Kadiri Yolu

 

Resulullahın Dilinden Dua

Resulullahın Dilinden Dua 

İmam Ahmed in “Müsned”inde ve Tirmizi’ de, Abdullah ibn Abbâs’ in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v) şu kelimelerle dua ederdi:

“Allah’ım! Bana yardım et, aleyhime yardım etme. Bana zafer ver, aleyhime zafer verme. Lehime tertip kur, aleyhime tertip kurma. Bana hidayet et ve hidayeti bana kolaylaştır. Üzerime saldırana karşı bana yardım et. Rabbim! Beni sana ‘çokça şükreden’, seni çokça  zikreden, senden korkan, sana pek çok itaat eden, senin için eğilen ve sana dönerek yakarışta bulunan kişi kıl. Rabbim! Tevbemi kabul eyle. Günahlarımı yıka. Duamı kabul et. Kalbime hidayet et. Dilimi doğru kıl. Göğsümden hasedi çıkar.” (Ebu Davud, Salat (1510); Tirmizi, Da’vat 102; İbn Mace, Dua 2; Müsned, 1/227. Tirmizi hasen ve sahih olduğunu belirtmiştir.)

Din iki temel üzere kurulmuştur: Zikir ve şükür.

Zikirle kastedilen, mücerret zikri lisan değildir. Aksine zikir, hem kalbî ve hem de lisanî olmalıdır. Allah’ı zikir, hem Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını zikretmeyi ve hem emrini ve yasağını zikretmeyi içermektedir. Allah’ı zikir, kelamıyla olur. İşte bu; O’nu tanımayı, O’na, kemâl sıfatları ile celal nitelemelere iman etmeyi ve medhin her türlüsüyle O’nu övmeyi gerektirir. Bu da ancak O’nu birlemekle tamamlanmış olur. Allah’ı zikretmek, hakiki olup tamamen bunu gerektirmektedir.

Yine O’nun nimetlerini ve yarattıklarına olan ihsanını da zikretmek gerekmektedir. Şükre gelince, o, Allah’a itaat etmeyi gerektirir. Açık ve gizli her türlü sevgiyle O’na yaklaşılır. İşte bu iki durum, dini tamamlar. Allah’ı zikretmek, O’nu tanımayı gerektirir. Allah’a şükretmek ise, O’na itaat etmeyi içerir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs