Kadiri Yolu

 

Hz. Eyyûp (As.)

Hazreti Eyyûp (As.)

Sabrı ile öne çıkan ve Müminlere örnek gösterilen peygamberlerdendir.

Bela ve musibetlere maruz kalması ve Allah’a tevekkül etmesiyle müminlerin, örnek almaları için gösterilen Allah’ın İsrailoğullarına gönderdiği bir peygamberdir.

Yahudi geleneğinde Eyyûp  aleyhisselâm, israiloğullarından olmayan yedi peygamberden biri olarak kabul edilmektedir. Onun, Filistin’de Ölü denizin güneydoğusunda yer alan Uts (Uz) bölgesinde yaşadığı söylenmektedir. Kuranı kerimde, Hazreti Eyyûp hangi kavme gönderildiği konusunda bilgi verilmez. Hayatı ve peygamberliği hakkındaki bilgilerde oldukça sınırlıdır. 

Kendisine büyük acı ve meşakkat veren hastalığın ne olduğu hakkında bir bilgi, bulunmamaktadır. Şeytan çektiği bu meşakkat ve acıları kullanarak Eyyûp as ın kalbine şüphe ve kuruntu, düşürmeye çalışmış ve bu hastalığı veren Allah’a karşı onu isyana zorlamıştır. Hazreti Eyyûp şeytandan gelen ve kendisini isyana zorlayan, bu baskı karşısında nasıl mücadele ettiği kur’an’da dile getirilmektedir.

Hazreti Eyyûp, hastalığı sırasında sürekli olarak hanımı kendisine hizmet etmiş fakat bir defasında üzüntü yüzünden Eyyûp’u isyana teşvik eden bazı sözler söylemiştir. Buna canı sıkılan Eyyûp iyileştiği zaman ona 100 sopa vurarak cezalandırmaya yemin etmişti. Ancak kadının maksadı kötü olmadığı için Allahu Teala onu affetmiş ve Hazreti Eyyûp’a, yemin ettiği bu cezayı sembolik bir şekilde nasıl uygulayacağını göstermiştir.

Ömer Nasuhi bilmen tefsirinde Hz. Eyyüb (a.s.) kavminden 7 kişinin iman ettiğini bildirmiş ve 93 yada 140 yaşında vefat ettiğini yazmaktadır. Buhari Şarihi yani şerh eden Ayni’ye göre, Hz. Eyyüb’ün kabri Şam’da Besne’dedir.  Diğer bir rivayete göre de Şanlı Urfa’nın Viranşehir ilçesinde olduğu da söylenir. Kendisinden sonra Bişr adındaki bir oğlu, kavmine peygamberlik yapmıştır. Şimdi Kur’an’da Hazreti Eyyûp (As.) geçen ayetlerin tefsirini verelim…

 Kur’an’da Hazreti Eyyûp (As.) Hastalıktan İyileşmesi
Sad Suresi (41-44)

Hz. Eyyûb’un Duası ve Hastalığından Kurtuluşu (Âyet 41-42): “Kulumuz Eyyûb’u hatırla! Hani Rabbine: Doğrusu şeytan bana yorgunluk” meşakkat ve sıkıntı “ve azab”; hastalığını ve hastalık esnasında karşı karşıya kaldığı türlü türlü sıkıntıları kastediyor “verdi, diye seslenmişti”; dua etmişti. (Mevdudi bu hastalığın deri ile ilgi olduğunu ifade eder.) Yüce Allah’a bu şekilde dua edince, merhametlilerin en merhametlisi onun duasını kabul buyurdu, yerinden kalkmasını, yere ayağı ile vurmasını emretti, o da emredileni yaptı. Yüce Allah oradan bir pınar fışkırttı, ondan yıkanmasını buyurdu. Bedenindeki bütün rahatsızlıklar bu pınar suyu ile gitti. İbn Kesîr der ki: “Sonra bir başka yerde tekrar vurmasını emretti, orada da onun için bir başka pınar fışkırttı, oradan da içmesini emir buyurdu. İçindeki bütün rahatsızlıkları da gitti; böylelikle zahiren ve batınen tamamıyla afiyet buldu.”

İşte bundan dolayı yüce Allah: “Vur ayağını yere; işte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su.” diye buyurmaktadır. O da bu emir üzerine ayağını yere vurunca bir pınar fışkırdı. Ona: Bu soğuk yıkanacak ve içilecek bir sudur; denildi. Nesefi der ki: “Yani bu öyle bir sudur ki, onunla yıkanır, ondan içersin. Böylelikle için de dışın da her türlü rahatsızlıktan kurtulur. Denildiğine göre onun için iki Pınar fışkırdı. Onlardan birisi ile yıkandı ötekinden içti. Bunun sonucunda Allah’ın izniyle zahirinden de batınından da bütün hastalıklar çekip gitti.”

Hz. Eyyüb’a Allah’ın İhsanları (Ayet 43)

Hastalıklarına karşılık sabır ve sebatı, bize yönelip tevazu göstermesi ve bağlı kalması sebebiyle “katımızdan bir rahmet, akıl sahipleri için de bir ögüt olmak üzere ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini lütfettik.” ‘Akıl sahipleri öğüt ve ibret alsınlar diye. Çünkü sabır ve dönüşü dolayısıyla, bizim ona verdiğimiz bu nimetleri işitince; sabır ve dönüş arzuları artsın; ve sabrın kurtuluş, çıkar yol ve rahmet sebebi olduğunu bilsinler diye. (Yüce Allah’ın ona ailesini ve onların bir mislini vermesi ile ilgili olarak)

Hasan ve Katáde der ki: Yüce Allah bizzat onları onun için diriltti ve fazladan onlarla birlikte bir mislini daha bağışladı. Yüce Allah burda bunları, “akıl sahipleri için de bir öğüt olmak üzere” verdiğini hatırlatmak suretiyle; akıl sahiplerini de sabra ve Allah’a dönüşe teşvik etmektedir.

