Et-Tevbe Sûresi 58-72. Ayetlerin Tefsiri
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
ﷺ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.
58- “Bazıları da sadakalar hususunda sana dil uzatırlar. Eğer onlardan kendilerine verilirse razı olurlar, verilmezse hemen kızarlar.”
Münafıklardan kimisi sadakalar konusunda seni ayıplar ve seni tenkid ederler. Bu sadakalardan kendilerine bir şey verilmeyecek olursa, kızı Akşama neverirler. Yüce Allah burada onların hoşnutluk ve kızgınlıklarını din için, bu dinin sahiplerinin menfaati için değil de bizzat kendileri için olmakla nitelendirmektedir.
Bu ayet-i Kerime “Zul Huveysıra” adındaki bir münafık hakkında nazil olmuştur. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Huneyn ganimetlerinin taksimi ederken bu adam Resulullah'a “ Ey Muhammed adil ol sen hiç de adaleti davranmadın” dedi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’de şöyle buyurdu: “Ben adaletli davranmayacak olursam yok oldum ve ziyan ettim; demektir. Başka bir rivayette ise (Vay haline, ben adaletli davranmazsam kim adaletli davranır.)” buyurmuştur. Daha sonra Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) onun arkasını dönüp gittiğini görünce şöyle buyurdu: “Bunun soyundan öyle bir kavim gelecektir ki, herhangi biriniz namazının onun namazıyla birlikte, orucunun onun orucuyla birlikte olmasını, oldukça aşağılık bir şey kabul edecektir. Onlar dinden, okun hedefi delip çıktığı gibi çıkarlar. Onları bulursanız öldürünüz. Onlar gökyüzünün altında öldürülmüşlerin en kötüsüdür.” Bunun üzerine bu ayet nazil olmuştur.” Buhari ve Müslim Ebu Said el-Hudri’den rivayet etmişlerdir.
Başka bir rivayette” bu ve buna benzer kimselerden sakınınız benim ümmetimin arasında buna benzeyecek kimseler olacaktır. kur'an-ı Kerim okuyacaklar, fakat gırtlaklarından aşmayacaktır. bunlar baş gösterdiklerinde onları öldürünüz. sonra bir daha baş gösterecek olurlarsa, onları yine öldürürüz, sonra yine baş gösterecek olurlarsa onları yine öldürünüz.” Bize zikredildiğine göre Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle dermiş: “ nefsin elinde olana Yemin olsun, Ben de size bir şey veriyorum ne de engelliyorum. Ben sadece bir hazinedarım.”
59- “Keşke onlar Allah'ın peygamberi'nin kendilerine verdiklerinden hoşnut olsalardı da; “Bize Allah yeter yakında Allah bize lütfundan verir, resülede, biz ancak Allah'tan umarız” demiş olsalardı.”
Yani şayet onlar Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in kendilerine verdiklerinden hoşnut olup bundan memnun kalsalardı ve kendilerine isabet eden pay az dahi olsa bu şekilde davranmış olsalardı bu kendileri için daha hayırlı olurdu Allah'ın lütfu ve takdiri bizim için yeterlidir Allah bize rızık gönderecek Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’de bize verecek Allah'tan lütuf bundan bize vereceğini ümit ederek beklemiş olsalardı daha hayırlı olurdu ayet-i Kerime geniş çapta edepler ihtiva etmektedir Çünkü bu ayet bize Allah'ın verdiklerinden razı olmayı yalnızca Allah'a tevekkülü öğrettiği gibi Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’e itaat etmeyi onun emirlerine uymayı yasakladığı şeyleri terk etmeyi haberlerini tasdik etmeyi onun izinden gitmek konusunda başarı İhsan etmeyi Sadece Allah'tan beklemeyi de öğretmektedir. şanı yüce Allah bizlere, cahillik münafıkların peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e itiraz etmelerini sadakaları paylaştırması konusunda ona dil uzatmalarını zikredince; bu sadakaları paylaştıranın, onların harcama yerini belirleyenin kendisi olduğunu ve bu sadakaların nerelere harcanacağını şöyle beyan etmektedir:
60- “Sadakalar -Allah'tan bir farz olarak- ancak fakirlere, miskinlere, amil olanlara, kalpleri ısındırılacaklara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda ve yolda kalanlaradır. Ve Allah Alim’dir, Hakim’dir.”
Allah sadakaları bazı sınıflara taksim etmeyi farz kılandır. Ancak fakirler ve miskinlere ki onlar durumuna yetecek kadar imkanı bulunan miskin ise hiçbir şeyi olmayan ve direnen kimsedir. Sadakalar yine tahsil etmek için dolaşan kimselere, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlar, bunlar genellikle kabilelerinin ileri gelenleridir. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) İslam'a girmek için onların kalplerini kazanırdı. Onlardan kimisi de müslüman olduğu halde İslam'ın kalplerine daha bir yerleşmesini sağlamak veya onlara benzer kimselerin İslam'a girmeleri için teşvikte bulunmak maksadıyla onlara zekattan bir miktar verirdi. Yine kölelere ki zekattan böyle azat etmekte bir mahsur yoktur. Bunlara bir şekilde hürriyetlerine kavuşmalarında yardım edilebilir.
“Borçlulara” mübah, mendub veya masiyet sebebiyle olup da sonradan o masiyetten tövbe etmiş bulunan, oldukça borçlanmış olan kimselere.
“Allah yolunda” Fakir gazi veya dönme imkanları kalmamış hacılara ya da maaşları bulunmayan gazilere yolda kalanlara ki mallarından ayrı düşmüş zengin dahi olsalar yolcu kimselere verilir.
“ Ve Allah Alim’dir, Hakim’dir” Her şeyi hakkıyla bilendir. Bu ayeti kerime münafıkların tarzsız iddialarına karşılık olarak bu sınıfların onların zekatın harcanacağı gruplar olduğuna ve başkalarına zekat verilmeyeceğini delil teşkil etsin onların bu konudaki umutları ortadan kalksın zekattan ve zekatın harcamalarından münafıkların uzak bulundukları açıkça anlatılsın hissettirirsin diye zikredilmiştir.
Zekat 8 gruba ayrılmıştır. Zengin ve güçlü, kuvvetli azası yerli yerinde olan kimse yer verilmesi helal olmaz. Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) zengin ve güçlü olan kimseye zekattan pay yoktur demiştir. Kapı kapı dolaşan ve iki lokma ile bir veya iki hurma ile geri çevrilen dilenci miskin değildir. Hakiki miskin ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, farkına varılmayıp kendisine tasaddukta bulunulmayan ve kendisi de insanlardan bir şey istemeyen kişidir demiştir. Zekat Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in soyundan olanlara helal değildir. Zekat çünkü insanın kiridir. Müslimin bir rivayetinde peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ben şöyle rivayet edilmiştir: “... Ey kabisa, dilenmek Ancak şu üç kişiden birisine helal olur: Adamın birisi bir borç yükünün altına girer, o vakit bunu ödeyebilecek hale gelinceye kadar dilenmek helal olur, Ondan sonra buna son verir. bir kişi de malını alıp götüren bir musibetiyle karşılaşır, odam maişetini ayakta Tutabilecek miktarı elde edinceye kadar veya geçim ihtiyacını kapabilecek kadar; dilenmesi helal olur. birisi de o kadar fakir düşer ki, kavminden ona yakın olanlardan 3 kişi kalkar ve: “ falan kişi fakir düşmüştür” derlerse, o zamanda ona hayatını ayakta tutabilecek kadar elde edinceye veya geçim açığını kapayıncaya kadar dilenmesi helal olur. Bunların dışındaki dilencilik haramdır, bu şekilde dirini diyen kişiyi haram yemiş olur.”
61- “Peygambere eziyet veren ve: “O her şeye kulak kesiliyor” diyen kimseler de onlardandır. De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah inanır müminlere inanır ve sizden iman etmiş olanlara bir rahmettir.” Allah'ın Resulüne eziyet verenler için elim bir azap vardır.”
Resulullah (ﷺ) hakkında onu küçük görerek hakkında iftira ile konuşmak suretiyle ona eziyet veren ve o herşeye kulak kesiliyor diyerekte ona eziyet edenlerde münafıklardır. Marifetten uzak olan bu akledemeyenlere deki O sizin için bir şer ve fitne kulağı değil bilakis hakkı ve hayrı işiten bir kulaktır. O, işitilmesi ve kabul edilmesi gereken şeyleri işitir. Allah’ın kendisine emrettiğine muvafık olarak din işlerinize taalluk eden şeyler sadır olursa ancak o zaman Allah Resülü sizden (Muhacir ve Ensardan olan ihlaslı müminlerin sözlerini kabul eder.) sadır olan bu şeyi kabul eder. Çünkü o Allah’a inanır. O’nun azametini, celalini ve ayetlerini bildiği için Allah’ı tasdik eder. Onun vasıtasıyla Allah sizleri küfürden kurtarıp imanı size nasip etmiştir. Şirkin pisliklerinden sizi tertemiz etmiştir. Ona eziyet verenlere hem dünyada hemde ahiret elem verici bir azab vardır.
62- “Sizi hoşnut etmek için Allah'a yemin ederler. Halbuki Allah'ı ve resulünü hoşnut etmeleri daha doğrudur, eğer mümin iseler..”
Ey müslümanlar münafıklar, bütünüyle ayrılık çıkarmak istemelerinin ve münafıklıklarının aşırılığından dolayı gönlünüzü hoş etmek için size gelip Allah’a yemin ederler. Münafıklar savaşa çıkmamak için geride kalıp özür beyan etmek için söyledikleri ve kendilerinden sadır olan başka haller sebebiyle sizi kandırmak, teselli etmek ve onlardan razı olmanızı sağlayıp özürlerini kabul etmeniz için size gelip yemin ederler. Halbuki eğer Allah’a ve Resulünün hakikatıne inanan müminler iseler, kalplerine muttali olan Allah ve O’nun katından ilham alan bir elçi olarak onların hilelerine ve batıl işlerine muttali olan Resulünü razı etmeleri daha doğrudur. Unutulmamalıdır ki, Resulullahın rızasını kazanmak Allah’ın rızası gözetilmeye ve razı edilmeye daha layıktır.
63- "Bilmezler mi ki kim Allah ve Resulü ile sınır mücadelesine kalkışırsa, muhakkak ona içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu en büyük rüsvalıktır.”
Bu münafıklar kesinlikle anlamadılar mı ki? Allah ve Resulüne karşı savaş açmak suretiyle bu muhalefetlerinde haddi aşacak olursa: Muhakkak ona içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. Kendisinden büyük hiç bir günahın ve suçun olmadığı bu suçun karşılık olarak o, cehennem ateşini hak etmiştir. Cehenneme girmekten ve orada ebedi kalmaktan daha büyük zillet yoktur.
64- “Münafıklar üzerine kalplerinde olanı haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: “Siz alay edin bakalım. Allah çekindiğinizi ortaya çıkarandır.”
Kalplerindeki küfür, nifak, Allah’a ve Resulüne karşı olumsuz tavırları haber verecek ve bildirecektir. Bir surenin inmesinden çekiniyorlar. Deki: Siz alay edin bakalım. Bu onlara bir tehdittir. Allah çekindiğinizi ortaya çıkarandır. Onlar hem islamla hemde müslümanlarla alay etmelerinin açığa vurularak; hemde kendileri hakkında nazil olacak vahiyler ile yüce Allah’ın kendilerini rezil ve rüsvay edeceğinden korkuyorlardı.
65- “Şayet onlara soracak olursan diyeceklerdir ki: “Andolsun ki biz eğlenip duruyorduk.” De ki: “Allah ile, onun ayetleri ve peygamberleri ile mi alay ediyorsunuz?”
Şayet onlara soracak olursan diyeceklerdir ki? cevapları şu olacaktır: Andolsun ki biz eğlenip duruyorduk. Allah lanet etsin onlara. Onlar saygı gösterilmesi gereken şeyleri nasıl da çiğneyip gidiyorlar! Ey Muhammed; Deki Allah ile, O’nun ayetleri ve peygamberiyle mi alay ediyorsunuz? Şanı yüce Allah onların yalan mazeretlerine hiç bir değer ve kıymet vermiyor. Çünkü doğru söyledikleri farzedilse dahi, şanı yüce Allah’ın celal ve azameti, O’nun ayetlerinin yüksek mevkii, Rasulunun yüksek makamı, ister ciddi isterse de şaka yollu olsun, kesinlikle tecavüz edilmeyecek konumdadırlar. Arkasından yüce Allah onları azarlayan bir üslupla şu şekilde hitap etmektedir.
66- “Özür dilemeyin. Gerçekten siz imanınızdan sonra küfrettiniz. İçinizde bir topluluğu affetsek bile mücrimler oldukları için bir topluluğa azap ederiz.”
Özür dilemeyin yalan mazeretlerle uğraşmayın. Kesinlikle içyüzünüz ortaya çıktıktan sonra, bunların size faydası olmayacaktır. İmanınızı açığa vurduktan sonra alay etmek suretiyle bu sefer küfrünüzü açığa vurmuş oldunuz. İçinizden bir topluluğu nifaktan sonra tevbe edip samimiyetle iman ettikleri için affetsek bile nifak üzere ısrar etmek ve bundan dolayı tevbe etmek suretiyle mücrimler oldukları için bir topluluğa azab ederiz.
67- “Münafık erkeklerle, münafık kadınlar birbirlerindendirler. Münkeri emreder, marufu ne ederler. Ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular, O da onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar fasıkların ta kendileridir.”
Münafık erkeklerle münafık kadınlar birbirlerinden Neşet ettikleri gibi nifaklarında birbirlerine arka çıkar birbirlerine yardım ederler onlar bir tek can gibidir Müminler gibi değillerdir onlar Müslüman olduklarını iddia ederler ama bu iddiaları yalanlanmaktadır. Durumu açıkça belli olmayan ancak münafıklığı açıkça ortaya da bulunan bir münafık ile dostluk ettiğini görecek olursan onun münafık olabileceğini bilmelisin. Onlar iyi işlerde elleri sıkıdır küfrü isyanı ve İslam'ın şeriatına muhalefeti emrederler itaat ve imanı nefye ederler onlar bir hayır gördükleri zaman insanları ondan alıkoyarlar bir kimse bir sünneti uygulamak isteyecek olursa bu durumu tepkiyle karşılarlar şimdi zamanımı bu düşünce ve yapı eskide kaldı zamanımıza uymuyor gibi onlar bir çağrıda bulunduklarında mutlaka kötülüğe çağırırlar iyilik sadaka Allah yolunda infak konusunda alabildiğinde cimri olduklarını ifade ettik bu onlardan cahiliye bir cömertliğin olmasına aykırı değildir onların sahip olmadığı vurgulanan cömertlik Allah yolundaki cömertliktir onlar Allah'ın emirlerini sert ederek veya onu hatırdan çıkararak unuturlar O da rahmetinden ve lütfundan onlara uzak kılma yoluyla unuttu gerçekten Allah onlara rahmet nazarıyla bakmadığı gibi nifakların da ısrar eden de doğru işler yapmaya razı göstermeyen dik kafalı münafıklar hep fâsık kimselerdir onlar Allah'tan uzaklaşmaktan başka bir şey bilmezler.
68- “Allah münafık erkeklerle münafık kadınlara ve kafirlere Cehennem ateşini vaat etmiştir. Orada temelli kalıcıdırlar. O, onlara yeter. Ve Allah onlara lanet etmiştir, onlara kalıcı bir azab vardır.”
Farklı şekillerde İntikam almaya güç ve kudreti olan ve Kadir ve müntakim olan Allah erkek kadın bütün münafıkları ve açıktan inkarları ile ilan eden bütün kafirlere herhangi bir fark gözetmeksizin içinde ebedi kalacakları Cehennem ateşini vaat etti onlar için asıl itibariyle bu ateşten Kurtuluş Asla yoktur dünyada da ahirette de asla kendisinden Sırrı olmayacakları daima bir azap vardır onlar için dünya azapları nifakın verdiği sıkıntılar dış görünüşleri ile iç yapılar arasındaki zıtlık ve çelişkinin verdiği ruhsal sıkıntı ve azaplardır. Onlar bu iki yüzlülüğü Müslümanlardan korkarak yapmaktadırlar. Diğer taraftan iç yüzlerinin ortaya çıkıp ebediyen rezil ve rüsvay olmaktan ve iç yüzleri bilindiği takdirde azap ile karşı karşıya kalmaktan korkarlar. Şani Yüce Allah onları bu sure şekilde nitelendirdikten Sonra onlara hazırlamış olduğu azabı hatırlatarak onlara şöyle örnek vermektedir
69- “Siz de tıpkı kendinizden evvelkiler gibisiniz. onlar kuvvet bakımından sizden daha Yaman, mallar ve çocuklar bakımından daha çok dolar. onlar hisselerince faydalandılar. sizden öncekiler hisselerince faydalandıkları gibi, siz de hisseniz ve faydalandınız ve onların daldığı gibi siz de kaldırır. İşte onların yaptıkları, dünyada da ahirette de boşa gitmiştir ve onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
Sizde tıpkı kendinizden evveliler gibisiniz. Ey münafıklar sizden öncekilere benziyorsunuz veya sizden öncekilerin yaptıklarını sizde yaptınız. Bu inatçı küfür ve dalalet içerisinde olan nifak ve inatta ısrar eden Allah ve resulüne düşmanlık eden münafıklar eski kavimler gibi onlara benzeyerek sahip oldukları gelip geçici dünya malı ve süsleriyle şımarıp kibirlenen inkarcılar gibiydiler. Fakat onlar sizden kuvvetçe daha üstün mal ve evlatça daha çok idiler. Onlar paylarına düşenden faydalandılar. Dünya lezzet ve şehvetlerinden kendilerine takdir edilen pay ve nasipten nimetlendiler bununla beraber kendilerini irşad ve İkmal için gönderilen elçilere karşıda büyüklendiler. Aynı şekilde sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar. Siz de payınıza düşenden öyle faydalandınız ve batıla dalanlar gibi siz de daldınız. Nebi ve resulleri hakkında batıl yollara sapan sizden önceki kafirler gibi batıl olan şeyleri Allah ve resulünü yalanlamayı ona düşmanlık etmeyi ona eziyet etmeyi onu ve ona inananları öldürmeyi kendinize batıl bir yol bir şeriat edindiniz.
Dolayısıyla onların akıbetlerinin nasıl vahim olduğuna bir bakın o kötü akıbetin onların kökünü nasıl kazıdı da böylesi kötü bir akıbetin bir benzerini hatta daha şiddetlisini de siz bekleyin. İşte bunların doğrusu ve hak olan yol ve metottan kovulmuş olarak hakikatten uzak düşen bu kimselerin faydalanıp menfaat görmek için amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onların bu fiilleri imana ve Allah'ın resulünün tasdikine uygun olmadığı için asıl itibariyle ne dünyada ne de ahirette onlara asla fayda vermeyecektir. İşte hak yoldan sapan bu kimseler hüsrana uğrayanların kendileridir. Sürekli hüsranda kalanlar ve kendileri hakkında mahrumiyet ve aşağılamakla hükmedilir.
Kısaca Ey münafıklar! Siz sizden önceki geçmiş milletlerin inkarcılarına benziyorsunuz. Hatta onlardan daha kötü bir hal üzerindesiniz. Zira yalanladığınız peygamberiniz mertebe bakımından diğer bütün nebilerden daha yüce bir mertebede bulunmaktadır.
70- “Onlara kendilerinden öncekilerin Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ve alt üst olmuş şehirler halkının haberleri de gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.”
Öyle fıktar Hala mutfakta itiraf çıkartmakta ısrar ediyorlar onlara kendilerinden öncekilerin Nuh ad ve somut kavimlerinin İbrahim kavminin Medyen halkının ki Şuayip Aleyhisselam'ın kavmidir ve artık olan şehirlerin helak olma haberi ulaşmadı mı Allah onları, zulümleri ve günahlara sebebiyle nasıl da helak etmiştir Tufan Nuh Aleyhisselam'ın kavminin kökünü nasıl kazımıştığı! ve yine Ad Kavmi rüzgar ile, Semud Kavmi şiddetli bir yer sarsıntısı ile, İbrahim'in kavmi sivrisinek ile, Şuayip peygamberin gönderildiğinden halkı ise o gölge gününde gökyüzünden üzerlerine yalan ateş ile helak olmuşlardır. şehirleri alt üst olan ise Lut Kavmi idi. bütün yerleşim yerleri altüst olmak suretiyle helak edilmişlerdi. İşte bu şekilde helak olan bütün kavimlere, onların hepsine peygamberleri, kendilerinin ve davalarının doğruluğuna delalet eden apaçık delillerle gelmişler. fakat Kavimleri, bu apaçık delillere rağmen, kibirlerinden ve inatlarından dolayı onları yalanladılar. işte bu yalanlamalarının ve açık imkanlarının uğursuzluğu sebebiyle onların başına gelenler geldi Demek ki, kullarının ahvalini ıslah edici olan Yüce Allah onlara zulmedecek değildi. yani zulme götürecek şekilde adaletten ayrılma Yüce Allah'ın sünnetinden değildir. Zira o kendisinde asla bir zulüm ve adaletsizliğin olmadığı sapasağlam bir adalet üzere bulunmaktadır. fakat onlar kendileri için Hak Teala tarafından resullerinin ve vekaletiyle farz edilmiş olan ilahi adaletin muhtevasından uzaklaştıkları için kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
71- “ Mümin erkek ve Mümin kadınlarda birbirlerinin velileridirler. marufu emreder, münkerden neyh ederler. namazı kılar, zekatı verirler. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. işte Allah bunlara rahmet edecektir. Muhakkak ki Allah azizdir hakimdir.”
Şanı yüce Allah münafıkların nitelendirdikten ve onları batıla dalmak ve bunlarla oyalanmakta eğlenmekte öncekilere benzettikten geçmiş zalim kavimlerin başlarına gelenlere dikkatlerini çektikten sonra halis müminleri ve onlar için neler hazırladığını nitelemek üzere şöyle buyurmaktadır:
Mümin erkek ve Kadınlarda yardımlaşmada, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermekte birbirlerinin velisidirler. Onlar kendilerinden olmayanlara karşı bir tek el dediler. kendi aralar, kendilerinin dışında kalanlara karşı da savaşırlar. Çağımız insanlarının durumundan Allah'a sığınırız. Müslüman evlatları birbirlerine düşman kesildiler. Her birisi kötülüğün, fasıklığın, nifakın, küfrün bir başka kesimine yardımcı olmaktadırlar.
İyiliği sevdikleri gibi yapılmasını da emrederler, münkerden hoşlanmadıkları gibi, yapılmasını da nehrederler. Hiçbir hayra davet edilmeyen ve hiçbir şerden nehy edilmeyen bir durumdan Allah'a sığınırız. Ayrıca bu Müminler her halükarda namazı kılarlar, verilmesi gereken zekatı verirler. Namazı tembelce ve mümine yakışmayacak şekilde değil, verilecek olan zekatı da ehil olmayanlara vermezler onlar şer’i ölçülere göre hareket ederler .
72- “ Allah Mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde Temelli kalacakları ve altında ırmaklar akan And cennetleri ve çok güzel meskenler vaat etti. Allah tarafından bir hoşnutluk işe daha büyüktür. en büyük kurtuluş işte budur”
Allah Mümin erkek ve kadınlara içinde temelde kalacakları ve altında bulunmakta bakan And cennetleri ve çok güzel meskenler vaat etti bu meskenlerin içerisindekilerin güzellikleri sebebiyle oradaki hayat güzel ve hoştur. bu şekilde ki cennette ve ikamet edeceklerdir. Hamd tercih edilen görüşe göre cennette bir şehrin adıdır. Allah tarafından bir hoş tuttuk bir şey daha büyüktür Allah tarafından hoşnut Bütün bunlardan cennetlerin içindeki güzelliklerden daha büyüktür çünkü onun hoşnutluğu rızası her türlü mutluluğun her türlü mükafatın sebebidir. en büyük Kurtuluş ise işte burada vaat edilen ve Allah'ın hoşluğuna rızasına işarettir müminlere hitap edilmekte ve katıksız Halis müminlerin burada nitelendirildiği ve sonlarının ise Cennet mükafatı ile son bulacağı ve orada devamlı ölümsüz bir hayatı yaşayacakları ifade edilmektedir işte Kurtuluş budur.
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...