“Ey oğul! Bil ki: Tarikatımız; Kitap ve Sünnet, gönül ferahlığı, cömertlik, el açıklığı, cefadan kaçınmak, eziyete katlanmak ve ihvanın hatalarını affetmek üzerine kurulmuştur.”
Tarikatın beş esası vardır: Himmeti yüce olmak, haramdan sakınmak, hizmeti güzel yapmak, azimetten ayrılmamak, ruhsatı bırakmak ve nimete saygılı olmak.
Tarikatın beş esası vardır: Himmeti yüce olmak, haramdan sakınmak, hizmeti güzel yapmak, azimetten ayrılmamak, ruhsatı bırakmak ve nimete saygılı olmak.
Şeyh Geylani (Ks.) doğru bir İslami tasavvuf için çok sağlam kurallar çizmiştir. Bu kurallar Allah’ın kitabı ve Resulullah’ın sünneti üzerinde duran şeriat ilmi ile şeriat kaidelerini uygulamayı bir araya getirmek şeklindedir. O, her an Kur'an ve hadislere uygun hareket etmeyi şart koşar. Ona göre bir zahidin hayatında görülebilecek derunî haller dini ölçülerin dışına taşmamalıdır.
Müridlerine hep, “Uyun, uydurmayın, bidat yoluna sapmayın; itaat edin, muhalefet etmeyin, sabredin, yakın-mayın; günahtan temizlenin, kirlenmeyin, zikir halkasına toplanın ve Mevla’nızın kapısından ayrılmayın. ” şeklinde tavsiyelerde bulunurdu. O Semâ’a karşı değildir. Kuran'ın telhin ve teganni ile değil, tertil ve tecvid üzere okunmasını ister, aksine hareket etmeyi yasaklardı.
O diğer İslâm mutasavvıfları gibi dünya ve ahiret nimetlerini, kul ile Allah arasında bir perde sayar ve mutasavvıfın bu nimetleri değil, fakat Allah’ın zatını hedef sayması lazım geldiğini söylerdi.
Tarikatının şeriata uygun olduğu İbn Teymiye gibi bir münekkid tarafından bile kabul edilmiştir. Nevevî, Suyuti ve İbn Hacer gibi âlimler de onu bu konularda takdir edenlerdendir.
Hanif olan İslam dini, zahiri ameller ile batını ameller üzerine kurulmuştur.
Ömer İbnü’l-Hattâb ra. Şöyle dedi: Bir gün Resulullah Sav’ın huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yolculuk eseri bulunmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! Dedi.
Resulullah sav: “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyaret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
- Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam:
- Şimdi imanı anlat bana, dedi. Resulullah sav:
-“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir.” buyurdu.
Adam tekrar: Doğru söyledin, diye tasdik etti ve: Peki, “ihsan” nedir, onu da anlat, dedi.
Resulullah sav: “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine: Doğru söyledin dedi, sonra da:
- Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sav: “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.” cevabını verdi.
Adam: O halde alâmetlerini söyle, dedi.
Resulullah sav:”Cariyelerin sahiplerini doğurması, yalın ayak, başıkabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalar kurmada birbirleriyle yarışmalarıdır. “ buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sav: “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu.
Ben: Allah ve Resulü bilir, dedim.
Resulullah sav: “O Cebrail’di, size dininizi öğretmeye geldi.” Buyurdu. Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6.
Hanif olan İslam dini, zahiri ameller ile batını ameller üzerine kurulmuştur.
عَنْعُمَرَبْنِالخطابِ،رَضِيَاللَّهُعنه،قال: «بَيْنَمَانَحْنُجُلُوسٌعِنْدَرَسُولِاللَّهصَلّىاللهُعَلَيْهِوسَلَّم،ذَاتيَوْمٍإِذْطَلَعَعَلَيْنَارَجُلٌشَدِيدُبَيَاضِالثِّيَابِ،شَدِيدُسَوَادِالشَّعْرِ،لايُرَىعليْهِأَثَرالسَّفَرِ،ولايَعْرِفُهُمِنَّاأَحَدٌ،حَتَّىجَلَسَإِلَىالنَّبِيِّصَلّىاللهُعَلَيْهِوسَلَّم،فَأَسْنَدَرُكْبَتَيْهِإِلَىرُكْبَتيْهِ،وَوَضَعَكَفَّيْهِعَلَىفخِذَيْهِوَقَالَ : يامحمَّدُأَخْبِرْنِيعَنِالْإسلامفقالَرسولُاللَّهصَلّىاللهُعَلَيْهِوسَلَّم : اَلْإِسْلاَمُأَنْتَشْهَدَأَنْلاَإِلَهَإِلاَّاللَّهُ،وأَنَّمُحَمَّداًرسولُاللَّهِوَتُقِيمَالصَّلاَةَ،وَتُؤتِيَالزَّكاةَ،وتَصُومَرَمضَانَ،وتَحُجَّالْبيْتَإِنِاستَطَعتَإِلَيْهِسَبيلاً.
قال : صدَقتَ . فَعجِبْنالَهُيسْأَلُهُويصدِّقُهُ،قَالَ : فَأَخْبِرْنِيعنالإِيمانِ . قَالَ: أَنْتُؤْمِنبِاللَّهِوملائِكَتِهِ،وكُتُبِهِورُسُلِهِ،والْيَوْمِالآخِرِ،وتُؤْمِنَبِالْقَدَرِخَيْرِهِوشَرِّهِ .قال: صَدَقْتَقال : فأَخْبِرْنِيعنالإِحْسَانِ . قال : أَنْتَعْبُدَاللَّهكَأَنَّكَتَراهُ . فإِنْلَمْتَكُنْتَراهُفإِنَّهُيَراكَقَالَ : فَأَخْبِرْنِيعَنِالسَّاعةِ . قَالَ :مَاالْمَسْؤُولُعَنْهَابِأَعْلَمَمِنَالسَّائِلِ . قَالَ : فَأَخْبرْنِيعَنْأَمَاراتِهَا . قَالَ: أَنْتَلِدَالْأَمَةُرَبَّتَهَا،وَأَنْتَرىالحُفَاةَالْعُراةَالْعالَةَرِعاءَالشَّاءِيتَطاولُونفيالْبُنيانِثُمَّانْطلَقَ،فلبثْتُملِيًّا،ثُمَّقَالَ : ياعُمرُ،أَتَدرِيمنِالسَّائِلُقلتُ : اللَّهُورسُولُهُأَعْلمُقَالَ :فَإِنَّهُجِبْرِيلُأَتَاكُمْيُعلِّمُكمدِينَكُمْ »
Ömer İbnü’l-Hattâb ra. Şöyle dedi: Bir gün Resulullah Sav’ın huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yolculuk eseri bulunmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! Dedi.
Resulullah sav: “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyaret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
- Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam:
- Şimdi imanı anlat bana, dedi. Resulullah sav:
-“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir.” buyurdu.
Adam tekrar: Doğru söyledin, diye tasdik etti ve: Peki, “ihsan” nedir, onu da anlat, dedi.
Resulullah sav: “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine: Doğru söyledin dedi, sonra da:
- Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sav: “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.” cevabını verdi.
Adam: O halde alâmetlerini söyle, dedi.
Resulullah sav:”Cariyelerin sahiplerini doğurması, yalın ayak, başıkabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalar kurmada birbirleriyle yarışmalarıdır. “ buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sav: “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu.
Ben: Allah ve Resulü bilir, dedim.
Resulullah sav: “O Cebrail’di, size dininizi öğretmeye geldi.” Buyurdu. Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...