Hacı Ömer Hüdai Baba Ks.
Bismillahirrahmanirrahim
Ömer Hüdayi Babanın Doğumu, Çocukluğu, Gençliği:
Eş-Şeyh es-Seyyid Hacı Ömer Hüdayi Baba 1237/1821 yılında, Elazığ’ın Mürü köyünde dünyaya geldi. Nesilleri Hz. Hüseyin vasıtasıyla Peygamber (sav)’e ulaşmaktadır. Çocukluk dönemlerinde Kuran-ı Kerimi hatmetmiştir. İlim tahsilini Harput’un meşhur alimlerinden ikmal etti.
Bu vesile ile Erzincan’da İrşad faaliyetlerini yürüten “Terzi Baba” namıyla meşhur Mevlana Halid-i Bağdadinin hulefasından Muhammed Hayyat Vehbi Hazretleriyle tanıştı. Fırsat buldukça sohbetlerine katıldı.
Çocukluğundan itibaren Kuran-ı Kerim, Salihlerden rivayet edilen dua ve zikirleri yapmaya ve Delail-i Şerif okumaya devam etmekteydi. Bu hal üzere bir derviş gibi yaşam sürdüğü kaydedilmektedir. kendini ibadet ve taate adayan Ömer Hüdayi Baba daha genç yaşlarda iken kendisini müthiş bir cezbe-i ilahinin içerisinde bularak aşk-ı manevinin ateşiyle yanmaya başlamıştır. Onu tanıyanlar sürekli gözlerinin nemli olduğunu, gece gündüz daimi zikir halinde bulunduğunu nakletmişlerdir.
Hacı Ömer Hüdai Babanın Ailesi:
Ömer Hüdayi Baba’nın Ahmet Cemali (Visali) isminde bir oğlu, Meymene, Saadet, Hafıza isminde üç kızı dünyaya gelmiştir. Oğlu Ahmed Cemali genç yaşta velilerden olduğu rivayet edilmiştir.
Askeri Birim Komutanlığı Kırk Serdarlar:
Ömer Hüdayi Baba at binme konusundaki mahareti çok ileri seviyede idi. Bundan dolayı Ömer Hüdayi Baba askeri teşkilat olan “Kırk Serdarlar”ın başına komutan olarak görevlendirildi. Emrinde bulunan askerlere hoşça muamelede bulunuyor, onları rahat yataklarda yatırırken kendisi çakıl taşlarında yatarak nefsine rahat yüzü göstermemesinden anlamak mümkündür. Cenâb-ı Hakk’a (c.c.) sık sık şöyle dua ve niyazda bulunması onun manevî derecesinin ne kadar yüce olduğunu göstermektedir:
“Ey Yüce Rabbim! Senin merhametin sonsuz bir deryadır. Şu yatan kullarının hüzün ve kederlerini bertaraf eyle. Onların hüzün ve kederlerini ben mücrim kuluna kerem kıl… Ey Alemlerin Rabbi olan Allah’ım! Onları ve cümle kullarını cevr-ü cefadan uzak eyle. Kullarına her iki dünyanın iyiliklerini ve güzelliklerini lütuf ve ihsan eyle. İki cihanda zevk-ü safalar içinde yaşamalarını nasib eyle.”
Tasavvufa İntisabı:
Ömer Hüdayi Baba askerliği devam etmek iken bir gece rüyasında üç zat kendisine görünerek zahiri hizmetlerinin sona erdiğini, manevi hizmetlerle görevlendirildiğini, tasavvuf yolunda ilahi feyizlere nail olacağını ve aynı zamanda bu yolda nice Allah aşıklarına kılavuzluk edeceğini, böylece sahip olduğu feyzinin dünyaya yayılacağını müjdeleyerek kaybolurlar.
Gördüğü bu rüyanın etkisiyle ilk önce Erzincan’da bulunan Terzi Baba’nın yanına gelir. Kendisine rüyasını anlatır oda onu Arapkir’de halifemiz Ömer Nurani’ye yönlendirir.
Ömer Nurani Efendiye intisap edip ilk virdlerini ve yolun adabı ve erkanını öğrenir. Şeyhinin isteği üzerine tekrar Elazığ’a döner. İki yıl boyunca halvette şeyhinin verdiği vird ve ezkar ile meşgul olur. Bir seyahat esnasında kendisinde harikulade haller zuhur eder ve tıpkı Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin yaptığı gibi yedi yıl sahralarda ve dağlarda riyazat ve mücahede ile meşgul olur, çeşitli otlar ve bitkilerle beslenir.