Hz. Eyyûb’un Yemininden kurtarılışı (Ayet 44)

“Eline” ot yahut reyhan veya başka şeyden küçük “bir demet sap al da onunla” hanımına “vur ve yeminini bozma!” Ibn Kesîr der ki: “Bunun sebebi şudur: Eyyûb (a.s) hanımına karşı kızmış ve yaptığı bir işten dolayı ona içerlemişti. Denildiğine göre saçının öreklerini Hz. Eyyûb’a yiyecek olarak aldığı ekmek karşılığında satmış, bundan dolayı o da onu kınamış ve Allah kendisini şifaya kavuşturacak olursa, ona yüz sopa vuracağına yemin etmişti. Bunun bir başka sebep dolayısıyla olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah ona şifa ve afiyet ihsan edince, bu eksiksiz hizmet, merhamet, şefkat ve iyiliklerine onu dövmekle karşılık vermemek gerekirdi. Bundan dolayı yüce Allah ona içinde yüz çubuk bulunan bir demet alarak bununla ona bir defa vurmasını emrederek fetva vermiş oldu. Böylelikle yeminini yerine getirdi, yeminini bozmamış oldu, adağı gerçekleşmiş oldu. İşte bu da yüce Allah’tan gereği gibi korkan kimseler ve dönenler için bir kurtuluş ve bir çıkış yoludur.”

Nesefi der ki: “Hastalığı esnasında; iyileştiği takdirde hanımına vuracağına yemin etmişti. Yüce Allah da onun yeminini hem kendisi hem hanımı için en ehven şekilde gerçekleştirmiş oldu. Çünkü hanımı ona güzel bir şekilde hizmette bulunmuştu. Bu ruhsat devam etmektedir. Fakat dövülen kimseye yüz çubuktan her birisinin de isabet etmesi gerekmektedir. Bu şekildeki yeminine sebep ise şudur: Bir iş için giderken gecikmişti. Onun da buna canı sıkılmıştı. Denildiğine göre saç öreklerini iki ekmek karşılığında satmıştı. Eyyûb (a.s) da kalkmak istediğinde onlara tutunurdu.”

“Doğrusu Biz onu” belâlara karşı “sabırlı bulmuştuk.” Yüce Allah’a durumunu arzedip ondan merhamet dilediği doğrudur fakat yüce Allah’a şekvậya sabırsızlık denilemez. Aksine bu katıksız bir ubûdiyettir. Daha sonra yüce Allah şu buyruklarıyla ona medhü senâda bulunmaktadır: “Ne iyi kuldu” Eyyûb kulumuz! “Muhakkak ki 0, Allah’a” çokça döner “yönelirdi.”

En’am Suresi 84,85,86. Ayetler

“Ona İshak’ı, Yakub’u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh’u ve soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail’i, Elyesa’ı, Yunus’u, Lut’u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.”

Enbiya Suresi 83-84. Ayetler 

Eyyûb (a.s.): “Eyyub’u da” an! “Hani Rabbına” dua ederek “başıma bir bela geldi” musibet geldi. Nesefi der ki: “Her hususta zarar” anlamındadır. Bu insanın kendisinde meydana gelen hastalık veya zayıflık gibi zararlardır.” 

“Ve sen merhametlilerin merhametlisisin diye niyaz etmişti.” Nesefi der ki: “Böyle bir yakarış Allah’tan dua edip bir şeyler istemek için daha latif bir ifadedir. Çünkü kendisinden rahmeti gerektirici bir şekilde söz ederken, Rabbini de rahmetin en ileri derecesinde anmıştır. İstediğini de açıklamamıştır. Sanki şöyle demiş gibidir: Sen merhamet edensin. Eyyûb ise merhamete ehil bir kimsedir. Sen de ona merhamet et, içinde bulunduğu sıkıntıyı gider!”

“Biz de onun duasını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık.” Ona nimet ve ihsanda bulunmak üzere sıkıntısını gidermiştik. “Ona hem ailesini hem de onlarla birlikte bir mislini daha vermiştik.”

Bu nassın tefsirinde müfessirlerin iki görüşü vardır: Birincisine göre şanı yüce Allah bizzat çocuklarını tekrar diriltmiş ve onlarla birlikte onlar kadarını da rızıklandırmıştır. İkinci görüşe göre ailesini ona vermesi, ahirette onların ecrini vermesi; dünya hayatında da onların yerine onlar gibi bir aile nasip etmesi demektir.

Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir ibret olsun diye bunu tarafımızdan Eyyûb’e bir rahmet olsun onun sabrettiği gibi sabredip aldığı sevap gibi sevap almaları için de ondan başka abidlere de bir ibret olsun diye böyle yaptık demektir.

Nisa Suresi 163. Ayet

“Nuh’a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettiğimiz gibi şüphesiz sana da vahyettik. Davud’a da Zebur verdik.”

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs