Hz. Mûsâ’nın Hayatında Meşakkat ve Sülûkun İncelikleri
Tasavvuf erbabının nazarında peygamber kıssaları, kuru tarih değil; kalbin ahlâkını yoğuran, nefsi terbiye eden ve hak yolcusunun seyr-i sülûkunda rehberlik eden ilahi işaretlerdir. Bu bağlamda Hz. Mûsâ (a.s.), meşakkatlerin peygamberidir; zorlukla arınmanın, çileyle yükselmenin sembollerinden biridir. “Onun hayatı, müridin gönül yolculuğunda karşılaşacağı imtihanların bir aynasıdır.
Doğumun Çilesi: Kulun İlk Teslimiyeti
Mûsâ’nın annesi daha doğumda bir teslimiyet makamına çağrılır. Firavun’un zulmü, ilahi kaderin sahnesini kurar. Bir anne yüreği için en ağır olan, yavrusunu suya bırakmaktır. Fakat Hak Teâlâ şöyle buyurur:
“Bırak… Korkma… Üzülme…”
Bu nida, sülûkun ilk dersidir: Meşakkat karşısında kalbi Allah’ın emrine bırakmak.
Kulun iç dünyasında yaşadığı ilk fırtınalarda şeyhinin, mürşidinin, Hakk’ın sesine tutunması gerektiğini işaret eder. Meşakkat, daha başlangıçta bir eğitimdir.
Sarayda Yetişmek: Sülûkta Nefsin Terbiyesi
Hz. Mûsâ, zulmün merkezinde, Firavun’un sarayında büyür. Bu, tasavvuf dilinde “nefsi nimet içinde terbiye etmek” diye yorumlanır. Zira bazen nefis, yoklukla değil; varlıkla imtihan edilir.
Sarayın ihtişamı bir perdedir; mazlumların ahı ise kalbi uyandıran bir hakikattir.
Hak yolcusu, dünyalık içinde yaşasa da kalbini ona bağlamamak gerektiğini Hz. Mûsâ’nın çocukluk yıllarında görür.
Hata, Korku ve Firar: Müridin Yalnızlık Makamı
Bir anlık öfke ve kasıtsız bir öldürme hadisesi, Mûsâ’yı şehirden kaçmaya mecbur eder. Kur’ân onun halini şöyle tasvir eder:
“Korku içinde, etrafı gözetleyerek çıktı.”
Bu sahne, tasavvufta “halvet” makamının başlangıcına benzer. Hak yolcusu bazen kalabalıklardan çekilir, nefsinin korkularıyla yüzleşir ve yalnızlığın ateşinde pişer.
Bu aşamada kul öğrenir ki: Nefsini bilen, Rabbini bulmaya yaklaşır.
Medyen Yılları: Hizmetin ve Sabır Çilesinin Mektebi
Medyen’de geçirdiği yıllar, Mûsâ’nın çilehanesidir. Çobanlık, hak yolcusunun en derin terbiyelerinden biridir. Çünkü çoban, sürüyü güderken aslında kendi nefsini güder; hayvanların huysuzluğu, kulun sabrını test eder; yalnızlık, gönlü Hakk’a bağlar.
Tasavvuf büyükleri der ki: “Mûsâ’yı peygamberliğe hazırlayan, Tur Dağı değil; Medyen çilehanesiydi.”
Bu dönem, müridin gönlünde şu sırrı işler: Hizmet, kalbi parlatır; sabır, kulun içini boşaltır; meşakkat, ruhu genişletir.
Tur-i Sina: Kelâmın Ateşte Tecelli Edişi
Mûsâ, Tur gecesinde nübüvvet nuruyla buluştuğunda, meşakkatlerin hikmeti açığa çıkar. Ağaçtan gelen ilahi nida, aslında kalbin batınından gelen bir tecellidir. Bu an tasavvufta “cem makamı” diye yorumlanır.
“Seni Kendim için seçtim.”
Bu cümle, hak yolcusuna şunu fısıldar: Zorluklar seni benden uzaklaştırmadı; bilakis seni bana yaklaştırdı. Çile, yakınlığın kapısını açan anahtardır.
Firavun’a Tebliğ: Hak Yolcusunun En Büyük Cesareti
Allah, Mûsâ’ya şöyle buyurur:
“Git! Firavun’a… Yumuşak söz söyleyin.”
Bu emir, sülûkun en yüksek makamlarını işaret eder. Hak yolcusu, nefsiyle mücadeleyi geçtikten sonra, zulmün kalbine bile hikmetle yaklaşabilecek bir sükûnet kazanır. Firavun, tasavvufî tefsirde nefs-i emmârenin bir simgesidir. Mûsâ’nın ona karşı duruşu ise nefsi ilahi emirle terbiye etmenin sembolüdür.
Kızıldeniz: Tevekkülün Bütün Perdeleri Yırttığı An
İsrailoğulları ümitsizliğe kapıldığında Mûsâ’nın cevabı, sülûkun en derin hakikatlerini anlatır:
“Rabbim benimledir; O bana bir yol gösterecektir.”
Bu söz, tasavvufun ana direğidir: Kulun meşakkat karşısında teslimiyeti, Hakk’ın tecellisini çeker. Yol tıkanmış görünse de deniz yarılır; kalp kararmış görünse de sır açılır.
Kavmiyle İmtihan: Rehberin Çilesi
Firavunla değil, asıl kendi kavmiyle imtihan edilmiştir. Altın buzağıya tapmaları, şikâyetleri, sabırsızlıkları… Bu hâller, mürşidin en zor makamıdır: Nefsi terbiye edilmiş, fakat henüz gönlü olgunlaşmamış bir toplumu taşımak.
Tasavvuf büyükleri der ki: “Kavminin sabırsızlığı Mûsâ’nın sabrını kemale erdirdi.”
Meşakkat Sülûkun Ateşinde Pişmek İçindir
Hz. Mûsâ’nın hayatında meşakkat bitmez; çünkü sülûk bitmez. Her zorluk bir kapı, her kapı bir makam, her makam yeni bir yakınlık demektir. Hak yolcusunun kulağına şu sır fısıldanır:
- Meşakkat, Allah’ın kulunu eğitmesidir.
- Çile, kalbin pasını siler.
- Zorluk, kulun benliğini eritip Allah’a yaklaştırır.
- Korku, yalnızlık ve hizmet; sülûkun basamaklarıdır.
Ve nihayet: Mûsâ’nın yolu, çilede parlayan bir teslimiyet yoludur.
Her meşakkat, “Seni Kendim için seçtim” hitabına doğru yürüyüşün bir adımıdır.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...