Kadiri Yolu

Rabbimin evliyasına karşı edepli ol




Rabbimin ardı arkası kesilmeden gelen evliyası üzerinde, izzet ve keriminin tecellisi vardır. Onlara karşı edepli olmalıdır. O zatlar gerekirse konuşmadan nazarı ile müdahale ederler. Mürşitlik makamında olan şeyhinin elinden düşersen halin iyi olmaz. Sonra sana kimse yardımcı olamaz.

Rabbimin bu güzel kullarının değerlerini bilmek gerekir. Onlar hakkında olur olmaz, ileri geri kötü sözler sarf etmek cüretkarlığına düşmemek gerekir. Onları sevmeli ve huzurlarında olalım olmayalım, edepten ayrılmamalı onları sınamak gibi bir hataya kapılmamalı, onları zor duruma düşürmek niyeti ile sorular sormak veya onları üzecek yol tutmamalı unutmayın ki, onların velisi Allah'tır. Bize düşen saygıda kusur etmemektir.

Şimdi gelin Seyyid Abdülkadir Geylani ve iki ilim talebesinin Yûsuf-î Hemedânî hazretle yaşadıkları ibret dolu ve konu ile örtüşen bir olayı size aktaralım

 İbn-i Hacer-i Mekkî hazretlerinin (Fetâvâ-i Hadîsiyye) isimli eserinde anlatılıyor:      

Ebû Saîd Abdullah, İbn-üs-Sakkâ ve Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî ilim öğrenmek için Bağdat'a geldiler. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri o zaman çok gençti. Evliyânın büyüklerinden Yûsuf-î Hemedânî hazretlerinin, Nizâmiyye Medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. Üçü birlikte, şeyhi ziyâret etmeye karar verdiler. 


İbn-üs-Sakkâ “Ona bir soru soracağım ki cevâbını veremeyecek” dedi, Ebû Sâid Abdullah “Ben de bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?" dedi. Küçük yaşına rağmen büyük bir edeb timsâli olan Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de “Allah korusun. Ben nasıl soru sorarım. Sadece huzurunda beklerim, onu görmekle şereflenir, bereketlenirim” dedi...


Nihayet Yûsuf-i Hemedânî'nin "rahmetullahi aleyh" bulunduğu yere vardılar. O anda orada yoktu. Bir saat kadar sonra geldi. İbn-üs-Sakkâ'ya dönerek; “Yazıklar olsun sana, ey İbn-üs-Sakkâ! Demek bana, cevâbını bilemeyeceğim sual soracaksın ha! Senin sormak istediğin sual şudur. Cevabı da şöyledir. Ben görüyorum ki, senden küfür kokusu geliyor” buyurdu...


Sonra Ebü Said Abdullah'a dönerek; “Sen de bana bir sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben o sualin cevabını nasıl vereceğim! Senin sormaya niyet ettiğin sual şudur ve cevabı da şöyledir. Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün hüzün ile geçecek” buyurdu...


Sonra Abdülkâdîr-i Geylânî'ye "rahmetullahi aleyh" döndü. Ona yaklaştı ve “Ey Abdülkâdir! Bu edebinin güzelliği ile Allahü Teâlâ'yı ve Resulünü razı ettin. Ben senin Bağdat'ta bir kürsîde oturduğunu, çok yüksek bilgiler anlattığını ve 'Benim ayağım, bütün evliyanın, boyunları üzerindedir' dediğini sanki görüyor gibiyim ve ben yine senin, zamanındaki bütün evliyâyı, senin onlara olan yüksekliğin karşısında boyunlarını eğmiş hâlde olduklarını görüyor gibiyim” buyurdu. Daha sonra da gözden kayboldu. Kendisini bir daha göremediler...


Aradan uzun seneler geçti... Hakikaten Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri yetişti! Zamanında bulunan evliyanın en üstünü, baş tâcı oldu. Öyle yüksek derece ve makamlara kavuştu ki, insanlardan ve yüksek zâtlardan herkes gelerek, mübârek sohbetlerinden istifade ederlerdi... Bir gün yüksek bir kürsüde oturuyor, vaaz ediyordu. Buyurdu ki; "Benim ayağım, bütün evliyânın boyunları üzerindedir." Zamanında bulunan bütün evliyâ, onun kendilerinden çok yüksek olduğunu bilirler ve üstünlüğü karşısında boyunları eğik olurdu...


İbn-üs-Sakkâ'ya gelince, Yûsuf-i Hemedânî ile aralarında geçen o hâdiseden sonra, dînî ilimlerle meşgûl oldu. Çok güzel konuşurdu. Şöhreti zamanın sultanına ulaştı. O da bunu elçi olarak Bizans'a gönderdi. Hristiyanlar buna çok alâka gösterdiler. Nihayet, onların yalanlarına aldanarak Hristiyan oldu. Bu hâdiseyi anlatan zât diyor ki; "Bir gün onu gördüm. Hastaydı, ölmek üzereydi. Ben yüzünü kıbleye döndürdüm. O başka tarafa çevirdi. Tekrar kıbleye döndürdüm. O tekrar başka tarafa çevirdi ve böylece öldü." 


Ebû Saîd Abdullah'a gelince, Onun hayatı sıkıntılarla geçti ve ömrünü öyle tamamladı...


Allah'ım bizleri edepli olan iyi kullarından eyle. Bizi, anne ve babamızı, tüm ihvan kardeşlerimi cehennemim azabından ve kabrin sıkmasından muhafaza eyle. Senin sevdiklerini her daim sevmeyi gönüllerimize sevdir rabbim...


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs