Kadiri Yolu

 

Bakara Suresi 63-74. Ayetlerin Tefsiri


Bakara Suresi 63-74. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 30.01.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

 

63- “Hani Tevrat'ta bulunan hususları kabul etmeye dair sizden sapasağlam söz almıştık. Turu da üstünüze kaldırmıştık. Size verdiğimize sımsıkı sarılın, onda olanları hatırlayın ki sakınmış olasınız.”

“Hani Tevrat'ta bulunan hususları kabul etmeye dair sizden sapasağlam söz almıştık turu da üstünüze kaldırmıştık.” Hz. Musa'ya tabi olunacağına onun kitabının emirlerine sarılacağınıza yasaklarından kaçınacağınıza dair sizden söz almıştık. Fakat siz ona tabi olmaktan imtina ettiniz ve onun kitabındaki emir ve nehiyleri ağır ve sıkıcı bularak ona bağlanmaktan çekindiniz. Biz de bunun üzerine Cebrail aleyhisselam'a Tur dağını yerinden sökmeyi emrederek sizin Musa'ya sığınmanızı sağladık. Cebrail Aleyhisselam Tur Dağını bizim tevfik ve inayetimizle sizin üzerinize havada asılı bir şekilde tuttu. 

O anda size emreyledik size verdiğimize sımsıkı sarılın” yani Tevrat'ı gayretle, ciddiyetle ve kararlılıkla alın onu almak ise bilmek ve gereğince amel etmekle olur. Onda olanları” ezberlemek okuyup incelemek hatırlamak unutmamak ve ondan gafil olmamak suretiylehatırlayın ki sakınmış olasınız.” Allah katında azaptan kurtulan ve takva sahibi olanlardan olabilmeniz umuduyla böyle yapınız. Eğer kitaba sarılmaz ve onu daima hatırlamazsanız dağı (Tur’u) üzerinize indirir ve sizin kökünüzü kazırız. Siz dağın üzerinize düşmesinden korkarak bize sığınmışken biz de sizden söz aldık ve bunu da kahır ve intikamımızdan sakınmanız için yaptık. 


64- “Sonra o verilen söze müteakiben yine yüz çevirdiniz. Eğer üzerinizde Allah'ın fazlı rahmeti olmasaydı hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.” 

Vermiş olduğunu sözden de bu sözün gereğini yerine getirmekten de yüz çevirdiniz. Onlar bu kesin alınmış büyük sözden sonra yan çizdiler ve sözlerini yine bozdular.

“Eğer üzerinizde Allah'ın fazla rahmeti olmasaydı.” size gelecek azabın geciktirilmesi ile yahut da Allah'ın sizleri tebliğe muvaffak kılması ile sizlere peygamber ve resuller göndermesiyle üzerinizdeki rahmeti olmamış olsaydı kesinlikle “hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.” sözünüzü bozduğunuz için dünyada da ahirette de helak olup gitmişsiniz.



65- "Andolsun ki içinizden cumartesi günü haddi aşanları elbette bilirsiniz. İşte biz onlara: “Aşağılık maymunlar olun dedik."

“Andolsun ki içinizden cumartesi günü haddi aşanları elbette bilirsiniz sizler daha önce Davud Aleyhisselam zamanında cumartesi günü balık avlama hususunda ilahi haddi aşan kimselerin kıssasını biliyorsunuz. Bu haddi aşanlar da bugün Akabe diye bilinen yerdeki “Eyle” halkıdır. Geçimlerinin deniz ürünlerinden sağlıyorlardı. Cumartesi günü haddi aşmak ise bugün de kendileri için tayin olmuş sınırı aşmak demektir. Çünkü onlar bugünde yalnızca ibadet etmekle meşgul olmak, bugüne gereken saygıyı göstermekle emrolunmuş, fakat onlar bunu bırakıp avlanmakla uğraşmışlardı. Allahu Teala onlara Davud peygamberi peygamber olarak gönderdi. Hz. Davud onları hakka davet etti onlar da iman ettiler. Davud Aleyhisselam onlardan cumartesi günü balık avlamayacaklarına, o günü Hakka ibadet ve teveccühe ayıracaklarına ve ona yardım edeceklerine dair kesin bir söz ve misak aldı. Anlaşmadan sonra deniz canlıları cumartesi günü denizin kenarına geliyorlar, vücutlarını sudan dışarı çıkarıyorlardı. Aradan bir müddet geçince onlar o günkü balıkları avlamanın bir hilesini keşfettiler. Denizin kenarına havuz ve çukur benzeri şeyler kazdılar, onlardan denize giren giden arklar açtılar. Cumartesi günü gelince arkları açıyorlar, suyun havuz ve çukurları dolmasını sağlıyorlardı. Böylece deniz canlıları da onlar da birikiyordu pazar günü olunca gidip o hayvanları avlıyorlardı. Kısaca bizim aktimizi bu hile ile bozdular ve biz de onlara mühlet verdik. Onlar bizi kandırdıklarını zannettiler sonra biz de onları şiddetle cezalandırdık. 

“İşte biz onlara: “Aşağılık maymunlar olun dedik.” Yani hem maymun olarak hem de aşağılık sıfatını taşıyarak bu hale geliniz dedik. Ahde vefa gösterme ve üzerine düşeni yapma gibi insan olmanın gereği olan özelliklerinizi ifsat ettiğiniz zaman biz de sizin insanlığınızı bir kerede ifsat ettik. Sizi sureten ve manen, aşağı, rezil maymunlar yaptık. İlim, idrak, marifet, iman gibi insanlık vasıflarını hemen onlardan sıyırıp alıverdik. Onlar da vahşi hayvanlara benzediler. Hatta hal olarak onlardan daha kötü oldular. 


66- “Artık bunu hem önündekilere hem de ardındakilere ibret verici bir ceza, hemde takva sahiplerine bir öğüt kıldık.”

Bu kıssayı bu cezayı o anda yaşayarak görenler, duyanlar ile sonradan onların hikayesini duyanlar veya tarihlerini okuyanlar için bir hatırlatma ve ibret yaptık. Yine dinen yasaklanmış şeylerden kendilerini daima koruyanlar ve sakınanlar için de bir öğüt ve vaaz yaptık. 

“Hemde takva sahiplerine bir öğüt kıldık.” Bu haberi işiten ve takva sahibini aynı suçu işlemekten önleyici ve ibret verici bir haber kıldık. Bunun kapsamına kendilerini bu işi işlemekten alıkoymak isteyenler girdiği gibi, bir kısmını bu ümmetin teşkil ettiği çağlar boyunca gelecek olan bütün takva sahipleri girmektedir. Bu kıssa A’raf suresinde etraflıca bir şekilde anlatılmaktadır. 

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İmam Ahmed'in ceyyid bir senet ile rivayet ettiği bir hadiste bizim ümmete hitaben şöyle demektedir: “Yahudilerin yaptıklarını yaparak Allah'ın haram kıldıklarını en basit hilelerle sakın helal kılmaya kalkışmayınız.”

Bu anlatılanlar Yahudilerin huy ve ahlakının iki yönü daha ortaya çıkmaktadır. Birincisi; vahiyden yüz çevirmeleri, İkincisi ise; zahiren riayet eder gibi görünmek, batınında muhalefet etmek suretiyle emir ve yasaklardan kurtulmak için hile ve çarelere başvurmak. Halbuki bu emir ve yasaklara hem zahiren hem de batınen riayet etmek gerekirdi.

Bundan sonra anlatım düzeni Yahudilerin başka karakterlerini açıklamaya yöneliyor söz konusu bu karakter ise tartışmaya meyal bir karakterdir böylelikle bu ayetlerin sonunda Yahudi karakterinin belirgin nitelikleri sınırlandırılmış ve dolayısıyla da bunların ışığında bu ümmete hitap edilerek bu karaktere sahip kimseler ile ilişki kurmak yolunda ilk ders seni almış olsun söz konusu Bu ders ise kesimin ikinci bölümünde yer almaktadır .


67- “Hani bir de Musa kavmine; “Allah her halde bir sığır boğazlamanızı emrediyor demişti. Onlar “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” demişlerdi. Hz. Musa ben cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım demişti.” 

Bir peygambere iman etmek demek, aynı zamanda ona gönülden bağlanmak, itaat etmek, onunla tartışmamak, ihlas ve muhabbete devamlı olmak ve işleri ona havale etmek demektir. Bunlar rububiyet, kulluk, nübüvvet, risalet, dini kurallar, dini vecibeler, bağlılık, peygambere ve dine uymak, tevessül, Hakka yakınlaşma ve vuslat gibi vasıfların tamamlanması için şarttır. 

Burada görülüyor ki, Resul'ün neye layık olup olmayacağını ve ona neyi nispet ettiklerini bilmediklerini ortaya koyuyorlar. 

67. Ayetle bilgilendirme; Bazı ilim adamları şöyle demişlerdir: Onlar başka bir hayvanı değil de inek kesmekle emrolundular. Çünkü onların en değerli kurbanları o idi ve ayrıca buzağıya da tapmış bulunuyorlardı.


68- “Onlar bizim için Rabbine dua et de onu bize iyice bildirsin demişlerdi. Musa da: Allah; “O ne çok kart ne de çok körpedir, ikisi ortası dinç bir sığırdır” buyuruyor. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın demişti.”  

Yani sığırın durumu nitelikleri ve ilgili bir soru sordular “Musa da: Allah; “O ne çok kart ne de çok körpedir, ikisi ortası dinç bir sığırdır” buyuruyor. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın demişti.”

Yani bu sır gençte yaşlı da değildir. İkisi arasında bir şeydir “Artık emrolunduğunuz şeyi yapın demişti.” Yani Allah'ın size vermiş olduğu emrin gereğini yerine getirin. Bu buyrukta bu kadar açıklamanın yeterli olduğu ve bunu uygulamakla görevli bulunduklarını hissettirmektedir.

 


69- Ancak onlar: “Dediler ki: “Bizim için Rabbine dua et! Onun rengini bize iyice açıklasın.” O da: Rabbim diyor ki: “O bakanları rahatlatacak sapsarı bir inektir.” demişti.”


70- “Dediler ki rabbine dua et bize açıkça niteliğini bildirsin. Çünkü bizce inekler birbirine benziyor. Allah dilerse biz elbette hidayete erenlerden oluruz.” 

Bu onların bu sığırın durumunu ve niteliklerini öğrenmek üzere tekrar soru sormuşlardı amaçları niteliklerine dair bilgilerini daha da arttırmasıdır. 

“Çünkü bizce inekler birbirine benziyor.” 

Yani orta yaşlı inekler ile sarı inekler pek çoktur. Bu bakımdan mesele bizim için karışık bir hal almıştır. Bu sözler daha çok açıklama istemelerinin nedenini ortaya koymak için söylemiştir. 

“Allah dilerse biz elbette hidayete erenlerden oluruz.” Yani bizden kesilmesi istenen sığırı, yahut katilin kim olduğunu bilemeyişimiz konusunda doğru yolu bulacağız. 

İbni Ebi Hatem Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ın şöyle buyurduğu rivayet eder: “Şayet İsrail oğulları, “Allah dilerse elbette bizi hidayete erenlerden oluruz” dememiş olsalardı, bu onlara verilmeyecekti. Fakat böyle bir istisna yaptılar (ve hidayeti bulabildiler)” 

Peki burada bahsi geçmekte olan olay nedir? Onlar (İsrail oğulları) arasında bir fitne çıkmıştı. İsrail oğulları kavminde yaşayan malı mülkü akar'ı çok olan bir adam vardı. O adamın bir tek oğlu var idi. Amcaoğulları ise çoktu. Adamın malına göz diktiler ve oğlunu öldürdüler. Cesedini kapının önüne attılar, güya katilin bulunmasını istedikleri için ağlaşmaya başladılar. Allahu Teala onların ettikleri rezillikleri ifşa etmek istedi. Her şeyi bilen ve sırlı işler kendisine ayan olan Allahu Teala Musa Aleyhisselam'ın makulün ortaya çıkması için onlara bir inek kesmelerini emrettiğini söylemesini istedi. Onlar Musa'dan işiteceklerini işitince, onun sözünü gerçekten uzak buldular, bu işin nasıl olacağına şaşırdılar ve azar yoluyla ona şöyle “Dediler: Bizimle alay mı ediyorsun?” demişlerdi. Musa aleyhisselam ise Allah'a sığınarak kendisini alay etmekten tenzih ederek “Dedi ki: Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” demişti.

70. Ayetle bilgilendirme; İbn Cüreyc der ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Onlar herhangi bir ineği kesmekle emrolundular, fakat işi sıkı tutmak isteyince Allah da onların yükümlülüklerini ağırlaştırdı. Allah'a yemin ederim ki eğer istisnâda bulunmasalardı (yani Allah'ın izniyle" dememiş olsalardı) bu inek ile ilgili açıklama kıyamete kadar kendilerine verilmeyecekti."

Buna göre bize düşen, meseleleri gerekmeyen yerlerde inceleyip sık dokumamak, Allah'ın emir ve yasaklarına uymakta elimizi çabuk tutarak gereğinden çok araştırmak ve fazla sormaksızın yerine getirmektir.


71- Deki: Rabbim; “O ne boyunduruğa koşulup arazi sürecek ne de ekin sulayacak bir inektir. Zillete uğramamıştır. Bütün kusurlardan salimdir. Onun alacası da yoktur buyuruyor. Onlar işte şimdi gerçeği getirdin dediler.” 

Çift sürmekten Ziraat'ta kullanılmamış, kuyudan su çekmek içinde kullanılmamıştır. Ekinde sulamamıştır. Her türlü eksiklikten ve çalışma eseri onda yok demektir. Onun alacası yoktur tepeden tırnağa kadar sapsarıdır. “Onlar işte şimdi gerçeği getirdin dediler.” Yani apaçık olarak ineğin gerçek sıfatlarını belirtmek suretiyle bize gerçeği bildirmiş oldun. Artık onun hangisi olduğu konusunda tereddütte yer kalmamıştır. Bütün bu niteliklere sahip ineği buldular ve onu boğazladılar. Az kalsın yapamayacaklardı. Bunu ya değerinin yüksekliğinden yahut da katilin ortaya çıkıp rezil rüsvay olmak korkusundan yapamayacaklardı. 

Anlatılır ki bu vasıfları sıralanan bu inek daha buzağı iken onlardan Salih ve yaşlı bir adama aitmiş adam ineği alarak aileye götürmüş ve orada onu Allah'a emanet ederek şöyle dua etmiş Allah'ım bunu oğlum büyüyünceye kadar  sana emanet ediyorum. Sonra adam ölmüş bu buzağı Allah'ın muhafazasında kalmış ta ki adamın oğlu büyümüş. Bu esnada Yukarıdaki hadise onların arasında cereyan etmiş işte Allahu Teala bu ineğin kesilmesi için onları zorlamıştır. O adamlar çok fazla altın vererek o ineği satın aldılar zorlarına gitse de istemeselerde onu kestiler ve eğer bizim zorlamamız olmasaydı rezil olma korkusu ve ineğin pahalı oluşu yüzünden neredeyse bu işi yapmayacaklardı. 


72- Hani siz bir kişi öldürmüştünüz de, sonra o konuda birbirinize çekişmeye başlamıştınız. Allah ise gizlediğinizi açığa çıkarcıdır.”

Katil aralarında bulunduğu için topluluk muhatap alınmıştır. Bu da meydana gelen olaydan toplumun tümünün sorumluluğunu hissettirmektir. 

Sonra o konuda birbirinize çekişmeye başladınız bu konu hakkında anlaşmazlığa düşmüş ve zıt iddialarda bulunmuştunuz. Biriniz, öbürünüzün öldürdüğünü iddia etmiştir. 

“Allah ise gizlediğini açığa çıkarcıdır.” Öldürme ile ilgili gizlediğiniz her şeyi mutlaka açığa çıkartacak ve onu gizli bırakmayacaktır. 

72. Ayetle İlgili Bilgilendirme; el-Müseyyeb b. Rafi' şöyle der: Bir kimse iç içe olan yedi odanın en içindekinde herhangi bir amel işleyecek dahi olsa Allah mutlaka onu açığa çıkartır. Buna delil, yüce Allah'ın: "Allah gizlediklerinizi açığa çıkartıcıdır." buyruğudur.


73- “Sığırın bir parçasını ölüye vurun.” Kıssanın baş tarafında yer alan sığırın bir parçasıyla ölüye vurun. Bunun üzerine bu parça ile ölüye vurulunca ölü canlandı ve kendisini öldürenin kim olduğunu bildirdi. 

73. Sığırın bir parçası ile ilgili bilgilendirme; Müfessirler öldürülene vurulan ineğin organının hangisi olduğu konusunda değişik ve çok görüşler nakletmişlerdir.

İbn Kesir bununla ilgili olarak şöyle der: "Bu kısım ineğin azalarından herhangi birisidir. Hangisi olursa olsun mucizedir ve harikulade bir olaydır. Aslında bu uzvun hangisi olduğu onlara bildirilmişti. Fakat bize zikredilmiş değildir. Çünkü, bizim için bu uzvun hangisi olduğunun belirlenmesinin din yada dünyamız ile ilgili faydalı bir yanı yoktur, eğer olsaydı, yüce Allah bize bunu elbette açıklardı. Hz. Peygamberden de sahih bir yolla bunun hangisi olduğunu belirten bir haber ulaşmamıştır. O halde yüce Allah'ın bunu üstü kapalı geçmesi gibi biz de üstü kapalı bırakmayı tercih ederiz."

“İşte Allah ölüleri böyle diriltir.” Bu maktulü dirilttiği gibi kıyamet gününde ölüleri böyle diriltecektir. 

“Ve sizlere ayetlerini gösteriyor ki aklınıza başınıza alasınız.” Onun her şeye kadir olduğuna dair delilleri sizlere aklınızın vereceği hükümle bilesiniz diye göstermektedir. Söz konusu bu delil şudur: Bir tek canı öldükten sonra diriltmeye Kadir olan hepsini de diriltmeye kadirdir. Yalnızca bir kişi hakkında söz konusu olamaz. Arkasından yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 

73. Ölülerin diriltilmesi ilgili bilgilendirme; İbn Kesîr şöyle demektedir: "Yüce Allah bu Sûrede diriltmiş olduğu ölülerden beş ayrı yerde söz etmiştir: "Sonra sizleri ölümünüzden sonra dirilttik." buyruğu: Onun korkusuyla binlerce kişi oldukları halde yurtlarını terk edenlerin kıssası; boş ve harabeye dönmüş bir kasabanın yanından geçenin kıssası; Hz. İbrahim ile dört tane kuşun kıssasıdır.

- Bir de yüce Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltmek ile, çürüdükten sonra cisimleri tekrar diriltmeye kadir olduğuna dikkat çekmiştir. Nitekim Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî de şöyle rivayet eder: Ebû Rezîn el-Ukaylî demiştir ki:

- Ey Allah'ın Rasûlü, Allah ölüleri nasıl diriltir? diye sordum bana şöyle cevap verdi:

"- Sen önceleri kupkuru olan daha sonra da yeşermiş gördüğün bir vadiye hiç uğramadın mı?"

Evet uğradım, deyince Hz. Peygamber şu cevabı verdi: İşte öldükten sonra dirilmek de böyle olacaktır." Veya: "Allah ölüleri böyle diriltir," buyurdu."


74- “Sonra bunun arkasından kalpleriniz yine katılaştı.” Yani makbulün dirilmesinden yahut da buraya kadar geçen bütün mucize ve alametlerden sonra kalpleriniz katılaştı. Kalplerin “katılaşmak” ile nitelendirilmesi artık onların hiçbir öğüdü kabul edemeyecek ve hiçbir şeyden ibret almayacak hale geldiğini açıklamak içindir.

“Sonra bunun arkasından kalpleriniz yine katılaştı.” Allah korkusuyla titreyen kalpleri yumuşatan ölüyü diriltme hadisesinden sonra kalpleriniz tam bir kasvetle ile katılaştı, karakterleriniz kir ve pas tuttu. Bu büyük deliller sizin kalplerinize tesir etmeyip onlar kaskatı bir hale geldi. “Şimdi onlar taş gibidir. Yahut daha da katı.” Kalpleriniz sertlikte ve katılıkta, yontulmayan ve tesir kabul etmeyen bir taş gibi oldu. Hatta sertlikte taştan daha sert oldular. Çünkü o sert kayalar bile belli bir güç ve kuvvet karşısında duramayıp tesir alır da, sizin kalbiniz asla etkilenmez. 

“Zira taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar. Yarılıp ondan su fışkırır. Öylesi de vardır ki Allah korkusundan yuvarlanır.” 

Halbuki sizin kalpleriniz, zat denizine bağlı arklar vasıtasıyla Nebi ve resullerin dili üzere gelen marifet ırmaklarından bile etkilenmez. Yine öyle taşlar vardır ki çatladığı zaman içinde su çıkar üzerinden uzun bir zamanın geçmesi ile birlikte o taşlar kendiliğinden veya harici bir sebeple çatlar yarılır ve içine su girer girer de sizin kalpleriniz ne kendiliğinden ne de harici bir sebepten etkilenmez ve yine öyle taşları vardır ki Allah korkusuyla yukarıdan aşağıya yuvarlanırlar bazı taşlar daha kuvvetli Yağmur sert Rüzgar ağır sebzeler gibi afak da zuhur eden apaçık ayetleri buhranları görerek yüksek yerlerden yuvarlanarak düşerler de sizin kalpleriniz sizi bazen teşvik etmek bazen de korkutmak için rabbinizden size inen göz kamaştıracak kadar açık ayetlerden etkilenmez bu ayetler onlara en açık en keskin bir şekilde azarlamak paylamak müminleri teşvik etmek ve onları benzer durumlarda sakındırmak içindir zira onlar yani inkarcılar kabiliyetleri olmasına rağmen kendileri için hem dünyada hem de ahirette faydalı olan tesiri kabul etmemişlerdir halbuki kaskatıdır ve kabiliyetsiz olan taş bile tesir kabul etmektedir dolayısıyla onların durumları taştan daha da kötü ve onlar kayadan daha serttir onunla birlikte hakikati gizlemek ve örtmek suretiyle Allah'ı kandırmaya çalışıyorsunuz ve onun sizden gafil olacağını zannediyorsunuz halbuki “Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” halbuki onların zatlarının ve bedenlerinin hallerinden Allah göz açıp kapayacak kadar bile gafil değildir. Cenab-ı Allah israiloğullarına bahşettiği çeşitli nimet ve iyilikleri zikretmek de buna karşılık onların zulümlerini düşmanlıklarını küffarı nimet ve nankörlükleri sıralamaktadır Cenab-ı hak bununla Yahudilerin imanı ve onların hazreti peygambere bağlanmaları ve müminlerle ilişkilerindeki hedefleri konusunda Muhammed'i müminleri bilgilendirmeyi ve onların uyanık olmalarını sağlamayı Murad etmekte sizin onlar hakkındaki Umut ve beklentileriniz boş demektir.

74. Ayetle ilgili bilgilendirme; Taşların Allah'tan korkması ve yuvarlanması ile ilgili olarak bazı müfessirler, taşların Allah'ın emirlerine bağlılığını ve kendileri hakkında yapılmak istenenlerin imtina etmediklerini belirten mecâzi bir ifâde olduğunu söylemişlerdir. Bunların kalpleri ise ilâhî emirlere boyun eğmemekte, emrolunduklarını yapmamaktadır.

Bazı müfessirler de, bunlarla anlatılmak istenen mecaz değil hakikattir, demişlerdir. Allah'ın onda, can ve ayırdetme gücünü yaratması sûretiyle bunlar olur.

Ehl-i Sünnete göre bir cisimde hayatın ve ayırt etme kabiliyetinin yaratılabilmesi için belirli bir bünyeye sahip olmak şart değildir. Nitekim el-Haşr Sûresinde yer alan: "Eğer bu Kurân'ı bir dağın tepesine indirecek olsaydık..." buyruğu ile sahih bir hadise göre Peygamber (s.a.)'in Uhud dağı hakkında: "Bu bizi seven bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır" buyruğu; gelen mütevatir habere görede Peygamber Efendimizin kendisine yaslanarak hutbe okuduğu ağaç kütüğünü bırakıp minbere geçmesi üzerine kütüğün ses çıkarması; yine Sahih-i Müslim'de yer alan Rasûlullah (s.a.)'ın: 

"Ben Mekke'de peygamber olarak gönderilmezden önce bana selâm eden bir taş biliyorum. Bu taşı şu anda dahi tanırım" buyruğu hep bu türdendir.

74. Kalbin katılaşması hakkında birkaç bilgi; İbn Merdüye ve Tirmizi Rasûlullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet ederler:

"Allah'ın zikri olmayan çok söz söylemeyiniz. Çünkü Allah'ın zikri olmayan çok söz söylemek kalp katılığı demektir. Ve Allah'tan en uzak olan kişi ise kalbi katılaşmış kişidir."

el-Bezzår da Enes (r.a.)'den Rasûlullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet eder:

"Dört şey bedbahtliktandır: Gözün yaşının kesilmesi, kalbin katılaşması, tûl-u emel ve dünya tutkusu.”




Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs