Kadiri Yolu

 

Nefse ve Dünyaya Aldanmama

46. Sohbet: Nefse ve Dünyaya Aldanmama

İbadet, âdeti terk etmektir. Çünkü âdet ibadetin hükmünü ortadan kaldırır. Şeriat ise âdeti kaldırır, yok eder. Rabbinizin (CC) şeraitine sarılın ve âdetlerinizi terk edin. Âlim ibadetle, cahil ise âdetle ayakta kalır. Kendinizi, çoluk çocuğunuzu ve eşlerinizi hayır işlemeye ve onda devamlı olmaya alıştırın. Ellerinizi dünya malını dağıtmaya alıştırın; kalplerinizi de ona karşı zâhid olmaya alıştırın. Ondan fakirlere verme hususunda cimrilik etmeyin. Dilencileri boş çevirmeyin: Cenâb-ı Hakk (CC) da sizin dileklerinizi boş çevirir. O (CC) sizin dileklerinizi nasıl boş çevirmesin ki, siz O’nun (CC) hediyesini kabul etmediniz! Hz. Peygamber’den (SAV) şöyle rivayet olunmuştur: “Kapıya gelen dilenci, Allah-ü Teâlâ’nın (CC) kuluna hediyesidir.”(1)

Yazık sana! 

Komşunun fakir ve aç olduğunu belirtip, sonra da bâtıl zannınla onu mahrum bırakmandan utanmıyor musun? Diyorsun ki: “Aslında onun gizli altınları var, ama kendini fakir gösteriyor!” İman iddiasındasın ama komşun aç dururken sen uyuyorsun ve yanında fazladan bir şeylerin olduğu halde ona vermiyorsun. Yakında malın elinden alınır, sofran önünden kaldırılır; zillet ve fakra düşersin; o çok sevdiğin dünyandan ayrılırsın. Dünyayı, ıztırârî (zorunlu) olarak değil, ihtiyârî (gönüllü) olarak terk edin. Kısmetlerinize razı olun, başkasının kısmetine nazar etmeyin. Kıt kanaat geçinmeye ve üzerinizin örtülmesine razı olun. Eğer başka bir nasibiniz varsa, o size gelir. Bu zeki ve tecrübeli kimselerin davranışıdır. 

Müsterih olun! 

Allah-ü Teâlâ (CC) tamahkârlığı ve zelilliği ağır bir davranış olarak belirledi. Zâhidler dünyayı tanıdılar, ama onu bir marifet ve bilgi ile tanıdırlar. Bildiler ki, dünya terbiye edilir sonra öldürülür; alınır sonra verilir; ele geçilir sonra terkedilir; sevilir sonra buğz edilir; beslenir sonra yenir; kabul edilir sonra idare edilir; başlar üzerinde kaldırılır sonra baş aşağı edilir… 

Ondan kalplerinizle ve manalarınızla kaçın. 

Onun memesinden içmeyin, onun odasında uyumayın, süsünden dolayı ona rağbet etmeyin. Onun teni ve elbisesi yumuşaktır, sözü güzel, yemeği tatlıdır: Aslında onun yemeği zehirlidir. O bir katil, bir sihirbaz, bir hilekâr, bir haindir. O ne ebedî kalınacak, ne de ikamet edilecek bir yerdir. Daha önce geçmiş olanlara ve onun onlara ne yaptığına bakın. Onu daha fazla isteyerek kendinizi öldürmeyin. O sizin mallarınıza sâhip olduğu şeyden fazlasını katacak değildir. Fazla veya noksan talebini terk et, sus, edepli ol, razı ol. De ki: Allah-ü Teâlâ (CC) da, Resûlü (SAV) de şu vaatte ve sözde sadıktırlar: “Rabbiniz (CC) yaratma, rızık ve ecel işlerini bitirmiştir; kıyamete kadar olacak şeyler hususunda kalem kurumuştur.”(2) Ve yine: “Allah (CC) kalemi yarattığında ona şöyle buyurdu: “Yürü, yaz” O dedi ki: “Neyi yazayım?” Buyurdu ki: “Yarattıklarım hakkındaki kıyamete kadar olacak hükümlerimi yaz!”(3)

Ey oğul! 

