Gayba İman
Allah Teala gayba imanı muttakilerin sıfatlarının ilki saymıştır. Gayba iman etmek aynı zamanda takvanın bir rüknüdür. “... Onlar gayba inanırlar…” Bakara / 2-3
Gayb kelimesi geniş bir konuyu içine alır. Melekler, Cinler, Cennet, Cehennem ve bize gözükmeyen diğer şeyler gayb aleminin içine girer. Yine gelecekte insanların bilmediği her şey gayb kelimesinin kapsamı içine girer. Allah bu bilinmeyen gayb bilgilerini resulüne Allah bildirmiştir.
“Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni (gaybı) bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.” Sebe / 14
Geçmiş ve gelecek konusunda insan ve cinler gaybi bilgiye sahip olamazlar.
İlk Yaratılış
İnsanoğlu kainatın ve ademin yaratılışına şahit olmamıştır. Zira bunların bir kısmını Allah (C.C.) haber vermiş Resulullah (Sav)’de onlardan bahsetmiştir. Şahidi olmadığımız bir şey, gaybdan bahsetmeye girer. Yeryüzünün ilk yaratılışı da yahut diğer bir kısım yaratıkların var edilişi de insan için gayp konusudur.
Allah Teala yaratılışa nasıl başladığına işaret çekerek incelenmesini istemektedir. Ayetlerde bu konuda insanlar ve cinlere “Yeryüzünde gezip dolaşında Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İnsanı yarattı pişmiş çamurdan balçıktan, cinleri de halis ateşten yaratıldı. Gökler ve yer yapışık iken bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi?” vb. gibi birçok ayet üzerinde düşünülmesi araştırma yapılması, karanlıkları aydınlığa çeviren Rabbimizin varlığına ait bilgileri öğrenmek için gereklidir.
Arş ve kalemden hangisi önce yaratılmıştır tartışması ilim adamları tarafından tartışma konusu olmuştur. O’nun tahtı Arş’ın üstünde idi sonra kaleme yaz dedi oda “neyi yazayım” dedi Cenabı Hak Teala hazretleri: “Kıyamete kadar yaratacaklarım hakkındaki ilmimi yaz.” buyurdu. Gerçekleşen bu olay insanın yaratılışından elli bin yıl önce gerçekleşmiştir. Kalem arştan sonra yaratılmıştır.
Müslim Abdullah bin Amr’dan merfu olarak şu hadisi rivayet etmiştir: “Şüphesiz Allah mahlukatın kader ve kazalarını, gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce yazmıştır. Ve onun arşı su üstündeydi.”
İnsan gaybi olan konularda merakla dinler çünkü yaratılış gayesi bu kainatın oluşunun sebeplerinin kendisi ile alakalandırılması söz konusudur. Cinlerin ve insanın yaratılış sebebi Allah’a kulluk olduğu beyan edilmiştir. Yeryüzündeki hayat Adem (as) yaratılışından önce başlamıştır. Cenabı hak meleklere yeryüzünde bir halife yaratacağını bildirmesi üzerine onlar “Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi yaratacaksın dediler.” Bakara / 30. Onların bu sözü kendilerinin daha önce yeryüzünde kan dökülmesine ve bozgunculuk yapılmasına tanık olduklarını fısıldamaktadır. Bu ifade bugünkü insanın dışında bir insan türünün eski örneklerinin görülmesinin bir yorumu olabilir. Hz. Adem'in oğulları Habil ile Kabil kıssasında karganın zikredilmesi, karganın Hz. Adem'den önce var olduğunu da ortaya koymaktadır.
Müslim ve İmam Ahmed bir hadis-i Şerifte: “Yerin üzerinde hayvanları perşembe günü yaymıştır. Adem (As)’ı da Cuma günü ikindiden sonra yaratmıştır…” Hayvanlar Adem (As)’den önce yaratılmıştır.
İslam alimleri arş’ın ve suyun hangisi ilk önce yaratıldı araştırması yapmışlar: “Allah vardı ondan önce bir şey yoktu” Allah Resulu namazlarında dua ederken: “Sen ilksin. Senden önce hiçbir şey yoktur.” burada Allah’ın dışında ne su ne arş ve ne de bunların dışında hiçbir şeyin olmadığına işaret vardır. Çünkü bunların hepsi Allahu Teâlâ'nın dışında olan şeylerdir. “Onun arşı su üzerinde bulunuyordu.” Sözü şu anlama gelmektedir: Allah önce suyu, sonra suyun üzerine arşını yarattı. Nafi bin Zeyd el-Himyeri kıssasında: “Onun arşı su üzerindeydi, sonra kaleme yarattı bunun üzerine: “Kaleme olacakları yaz buyurdu. Sonra gökleri, yeryüzünü ve içindekileri yarattı şeklinde yer almaktadır. Böylece sudan ve arştan sonra yarattıklarının tertibi açıklanmış olur.
