Kadiri Yolu

 

Bakara Suresi 49-62. Ayetlerin Tefsiri


Bakara Suresi 49-62. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 23.01.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

 

Bakara suresinin 49-62. ayetleri bölümde nimetlerin ve İsrailoğullarını üstün kılınışlarının hatırlatılması, kendilerininde mükellef oldukları ve hesaba çekileceklerini hissettirmek, azmamaları ve bu nimetlerin hatırlanmasıyla şükretmeleri gerektiği, Allah’a isyan etmemeleri üzerlerine düşen Allah’ın haklarını yerine getirmeleri gerektiğini hatırlatmak içindir.  

49- “Hani sizi en kötü işkenceye tabi tutan, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavn hanedanından kurtarmıştık. Bu da sizin için Rabbiniz tarafından büyük bir imtihandır.”

Firavunun israiloğullarının erkeklerini kesme sebebi rivayet edilen şu olaydır bir gün firavun rüyasında Kudüs'ten Mısır'a doğru bir ateşin gelip Kıpti ırkından olanları yaktığını  ve israiloğullarına dokunmadığını görmüştü. Bunun üzerine sihirbaz ve kahinleri toplayıp onlardan bu rüyanın yorumunu sormuştu. Onlar şu cevabı vermişlerdi: “israiloğullarından bir çocuk doğacak. Sen onun eliyle mülkünü kaybedeceksin ve helak olacaksın.” İşte bundan sonra firavun israiloğullarının doğan her çocuğunu öldürmeyi emretmişti.

Abdullah bin Abbas diyor ki; Bir zaman firavun ve ileri gelenleri, Allah’ın Hz. İbrahim'e soyundan peygamberler ve krallar göndereceğini vadettiği hususunu görüştüler ve bu konuda şu karara vardılar: “Bir kısım insanları ellerinde usturalarla göndererek israiloğullarından yeni doğacak olan erkek çocukları keseceklerdi. Bu kararı uyguladılar. Firavun ve taraftarları, israiloğullarının yaşlarını öldürerek, çocuklarında kesilerek tüketmekte olduklarını görünce, firavun onlara dedi ki: “İsrailoğulları neredeyse tükenecekler. Sizler, onların sizin için yaptıkları hizmetleri bizzat kendiniz yapmak zorunda kalacaksınız. Bunun için bir yıl, doğan erkek çocukların hepsini öldürün. Ertesi yıl sağ bırakın. Hz. Musa'nın annesinin bir oğlu işte çocukların sağ bırakıldığı bir yılda doğdu. Hz. Musa ise çocukların kesildiği yılda doğurdu. 

Yüce Allah ey İsrailoğulları! Üzerinizde nimetimi hatırlayın. Hani sizi firavunun ve onun kavminin ellerinden kurtarmıştım. Onlar ise erkek çocuklarınızı boğazlamak ve hizmetlerinde kullanmak üzere kız çocuklarınızı hayatta bırakmak suretiyle sizi en kötü azap ve işkencelere maruz bırakıyorlardı. Bu sizin için ağır bir imtihan ve büyük bir musibet idi bunlardan kurtuluşu size hatırlatırız.

    

  50- “Hani bir de sizin için denizi -yarmış, hepinizi kurtarmıştık. Firavun hanedanını da siz bakıp dururken suda boğmuştuk.”  

Firavun eski Mısır'a hakim olanların özel ismidir. Aynı Kisra'nın Fars hükümdarlarının özel ünvanı olduğu gibi. Hz Musa Nil Nehri'ne bırakıldığında gideceği yerin firavunun Sarayı ve firavunun hanımı Asiye'nin yanı olduğunu Allah ezelde takdir etmişti. Hiç kimseden süt emmeyen ve kız kardeşi sarayda köle olarak bununla Hz. Musa onun vesilesi ile annesini saraya getirip sütünü emmeye, firavun sarayında devam etti. Hz. Musa (As.) Allah tarafından peygamber olarak seçildi. Firavuna ve Mısır halkına Allah'ın emirlerini tebliğ etti. Onlara birçok mucizeler gösterdi. Allah'ın emir ve yasaklarını kabul etmeleri için çok mücadele etti. Fakat Firavun iman etmedi. 

Çok kötü muamelelerin arkasından Kenan iline gitmek için firavundan defalarca izin istediler. Önceleri buna izin vermeyen firavun sonra buna razı oldu. Fakat Hz. Musa israiloğullarını alıp Mısır'dan çıkarken izin verdiğine de pişman oldu ve onlar gittikten sonra arkalarından onları ordusu ile takip etmeye başladı. Hz. Musa (As) ve İsrailoğulları kızıldeniz'in kenarına vardıklarında firavun ve ordusu geldiğini gördüler, heyecanlanıp korkuya kapıldılar. Önlerinde Kızıldeniz arkalarında firavun ve ordusu bulunuyordu. İşte bu zor durumda Hz. Musa (As)’a Allah kendisine asasıyla kızıldeniz'e vurmasını istedi ve denizde israiloğullarından 12 kabilesinin geçeceği 12 Yol açıldı. Bu şekilde deniz yarıldı İsrailoğulları Hz. Musa(As)'ın komutasında bu yollardan karşıya geçmeye başladılar. Firavun ve ordusu da onlara yetişmişti, açılan yollardan onları takip ediyorlardı. (Taberi tefsirinde Abdullah b. Şeddad şöyle rivayet etmektedir. Firavun'un atı denize girmemekte direnince Cebrail (As) bir kısrakla ona göründü. Cebrail (As) denize daldı. Arkasından da firavun daldı. Firavunun orduları onu görünce onlarda denize daldılar. Böylece Cebrail (As) önden firavun ve ordusu da onun arkasından gidiyordu. En geride İsrafil (aleyhisselam) bulunuyor ve onları Cebrail (Aleyhisselam)'ı takip etmeye teşvik ediyordu. Deniz firavun ve ordusunun üzerine kapanmaya başlayınca firavun Allah'ın kudretini gördü kendisinin acizliğini anladı ve orada israiloğullarının iman ettiğinden başka ilah olmadığına iman ettim ve ben müslümanlardanım dedi.  Derken İsrâiloğulları’nı denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: “Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim.” Yunus Suresi 90. ayet

Fakat Hz. Musa ve İsrailoğulları karşıya geçerek geçmez Deniz kapanarak firavun ve ordusunu sulara karıştırdı herkesin gözleri önünde firavun ve ordusu tamamından boğularak yok oldu. Bu hatırlatma onların gözü önünde gerçekleşen bu olayla onların kalplerinde yaşadıkları korkudan kurtarılmaları ve düşmanlarını aşağılayıp onlardan kurtarmadır. İsrailoğulları bugünü unutmadılar bugüne kurtuluş günü dediler. 

Buhari, Müslim, Nesai, İbni Mace ve Ahmed b. Hanbel, İbni Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşure günü (Muharrem'in 10 günü) oruç tuttuklarını gördü. “Oruç tuttuğunuz bu gün ne günüdür?” diye sorunca şu cevabı verdiler:

- Bu güzel bir gündür. Allah'ın israiloğullarını düşmanlarından koruduğu bu gündür. Bunun için Musa (Aleyhisselam) bugün de oruç tuttu. Bunun üzerine Allah Resulü:

“ Ben Musa'ya sizden daha yakınım” deyip bugün oruç tuttu ve o günde oruç tutulmasını emretti.” 

 


51- “Ve hani Musa ile kırk geceyi vaidleşmiştik. Yine siz zâlimler olarak onun arkasından Buzağıyı (tanrı) edinmiştiniz.”

Mısır’dan yeni çıktıkları, mucizelerle kızıldenizden karşıya geçtikleri ve firavunun kendisinden ve ordusundan kurtulmalarına rağmen, Hz. Musa Tur dağında Rabbi ile sözleşti bu kırk gündü zilkade ayı ile zilhicce ayının son on günüydü Hz. Musa kardeşi Hz. Harunu yerine halife bıraktı bu süre zarfı içerisinde Hz. Musa (As.) Allah (Cc) ile kırk gün konuşmuştur. 


52- “Bundan sonra da sizi şükredesiniz diye affetmiştik.”

Daha sözleşme üzerinden fazla bir vakit geçmeden İsrailoğulları Samiri’nin yaptığı buzağıya tapınmışlardı. Buna rağmen Allah onları affetmişti bu hatırlatılmaktadır.   


53- “Hani Mûsâ'ya hidâyete eresiniz diye Kitab ve Furkan vermistik.”

Burada kendisine Tevrat verildi rivayetlerde Hz. Musa kalemlerin yazan seslerini duyduğu ifade edilmiştir. Ayrıca “Yed-i Beyza” ve Asa’da kendisine verildi.


54- Hani Mûsâ kavmine: "Ey kavmim! Buzağıyı (tanrı) edinmekle nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak Tevvâb, Rahîm O'dur O. 

İsrailoğulları'nın buzağı tapmaktan tövbe etmelerinin kabul edilmesi birbirlerini öldürmelerinden sonra gerçekleşmiştir. Bu olayda 3000 veya yetmiş bin kişiye yakın ölü olduğu ifade edilir. Hz. Musa (as) yaşananlardan dolayı ağlamaya başladı. Allah (cc) lutfuyla bu yaşananların zorluğuna rağmen Musa aleyhisselam onların aralarını buldu ve Yüce Allah onların tövbelerini kabul etti ve bu olayın sonunda tevbelerini kabul etmeyi bir nimet olarak burada yine hatırlatmaktadır. Burada emrolundukları birbirlerini öldürmenin çeşitli anlamlara gelmesi ihtimali vardır. En tercih edilen görüş şudur Hz. Musa (As.)’ın emriyle buzağıya tapmamış olanların tapmış olanları öldürmesi ve öldürülecek olanların bunu teslimiyetle kabul etmesi ya da onlardan herkes karşısına kim çıkarsa çıksın akraba, çocuğu veya başkası demeksizin öldürmesi demektir.


55- Bir de hani siz: "Ey Mûsâ biz Allah'ı apaşikâr görünceye kadar sana inanmayacağız" demiştiniz de bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.

Hz Musa'ya Biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana iman etmeyiz diyenler Hz Musa'nın uzaya tapmalarından dolayı özür dilemeleri için ısrar Yolları arasından seçip tur Dağı'na götürdü 70 kişidir Bunlar turbana vardıklarında Hz Musa onlardan biraz geriye de onları bırakmış kendisi Allahu Teala ile konuşma üzere Dağın tepesine çıkmış o sırada dağın tepesini bir Duman Kaplamış Allahu Teala'nın Hz Musa ile konuşmasını duyan bu 70 kişi bu sefer de biz Allah'a açıkça görmedikçe inanın iman etmez demişlerdi işte onların bu kalplerini Aşan talepleri sonunda kendilerini şiddetli bir Sarsıntı yakalanmış ve hepsi birden ölmüşlerdi 


56- Sonra sizi ölümünüzün arkasından şükredesiniz diye yine diriltmiştik.

Siz orada çığlıkla öldükten sonra size olan nimetimizi karşılık şükredesiniz diye sizi yeniden dirilttik buradaki hatırlatma israiloğullarına şükredin vazifelerini yerine getirmeleri için bir hatırlatmadır. 


57- Ve üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası (Menn) ve bıldırcın (Selva) indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden yiyin. Onlar bize değil, ancak kendi nefislerine zulmetmekteydiler. 

Bu olay “Teh” sahrasında (çölünde) gerçekleşmiştir. Bulutlar israiloğullarının üzerine gölge yapılmış, Onlar ne tarafa gidiyorlarsa bulutlar da onların üzerinde yol alıyor ve güneşin sıcağından onları gölgelendiriyordu. Kudret helvası hakkında çeşitli görüşler vardır; Kimisi bal olduğunu, Kimisi ağaçtan sızıp gelen bir madde olduğunu, Kimisi zerrecikler ve undan ufalanmış ekmek olduğunu söylemişlerdir. Bıldırcın olarak da tercüme edilen kelime için Abdullah bin Abbas Dehhak ve Amir şu şekilde ifade etmişlerdir: Bıldırcından daha büyük bir kuş (Selva) şeklinde ifade edilmiştir. Neden  kudret helvası ve bıldırcının verilme sebebi nedir? 

Hz Musa'nın kavminin tövbelerini Allah kabul ettikten sonra ve Musa'nın seçtiği 70 kişiyi öldürüp tekrar diriltip sonra israiloğullarına Kudüs'e gitmelerini emretmişti onlar oraya yaklaşınca Musa onlardan 12'sini Önder seçip orada bulunan zorba kavme gönderdi. Bu gidenler o kavmin arasında cereyan eden olayları Allahü Teala bizlere haber vermiştir. Kavmi Musa'ya: Ey Musa onlar orada oldukça biz oraya ebediyen girmeyiz. Sen ve Rabbim gidip savaşın. Biz burada oturacağız dediler. Maide/ 24 bunun üzerine Musa hiddetlendi ve onlara beddua etti ve şöyle söyledi: “Ey Rabbim ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Sen bizimle bu fasık kavmini arasına ayır.” Maide/25 

Hz. Musa bu duayı aceleye getirdi. Bu duanın üzerine Allahu Teala şöyle buyurdu: “40 sene o mukaddes yer onlara haram kılmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır.” Maide/26 

Allahu Teala israiloğullarını çölde dolaşmaya mecbur edince Hz. Musa yaptığı duadan pişman oldu. Kavminden kendisiyle beraber olan ve kendisine itaat eden insanların yanına vardı. Onlar ona Ey Musa bize ne yaptın dediler. 

Allahu Teala Hazreti Musa'nın bu pişmanlığı üzerine ona şunu vahiy etti: “O fasık kavim için üzülme.” Maide/26 Bunun üzerine Hz. Musa'nın üzüntüsü gitti. Yine kavmi ona Ey Musa biz burada suyu nereden bulacağız, yemek nerede yiyeceğiz dediler. Allahu Teala da onlara Turrencebin ağacının üzerine indirdiği Kudret Helvasını, bıldırcına benzeyen “selva”’yı gönderdi. 

İsrailoğulları herhangi birisi gelip kuşa bakıyordu. Eğer semiz ise onu kesiyor, semiz değilse onu bırakıyordu o zayıf kuş sonra kendiliğinden semizleşiyordu. İsrailoğulları yemek olarak bu var fakat içecek nerede demeye başladılar. Hz. Musa asasıyla taşa vurdu taştan 12 tane Pınar fışkırdı. 12 kabileye ayrılan israiloğulları her biri nereden su içeceğini bildi ve içmeye başladı. 

İsrailoğulları yemek ve su olarak bunlar var, fakat gölgelik hani dediler. Bunun üzerine onları bulutlarla gölgelendirdik. İsrailoğulları tekrar bu gölgelik, ya giyecek elbise nerede dediler. Allahu Teala de onların elbiselerini hiç eskimeyecek bir şekle getirdi. Boyları büyüdükçe elbiselerde büyüyordu. 

Allahu Teala onlara verilen  rızıklardan yemeyi bize ibadet etmeyi emrettik. Fakat onlar muhalefet edip inkar ettiler Böylelikle kendi nefislerine zulmettiler. Tanık oldukları delillere, kesin mucizelere ve harika hallere rağmen böyle böyle yaptılar.”

İbn Kesîr bu âyet ile ilgili olarak şunları da ekler: "İşte buradan Muhammed (s.a.)'in ashabının -Allah onlardan razı olsun-sabırlarında, sebatlarında, zorluk çıkarmayışlarında diğer peygamberlerin ashabına üstünlüğünü açıkça anlamaktayız. Sefer ve yolculuklarında, gazvelerinde onunla birlikte bulunmalarına rağmen zorluk çıkarmadılar. Bunlardan bir tanesi de oldukça büyük ölçüde sıcak ve sıkıntılı bir sefer olan Tebûk Seferidir. İnsanlara zor gibi görünen şeyler, Peygamber (s.a.) için oldukça kolay olmasına rağmen ashab, hiçbir zaman ondan harikulâde ve olmadık bir şey istemediler. Ancak, açlıktan bitap düşünce yemeklerinin arttırılmasını istediler. Beraberindeki yiyeceklerinin hepsini getirdiler. Bir koyunun otururken tuttuğu yer kadar yiyecek toplayabildiler. Yüce Allah'a arttırılmasını dua etti ve beraberlerinde bulunan bütün kapları doldurmalarını emretti. aynı şekilde suya ihtiyaç duyduklarında da yüce Allah'a dua etti. Bir bulut gelerek yağmur yağdırdı. O sudan içtiler, develerini suladılar ve kaplarını doldurdular. Daha sonra yağan yağmurun askerin bulunduğu yeri aşmadığını gördüler. İşte bu, mucizenin en mükemmel şeklidir."

   


58- Hani; "Şu kasabaya girin dilediğiniz yerde istediginizi bol bol yiyin. Kapısından secde ederek girin “Affet” deyin. Kusurlarınızı örtelim. “iyilik edenlere daha da artıracağız” demiştik.

Tih çölünde yaşananlardan sonraki fetihdir. Bu fetih ve bağışlanan nimetler dolayısıyla kendisine şükretmelerini emretmektedir. Çünkü onlar böyle bir zafere susamış uzun bir dağınıklık döneminden sonra istikrara ihtiyaç duymuş, dağınıklıktan ve sıkıntılardan sonra rahat yaşamaya hak kazanmışlardı. Fakat bütün bunlara rağmen gereken karşılığı vermekten aciz kaldılar. 

Zahire göre onlara bu söz Musa Aleyhisselam'ın vefatından sonra, Hz. Musa'nın kavmi üzerindeki halifesi Yuşa bin Nun zamanında, Tih’ten çıktıktan sonra verilmiştir. Sözü geçen kasaba Beytül Makdis yada erihadır. “Dilediğiniz yerde İstediğinizi bol bol yiyin.” kapısına varılması halinde yüce Allah’a şükretmek ve O’na karşı tevazu göstermek üzere secde etmeleri emrolunmuştu. “Affet deyin” Böylelikle onlar hem fiil hem de davranışçı bir arada yaparak yüce Allah'tan günahlarını üzerlerinden kaldırılmasını istemeleri emredilmiştir. “Kusurlarınızı örtelim iyilik edenlere de artıracağız” 

Söz fiillerinde itaat etmeleri karşılığında günahkarların günahının bağışlanacağını ve iyilik yapanların da sevabının kat kat verileceği vadi verilmiştir. 


59- Zulmedenler kendilerine söylenen sözü değiştirdiler. Biz de fâsıklık etmelerinden dolayı- o zâlimlerin üstüne gökten korkunç bir azap indirdik. 

“Zulmedenler kendilerine söylenen sözü değiştirdiler.” Onlar tövbe ve istiğfar anlamına gelen bir söz söylemekle emrolundukları halde kesinlikle emrolundukları anlama gelmeyen bir başka söz söyleyerek muhalefet ettiler. Bir görüşe göre “Hıtta” diyecek yerde “hınta=buğday” demişlerdir. Kapıdan içeri girdikleri zaman secde etmeleri emrolundukları halde kıçları üstünde sürüne sürüne girerek bu emri değiştirmiş oldular.

“Biz de fasıklık etmeleri dolayısıyla zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik.” Fasıklık etmek, Allah'a itaatin dışına çıkmaktır. Gösterilen bu çirkinlik, yapılan işin kötülüğü sebebiyle başlarına azabın indirildiğini bildirilmektedir. Onların başına ne geldiği hakkında müfessirler değişik sözler söylemişlerdir. Ağır bir hastalıkla Azap edildikleri ifade edilmektedir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Nesai’de şu rivayeti yer verilmektedir: “Taun bir “ricz”dir ve sizden öncekiler onunla azap edilmiştir.” 

Bu nas şu anda üzerinde durmakta olduğumuz belirli olay hakkında söylenmiş değildir. Ancak bazı müfessirler bunu delil göstererek buradaki “ricz”'i “taun ve soğuk” ile açıklamışlardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.


60- Hani bir vakit Mûsâ kavmi için su istemiş "Asânı taşa vur" demiştik de taştan oniki çeşme fışkırmış, her zümre su alacağı yeri öğrenmişti. Allah'ın rızkından yiyin için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

Yukarıda bahsetmiştik yine tekrar edelim Hz Yakub'un her bir oğlunun soyu kendilerinin su alacakları çeşmeyi bilip Böylece onların kudret helvası ve bıldırcın yiyeceklerinin yanında içecekleri bu çeşmelerden akan su olmuştur Allah peygamberi Musa için benden su istediği zaman bu isteğini karşıladığını su almanızı ve suyu çıkarmanızı sizinle birlikte bulunan taşlardan çıkarmanızı kolaylaştırdığını sizin her bir kolunun nereden içeceğini de bilmesi Onun bir ihsanıdır size kudret helvası ile bıldırcını ve suyu da fışkırtıp vereni müsahar kılığa tak ibadet edin nimetlerine karşı Ona isyanla karşılık vermeyin Yoksa bu nimetler elinizden alınır.

“Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın” İsrailoğulları Tih’te verilen yiyecek ve içecek nimetlerinin ardından bu kadar nankörlük eden bir ümmetin yeni bir fesadı hatırlatılmaktadır. Bozgunculuk ve karışıklık (Kaos) çıkarmak. Bununla ilgili ayette bize fesatlarından bilgi verilmemektedir.  


61- Hani siz; "Ey Mûsâ biz bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabbine dua et de bizim için yerde yetişen sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan bitirsin" demiştiniz. Mûsâ da: "Siz hayırlı olanı aşağılık olan şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin istediğiniz şeyler orada vardır." demişti. Onların üstüne horluk ve yoksulluk vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bu şüphesiz ki Allah'ın âyetlerini inkâr ettiklerinden, peygamberlerini de haksız yere öldürdüklerindendi. Bu, isyan edip aşırı gittiklerindendi.

Bu ayeti kerimede yeryüzündeki fesatlarını bir daha vurgulamaktadır. Hani siz; "Ey Mûsâ biz bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız.” Burada kastedilen kudret helvası ve bıldırcındır değişmeyen yemeğe artık dayanamadıklarını şikayet etmişlerdi. “Rabbine dua et de bizim için yerden yetişen sebze Acur, sarımsak, mercimek ve soğan bitirsin” dediler. “Hz. Musa onlara siz hayırlı olanı aşağılık olan şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz” dedi. Ve Musa aleyhisselam Rabbine dua etti. Bizde onun duasını kabul ettik ve onlara dedik ki: “Öyle ise bir şehre gidin zira siz şu anda çöldesiniz istediğiniz şeyler ise çölde bulunmaz onlar ancak köyde ve şehirde bulunur. Oralara gidin o besin maddeleri orada vardır” demişti. Onların üzerine Zillet ve meskenet vuruldu nefislerinin pisliği kalplerinin katılığı ve karakterlerinde nifakın yer etmesi yüzünden aşağılanma mührü onlar üzerine vuruldu adilikten ve pislikten kaynaklanan bir aşağılık da olur onları sardı çünkü hep basit ve adi şeyler talep etmeleri yüzünden onların ayağı kaydı Allah'ın gazabına Uğradılar Allah'ın ayetlerini inkar ettiklerinden in niyet bozukluğundan nifak ve kinlerinin şiddetinden dolayı Allah'ın ayetlerini onlar üzerine indirmiş olduğu Ata İhsan ve nimetleri inkar ediyorlar dedi ve bu nimetlere karşı nankörlük etmeleri ile kalmıyor. Bir de peygamberleri haksız yere katlediyorlardı. Kendilerine içlerindeki kötülüğü öğreten Allah'ın elçilerini öldürüyorlardı Bu küfür ve öldürme İsyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzündendir bu davranışlarının sebebi Allah'a ve onun Halis kullarına karşı göstermiş oldukları küstahça İsyan ve bu İsyan ile fıtıkta Allah'ın koymuş olduğu sınırı inatla kibirlenerek aşmış olmalarıdır sonra Musa aleyhisselam onların Allah'tan yüz çevirmekte onun koyduğu sınırları aşmada ve küfran nimete karşı aşırı gitmeleri ifrat ve tefritlerinin şiddetine baktı da onların asla ve ıslak olmayacakları zannıyla onlara hakkın ayetlerini tebliğ etmekten de onları hiddete çağırmaktan Geri durdu ve tereddüte düştü ütün bunlardan sonra Cenabı Hak onlardan yahudilerden ve diğer din ve İnanç gruplarından Hak yolda yürüyen ve süratı müstakime yönelen kimselerin durumuna şu şekilde işaret etmektedir.   


62- Şüphesiz ki müminler, Yahudiler, Hristiyanlar ve sabiilerden her kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip salih amelde bulunursa elbette onların rabları katında mükafatları vardır. Hem onlara bir korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir.

Şüphesiz ki Yahudilerin hepsi masiyet içinde değildi yinede bazı itaatkar kullar vardı. Bunlar başkalarının yaptıklarını benimsemezler, hoşlanmazlar fakat ellerinden yapacak bir şey gelmezdi. Peki bu kimselerin ümmetleri arasındaki yerleri nedir? Dünyevi ve uhrevi cezadan paylarına düşen bir şey var mıdır? Allah'ın hakkını yerine getirmekle birlikte bunlar da cezalandırılırlar mı? İşte bu ayeti kerime bütün ümmetlerde bu kimselerin Allah'ın lütfuyla kuşatılacakları vurgulanmaktadır. Bunlar dünyevi ve uhrevi cezadan kurtulmuşlardır.

Şimdi bunlar kimlerdir bu ayette şu şekilde ifade edilmektedir. Yahudiler Musa Aleyhisselam'a inanlar, Hristiyanlar İsa aleyhisselama inanlar, sabiiler, Nuh Aleyhisselam'ın dinine şeriatına tabi olanlardır. İşte bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe inanır da salih amel işlerse , Allah'ın vahdaniyetine yakına inanır, onun Rabliğini ikrar eder, Vahid ve Ehad olan Allah'tan başka mevcut olmadığını bilip itiraf ederse, bütün bunlarla birlikte mahşer gününü kabul ve tasdik ederse, emri ilahiye uygun davranışlarda bulunur, bunu sırf Allah rızası için yapar ve fiillerinde ihlaslı olursa elbette onların mükafatları  Allah katındadır. Allah onları hakiki tevhid ve ihlasta muvaffak eder.

Burada sabiilerin kimlikleri konusunda müfessirler iki ayrı görüşe sahiptir. Birincisi onlar belirli bir topluluk olup şu anda Irak'ta olanların kalıntıları Yıldızlara ve meleklere ibadet etmekte idiler ve ışık tanrısına inanırlardı. İkinci görüşe göre ise batıl'ı bırakıp Allah'a yönelen fakat sahih dinin hangisi olduğunu bilinmeyen kimselerdir. Bazı bilim adamları da hiçbir peygamberin daveti kendilerine ulaşmadığı halde Allah'tan başkasına ibadet etmeyen kimselerdir demişlerdir. Burada şeyh Geylani Nuh aleyhisselam'ın şeriatına tabi olduklarını tefsirinde söylemektedir.

Şu anda mevcut olan bütün dinlerin veya inanış gruplarının hiçbirisinin kurtuluşu mevcut olan durumlarıyla Allah indinde olmayacaktır. Çünkü yegane tek din islam'dır. Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam'a İman etmedikçe kurtuluşları da mümkün değildir. Peygamber (Sav) şöyle buyurmaktadır: "Nefsim elinde olanlara yemin ederim ki Yahudi olsun, Hristiyan olsun, bu ümmetten herhangi bir kimse benim peygamberliğimi işitip sonra da, kendisiyle gönderildiğim şeye iman etmezse mutlaka cehennemliktir." demiştir.

Müminler ceza ve azap hususunda onlar korkmayacaklar ve herhangi bir kötüye dönüşten emin olarak Mahsun olmayacaklardır.   



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs