Abdullah b. Ömer -radıyallahu anhuma-'dan rivayet edildiğine göre, Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Müslümanların arasına karışarak onların eziyetlerine katlanan kimse halk arasına karışmayıp eziyete katlanmayan kimseden daha hayırlıdır.” [İbn Mâce, Tirmizî, Ahmed]
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Pek yakında müslümanın en hayırlı malı, dinini fitnelerden korumak için yanına alıp dağ başlarına ve otlak yerlere gideceği koyun olacaktır.” (Buhârî, Îmân 12, Bed’ü’l-halk 15, Menâkıb 25, Rikak 34, Fiten 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Fiten 4, Nesâî, Îmân 30, İbni Mâce, Fiten 13)
Bu iki hadis-i şerif, ilk bakışta birbirine zıt gibi görünse de, tasavvufi düşüncede ve Seyr-i Sülûk (manevi yolculuk) disiplininde birbirini tamamlayan iki ayrı makamı ve iki farklı zaman dilimini ifade eder. Tasavvuf büyükleri bu meseleyi "Halvet" (yalnızlık) ve "Celvet" (toplum içinde Hakk ile beraberlik) dengesiyle açıklamışlardır.
Bu hadisleri manevi yolculuğun merhaleleri ışığında şöyle değerlendirebiliriz:
1. Hadis: "Halk İçinde Hak ile Olmak" (Celvet)
"İnsanların arasına karışıp eziyetlerine katlanan mümin..."
Bu hadis, manevi olgunluğun zirvesini temsil eden "Halvet der Encümen" (toplum içinde yalnızlık) düsturuna işaret eder.
A- Nefis Terbiyesi Olarak İnsanlar: Seyr-i sülûkta nefsi terbiye etmenin en kestirme yollarından biri, insanların kahrına ve eziyetine sabretmektir. Dağ başında tek başına ibadet eden birinin sabrı ölçülemez; ancak bir sâlik, haksızlığa uğradığında, bir cahilin kabalığına maruz kaldığında nefsini dizginleyen biriyse gerçek mesafeyi o zaman kat eder.
B- Hizmet ve İrşad: Kâmil mürşidler ve olgun müminler, toplumun ıslahı için insanların arasına karışmak zorundadır. Bu bir fedakârlıktır. Halkın cefasını çekmek, onları Allah'a davet etmenin bedelidir.
C- Ayna Vazifesi: İnsanlar birbirine aynadır. Toplum içine girmeyen kişi, kendi içindeki gizli kibri, öfkeyi ve hasedi fark edemez. Birisi canımızı sıktığında verdiğimiz tepki, manevi karnemizdir.
2. Hadis: "Manevi Karantina: Uzlet"
"Dini için dağ başlarına ve otlak yerlere kaçan müslüman..."
Bu hadis ise sâlikin "Korumacı" veya "Hazırlık" evresine işaret eder.
A- Manevi Güvenlik: Eğer toplumun bozulması (fitne), bir müminin imanını muhafaza edemeyeceği, sürekli günaha sürükleneceği bir raddeye gelmişse; orada durmak kahramanlık değil, intihardır. Bu durumda "uzlet" (insanlardan uzaklaşmak), manevi bir karantina vazifesi görür.
B- Yolun Başındaki Sâlik: Seyr-i sülûkun başında olan bir mürid, kalbini henüz toparlayamadığı için halkın arasına çok karışırsa enerjisi ve huzuru dağılır. Bu yüzden büyükler, yolun başında "az yemek, az uyumak, az konuşmak ve az insanla görüşmek" (kıllet-i taam, kıllet-i menam, kıllet-i kelam, kıllet-i enâm) kuralını koymuşlardır.
C- Kalbi İmar: Bazen kişi, halkın eziyetinden ziyade, halkın sevgisinden ve iltifatından kaçmak için dağ başını seçer. Çünkü insanların övgüsü, nefsi eziyetinden daha çok zehirler.
Seyr-i Sülûk Açısından Çıkarımlar ve Dengeler
Bu iki hadisi birleştirdiğimizde ortaya çıkan manevi strateji şöyledir:
1. Mevsimine Göre Hareket Etmek: Kalp, fitne rüzgarlarıyla savrulacak kadar zayıfsa, ikinci hadise göre "korunmaya" çekilmelidir. Kalp, Allah ile itminana erip toplumdaki günahlardan etkilenmeyecek bir sağlamlığa (sıhhatli kalp) kavuştuğunda ise birinci hadise göre "hizmete ve sabra" dönmelidir.
2. Mevlânâ’nın Pergel Metaforu: Mevlânâ Hazretleri'nin pergel örneği bu dengeyi muazzam açıklar: Pergelin iğneli ayağı sabit bir şekilde Şeriat'ta ve Allah'ın huzurunda (Halvet), diğer ayağı ise yetmiş iki milleti dolaşmaktadır (Celvet). İç dünyanda daima dağ başındaki o yalnız kulübede olmalı, dış dünyanda ise insanların kahrını çeken sabırlı bir kul olmalısın.
3. İnziva Yolculuğun Başlangıcı, Cemiyet Sonudur: Maneviyatta yolun başında olanlara "uzlet" (hadis-i sâni), kemâle erenlere ise "karışmak" (hadis-i evvel) tavsiye edilir. İmam Gazâlî gibi büyükler, önce yıllarca uzlete çekilmiş (dağlara, kulelere), sonra topluma dönüp devasa eserler vermiştir.
Şartlar ne kadar zor olursa olsun, imanı kurtarmak önceliktir. Eğer toplum sizi Allah'tan koparıyorsa dağlar sizin için daha hayırlıdır. Ancak kalbiniz Allah ile beraberken halkın arasında durabiliyorsanız, o insanların hatasını hoş görmek ve kahrını çekmek size en yüksek dereceleri kazandıracaktır.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...