Kadiri Yolu


Hırka Nedir

Sözlükte “delmek, yırtmak” anlamına gelen hark kökünden türeyen hırka kelimesi “kumaş parçası, yamalık; yamalı ve eski elbise” demektir. Yamamak anlamındaki rak‘a kökünden türetilen murakka’da hırka anlamında kullanılır (Kāmus Tercümesi, III, 265-266, 828). İlk dönemlerde Zahid ve sûfîlerin, tarikatların teşekkülünden sonra da tarikat mensuplarının zühd ve takva sembolü olarak giydikleri hırkanın şekli zamana, mekana ve tarikatlara göre değişmiş ve pek çok çeşidi ortaya çıkmıştır.

Hırka giymek Mürşid ile mürid arasında bir bağlantı ve müridin nefsi ile kendi arasında mürşidin hakemliğini kabul etmesidir. Mürşid müridi irşat ederek kendisine hidayet yolunu gösterecek manevi halleri nefsin afetlerini, amellerin nasıl bozulduğunu ve şeytanın kalbe giriş yollarını öğretecek kişidir. Hırka giyen salik nefsini böyle bir Mürşide teslim eder, onun emir ve görüşlerine göre boyun eğer, her işinde onun tavsiyelerine göre hareket eder. Mürşid de onu manevi tasarrufuna aldığını göstermek için kendisine hırka giydirir.

Demek ki hırka giymek müridin işlerini Mürşidine havale etmesinin ve iradesini ona teslim ederek onun hüküm ve tasarrufatı altına girmesinin bir alametidir. Mürşidin elinden hırka giymekte biat manası vardır. Hırka mürşidin manevi sohbetine girmenin bir basamağıdır. Zaten bütün maksat da Mürşid ile sohbet ve onunla hemhal olmaktır. Çünkü böyle bir sohbet sayesinde bütün hayırların müride gelmesi ümit edilir.

Şeyh Ebu Zur’a’nın Ümmü Halid bin Halide’den rivayet ettiği şu hadis hırka giymenin sünnetten delili olmaktadır.

Ümmü Halid (Radıyallahu Anha) demiştir ki:

“Resulullah (sav)’e üzerinde küçük siyah çizgiler bulunan bir elbise getirildi. Peygamber Efendimiz (SAV)  etrafındakilere bunu kime giydireceğimi düşünüyorsunuz? diye sordu. Oradakiler sükut ettiler. Allah Resulü bana Ümmü halid’i getirin buyurdu. Beni kendisine götürdüler bana hırkayı kendi elleriyle giydirerek iki defa; “Sıhhat ve afiyet içerisinde üzerinde eskisin, üzerinde paralansın!” diye iltifatta bulundu. Sonra elbisenin üzerinde göze çarpan sarı ve kırmızı nakışlarla bakarak; “ Ey Ümmü Halid! bu çok güzel oldu.” Buhari libas 22-23 Ebu Davud libas 2

Zamanımızdaki meşayihin yaptığı usulde hırka giymenin Resulullah (sav) devrinde bulunmadığı açıktır. Ancak belirli şekilde ve usullerde hırka giyme meşayih tarafından İstihsan yoluyla benimsenmiş ve faydalı bulunmuştur.

Mürşid hırkanın ve inabenin şartlarını yerine getireceğine ve edepleri ile uyacağını dair müridinden söz alır. Ona bunun gerektirdiği hak ve sorumlulukları öğretir. 

Müritler üç mertebe üzeredir ve hırkada iki nevidir: 

1- Hırka İradet

2- Hırka-i Teberrük

İradet Hırkasını hakiki müritlere giydirirler. Onlar şeyhin huzurunda bulunur, hizmet ederler ve maksuda ulaşıncaya kadar o hırkayı giyinenler. Teberrük hırkasını giymek ise irade hırkasına benzer işten ibarettir. Onlar bazen şeyhin huzuruna gelirler ve bazen da kendi iş ve güçleri ile meşgul olurlar.

İradet hırkasını giyenler daima hizmette ve şeyhin eli altında bulunurlar. Onlara hakiki mürid denir. Teberrük hırkasını giyinenlere ise, müteşebbih, müteşebbih-i müteşebbih(Onlara benzemeye çalışanlar) derler.  Fakat “Kim bir kavme benzerse onlardandır.” hadis-i Şerifi gereğince müteşabih ve hakiki mürid ile sıdkına göre beraberdir. 

Yün hırka giymek tasavvufun aslı olmamakla beraber sonradan tarikata intisap ben müride şeyh tarafından hırka giydirmek bir intisap töreni haline gelmiştir. Hırka giymek beyat sünnetinin ihyası niyeti ile vasıflandırıldırılır .

Şeyhin elinden hırka giyen mürid şeyhin önünde tövbe edip buyrukları altına girdiğini ifade eden bir giysidir hırka. Bundan birkaç çıkarım yapılır.  millet arasında bir irtibat müridin her konuda şeyhini kendisine hakem Yapması da anlamına gelir aynı zamanda hırka giyen mürid mürşidinin dış kıyafeti ne girer. Böylece ona benzemenin ilk adımını atmış olur bu suretle dışına ona uydurduğu gibi hem de içine takva giysisini de giydirmiş olur.

Şeyhin mübarek eliyle hırka giymekle kendisine onun bereketi ulaşır. Müride hırkaya giydiren Şeyh kendisine gelen galip hal ile aydınlanmış basireti ile müridin yoluna engel olan istidadına örten perdelerin kalkması için gereken şeylere vakıf olur. Hak nuruyla o hallerin tedavisi için gerekli olan şeylerde bilinir.

Hırka giymek sureti ile şeyh ile mürid arasında bir iletişim sürekli bir kalp sevgisi doğar bu sevgi müride erenler makamına ermek için yolunda huy ve ahvalin de her bakımdan şeyhe uymayı hatırlatır. Çünkü şeyh kendisinin gerçek (manevi) babasıdır. Islahatı sufiyye 159-160 

Hırkayı giyen mürid şeyhinin yönetimine ve yaptığı işlere itirazı kendisinden giderir. Şeyhlere itiraz öldürücü bir zehir olduğunu bilinir şeyhine itiraz eden müridin iflah olması çok nadirdir. Mürid şeyhinden güç şeyler görür ise Musa (As) ile Hızır (As)’ın kıssası hatırlanmalıdır. Kendisinin anlayamadığı  sebeplerin ve hikmetlerin olduğunu bilmelidir. 

Mürşid, velâyet hırkasını giydirdiği müride irşada ehil olduğunu belirten, “icâzetnâme” veya “hilâfetnâme” denilen yazılı bir belge verir. Bu belgede şeyh kimden hırka giydiğini ifade ederek tarikatın silsilesinin Hz. Peygamber’den itibaren hangi yolla kendisine intikal ettiğini belirtir, aradaki mürşidlerin isimlerini birer birer sayar. Daha sonra hırka giydirdiği müridinin adını kaydederek onun irşada ehil olduğunu söyler ve bazı takdire değer vasıflarını dile getirir.

Dervişler ve tarikat ehli arasında yeşil hırka giymek de yaygındır. Hâtim el-Esam ölümün çeşitlerinden söz ederken yamalı elbise giymeyi “yeşil ölüm” diye niteler (Sülemî, s. 93). Peygamberlerin ekseriya bu rengi tercih etmeleri ve özellikle Hızır (hadır) adının yeşil anlamına gelmesi, gayb âlemindeki ruhanîlerin ve meleklerin yeşil giydiklerine inanılması bazı sûfîlerin yeşil cübbe giymelerine, hatta türbelerdeki sandukanın koyu yeşil renkte bir örtü ile örtülmesine sebep olmuştur. 

Cüneyd-i Bağdâdî, İbn Hafîf gibi bazı sûfîler ise beyaz hırka giymeyi tercih etmişlerdir. Çünkü Hızır’ı görenler, onu çok defa beyaz bir elbise içinde gördüklerini söylemişlerdir. Ayrıca kefenin beyaz oluşu da bu rengin benimsenmesini gerektirmiştir.

Seyfeddin el-Bâharzî, dervişe en çok yaraşan rengin siyah olduğunu söyler ve bütün renklerin siyahta yok olduğunu belirtir. Siyah giyenlerin gecenin karanlığında kendilerini gizlemeleri, siyah olan göz bebeği gibi herkesi görüp kendi varlıklarını görmemeleri lâzım geldiğinden bu renge önem verilmesi gerektiğini ifade edenler de vardır. İbn Hafîf’e göre nefsini çile kılıcıyla öldüren sûfînin siyah giymesi gerekir. Fakat siyah hırka giymeyi mekruh sayan ve bunu Mecûsî âdeti olarak görenler de vardır. Kırmızı ve kızıl renkte elbise giyen bazı şeyhlere rastlanır. Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr bunlardan biriydi (Muhammed b. Münevver b. Ebû Saîd, s. 201). Kalenderîler arasında da kızıl giyenlere tesadüf edilmektedir. Tasavvuf ve tarikat ehli toprak rengi (hâki), bal rengi, boz ve alaca renkte hırkalar da kullanmışlardır.

Hırka giymek eski uygulama ve manasından daha farklı bir yapıya günümüzde gelmiştir. Aslından farklı bir uygulama olarak kullanılmaktadır. Takva örtüsü artık gösteriş ve istismar aracı olup amacından uzaklaşmıştır. Aslına göre hırka giymek gönül erenlerinin gül fidanlarıdır.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs