Kadiri Yolu
Selmân-ı Farisiden Öğütler

Selmân-ı Farisi’den Öğütler

Ca’fer b. Bürgan naklediyor: Duyduğumuza göre Selman- Farisi şöyle dermiş: 

– Beni üç şey güldürür, üç şey ağlatır 

1 – Ölüm peşinden gittiği halde dünya için emeller besleyen, 

2 – Murakaba altındaki gafil, 

3 – Rabbini kızdırdığını veya hoşnut ettiğini bilmediği halde katıla katıla gülen. İşte bu üç sınıf kimsenin haline gülerim. 

Şu üç husus da beni ağlatır: 

1 – Muhammed (s.a.v.) ile onun fırkası olan dostlardan ayrı kalışım 

2 Ölümün şiddetli anlarında beklenen korku. 

3 – Cehenneme mi yoksa cennete mi götürüleceğimi bilmeden alemlerin Rabbi huzurunda duracağım an. (el-Hılye: 1/207)

Selman-ı Farisi (ra) diyor ki:

«Allah bir kulun kötülüğünü, helak olmasını dilediğinde ondan haya duygusunu çeker. Bunun için böyle birisinin kimse tarafından sevilmediğini görürsün. Sevilmeyen birisi de acıma hissinden yoksun bırakılır, kaba ve sert olur, Kaba ve sert adamdan da emanete riayet hissi alınır. Emanet hissi alınanı da hain bulursun. Kişi hain olunca da boynundan islam bağı çıkarılır. Artık bu kimse lanete uğramış, herkesçe lanetlenmiştir. 

Selman diyor ki: «Dünyadaki mü’min kişi, yanında doktoru olan bir hastanın hâlini andırır. Doktor hastasının ilacını, ona uygulanacak tedavi şeklini bilir. Hastası kendisine dokunacak bir şeyi yemek istediğinde: «Sakın ona el sürme, onu yersen seni mahveder der ve hastalığını iyileştirinceye kadar onu bu tür yiyeceklerden meneder. Bunun gibi mü’minin canı da pek çok şey çeker. Fakat Allah kendisine onları yasaklar, meneder, nihayet canını alır, cennete sokar.

Yahya b. Said anlatıyor: «Ebû’d-Derda (r.a.), Selman-ı Farisi’ye (r.a) yazdığı bir mektupta: «Kutsal toprağa gel» diyerek kendisini Şam’a çağırdı. Selman şu cevabı gönderdi : 

Yer, hiç kimseyi yüceltmez, insanı yalnız ameli yüceltir. Duyduğuma göre  doktor olmuşsun. Hastaları iyi edebilirsen ne mutlu sana! Yok doktorluk taslıyorsan sakın insan canına kıyıp da cehenneme girme!»

Selman’ın (ra): “İnsanların en fazla günah işleyenleri Allah’a İsyan olan şeyleri en fazla konuşanlardır.” 

Ebû Osman en-Nehdi’den rivayet edildiğine göre, Selman şöyle demiştir: “Çarşıya ne ilk giren ol ve ne de en son çıkan. Çünkü şeytanın kaleleri ve merkezleri oralardır.” Yahya da diyor ki: “(Çarşılar) şeytanın harbinin cereyan ettiği yerlerdir.”

Selmân’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Yedi (sınıf) kimse, Allah’ın himayesinden başka hiçbir himayenin bulunmadığı kıyamet gününde O’nun himayesinde olacaklardır. Bunlardan birisi, (mümin) kardeşi ile karşılaştığında ona: “Seni Allah için seviyorum!’ diyen ve aynı karşılığı gören kimsedir. Bir diğeri, Allah’ı zikredip te, Allah korkusundan gözleri dolup ağlayan kimsedir. Diğer biri, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar verdiği sadakayı gizleyen kimsedir. Bir başkası son derece güzel bir hanım kendisini davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek, ona icabet etmeyen kimsedir. Başka biri, gönlündeki sevgisinden dolayı kalbi mescitlere bağlı olan kimsedir. Bir diğeri, namaz vakitleri için sürekli güneşi gözetleyen kimsedir. Sonuncusu ise, konuştuğu vakit ilimle konuşan ve ancak hilmi yüzünden susan kimsedir. “

Selmân’dan rivayet edildiğine göre o:

“Şayet insanlar, Allah’ın zayıf kimselere yardımını bilselerdi sırtlarını doğrultmazlardı. Allah Teâlâ, ellerini uzatıp ta kendisinden hayır isteyen bir kulunu boş çevirmekten hayâ eder” der. Ona denilir ki: “Bir insan Kur’ân okuyarak gecelese, bir diğeri de Allah’ı zikrederek gecelese, bunlardan hangisi üstündür, dersin?” O da: “Güzelce abdest alıp ta yalnızca ibadet etmek için mescide gelen her kişi, Allah’ı ziyaret etmiş demektir ve Allah, ziyaretçiye yapılması gereken ikramı yapmayı kendisine bir ahd telakki etmiştir” demiştir.

Bilal’in hanımı Hind el-Havlâniye’nin, “Ben Bilal’in ‘Allah’ım! İyiliklerimi kabul buyur, günahlarımı affet ve evlatlarım konusunda da beni mazur gör’ dediğini duyardım” diye haber verdiği rivayet edilmiştir.

Ebû Süfyan üstatlarından şunu rivayet etmiştir:

“Sa’d, birgün hastalığından dolayı Selman’ı ziyarete gelmişti. Selmân ağladı. Sa’d ona: ‘Ey Ebû Abdullah! Niye ağlıyorsun ki, Resûlullah (sav) senden hoşnut olarak vefat etti. Kıyamet gününde havzında olacaksın ve arkadaşlarına da kavuşacaksın’ dedi. Bunun üzerine Selmân: ‘Ben ne ölüm korkusundan ve ne de dünyaya olan hırsımdan dolayı ağlıyorum. Fakat Resulullah (sav) bize tavsiye etti ve dedi ki: ‘Dünyadan nasibiniz ancak bir yolcunun azığı kadar olsun’ Halbuki şu benim etrafımdaki eşyalara bak’ dedi. 

Sa’d diyor ki: ‘Etrafında bulunan da, bir leğen, bir çamaşır kabı ve bir de çanaktı.’ 

Sa’d: ‘Ey Ebû Abdullah! Bize bir nasihat et te, senden sonra ona yapışalım’ dedi. 

O da: ‘Ey Sa’d, bir işe azmettiğinde, yemin ettiğinde ve bir konuda hükmettiğinde Allah’ı mutlaka an’ dedi.”

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar