Kadiri Yolu

Kim bu Çocuklar

 

Kim bu Çocuklar? 


Yıllardır bu ülkeye dışarıdan uygulanan baskı ve bölme girişimleri, içeride birileri tarafından hep sahiplenildi. Bu güzelim vatanın ne kadar sıkıntılı hallerden geçtiğini görmek için çok uzun uzadıya bir araştırma yapmaya gerek kalmadan bu baskıyı ve yıkımı planlarını görmemiz mümkündür.. 


12 Eylül Saat: 04.00, Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül Darbesini anlatan kitabında 12 Eylül Darbesi sırasında dönemin CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze askerî müdahaleyi haber alırken, haberi ulaştıran diplomatın "[y]our boys have done it" (seninkiler yaptı/bizim çocuklar işi bitirdi) şeklindeki konuşması daha yakın bir tarihi gerçektir.

Bu ülkede bu çocuklardan fazla var, ülkenin yararına ne varsa karşı çıkan ülkenin gelişmesini istemeyen, sıkıştıklarında askerdeki çocukları göreve çağıran kendi putları olan demokrasiye balans ayarı veren bu çocuklar yaptıkları darbe ile ülkenin kaynaklarını söğüşleyerek ülkenin gelişimine de darbe vurmuşlardır.  


Devleti yönetenler dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim devleti yönetenleri alkışlayacak halimiz yok bu çocuklara tabi olan % 25’lik topluluk var. Bunların verdiği sorumlulukla biz hareket ediyoruz diyen bir partinin grup başkanvekili Altay sizce bu ülkeyi ne kadar sevmektedir. 


Darlık olur, onlar bayram ederler. Bolluk olur onlar fiyatlar artsın diye soğanı, patatesi, sebzeyi insanlar yemesin ve fiyatlar düşmesin diye çuval çuval çöplüklere yol kenarlarına dökenlerde bu çocuklardan. Şikayet edip kulp takar eleştiri üstüne eleştiri yaparlar. Ayasofya müze statüsü kaldırılıp camiye dönüştürülünce bu çocuklardan biri olan Özdemir, "Erdoğan'ın panislamist mevcudiyetini koruma güdüsü, Türkiye ve dünya barışı için giderek daha da tehlikeli bir hal alıyor. Ayasofya'nın dönüştürülmesini, Mescid-i Aksa'nın kurtarılışı ile bağdaştırıyor. (Erdoğan) Türkiye'nin geleceğini Orta Çağ'da görüyor" ifadelerini kullandı. Yine Birgün gazetesinde bu çocuklardan biri İ. Varlı Ayasofya'nın açılmasının sevincini yaşayan sarıklı cübbeli insanların videosunu paylaşıp "Bu yobazlar sanıyorlar ki memleketi onlara bırakacağız..." ifadelerini kullanmış Bazıları bizim mahalleden gibi gözükmekte bu çocuklardan "Ayasofya ibadet için mi açılıyor siyaset için mi sorusu ile akla zarar bir duruş sergiliyor. Bunlar sadece bir kaçı.


Ormanlar yanar kulp hazırlanır sosyal medya üzerinden acımasızca saldırırlar. 15 Temmuz'da halkımız ülkesi için ayaklanır, bunlar televizyon karşısında tiyatro yakıştırması ile işi farklı bir mecraya taşırlar. Ülkesini her platformda şikayet eden Avrupa parlamentosunda, İsrail televizyonlarında ve her ülkede vatanını şikayette pervasızca sınır tanımadan yıkıcı bir duruş sergilemek onlar için vazgeçilmezdir. Adalar sorunu ortada iken emekli elçi yalım Eralp Atina'nın safında yer alarak adalar Yunanistan'ındır dedi. Bu çocuklar Akdeniz'de bu ülkenin mavi vatanında gaz aranmasına bile karşı çıktılar.


Peki kim bu çocuklar


İslam ülkesinde Lgp. destekçiliği yapanlar, ülkemizin topraklarına ve insanlarına saldıran teröristlerle birlikte olanlarla aynı safta bulunmayı demokratik bir yaklaşım olarak gören bu çocuklar kim… Amerika'da bir tane var bu çocuklardan her yerde Türkiye'yi şikayet ediyor ve bundan da mutluluk duyuyor. Evet bu vatanda bu çocuklardan çok var hayret etmeyin… 


Gelin bu çocukların kimler olduğunu Ömer Seyfettin’in yazmış olduğu bir kitaptan bir alıntı ile sizlere aktaralım…. Ömer Seyfettin'in 'Piç' adlı kitabında geçmekte olan bu satırlar bu çocukların kimler olduğu hakkında bize çok güzel bir anekdot olacaktır. Ömer Seyfettin, aynı zamanda asker olan bir yazardır. İstiklal Savaşı'nda bir çok cephede savaşmıştır.. Filistin Cephesinde geçmekte olan bir hatırası için bakın neler söylüyor..


"Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş, mütareke imzalanmıştı. Filistin'den çekiliyorduk. Bir kaç arkadaş subayla, karşı tarafın da subaylarıyla, çekilme işlerini görüşmek için gittik. Karşı tarafta, Fransız üniformalı biri sık sık bana bakıyor, gözünü benden ayırmıyordu. Ben buna bir anlam veremiyordum. 


Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve; 'Nasılsın Ömer Seyfettin?' Dedi. 'Beni nerden tanıyorsun? Ben bir yüzbaşıyım. Öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim.' Dedim.


'Ömer, biz seninle İstanbul'da Askeri Lise'de beraber okuduk, ben falancayım deyince, hayretler içerisinde baktım, hatırladım.. Hep dini eleştiren, Osmanlı'yı kötüleyen, vatan, bayrak sevgisi olmayan bir öğrenci idi ama, yine de Fransız subay olması normal değildi.. ‘Peki nasıl böyle oldun?' Dedim. 


'Ne zaman bir savaş olsa, Türkler galip gelse içimde üzüntü oluyordu.. Tükler kaybetse, zarar görse içimde bir sevinç oluyordu. Çoğu zaman kendimi ayıplıyor, neden böyleyim? diyordum..


Bir gün anneme ısrarla sebebini sordum. 'Dayanamayacağım, anlatacağım.' Dedi.

'İstanbul Hastanesinde Fransız bir doktor vardı. Hastaneye gidip gelirken birlikte oldum ve sen o Fransız doktorun oğlusun. Babanın bundan haberi olmadı, şimdi de sen öğrendin.' Dedi.. 


Zaten babam zannettiğim adam çoktan ölmüştü. O hastaneye gittim, şu tarihte burada çalışmış, şimdi Fransa'ya dönmüş olan, şu isimde doktorun adresi var mı? Dedim, adresi verdiler, Fransa'ya gittim, babamı buldum, olanları, annemin sözlerini anlattım..


'Anneni gerçekten sevmiştim.' Dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı, Fransız okullarında eğitimimi  tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım.' Dedi.


Şimdi.. Ben, Türk milletini, bayrağını ve vatanını, eleştirilenleri gördükçe, acaba onlar da, "Piç" mi? diyorum... Ömer Seyfettin 1884-1920


Kalın sağlıcakla...

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar