Seyr-i Sülûkte Dijital Gaflet: Cep Telefonu, Sosyal Medya ve Oyunlar
Seyr-i Sülûk (manevi yolculuk), ruhun temizlenmesi, kalbin masivâdan (Allah dışındaki her şeyden) arındırılması ve gafletin ortadan kaldırılması amacını taşır. Bu bağlamda, cep telefonları, sosyal medya ve oyunlar gibi modern iletişim ve eğlence araçları, sülûk yolcusu için en büyük imtihan ve manevi engel olarak kabul edilir. Kalbin yöneldiği yere insan gider.
Kur’an’da Rabbimiz buyurur:
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
( Ra’d 13/28 )
Kalbin huzuru zikirdedir. Fakat cep telefonu, sosyal medya ve oyunlar kalbi sürekli dışa çeker.
İmam Gazali (k.s.)’nin çok güzel bir sözü vardır:
“Kalp bir aynadır. Dünya ona her vurduğunda üzeri tozlanır. Zikir ise aynayı parlatır.”
Bugün telefon ekranları kalbimize adeta toz üfleyen bir cihaz gibi oldu — kalbi sürekli dünyaya baktırıyor.
Sülûkün en büyük düşmanı gaflettir (dalgınlık, Allah'tan habersiz olma). Cep telefonları ve dijital eğlenceler, kalbi sürekli dış dünyaya yönelterek, manevi odaklanmayı imkânsız hale getirir.
Daimi Zikrin Engellenmesi: Müridin hedefi, zikri dilinden kalbine indirmek ve Zikr-i Dâim'e (sürekli zikre) ulaşmaktır. Telefonlar ise dikkati saniyeler içinde dağıtarak, kalbin Allah'a yönelme anlarını kesintiye uğratır.
Huşûnun Kaybı: Namaz, tefekkür ve vird saatleri dışında dahi sürekli meşguliyet yaratarak, kalbin huşû ve sükûnetini bozar.
Riyazetin İptali: Tasavvufta nefsi terbiye etmek için uzlet (yalnızlık) ve riyazet (nefse zor gelen meşguliyetleri azaltma) esastır. Telefonlar ise uzleti fiilen bitirir ve kişiyi sürekli dışarıya bağımlı kılar.
Vaktin Katli: “Ömrün Çalınması”
Tasavvuf ehli için vakit (zaman), geri gelmeyecek ve hesap günü sorulacak en değerli sermayedir. Vaktin her ânı, manevi bir kazanca çevrilmelidir.
İbn Atâullah İskenderî (r.h.) bu konuda şöyle buyurur: “Vaktin boşa geçmesi, kalbin Hak’tan perdelenmesidir. Vaktini israf eden, Allah ile olan randevusunu kaçırır.” (el-Hikem) Dijital oyunlar ve sosyal medyada geçirilen dakikalar, sülûk yolcusunun en kıymetli sermayesini, yani tefekkür, murâkabe ve hizmet vaktini tüketir.
Hz. Peygamber (s.a.v) buyurur: “İnsanların çoğu iki nimetin kıymetini bilmez: Sağlık ve boş vakit.” (Buhârî)
Modern insanın en çok kaybettiği şey: işte bu boş zamandır. Bir saatlik telefon gezintisi ömrümüzden bir saat çalan görünmez bir hırsızdır.
Abdülkadir Geylani (k.s.) der ki: “Allah, ömrü zikir için verdi; sen onu oyun ve oyalanma için tüketme.”
Telefonla meşgul olan kişinin hali:
— kalbi zikre açmaz,
— dikkati dağılır,
— murakabesi zayıflar.
Oyun Tutkusu: Nefsin En Gizli Zehri
Kur’an’da oyun ve oyalanma için kullanılan bir ifade vardır:
“Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan ibarettir.”
( En’am 6/32 )
Eskiden “oyalanma” sokakta taşla, top ile idi.
Bugün oyalama — ekran ile oldu.
Oyunlar, özellikle bağımlılık yapan çevrimiçi oyunlar nefsi şiddetle besler.
Mevlana (k.s.) der ki:
“Nefsini beslersen seni esir eder. Nefsine karşı koyarsan hizmetçin olur.”
Oyun nefsi besler, zikir nefsi dizginler.
Telefon, Müridin Cepli Fitnesi Olabilir
İmam Rabbani (k.s.) der ki:
“Seyr ü sülûkta kalbe giren en küçük bir meşgale bile, kalbin yolunu değiştirebilir.”
Eskiden dikkat dağıtıcı bir şey bulmak için dışarı çıkmak gerekiyordu.
Bugün ise dikkat dağıtıcı — cebimizde.
Salik oturur ders yapacağı zaman:
— mesaj sesi gelir,
— bildirim gelir,
— merak duygusu ateşlenir,
— kalp zikri bırakır,
— parmak ekrana koşar.
Bu hal, kalbin kıblesini değiştirir.
Tasavvuf büyüklerine göre: “Dış bağlantıyı kıs, iç bağlantıyı aç”
Yahya b. Muaz (k.s.) şöyle der:
“Kalbin Allah ile bağı güçlü olursa, dünyanın bağları kopar.”
Bugün bu bağların en güçlü olanı:
— ekran
— internet
— sanal sosyal çevre
— dikkat bağımlılığı
Salik, teknolojiyi hayatından atmasa bile, kontrol eder. Teknoloji ona hükmedemez — o teknolojiye hükmeder.
Pratik Tasavvufi Tavsiyeler
a) Derse girmeden önce telefonu kapatmak
b) Zikir ve tefekkür saatlerinde telefonu uzakta tutmak
c) Gereksiz oyunları ve uygulamaları silmek
d) Sosyal medyayı “gerektiğinde kullanılan araç” yapmak
e) Dijital perhiz uygulamak — ekran orucu
Bişr-i Hafi (k.s.) der ki:
“Kalbe giren her şey izinli olmalıdır. İzin vermezsen girmez.”
Bugün kalbe ekranla giriliyor. İzin vermemek — bilinçten geçer.
Esas Mesele: Kalbin Kime Ait Olduğu
Bir salike şu soruyu sorsak:
“Kalbinin merkezinde ne var?”
Eğer cevap:
— oyun,
— sosyal medya,
— takipçiler,
— mesajlar…
ise seyr-i sülûk ilerlemez.
Ama eğer cevap:
— Allah zikri,
— ilahi huzur,
— murakabe,
— edep
ise, işte o zaman kalp doğru yoldadır.
İbrahim b. Edhem (k.s.) şöyle der:
“Kalbi Allah ile dolu olanın eline dünya verilse bile kalbi kirlenmez.”
Burada mesele telefon değildir — kalbin ona teslim olmasıdır.
Tasavvufun büyükleri, ruh sağlığını korumak adına modern dünyanın fitnelerinden uzak durulmasını öğütlemiştir. Teknoloji ne haramdır ne şeytani… o sadece bir araçtır. Zaruret Prensibi: Cep telefonunun kullanımı, sadece zaruret (acil iletişim, eğitim, helal kazanç için zorunlu işler) miktarıyla sınırlandırılmalıdır. Dijital Perhiz (Riyazet): Mürşidler, özellikle sülûkün başlangıç aşamalarında, manevi odaklanmayı sağlamak için belli sürelerle sosyal medyadan ve gereksiz internet kullanımından tamamen uzak durulmasını (dijital riyazet) tavsiye edebilirler. Sırrı Korumak: Manevi hallerin ve virdlerin gizli tutulması (hafî) esastır. Sosyal medya, bu sırrın faş olmasına ve amelin bereketinin kaybolmasına yol açar.
Seyr-i sülûkta mürid, kalbini korumak zorundadır. Seyr-i Sülûk, nefsin ve kalbin terbiye edilmesi üzerine kuruludur bu unutulmamalıdır. Cep telefonu, sosyal medya ve oyunlar, kalbi dağıtan, vaktin israfına yol açan ve nefis hastalıklarını besleyen araçlar olduğundan, manevi yolda ilerlemek isteyenlerin bu dijital meşguliyetlerden azami ölçüde sakınması gerekir.
Kalbin sahibi Allah’tır — Telefon ekran değil. Telefon parmakta durmalıdır, kalbe girmemelidir. OYUN nefsin gıdası, ZİKİR ruhun gıdasıdır.

Dış bağlantıyı kıs iç bağlantıyı aç
YanıtlaSilNe güzel söylemiş büyükler
Yeni çıkan telefon sürümlerini almak için insanoğlu kuyruğa giriyo nasıl bir tuzağın içine düştük 😭
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...