Eğer ölümü tezekkür eder, sürekli hatırlarsan, nefsinin sana söyleyecek sözü olmaz ve Mevlâ’na (CC) tâatte sana muhalefet etmez. Fakat sen onu emirin ve sürücün yaptın. O (nefsin) senin ölümü tefekkür ederek kendisine elem vermeni, kızdırmanı ve üzmeni istemez. O (nefsin) seni ateşe oturtuyor da senin haberin yok!

Ey nefsin, hevâ ve hevesin kulu! 

Sen babanın (Hz. Peygamber’in SAV.) nesebinden çıktın, ama onunla bağlantıyı kopardın. Eğer nefsini, sâlihlerin nefislerini gördüğü gibi görseydin, ondan kaçardın. 

Yazık sana! 

Uyan… O seni hamal yaptı, yüklerini sana yükledi ve senin üzerine bindi, sen de onu bir diyardan bir diyara taşıyıp duruyorsun! Evliya ise bunun tam tersini yaptı; onlar nefislerini hamal yaptılar, onun üzerine mücâhede yüklerini, ibadet sorumluluklarını yüklediler ve onun üzerindeki “selâmet tepesi ”ne oturttular. Hoş, ondan sonra da dünya ve ahiret onlara hizmetkâr olarak geldi ve onların huzurunda emirlerine amade bir şekilde durdu. Onlar bu dünyadaki nasiplerini hemen alıyorlar, daha sonra da ahiretteki nasiplerini alacaklar. 

Ey bu sözümü işitenler! 

Eğer nefsi kullanmazsanız, kıyamet günü sizin aleyhinize şâhit olur; kullanırsanız lehinize olur. Size denir ki: “İşittiniz, ama amel etmediniz. Hevâ, günah ve itiraz meclislerinde çokça bulundunuz; o halde burada huzurda bulunmanız boşuna. Size sevap yerine ceza var, hayır yerine şer var.” Bu sıfatla burada bulunmaktan tevbe edin. Faydalanma niyetiyle burada bulunun ki, fayda temin edin. Ben Allah-ü Teâlâ’dan (CC) benden sizi faydalandırmasını ve kalplerinizi, niyetlerinizi ve maksatlarınızı düzeltmesini dilerim. Şu ayete imtisâlen sizden ümit kesmiyorum: “Umulur ki, Allah (CC) bundan sonra yeni bir iş (durum) yaratır.”(4) İleride uyanacak ve O’nun haberini alacaksınız.

Allah’ım (CC)! 

Bizi uyanıkların uyanıklığı ile rızıklandır. Onlara nasıl muamele ettiysen bize da öyle muamele et. Bizi affet, bize dinde, dünyada ve ahirette daimî bir âfiyet ver ve bizi onların halleriyle hallendir. Afv ve âfiyetle bizi senin yakınlığından rızıklandır. Bugünün ve ve her günün hayrından bizi rızıklandır. Burada hazır olanların sevabıyla da, olmayanların sevabıyla da rızıklandır. Burada olanın veya olmayanın şerrinden de bizi koru. Arzında yerleştirdiğin sultanların sevabıyla da bizi rızıklandır. Ve onların şerrinden, bütün şerlilerin şerrinden, fâcirlerin tuzaklarından, ibâdının ve bilâdın (kulların ve beldelerin) şerrinden, alnındaki perçeminden tuttuğun yürüyenlerin şerrinden bizleri koru. Sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Asileri itaatkârlara, cahilleri âlimlere, seni görmeyenleri huzurunda olanlara, seni talep edenleri ilmiyle amil olanlara, sapıtmışları mühtedilere bağışla. “Bize dünyada da, ahirette de güzellik ver ve cehennem azabından bizi koru.”


(1) Hindî, Kenzü’l-ummâl, hadîs no: 16078. 

(2) Hindî, Kenzü’l-ummâl, hadîs no:496.

(3) Beyhakî, el-Esmâ ve’s-sıfât, hadîs no: 378, (Beyrut-tsz).

(4) Talâk S. A.1.

Kaynak: Abdulkadir-i Geylani (Ksa), Cilâü’l-hâtır

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs