Kadiri Yolu

 

Ashabı Kiram Bey’atsız Yaşamazlardı

Ashabı Kiram Bey’atsız Yaşamazlardı


Bismillahirrahmanirrahim

Allah’ım muhabbetini nasip eyle Yarabbi...

Teslimiyet ve bağlılık çok önemli iki özelliktir. Ashab-ı kiramın yaşantısında bu iki özellik çok farklı bir şekilde inkişaf etti. Onlar Allah’ın Resulüne  Bey’at edip hayatlarını Allah’ın kitabı ve Resulullah’ın sünnetine göre Teslimiyet ve bağlılık üzerinde sabitlediler.

Onların içlerinde biri vardı ki onun ismi Cündü İbn Demre (Ra) idi. Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret edince kendisi de hicrete talip oldu. Fakat hem çok yaşlı, hem de hastaydı. Çocuklarına hicret edeceğini bir gece daha Mekke’de kalmayacağını söyledi. Çocukları ısrar ettiler sen hastasın yola dayanamazsın diye ama nafile idi:

“Beni yükletiniz. Çünkü ben ne müsteza’afinden nede yol bilmeyenlerdenim vallahi bu gece Mekke’de yatmam.”  Oğulları onu sedyeye yerleştirdikten sonra Mekke’den Medine’ye doğru yola çıktılar. Medine’ye yaklaştığında iyice ağırlaştı. İhtiyar sahabe anladı ki ölüm ile burun buruna geldiğini ve sağ elini sol elinin üzerine koydu ve:

“Allah’ım şu senin şu da Resul’ünün, Resülün sana ne ile bey’at ettiyse ben de öyle Bey’at ediyorum…” dedi ve ruhunu teslim etti.

Medine’ye Resullaha kavuşamadan vefat eden sahabenin ölüm haberi Medine’ye ulaşınca Cündü İbn Demre (ra)’ın hicret sevabından mahrum kaldığı sahabeler arasında konuşulmaya başladı. Fakat Hz. Allah o ihtiyar kulunun durumunu şöyle açıklıyordu:

“Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek birçok uygun yer ve imkân bulacaktır. Kim Allah ve resulü uğrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir.” Nisa :100 

Hicreti tamamlayamadan yolda vefat eden sahabe  bey’atı böylece hakkın katında kabul ediliyordu.

Resûlullah (ﷺ)’sız ve ona bey’atsız bir hayatın onlar için anlamı yoktu. Çünkü onlar inanmışlar ve bey’atsız yaşamanın imanlarını tehlikeye düşüreceğini biliyorlardı. Onların tamamı Müslümanlık üzerine Bey’at etmişlerdi.

Ashabı Kiram bey’at ettiler bazıları şöyledir: Allah’a şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, kimseye iftira atmamak, emirlere isyan etmemek, beş vakit namazı vaktinde kılmak, farz olan zekatı vermek, Ramazan ayında oruç tutmak, Allah için cihad etmek, zenginse hacca gitmek, Müslümanlara nasihat etmek, kocalarının mallarını habersiz başkalarına yedirmemek, cahiliye süsleri ile sokağa çıkmamak, toplanıp ölen bir kimse için ağıt yakmak, gizli çocuk öldürmemek vb gibi.

Kainatın yaratıcısına karşı duracakları yeri ve Allah’a şirk koşmamak için ne yapılması gerektiğini öğreniyorlardı. Onlar Allah’tan başka hiç kimseye yönelmiyor, sadece ondan istiyor ve ona ibadet ediyorlardı. Hayatları çok netti şerre ve küfre karşı net tavır ortaya koyuyorlar iman gömleğini sırtlarından hiçbir zaman çıkarmıyorlardı. 

Gerçi bu devirde her iki tarafı idare eden Müslüman müsveddeleri çoğaldı. Akşamları içki masasında, kumar masasında ve At yarışında gündüzleri ise takke başında caminin ön safında kurt misali Müslümanların arasında Müslümanları boğuyorlar.

Müslümanların hayatlarını hizaya sokacak şer’i bir yapı ne yazık ki şu yok. İslam’ın güzel ahlakını üzerinde taşıyan insanlar daima olacaktır. Onlar ağırbaşlı, vakarlı hareket etmek için Ashabı örnek alırlar. Bu devirde onları bulmakta zorlanılmaktadır.

Ashabı Kiram bey’at üzere hareket ettiğinden takvadan ayrılmayan, hata yaptıklarında hemen tevbe istiğfarla hatayı düzeltmenin gayreti içerisinde olan, işlediği yanlışlık sebebi ile hemen ardından iyilik yapmayı da kendisinde görebilen bir hassasiyet taşımaktaydı. Çünkü onlar Bey’at etmişlerdi. Dinin hiçbir emrine gevşeklik göstermezlerdi. Allah’a itaatsizlik akıllarından geçmezdi. Çünkü onlar Resul’ün eliyle Allah’a biat etmişlerdir.

Müslümanlık, Allah ve Resulünü tasdikten ibaret olmakla birlikte bundan sonraki yaşamında başıboş bırakılmadığını, kendi isteğine göre bir yaşam süremeyeceğini bilen bir yapıya gelir. İslam cemaat olma dinidir. Elbette Bu cemaatin birde Başı olacaktır. Bu başın vereceği mücadelede sizin de onunla birlikte yürüyeceğiniz yolda Allah ve Resulü doğrultusunda alacağı kararlar da onunla birlikte hareket etmeniz gerekmektedir.

Hayatlarımız İslam’ın emirleri doğrultusunda değer bulur. Teslimiyetsiz sözde bir İslam anlayışı sözüm ona kalbi temiz olanlar, dilleri ile müslüman olanlar, Hayat tarzını İslam’ın kurallarına teslimiyet ve bağlılık noktasında değerlendirmeyenler kullara kul oldukları için Allah’a kulluktan uzaklaşmış iman gömleğini yırtıp atmışlardır. Hayatımıza İslam'la ve hükümleri ile değer katmak istiyorsak kafamıza göre değil, Resûlullah (ﷺ) sünneti ve Allah’ın emrine göre hayatımızı tanzim etmeli ve bunun mücadelesini de ortaya koymalıyız. Teslimiyet ve bağlılığımız da samimi olmamız gerekmektedir

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs