Kadiri Yolu
Kainat Gerçeği Ve İman




Kainat Gerçeği Ve İman


İnancımıza göre Allah'ın varlığı görünmeyendir. İman gayba inanma esasına dayanmaktadır. Allah'ın melekleri ve kullarına ahirette vaat edilenler nimetler gözle görülmeyen gerçeklerdir. İnsan İbrahim (Aleyhisselam) gibi doğru olanı araması, kainatı incelemesi bir inanca ulaşmak içindir. İslam'ın tavsiye ettiği inanç “iman” kainatın varlığının incelenmesi ve gözlemlenmesi sonucunda insanda (ortaya çıkan) hasıl olan imandır. 



Ayeti kerimeleri inceleyelim 


Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.” (Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz. Peygamber (ﷺ)’e ait özellikleri kendi kutsal kitaplarında okuyageldiklerinden onu özellikleriyle çok iyi tanıyorlardı. Âyette, Yahudilerin ve Hristiyanların Hz. Peygamber’i inkâr etmelerinin bilgisizlikten değil, inattan kaynaklandığına işaret edilmektedir.) (Bakara 146) 


De ki: «Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)» Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.Yunus 101


Kainat yaratılan, genişleyen ve sonunda yok olacak ilahi bir kanun akışına sahiptir. Bu süreç insandan tutun tüm varlıklara varıncaya kadar kainatında içinde bulunduğu son bulacak süreçtir. Bu kainat eşsiz bir düzende akıp gitmekte olan bir sistem olduğu gibi aynı zamanda da kusursuzca yaratılmıştır. Mevsimler, gece ve gündüz vb. birçok olay bir kanun koyucu tarafından yaratılmıştır.


Kainatın kendiliğinden oluştuğuna inanmak küfürdür. Eski Yunan materyalistlerinin inancıdır. Bu, bu görüş maddeye tanrılık vasfı kazandırma çabasıdır. Gerçek ilim bunları yalanlamaktadır. Hakikatle bir çatışma sergileyen bu görüş dünyanın nüfusunun 500 milyona indirmeye çalışmaların maddeyi kendi kontrolleri altına alarak madde adına kararlar alma kararını ortaya çıkarır. Bu çelişkidir. Kainat sınırlı bir varlıktır. İnsan olmadan önce cinler için yaratılan dünya insandan bağımsız bir varlıktır. Allah'ın yarattığı bir varlıktır, tayin edilen vakte kadar varlığını devam ettirecek ve sonunda ise yok olacaktır.


İman nedir?


İslami ıstılahta iman Allah'a Hz. Resulullah (ﷺ)’in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna ve onun Allah Teâlâ'nın dan alıp insanlara bildirdiği kesin delillerle bilinen şeylerin gerçek olduğuna yürekten ve kesin olarak inanmak bunların hak ve gerçek olduklarını kalp ile kabul ve tasdik edip doğrulamaktır.


Marifet sahibi olmak, sadece bilgi ile doğrulamak yeterli değildir. Bilgiyi kalple de doğrulamak şarttır. Dil ile ikrar edip amellerle ters bir duruş sergilemek imanın zedelenmesi demektir. İman edip inanılması gereken şeylere kesin olarak inanmak onları açığa vurmak kabul etmek ve tam bir teslimiyetle bağlanmak imandır.


Bilmek yeterli değil dedik şimdi düşünelim kafirler Hz. Peygamber (ﷺ)'i çok iyi tanıyorlar ve kendisine aynı  zamanda “el Emin” diyorlardı ve kendisinin de Resul olduklarını biliyorlardı, peki bu bilgi onların mü’min olmasını sağladı mı? Yine onlara sorsan kainatı kim yarattı diye Allah diyecekler bu bilgi yeterli midir?  


Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.Bakara 146 


Ayetlerimiz gözlerinin önüne serilince: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler. Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!”  Neml 13-14


Kalplerinde doğrulama ve tasdik olmayınca bilgi yeterli olmaz ve kimsede mümin bu kimse mümin sayılmaz. (İmam Nesefi)

 

İman Ne Demektir?


İman dil ile ikrar ve kalp ile tasdik demektir. Allah resulünden (ﷺ) şeriat ve beyan adına şahit olarak gelen şeylerin hepsi haktır. İman tektir. İman ehli temelde iman etme konusunda eşittirler. Aralarında üstünlük haşyet, takva, hevaya muhalefet ve evla olana sarılmakla gerçekleşir.


İman tektir birden fazla iman olmaz neye nasıl iman edeceğimizde bellidir. Bundan dolayı insanlar iman hususunda eşittirler. Amentü dediğimiz esaslarda bu belirtilmiştir. Sadece iman ehlinin aralarındaki fark (üstünlük) bunların üzerinde ne koyduysa, takva, vera, zühd, ibadet, nefse muhalefet, zikir ve kim titiz davranmışsa o diğerlerinden üstündür. Müminlerin hepsi Allah'ın dostudur. Allah katında onların en keremli olanı en çok ibadet eden ve Kur'an'a çok tabi olanlardır.



İman Allah'a celle celalühü meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve hayrıyla şerriyle, acısıyla, tatlısıyla, kaderin Allahu Teala'dan olduğuna inanmaktır. Biz bunların tamamına iman ederiz. O’nun peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız. Onların tamamını getirdikleri esaslar üzerine tasdik ederiz. 


Peygamber ve inananlar, ona Rabbinden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. "Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır" dediler.” Bakara 285 ayetini inceleyiniz.. (İmam Tahavi Akidesi)


*-*


Şeyh Abdulkadir Geylani (rahimehullah),(El-Gunye eserinde ve diğer eserlerde) Akide meselelerine dair hususlarda açık net bir yol takip etmiştir.


İmanı tarif ederken akideyi anlaşılır bir şekilde kolay ibarelerle teşvik edici üslup ile açıklanmıştır. "İman: İtikat ederiz ki iman dil ile söylemek kalple bilmek ve azalarla ameldir taat ile artar isyan ile eksilir ilim imanı kuvvetlendirir ve cehalet yolunu zayıflatır. iman Allah'ın muvaffak kılması ile sabit kalır." el Gunyetü't Talibin 


Şeyh Abdulkadir Geylani başka bir yerde şu şekilde söylemiştir: "İman söz ve ameldir söz bir davadır amel ise onun şahididir söz surettir amel ise onun ruhudur."


İki söz arasında Abdulkadir Geylani'nin çelişkili olduğu düşünülebilir. Hakikatte ise öyle değildir. Söz ifadesi ile kalbin ve dilin sözünü, amel ifadesi ile de kalbin ve organların amelini kastetmektedir. 


Büyüklerden şu şekilde söylemiştir: Bize göre iman içte ve dışta dil ile ikrar, kalp ile kabul ve gereği ile ameldir. Buyurmuşlardır. 


Süfyan-ı Servi’de: “İman kalp ile tasdik dil ile söylemek ve organlarla amel etmektir.” Buyurmuşlardır. 



İmam Malik şöyle söylemişlerdir: “İman söz ve ameldir.” 


İmam Ahmet Bin Hanbel ise; “İman söz ve ameldir.” demiştir. 


İmam Buhari “Alimlerden binden fazla kişiden hadis yazdığını ve ancak imanın söz ve amelden ibaret olduğu itikadında olanlardan hadis yazdığını zikretmiştir.” (Şerhu usulü ehlis-sünne vel cemaa )


Sonuç olarak


Mükelleften istenen başlangıçtan itibaren, kalpten iman edip teslimiyet göstermesidir. Allah'a boyun eğmeden iman söz konusu olmaz. Kalbi ile tasdik etmeden de iman ve İslam olmaz. Kamil bir iman için kalbin tasdiki dilin ikrarı ve organların o iman doğrultusunda amel etmesi gerekir. 


Kamil bir İslam kalbin alemlerin rabbi olan Allah'a tamamen teslimiyetini gerektirir. Onun için kalbin tasdiki ve teslimiyeti esastır. Dilin İslam'ı kelime-i şehadeti ikrar etmesidir. Organların ameli, islam ahkamını uygulamasıdır. Bu noktaya nazarı itibara aldığımızda İslam ve imanın en alt ve en üst sınırlarında birleştiklerini birbiriyle tamamen mutabık (birbiri ile örtüşdüklerini) olduklarını da görürüz.


Gerçekten boyun eğmiş bir mümin amelleriyle ve davranışlarıyla onu tasdik edecek şekilde hareket eder. Şeyhim Abdulkadir Geylani'nin dediği gibi bizim yolumuz Kur'an ve sünnet üzerine kurulmuştur. Ondan kaynaklı emir ve yasaklara inanan boyun eğen kişi tam manasıyla iman etmiştir.


Taklidi iman sahih midir?


Delil istemeden ve araştırma yapmadan inanmaya taklidi iman denir bu şekilde inanan kimseye de mukallit adı verilir mukallit anasından babasından ve etrafından herhangi bir kimseden man edilecek şeyleri duyar ve inanır bu imanı sebebiyle sevap alır ve cennete gider. Fakat kainatta göklere ve yeryüzüne bakıp onları inceleyip aklını kullanarak inanmayı terk ettiğinden dolayı günahkar olur şayet bu şekilde inanmaya gücü yetmiyorsa o zaman günahkar da olmaz. (İmam Nesefi)


Kısaca iman konusunda farklı görüşler


Mutezile'nin, görüşüne göre iman; dille söylemek amel ve itikattır. Onlara göre ameli terk eden mümin değildir. Zira imanın bir bölümünü kaybetmiştir. Bu insan kafir de değildir. Çünkü; kalbi ile tasdik etmektedir. Mutezileye göre böyle bir kişi kafir ve mümin arasında bir mertebeye sahiptir. Cehennemde ebedi olarak kalacaksa da azabı kafirin azabından daha hafif olacaktır.


Hariciler, büyük günah işleyen kimseleri tekfir ederek kafir olduklarını söylediler.


Ehli sünnet, ise şöyle söyler kim şerri ölçülere göre tasdik ederse ki bu Allah katından getirdikleri ile Hz. Peygamberi tasdiktir ve dinin zorunlu olarak bilinmesi gereken ilkelerini bilir ve kalben boyun eğerse onda iman sabit kılınmış olur. Bu imana amel eklenmesi ile o insan sonunda cennete gidecektir. O ahirette Allah'ın takdirine göre muamele görür. Allah dilerse amellerinin noksanlığından ötürü ona azap eder dilerse onu affeder.


Şu üç ayet hakkında düşünelim


"Her kim mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa artık o ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar." Taha 112


"İman edip Salih amel işleyenler…" Meryem 96


"Kalbi iman ile mutmain olduğu halde (dinden dönmeye) zorlanan hariç kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar ederse (ona Allah'ın gazabı vardır.) Nahl 106


"Ey iman edenler oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi sizede farz kılındı." Bakara 186 


Allahu Teala iman ehline amel etmeleri için hitap etmektedir. Bu ayette önce onların imanlarını ortaya koymaları sonra da amel etmeleri talep edilmektedir.



Bu da iman ve amelin farklı şeyler olduğunu göstermektedir. Ehli sünnet alimlerinin ihtilafları inceleyip bakıldığında, araştırdıkları nasların bakış açılarından, çoğunlukla da ayetleri yerli yerine oturtmak istediklerinden kaynaklı yorum farklılıkları vardır.


İMANIN ÇEŞİTLERİ


İslam âlimlerine göre iman, "icmali" ve "tafsill" olmak üzere iki kısma ayrılır:


İcmali İman ; İnanılması gereken şeylerin tümüne birden kısaca inanmaya "icmali iman" denir. Tafsili iman ; İnanılması lazım gelen şeylerin hepsine, çok açık ve tafsilatlı bir şekilde inanmaya "Tafsili iman" adı verilir. Bu konuda açıklamalar yukarıda başlık konusu atılmadan işlenmiştir.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs