Kadiri Yolu

 

Sülûk Yolunda Gevşeklik ve Ruhsatların Tehlikesi

Sülûk Yolunda Gevşeklik ve Ruhsatların Tehlikesi

Seyrü sülûk yoluna giren kimse, tevhid yolunun bir ciddiyet, istikamet ve azimet yolu olduğunu bilmelidir. Bu yol, “kolaycılıkla” ve “ruhsatlarla” yürünecek bir yol değildir. Zira nefsin hoşuna giden her kolaylık, hakikatte bir perdedir; her gevşeklik, bir düşüşün başlangıcıdır.

Sülûk ehlinin en büyük imtihanlarından biri, azimetle ruhsat arasında dengeyi koruyabilmektir. Çünkü sürekli ruhsatla amel eden kimse, zamanla nefsiyle mücadele etme gücünü kaybeder. Başta küçük bir gevşeklik gibi görünen bir hâl, zamanla bütün ibadet ve muamelatında gevşekliğe dönüşür. Küçük bir çakıl, zamanla bir dağ olur; küçük bir gaflet, büyük bir sapmaya zemin hazırlar.

Allah’ın dini bir bütündür. Onu eksiltmek de, ona fazlalık katmak da aynı ölçüde tehlikelidir. Hak yolcusu, helal ve haram sınırlarında tevilsiz, eğip bükmeden, çarpıtmadan ve gevşeklik göstermeden durmalıdır. Bu hassasiyet, sadece zahirî hükümler için değil, kalbî haller için de geçerlidir.

Seyr ü sülûk ehli bilmelidir ki:
Allah Teâlâ’nın Gafûr ve Rahîm oluşunu bilen, aynı zamanda O’nun Şedîdü’l-İkāb (azabı şiddetli) olduğunu da bilmeli ve kalbinde bu iki hâli dengede tutmalıdır. Sadece rahmete güvenen, nefsine ruhsat kapılarını açar. Yalnız korkuya yönelen ise ümitsizliğe düşer. Hak yolcusu, bu iki hâli birleştirir: Havf ile reca arasında yürür.

Bir mürid, daima kendini kolaylıklara alıştırır, azimetlere hiç yönelmezse, seyrü sülûkun başında kaybetmiş olur. Çünkü bu yolun özü, mücâhede (nefsle mücadele) ve **riyazet (kendini terbiye)**dir. Kolaylıkla yürüyen, nefsine meyletmiş olur; nefsine meyleden, Hak’tan uzaklaşır.


Bir Misal Üzerinden Düşünelim

Bir kardeşimiz hayatı boyunca hep ruhsatlarla yaşasa; ticarette faizle arasına net çizgi koymasa, sosyal ilişkilerde harama meylettiren davranışları hafife alsa, “bunda bir şey yok” dese… Bu hâl, küçük gevşekliklerin birike birike nasıl bir bataklığa dönüştüğünü gösterir.

Resûlullah (s.a.v.)’in uyarısı bu konuda çok açıktır:

“Ey Âişe! Küçük günahları hafife almaktan sakın! Çünkü onların da hesabı sorulacaktır.” (Nesâî)

Ve Enes (r.a.) der ki:

“Siz öyle ameller işliyorsunuz ki, gözünüzde kıldan da ince görünür. Oysa biz, Resûlullah zamanında bunları helak edici sayardık.” (Buhârî)

Abdullah ibn Mes’ûd (r.a.)’ın şu uyarısı da seyr ü sülûk ehli için bir derstir:

“Küçük günahları küçümsemeyin! Çünkü onlar birikir de kişiyi helak eder.” (Ahmed, Taberânî)


Mürid İçin Son Uyarı

Seyrü sülûk yolunda olan kimse, ruhsatlara sığınarak yürüyemez. Çünkü ruhsatlar, şeytanın nefse açtığı gizli gediklerdir. Bu gediklerden içeri giren, azimet yolundan sapar.

Mürid, gücü yettiğince azimetlere sarılmalı, ama ifrat ve tefritten de uzak durmalıdır. Çünkü ölçü, Resûlullah (s.a.v.)’in sünnetidir. Bu yol, ne ifratın ne tefritin yoludur; sünnetin istikamet yoludur.

Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor:

“Kim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir.” (Buhârî)

O hâlde, hak yolcusu, her adımında sünnetin nuruyla yürümeli, her gevşeklikte nefsini murakabe etmelidir. Çünkü bu yol, ciddiyet ve teslimiyet ister.
Azimetsiz sülûk, kabuksuz öz gibidir; dışı vardır ama içi boş kalır.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar