Kadiri Yolu

 

Çok konuşmak az amel etmek

“Fazlaca konuşan ve her konuda insanlara fetva veren kimse muhakkak delidir.” (İbni Mesud) Selef bir alim şöyle demiştir: “Onların fetva vermeye en hevesli olanları ilmi en az olanları idi. Ondan en çok sakınanları ve geri duranları da vera ve takvada en ileri bulunanları idi.” 


Sahabe-i kiram efendilerimizin yolunu takip eden tabiin, daha çok şu şeylerle meşgul olmuşlardır: 1- Kur'an-ı Kerim kıraati 2- Mescitleri imar 3- Allah'ı zikir 4- Emri bil maruf nehy anil münker 


Resulullah aleyhisselatu vesselam buyurmuşlardır ki: “Şu üç şey hariç bütün sözler zararlıdır: 1- İyiliği Emir 2- Kötülükten neyh 3- Allah'ı zikir (Tirmizi zühd 63) 


"İlim çokça rivayette bulunmak değildir. İlim ancak Allah'a karşı haşyet korku içinde olmaktır." (İbni Mesud) demiştir. 


Hasan-ı Basri (Ra) demiştir ki: “İstediğiniz kadar ilim öğreniniz vallahi öğrendiklerinizle amel etmedikçe Allah Teala size sevap vermez. Aklı düşük kimselerin bütün gayreti rivayetle meşgul olmaktır. Gerçek alimlerin gayretiyse ilmin gereğini yerine göre amel etmektir." 


Hasan-ı Basri (Ra) yine demiştir ki: “Allah sadece söz ve nakille uğraşana değer vermez. O ancak anlayış ve dirayet sahibine kıymet verir.” Dünya alimleri böyle yapar işleri laftan öteye geçmez olanları sadece konuşurlar. Marifet ehli olanlar ve ahiret alimleri bunlardan farklıdır. Dünya ile ilgili bir mesele sorulduğunda bir birlerine soru soranı yollarlardı. Fakat, onlardan herhangi birine Kur’an, yakin ve İmanla ilgili bir mesele sorulduğunda bir başkasına havale etmiyor ve soruyu da cevapsız bırakmıyorlardı. 


İmam Malik’in yanında ilim öğrenmekten bahsedildiğinde şöyle dedi: "Niyet sahih olduktan sonra, ilim öğrenmek ve onu yaymak çok güzeldir. Fakat, sabahladığın ve akşamladığın zaman sana lazım olana bak. Ona karşı hiçbir şeyi tercih etme.” (İbn Vehb)


Lokman (As) oğluna yaptığı bir vasiyette şöyle demiştir: “Oğlum! Bir ekin ancak toprak ve su ile yetişebildiği gibi, iman da ancak ilim ve amelle sahih ve güzel olur.” 


Yine Lokman (As):“Yavrum, güzel bir amel yapmak ancak yakin ile mümkündür. Kişi ancak yakini ölçüsünde hayır amel yapabilir. Kişi yakini noksanlaşmadıkça amelinde noksanlık ve kusur yapmaz. Bazen insanın yakin ile yaptığı az amel, yakini zayıfken yaprığı kuvvetli ve çok amelden daha faziletlidir. Kiminin yakini zayıflarsa önemsiz gördüğü günahlar kendisine hakim olur.”


Allah Teâlâ'ya yakînen inanan herkes bir çeşit tevhid ve mârifet ilmine sahiptir. Ancak herkesin ilmi ve mârifeti yakini ölçüsündedir. Yakini de imanının safiyet ve kuvveti nisbetindedir. Herkesin imanı Allah'la muamele ve edebe riayeti ölçüsünde kuvvet bulur.


Demek ki mârifet ilimlerinin en üstünü ayne'l-yakîne dayanan müşâhede ilmidir. Bu ilim mukarrebûn makamındaki ehlullaha hastır. Onlar bu ilmi, kurbiyyet makamlarında, ilâhî huzurdaki söz ve ünsiyetlerinde elde etmişlerdir. Marifet ilimlerinin en düşüğü ise, inkâr ve şüphelerin ortadan kalkmasından sonra oluşan İslâm'ı kabul ve teslim ilmidir. Bu umumen müminlerin sahip olduğu iman ve onun artmasıyla ilgili bir ilimdir ki; ashâb-ı yemînin sahip olduğu da bu ilimdir. Marifet ilimlerinin en yükseği olan müşâhede ilmiyle, en alt derecesini oluşturan kabul ve teslim ilmi arasında, mukarrebûna (Allah katında özel yakınlık kazanmış velilere) ve ashâb-ı yemîne (iman ehli müminlere) ait pek çok dereceler vardır.


Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "İlim üç şeye dayanır: Aramızda hakkı konuşan kitap (Kur'an), uygulamada olan sünnet ve bilmiyorum demek. "(Heysemi, Mecmau'z-Zeváid, 1/172 Hadisin son kısmı hariç bk. Ebû Davud, Feraiz. 1. lbn Mâce, Mukaddime, 8.)


Şa'bî şöyle demiştir: "Bilmiyorum, demek ilmin yarısıdır."


Bol bol konuşma hastalığına yakalanan topluluklar, amelden geri kalmışlardır.  “Haya ve suskunluk imanın şubelerinden iki şubedir. Çirkin söz ve çok konuşmak da münafıklığın şubelerinden iki şubedir.” Tirmizi, Birr, 80; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,5/269i Darimi, Mukaddime, 43


Başka bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: "Şüphesiz, Allah Teâlâ, hayvanın ağzında yaş otu gevelemesi gibi, ağzında kelimeleri geveleye geveleye konuşan beliğ kimselere gazap eder. " Ebu Davud, Edeb, 86; Tirmizi, Edeb, 72; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/165.


Ahmed b. Hanbel, "Asıl ilim; herhangi bir talim olmaksızın (ilham yoluyla) yukarıdan (Cenâb-ı Hak'tan kalbe) gelen ilimdir" derdi. Başka bir seferinde de, "(Sirf) kelâmla uğraşan âlimler (genelde, ameli bırakıp tevhid ve ilâhiyat konularında söz edip şüphe ve şaibe ile uğraştıklarından) zındıktırlar" demiştir.

Ondan önce Ebû Yusuf da, "Kim ilmi sırf konuşmak için öğrenir ve

onunla yetinirse zındıklığa düşer" demiştir.


Dilini tutan marifetini geliştiren yakinini artıran fetva vermekten kaçınan öğrendikleri ile amel edip konuşma hastalığından kurtulanlar, Kuranda ve sünnette hayır olan her şeyi hayatlarına geçirsinler onlar yeterli olacaktır…



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar