Kadiri Yolu

 

İslam Terbiyesinde Sahih Başlangıç

İslam Terbiyesinde Sahih Başlangıç

Akli İman, Anın  Vacibi ve Kalbin Islahı

İslâm Terbiyesinin Başlangıç Noktası

İslâm terbiyesinde başlangıç noktası imandır. Sahabeden birden fazla ravi tarafından nakledilen şu söz bu hakikati veciz biçimde ifade eder:

“Bize Kur’an’dan önce iman veriliyordu.”

Bu ifade, Kur’an’ın insana tesir edebilmesi için öncelikle imanla dirilmiş bir kalbin gerekli olduğunu göstermektedir. Zira Kur’an, her kalbe değil; iman eden kalplere nüfuz eder.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Bir sûre indirildiği zaman içlerinden kimi: ‘Bu hanginizin imanını artırdı?’ der. İman edenlere gelince, o sûre onların imanını artırır ve onlar sevinirler. Kalplerinde hastalık bulunanlara gelince, onların küfürlerine küfür katmış olur ve onlar kâfir olarak ölürler.” (Tevbe, 124–125)

Aynı ilahî hitabın, farklı kalplerde zıt neticeler doğurması; kalbin sıhhati meselesinin ne kadar hayati olduğunu ortaya koymaktadır.


Kur’an’dan İstifade İçin Şart: Salim Kalp

Kur’an’ın kalbe sahih biçimde temas etmesini istiyorsak, önce o kalbi sahih imanla ıslah etmek gerekir. Bu sebeple İslâm terbiyesinde mürebbinin ilk ve en önemli vazifesi kalbin ıslahıdır.

Bu noktadaki başarısızlığın sebepleri üçtür:

1. Mürebbinin cehaleti

2. Müridin samimiyetsizliği

3 .Metodun temelden bozuk olması

Sahih bir başlangıç; kalp iyileşinceye kadar onun üzerinde sebatla durmakla mümkündür. Aksi hâlde insan, şeytanın ve nefsin vesveselerine açık hâle gelir.


Şeytanın Fitnesi ve Kalbin Rolü

Cenâb-ı Hak buyurur:

“Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı sözler fısıldarlar…” (En‘âm, 112–113)

Bu ayetlerde özellikle şu noktaya dikkat çekilir: Şeytanın vesvesesine kulak verenler, ahirete inanmayan veya kalbi hasta olan kimselerdir. Dolayısıyla bir insanı şeytanın etki alanından çıkarmak istiyorsak, işe kalbin ıslahından başlamamız gerekir.

Burada şu yanlış anlamaya düşülmemelidir: Kalp ıslahı, aklı ve ilmi ihmal etmek değildir. Bilakis ilim, marifet, tefekkür ve ilimle amel, kalbi ıslah eden başlıca unsurlardır.


İlim, Fitne ve Kalbin İmtihanı

Cenâb-ı Hak Hacc Sûresi’nde şöyle buyurur:

“Allah, şeytanın attığını giderir; sonra ayetlerini sağlamlaştırır. Bunu, kalplerinde hastalık bulunanlar için bir imtihan, ilim verilenler içinse imanlarının artması ve kalplerinin itminana ermesi için yapar.” (Hacc, 52–54)

Bu ayetler açıkça göstermektedir ki:

- Hasta ve katı kalpler, fitnelerle düşer

- İlimle beslenen salim kalpler, fitnelerle yükselir

Tasavvufun temel iddiası da budur: İlim + salim kalp = sahih seyr


Fitneler ve Kalpler (Hadis Perspektifi)

Resûlullah ﷺ buyurur:

“Fitneler kalplere arz olunur. Onu kabul eden kalpte siyah bir nokta oluşur; reddeden kalpte beyaz bir nokta oluşur. Sonunda kalpler ikiye ayrılır…” (Müslim)

Bu hadis, kalbin ahlâkî kaderini açıkça ortaya koyar. Fitneyi reddeden kalp salimdir; kabul eden kalp hastadır.


Kalp Islahı Olmazsa Ne Olur?

Kalbin ıslahında başarısızlık:

* Haricî tipli, sert ve yıkıcı şahsiyetler

* Fâsık, münafık ve mürted karakterler

* İmanı dile sıkışmış ama kalbe inmemiş tipler üretir

Resûlullah ﷺ bu tipler için şöyle buyurur: “Kur’an okurlar ama imanları gırtlaklarından aşağı geçmez…” (Buhârî, Müslim)

Bu, kalbe inmeyen imanın en tehlikeli şeklidir.


Salim Kalp Olmadan Kurtuluş Yoktur

Kur’an bu hakikati defalarca vurgular:

“O gün, ne mal ne evlat fayda verir; ancak Allah’a salim bir kalple gelen kurtulur.”  (Şuarâ, 88–89)

“Onlar Kur’an’ı düşünmezler mi, yoksa kalplerinde kilitler mi vardır?” (Muhammed, 24)


Tasavvufî Yol: Kalbi Yöneten Olmak

İnsan iki hâlden birindedir:

* Kalbi hayatı yönetir
* Ya da kalbi, nefis ve şeytan yönetir

Kalp salim olmazsa:

* Kibir
* Haset
* Şehvet
* Dünya sevgisi kalbi ele geçirir.

Kalp salim olursa:

* Nefsi dizginler
* Şeytana karşı direnç kazanır
* Hayatı Allah’ın şeriatıyla düzenler
Bu yüzden Resûlullah ﷺ buyurur: “İnsanlar sana fetva verse bile, sen kalbine danış.”


Sahih Başlangıç: İbadet, Zikir ve Arınma

Seyrin başında insanın fazlaca yerine getirdiği virdlerin, itikâflann, ibadetlerle dolu halvet hallerinin, ibadetlerin, zikir ve ilim gibi şeylerin önemi çoktur. Böyle bir sebeptendir ki Rasûlüllah Hira Mağarasında geceleri ibadete çekilirdi. Nitekim oradayken kendisine vahiy geldi. Yine böyle bir sebeptendir ki Cenabı Hak Hz. Musa'ya Tur dağında kırk gece vâdini verdi.

Fıtrat bakımından insanların en temizi ve kalp yönünden en üstünü olan peygamberler bu yoldan geçirildikten sonra başka insanların bu yoldan elbette geçmesi lazımdır. Resulullah ve ashabının bir yıl kadar gece ibadetleriyle mükellef tutulması, o yüce neslin ruhen terbiye edilmesi ameliyesinin bir gereği idi.

Cenabı Hak buyuruyor: «Ey bürünen (habibim), gecenin birazından başka saatlerinde kalk. (Gecenin) yarısı miktarınca yahut ondan birazını eksilt yahut (o yanının) üzerine (ilave edip) artır. Kur’an’ı da açık açık, tane tane oku. Hakikat biz sana ağır bir söz vahyediyoruz.» (Müzzemmil : 1 -5)

İslâm terbiyesinde sahih başlama noktası, öncelikle kalbin ıslahı üzerinde durmaktır. Mutasavvıflarda bununla ilgili şeylerle başladığı için Allah’ın emrine göre müstakim insanın yetiştirilmesinde başarılı olduklarını görüyoruz. Sonra mutasavvıflar yapsın veya yapmasın Allah’ın vahyi ve Rasûlüllahın Sünneti bu başlama noktasını bize göstermektedir.

Peygamberlerin ve salihlerin yolu budur:

* Hira ve Tur Halvet ve manevi hazırlık evresidir
*
* Gece namazı, cemaat namazlarına devam etme, kuşluk ve ravatib sünnetlerini kılma ortalama insan için bir vird sayılır. Bütün bunların Allah’ın izniyle mûslümam başlangıçtan itibaren salim kalbin atasına ulaştırdığı unutulmamalıdır. Bu takdirde kalbinin iman sürekliliğinde devam etmesi için gerekli olan gıda ve devasını alacak şekilde virdlerini tertib etmesi gerekir.
* Zikir «İmanınızı tazeleyiniz. Nasıl tazeleyelim ya Rasûlüllah? denilnce, La ilahe illallah sözünü çokça söyleyiniz, buyurdu.»

Kişi bu defa la ilahe illallah;» sözüne devam eder. Kalbi halis muvahhid olup tam nurlanıncaya kadar buna devam eder. Sonra Kur'an-ı Kerim okumaya ve manalarını düşünmeye yöneltilir'.* Rasûlüllahın «İstiğfara devam edenin sıkıntılarını Cenabı Hak giderir, her darlıktan kurtarır ve ummadığı yerden rızıklandırır (Buhari) hadisi şerifi hatırlatılır ve durumuna göre az veya çok bir müddet bu kişinin istiğfara devam etmesi tavsiye edilir.

* İstiğfarın etkileri kişi üzerinde görünmeye başlayınca kalbi. Rasûlüllaha salat ve selam getirmeye yöneltilir. Çünkü nurlu bir kalbe sahip olmak için bu çok üstün bir yoldur. Hadisi şerifte Rasûlüllah şöyle buyurmaktadır«Bana bir selat getirene Allah on selat getirir.» (Müslim, Ebu Davud) Cenabı Hakkın bize selat getirmesi, karanlıklardan nura çıkarması demektir. Şöyle buyuruyor ; «O. sizi karanlıklardan, nura çıkarmak için üzerinize, melekleriyle beraber selat getirendir.» (Ahzab : 43)

Kişinin, uzun zaman Rasûlüllaha selat getirmesi ve kalbinin ıslah ve nurlanmasında meyvelerini vermeye başlaması gerçekleşinceye kadar binlerce defa tekrar etmesi istenir. Alametlerinin belirmesi dışında bu tekrarın bir ölçüsü veya sınırı yoktur.

“Ey örtüsüne bürünen! Gecenin bir kısmında kalk…”  (Müzzemmil, 1–5)

Ağır sorumluluk, önce kalbin hazırlanmasını gerektirir.


Anın Vacibi ve Aklî İman Dengesi

İslâm terbiyesinde:

1. Aklî iman (Allah’ı bilmek)

2. Anın vacibi (o anda farz olan sorumluluk)
birlikte yürür.

Kalbî seyr, bu ikisi olmadan başlamaz.

Anın vacibi:

* Bazen namaz
* Bazen cihad
* Bazen haramı terk
* Bazen borcu ödemek
* Bazen anne-babaya itaat olabilir 

* Halifeliğin tekrar ihya edilmesi çalışmalarına katkıda bulunmak bunu engellemeye çalışan alim kisvesindeki belamlara karşıda durmak
Bu inceliği fark etmeyenler, büyük hatalara düşer.


İslâm terbiyesinde sahih başlangıç:

* Kalbi ıslah etmek
* İmanı kalbe indirmek
* Aklî iman ile anın vacibini birlikte yürütmek
* Salim kalbe ulaşıncaya kadar sebat etmektir
Tasavvuf, bu yolu sistemli hâle getirmiştir. Vahiy ve Sünnet ise bu yolun asıl kaynağıdır. “Bidayeti olgun olmayanın, nihayeti nurlu olmaz.” (İbn Atâullah)



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar