. Meşakkat yoksa ilerleme yoktur.
Sabrın olmadığı yerde nefs sönmez, nur parlamaz.
2. Hak yolunda psikolojik savaş, fiziki saldırıdan daha tehlikelidir.
Zira vesvese kalbi içten çürütmeye yöneliktir.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...