Yoktan var edilen kainatın nasıl yaratılmış olduğu hakkında soru sormak, eşyanın ilk hali hakkında bilgi almaya uğraşmanın caiz olduğunu nu konularda konuşmakta sakınca olmadığı görülür yalnız kişilerin itikadına zarar verecek korkusu olursa bu konularda cevap vermekten kaçınılmalıdır.
Çağımızdaki fen bilimcilerine yer küre yaratılışının başlangıcında bir ateş kütlesi idi. Sonra soğumaya başladı ve zamanla yer kabuğu ortaya çıktı. Buna göre evvela toprak var oldu ve dahili ve harici reaksiyonlar harekete geçti. Bunların sonucu olarak da denizler ve yerin kıvrımları oluştu. Yaratıldıktan sonra yeryüzündeki geçen günler nasıl günlerdir. Bu bir sorudur.
Biz insanın yaratılışı hakkında bir hadisle başlayalım:
Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmişlerdir: "Ebu Hureyre Hz. Peygamber (a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah Adem (a.s)'i yarattı. Boyunun uzunluğu altmış arşın (41 metre) idi. (Yaratılması tamamlandıktan) sonra Allah, Adem (a.s)'e: "Haydi meleklerden şunların yanlarına git de onlara selam ver! Ve onların senin selamını nasıl karşıladıklarını iyi dinle, işit. Çünkü bu, hem senin, hem de senden sonra zürriyetinin selamlaşmasıdır," buyurdu. Bunun üzerine Adem (a.s), meleklere: "Es selamu aleyküm (Selam üzerinize olsun)" dedi. Onlar da: "Es selamu aleyke ve rahmetullahi (Esenlik ve Allah'ın rahmeti üzerine olsun)" diye karşıladılar. Ve selamlarına "ve rahmetullahi" kısmını ilave ettiler.
Adem (a.s), insanın büyük atası olduğu için, cennete her giren kişi Adem
(a.s)'in bu güzel suretinde girecektir. Adem (a.s)'in (sonra gelen) torunları, onun güzelliğinden ve uzunluğundan eksilmeye devam eder. Nihayet (bu eksiliş) şimdi (bu ümmette) sona erdi."
Hz. Adem yeryüzüne indirildiğinde, boyu almış arşın olduğu ifade edilmekte bu sonradan normal insan boyunu indirilmiştir. Bu süreç zaman içinde gerçekleşmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar, insanın bugünkü cüssesinden daha büyük olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü insanoğlu bugüne gelinceye kadar çok uzun bir dönem geçmiştir.
Heidelberg Adamı ve Diğer Bulunan İnsan İskeletleri Ve Evrim
Almanya'nın Maver köyü Neckar nehri kenarında Tiras dönemine ait 1907 yılında yapılan bir arkeolojik kazıda, 2.4 km’lik bir çukurda bir alt çene kemiğine rastlanmıştır. Bu kumlar arasında Kara ve deniz yaratıklarından birçok fosillere de rastlanmıştır. Bunlar içerisinde eski fil, Gergedan, bir at bir deniz domuzu, bir yaban koçu, bir geyik, bir karaca, bir bizon, ayıya benzeyen 2 ayı, bir köpek, bir yaban kedisi ve bir de kunduz fosillerine rastlanmıştır. Bulunan çene kemiğine Heidelberg adamı çene kemiği adı verildi. Ağzı, insan ağzı gibi ve dişleri bugünkü insanın dişlerinden daha büyüktür. Bu fosil Heidelberg üniversitesinde bulunmaktadır. Bulunan bu dişin bugünkü orangutanın çenesinden 2 kat daha büyüktür.
Çeşitli kasalarda benzer fosiller de bulundu. Önce iri vücutlu ve kocaman dişleri olan çene kemiklerine rastlandı. Onların ölçüleri diğer ölçülerle uygun bulundu. Daha sonra büyük çene kaslarına işaret eden kafatasları ve fosillere rastlanmıştır.
Cawa’da yeraltı tabakalarından çıkarılan çene kemikleri de yine Almanya’da bulunan kemiklerle aynı oranda boyutları sahipti. Afrika’da bulunan çok büyük dişlere sahip bir alt çene kemiği fosili bulundu. vb.
İngiltere’de bir müzede tufandan sonra Saragonlar’ın zamanına kadar Babil'de hüküm sürmüş aile isimleri yer almaktadır. İsimlerin korunduğu, levhalarda şunlar yazılıdır: “İlk aileden itibaren yönetimi üstlenen kralların sayısı 23 kişidir. Yönetim süreleri de 24510 yıldır.
Görülüyor ki, bugünkünden daha iri bir insan yapısına sahip oldukları ve uzun ömürlü oldukları anlaşılmaktadır. Ortaya çıkan insan başka varlıklardan evrimleşerek gelmemiştir. Allah, Adem'i kendi suretinde yarattı. Boyunun uzunluğu altmış zira idi. Yani adem aleyhisselam 41 m boyundaydı. Buna göre mana şöyle olur, Adem aleyhisselamı yarattığı aynı şekil üzerine yoktan var etti. Ademin yaratılışı şekil değiştirmedi, zürriyetin de olduğu gibi ana rahminde şekil değiştirmedi. Bilakis Allah onu ruh üflendiğinden itibaren mükemmel ve eksiksiz olarak yarattı.
Allah adem aleyhisselamı başında saçı, çok uzun hurma ağacı gibi bir boylu insan olarak yarattı. Yaratılan insanların boyları şu ana kadar kısalmaya devam etti. Birçok insan insanoğlunun yeryüzünde var oluş tarihini tevrat cüzlerinden öğreniyor. Halbuki bu cüzler içinde yanıltıcı şeylerle dolu aslı değiştirilmiş kitaplardır. Yeni yapılan kazılar insanoğlunun tevrat cüzlerinde bahse edilenlerden daha önce var olduğunu ispat etmiştir. Kuran ve hadis metinleri bu konuda birer delildir. Bugünkü insanoğlunu başka bir insan türünün evrimsel çocuğu olarak gören evrimcilerin tutumları da yanlıştır. Hz. Adem aleyhisselamdan önce yaşamış insana benzer varlıkların varoluşuna bir itirazımız yoktur bu olabilir. İslami metinlerde bunu reddedecek bir şey de yoktur. Hatta bir kısım Müslümanların sözleri bunu desteklemektedir. Bazı mutasavvıfların şu şekilde sözler söylemişlerdir: “Adem aleyhisselam babamız, insan türlerinin bir çoğunun babasından öncedir.” demişlerdir.
Enes b. malik (ra)’dan rivayet edilmiştir: “Enes, Resulullah (sav)'in şöyle buyurduğunu nakleder: “Allah cennette Adem'e suret verdiği zaman onu dilediği kadar terk etti. Bunun üzerine iblis onun ne olduğunu görmek için etrafında dolaşmaya başladı. Onu içi kof görünce bildi ki kendine malik olmayacak bir şekilde yaratılmıştır. Müslim.
Ebu Musa el eşari (ra)’tan şöyle rivayet edilmiştir, Resulullah (sav) Şöyle buyurduğunu işittim: “Şanı yüce Allah, adem'i yeryüzünün hem hepsinden avuçladı. Bir avuç topraktan yarattığı. Bunun için adem oğulları yeryüzü Kader Değişik şekillerde geldiler. Onlardan kimi kızıl kimi beyaz, kimi siyah, kimi bunların karışımı, kimi yumuşak, kimi sert, kimi kötü, kimi de iyidir.”
Hz. Adem başlangıçta Allah'ın kudretiyle yaratıldığı, hakkındaki kitap ve sünnet metinleri açık ve kesindir. İnsanın yaratılışının evrim geçirerek tamamlandığı söylenemez ve onun diğer canlılarda meydana gelen evrimsel suçlamaların bir ürünü olduğu da doğru değildir. Hz. Adem (as) başlangıçta vasıtasız ve aralıksız olarak Allah'ın yarattığı fıtrat üzerine yaratılmıştır. Ama mahlukatın kendisine ait bir yükseliş merdiveninin var olduğunun bazı varlıkların bazından doğmuş olması ve bugünkü insana benzer ve yaratıkların varlığı ve bunların insandan daha önce yaşamış olduklarının kabul edilme ihtimalinin açıklanması gerekir. Bunların kendine göre birer açıklaması ve yorumu vardır.
Allah kuranı kerim'de şöyle buyuruyor “De ki, yeryüzünde dolaşın, Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün.” Ankebut / 20
“Allah'ın yaratmaya nasıl başlayıp sonra nasıl tekrar edeceğini anlamazlar mı?...”Ankebut / 19
“Andolsun ki ilk yaratmayı bilirsiniz. Yinede düşünmez misiniz?” Vakıa / 26
Bu Allah azze ve celle nin hikmetinin Kudretinin bir tezahürü olarak görülmeli. İşler doğrudan doğruya bir yaratılış olsun işlerse üreme yoluyla olsun fark etmez. Ne var ki babamız adem aleyhisselamın başlangıçta kendi sureti üzerine yaratılmıştır. Bu yaratılış biçimi de Allah tarafından doğrudan yaratılış şeklidir. Fakat bugünkü insanımıza benzeyen bağlılıklar da vardır. Bu da eski islami kitaplarda zikredilen bazı görüşlerle aynı doğrultudadır. O kitaplarda şöyle denilmektedir:
“Babamız adem aleyhisselam yeryüzünde bulunan ilk insan değildir. Ama bu babamız hazreti adem'in başka bir insandan doğduğu anlamına gelmez. Bu konudaki naslar kesindir. Bu evrenin tümünün Allah'ın kudretiyle yaratılmış olduğunu anlayan kişi. Allah'ın kudretinin ilk olarak hazreti adem aleyhisselama yaratması kabullenmekten kaçınmaz. Bu konuda kuşkuya düşenler, imanlarını aslını gözden geçirmelidir.”
İmam Müslim, Hz. Aişe (ra)’dan şöyle söylediği rivayet etmiştir: Resulullah (sav) buyurdu: “Melekler nurdan yaratıldı cinler dumanlı ateşten yaratıldılar. Adem ise size anlatılandan yaratıldı buyurdu.
Buhari ve Müslim ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir: “Ebu hureyre Resulullah (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Eğer israiloğulları olmasaydı et kokmazdı. Havva, annemiz olmasaydı kadın cinsi kocasına hıyanet (Yasak ağaca yaklaşmama konusunda tavsiyeyi tutmamaktır) edip aldatmazdı.”
İsrailoğulları çölde bulundukları sırada bıldırcın ve helva kendilerine verildiğinde gönderilen gıdalardan saklamalarından dolayı et koktu; yani mikroplar ve bu konuda etki edici bakteriler mevcut değildi veya ete musallat olmamışlardı. Ne zaman ki israiloğulları bunu yaptılar işte o zaman cezaya çarptırıldılar. Nitekim fıtrattan uzaklaşan kavimler fıtrattan uzaklaşmaları oranında hastalıkların artması ile cezalandırılırlar. Belki de mumyalı olarak bize kadar ulaşan eski firavunların cesetlerinin çürümemesi bakterilerin ete musallat olmadan önce mumyalanmış olarak tabutlarına konulmuş olmalarındandır.
Allah azze ve celle, ezelde vardı onunla beraber ve ondan önce hiçbir şey yoktu. Sonra suyu yarattı, onun buhar mı yoksa akıcı mı? Yani hangi halde olduğunu en iyi bilen Allah'tır. Onun ardından arşı sonra kalemi yarattı ve her şeyin kaderini ve miktarını takdir etti.Şu gökleri ve göklerdeki yıldızları, samanyollarını ve yıldız kümelerini sudan yarattı.
Sonra şu gözüken samanyollarından birine ait olan güneş sistemini ve yerküreyi yarattı.
Daha sonra, Yerkürenin yaratılışının ardından 7 kat gökleri yarattı ve her gökte kendine ait bir düzen koydu.
Sonra insanın yaşaması için yeryüzünü hazırladı ve yeryüzündeki mahlukatı yarattı.
Allah azze ve celle insanı yaratmadan önce melekleri, cinleri ve yeryüzündeki hayat türlerini yarattı.
Cenneti ve cehennemi yarattı, sonra da babamız Adem aleyhisselamı yaratmıştır. Onun ardından annemiz Havva'yı yarattı. Her ikisi de cennette idiler. Sonra Allah azze ve celle onları ve iblisi yere indirdi. Böylece yeryüzünde insanlığın serüveni başladı. Babamız adem aleyhisselamdan önce bugünkü insanımız gibi yaratıkların bulunması ve sonra soylarının kurumasına engel bir şey yoktur. Fakat onlar bugünkü insanımızın kökeni değildir. Yeryüzünde hayatın ve hayat türlerinin ortaya çıkışı hayatın derece derece yükseliş merdiveni konuları araştırmaya açık olan konulardır. Hatta kur'an naslarıyla bunlar istenmektedir de ve bu konuda bir engel de yoktur. Ama rabbini bir yorum veya vahiy yoluyla gönderilmiş bir haber varsa. Hüküm ancak O’nundur.
Çağımız keşifleri ve delillere dayanan görüşler, Kur'an ve sünnetin naslarını pekiştirir özelliktedir. Bu konuda yazılmış kitaplar çoktur. İyi niyetli bilginler her yerde araştırma ve incelemeleriyle bu delilleri ortaya getirmektedirler.
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...