Hilafete Uzanan Yol:
Yedi yıllık riyazat sonunda memleketine döner. Her hafta Arapkir’e gitmeyi ve şeyhinin sohbetlerine iştirak etmeyi adet edinir. Yine bu ziyaretlerden birisinde, o devirde ev hanımları için çok kıymetli olan bir batman pamuğu sırtına yüklenerek şeyhinin evinin yolunu tutar.
Ömer Nurani Efendi zengin bir ailenin ferdi olmasına rağmen servetini Hak yolunda ihtiyaç sahiplerine dağıttığı için geçimini güçlükle sağlaya bilmekteydi. Bu sebeple yine kendisi gibi zengin ve asil bir aileden gelen hanımı Rukiyye hanım sık sık kendisine çıkışarak bir takım dünyevi isteklerde bulunurdu.
Hikmet-i İlahi olsa gerek Ömer Hüdayi Baba sırtında bir batman pamukla gelirken, tam da o sırada Rukiyye hanım Ömer Nurani Efendiden acilen bir batman pamuk getirmesini, aksi halde eve hiçbir surette misafir kabul etmeyeceğini söyleyerek sıkıştırır.
Büyük bir metanet içerisinde hanımının sıkıştırmasına sabreden Ömer Nurani Efendi evin avlusuna çıkınca kış günü yalın ayak, kolları sıvazlanmış bir halde sırtında da bir batman pamukla Ömer Hüdayi babayı görür büyük bir memnuniyet içinde: “Yâ Ömer sen Hızır mısın ki bana yetiştin!” diyerek nazar-ı ilahi ile müridine nazar eder.
Bu durum üzerine Ömer Hüdayi Baba kendinden geçerek yere düşüverir. Ömer Hüdayi Babanın müritlerine anlattıklarına göre kendisi o baygınlık halinde iken yüz yirmi dört bin peygamberle görüşerek, birçok ilahi tecellilere nail olmuştur. Ömer Hüdayi Baba şeyhi tarafından hilafet göreviyle taltif edilip tekrar memleketi Elazığ’a gönderilir.
İrşad Faaliyetleri Ve Tekke Hayatı:
Elazığ’ın Kövenk köyünde Ömer Hüdayi Baba bir evle birlikte yanına bir tekke inşa ettirerek İrşad görevine başlamıştır. Kısa zamanda hacı Ömer Hüdayi babanın doksan bin civarında müridanının olduğu, tekkesinin her gün kendisini ziyarete gelenlerle dolup taştığı rivayet edilmektedir.
Tekkesi gayet temiz tutulur her gün dergahında ziyaretçisi eksik olmaz. Bizzat misafirleriyle ilgilenir ikramlarda bulunur sofrayı eksik etmezdi. Tekke gece kalmak isteyenlere de hizmet eder, her gece 30-40 kadar kişi burada gecelerdi.
Hacı Ömer Hüdayi Baba gece dergahta müridleriyle beraber kalır, onlar uyurken kendisi geceyi ikame ederlerdi. Genellikle sabah namazlarını camide, diğer vakit namazlarını ise dergahta eda ederlerdi.
Dede Osman Avni Baba İle Tanışması:
Hacı Ömer Hüdayi Baba yine bir gün şeyhini ziyaret etmek için Arapkir gitti. Şeyhi : “Evladım Ömer, artık benim sana yapabileceğim bir şey yoktur. Ben, seni getirebileceğim yere kadar getirdim. Senin her şeyin tamam, bir tek feyzin eksik. Buradan öteye seni ancak Dede Efendi götürür. Var git, nasibini Urfa’da ara. Yüce Allâh (c.c.) dostun, Hızır (a.s.) yoldaşın olsun.”
Böylece onu Kadiriyye Tarikatı şeyhi Dede Osman Avni Baba Urfevi’ye yönlendirir. Hacı Ömer Hüdayi Baba, Dede Osman Avni Baba’yı aramaya koyuldu. Urfa sokaklarında gezerken bir evden zikir sesleri duydu.
Müsaade alarak içeriye girdi. Gözleri ama bir zatın Kadiri Devranı yönettiğini gördü. Zikrullah bitene kadar kenardan kendilerini izledi. Zikir sonrasında gözleri âmâ olan zat misafirimiz ileri gelsin diyerek kendisini yanına aldı.
Çeşitli sorular sorarak kendisini bir manada imtihana tabi tuttu. Bu durum biraz Hacı Ömer Hüdayi Baba’nın hoşuna gitmese de sorulara gerekli cevapları verdi. Daha sonra gözleri ama olan zat kendisine; “Senin her şeyin tamam. Bir tek şeyin eksik.” dediğinde Hacı Ömer Hüdayi Baba, “Nedir o eksik olan diye sorar.” “Senin bir tek feyzin eksik.” deyince Hacı Ömer Hüdayi Baba gözleri ama olan zatın Dede Osman Avni Baba olduğunu anlar ve “Onu da siz verin Efendim” diyerek ellerine kapanır.
Kısa sürede hilafet görevi icazetiyle taltif edilen ve şeyhinin makamı olan “Kurbiyyetü’l-Kübrâ” makamına veraset alan Hacı Ömer Hüdayi Baba şeyhinin vefatına kadar kendisine hizmet eder. Böylece Erzincan’da başlayan seyr-ü sülûkü Urfa’da Kadiriyye Tarikatı Halisiyye Şubesi mürşidi Dede Osman Avni Baba’nın manevi terbiyesiyle son bulur. Bundan böyle Hacı Ömer Hüdayi Baba artık bir Kadiriyye mürşidi olarak ömrünün sonuna kadar İrşad vazifesiyle meşgul olur.
Manevi Şahsiyeti:
Hacı Ömer Hüdayi Baba’nın mürşid-i kamil oluşu her halinde müşahede olunuyordu. Tarikatına intisaplı olsun veya olmasın bütün insanlarla ünsiyet etmekte son derece başarılı ve onların sorunlarını çözmekte pek mahir idi. Kendisine müracaat eden herkes zahiri veya batini müşküllerini hallederek huzurundan ayrılırlardı.
Sohbeti insanları cezbedici ve dinleyenlerin dünya ile alakalarını keser mahiyette idi. Kendisiyle konuşan insanların seviyelerine göre onlara hitap eder ve onları cezbetmesini iyi bilirlerdi. Manevî şöhretinin çok yaygın hale geldiğini, doksan bin civarında müridinin olduğunu ifâde etmektedir.
Kılık Kıyafeti:
Ömer Hüdayi Baba başına keçeden sivri bir külah giyer, üzerine yeşil sarık sarardı. Bazende Kadiri sikkesi takardı. Bu sikkeyi Hoğu köyünden müridesi olan Hacı hanımın Abdestli olarak kıble yönünde olan şeyhinin makamına müteveccih oturarak her iğne batırmaya bir Fatiha üç ihlas okumak suretiyle ancak bir yıla tamamladığı kaynaklarda yer almıştır.Müridleri de aynı giyim tarzını taklit ederek şeyhlerini temsile çalışırlardı.
Hacı Ömer Hüdayi Babanın Vefatı:
Hacı Ömer Hüdayi Baba Hazretleri vefatından sonra kendisinin tasarrufunun devam edeceğini beyan ederek himmet almak isteyen müridanına nasıl hareket etmeleri gerektiğini vasiyet etmiştir. Himmet almak isteyen birisinin kabrini ziyarete gidip sağ tarafında rabıtaya oturmasını ve feyzini alana dek beklemesini öğütlemektedir. Ledünni ilme erişen hülefasına da asla sırlarını ifşa etmemelerini, şeriatın haricine kesinlikle çıkmamalarını tenbih etmiştir. Zira kelam ile Hak Teâlâ (c.c.)’nın zatı ve esrarı bilinseydi Kuran-ı Kerim’in bunu söylemesi gerekirdi.
Kuran-ı Kerim bizlere “Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim” buyurduğuna ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in de bunu tavsiye ettiğine göre bize düşen bu emre gereği üzere ittiba etmektir.
Hak aşıklarının Mevla Teala (c.c.) Hazretleri’ne vasıl olmalarına kılavuzluk eden eş-Şeyh es-Seyyid Hacı Ömer Hüdayi Baba Hazretleri 1321/1905’te bir kurban bayramı üzeri 85 yaşlarında iken maşukuna kavuşarak dar-ı beka’ya irtihal eyledi. Kabirleri Elazığ-Bingöl karayolu üzerinde bulunan ve Elazığ’a 15 km uzaklıktaki Kövenk köyündedir. Türbesinde kendisiyle birlikte bazı halife ve müridlerinin de kabirleri bulunmaktadır.
Kadiri İhvanına Vasiyetnamesi:
Hacı Ömer Hüdayi Baba vefatından sonra müridanına kılavuzluk etmek için manzum bir vasiyetname kaleme alarak Kadiriyye Tarikatı Halisiyye Şubesi’ne intisab eden saliklere rehber olabilecek kıymetli nasihatlarda bulunmuştur.
Müridanına sağlam bir itikad ile Allah Teâlâ (c.c.) ve Resulullah (s.a.v.)’e iman etmeli. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den sonra “ilm-i hakiki” yi elde etmiş olan mürşid-i kamillerin Din-i Mübin-i İslam’ı ihya edeceğine ve kendilerine tabi olunması gerektiğini vurgulamaktadır.
Hacı Ömer Hüdayi Baba;
“Bu ümmetten nice evliya geldi
Nice ümmet bu yüzden ihya oldu
Velakin bu yolun çoktur usulü
Tarik-i eslemi Kadiri kolu”
Dizeleriyle tarikatların en sağlam ve en selim olanının Kadiriyye Tarikatı olduğunu ifade etmektedir. Halisiyye şubesi’ne intisab eden salike Tarikatın adap ve erkanına azami derecede önem vermesi gerektiğini tembihleyerek şu anlatılanları harfiyen yerine getirmesini istemektedir:
“Her gecenin son üçte birinde uyan. Güzelce dilin zikrederek sünnet üzere abdestini al. Tenha bir yere seccadeni ser. Bütün masivayı kalbinden çıkar ve namaza dur. Namazda huzura vardığında öyle bir hali yakala ki, sen yok ol yalnız Yüce Yaradan kalsın. Yapabilirsen on iki rekat teheccüd namazı kıl. Bunu başaramazsan sabah namazını sakın kaçırma namaz öncesinde veya sonrasında kıbleye yönelerek otur. Günahların için istiğfar ederek Allah Teâlâ (c.c.)’dan affını talep et.
Bir fatiha ve üç ihlas-ı şerif okuyarak Abdülkadir Geylânî Hazretleri (k.s.)’nin ve Hüdayi’nin ruhuna bağışla ve Hüdayi’nin iki kaşı arasına odaklanarak diz dize rabıta et. Ruhaniyetlerinden istimdad ederek yarım saat veya bir saat bu halde devam edersen gerekli olan feyzini alırsın. Sakın bu nisbetten usanıp geri durma. Şayet rabıtanın bu birinci mertebesini yerine getirirsen Hakk Teâlâ (c.c.)’nın nuru yüzüne yansır ve benliğin yok olur her şeyde gerçek failin Yüce Yaradan olduğunu görürsün.
Bundan sonra “Fena fi’r-Resûl” ve “Fena fillah” mertebelerine ulaşmanın yolu varlık ve benlikten tamamen sıyrılıp kurtulmakla mümkün olur. Şayet bu mertebelere ulaşamadınsa anla ki varlık dağını delemedin ve “Limaallâh” sırrına eremedin. Bu durumda görevin yine aynı minval üzere rabıtaya devam etmen ve gece gündüz Allah Teâlâ (c.c.)’yı zikretmendir.
Şayet bütün azalarını zikre katmayı başarabilirsen o zaman muradına erişirsin.Sakın ha kimsenin gıybetini yapma ve kimsenin işine karışma. Bizim usulümüz bütün olan işlerin Hakk Teâlâ (c.c.) tarafından yapıldığına itikad etmektir. Böyle düşünen salik vuslatı elde etme yolunda başarılı olur.
Hayatı Eserleri Fikirleri:
Tarikat adabı ve erkanını konu edinen bir “Divan”ı vardır. Eserinde Tasavvuf yoluna intisap eden saliklere kılavuzluk edecek konuları anlaşılabilir bir üslupla kaleme almıştır. Aynı amaca yönelik bir “Risale” ve bir de “Vasiyetname” yazan Hacı Ömer Hüdayi Baba’nın bu üç eseri bir araya getirilerek “Divan-ı Hüdayi” ismiyle basılmıştır.
Rahmetullahi aleyh…
Kaynak: Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi; İsa ÇELİK, Mikail DUMLU
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...