Kadiri Yolu

 

Elfaz-ı Küfür

Elfaz-ı Küfür


Müslüman bir kimsenin dinden çıkmasına sebep olan sözlerdir.


“Sözler, kelimeler” anlamındaki “elfaz” ve “din adına tebliğ ettiği konularda Peygamber'i tasdik etmeyip inkar etmek” anlamındaki “küfür” kelimelerinden oluşmuş bir tamlama olan elfaz-ı küfür, bir Müslümanın zorlama ve baskı altında bulunmaksızın kendi irade ve isteğiyle Hz. Peygamber(Sav)’in Allah'tan getirdiği kesin olarak bilinen vahiyleri ve bu vahiylerden zorunlu olarak çıkan apaçık hükümleri (zarurat-ı diniyye) reddettiğini, kabul etmediğini, yalanladığını, küçük gördüğünü veya bunlarla alay ettiğini gösteren söz ve ifadeler demektir. Bu gibi sözleri söylemek o kişinin imandan çıkıp küfre düşmesine sebep olduğu için bu tür sözlere “elfaz-ı küfür” (küfre düşüren sözler) adı verilmiştir. 


Kur'an-ı Kerim'de bu anlam: “And olsun ki, müslüman olduktan sonra inkar edip küfür sözünü söylemişler iken, söylemedik diye Allah'a yemin ettiler, başaramayacakları bir şeye giriştiler; Allah ve Peygamberi bol nimetinden onları zenginleştirdi ve öç almaya kalktılar. Eğer tevbe ederlerse iyiliklerine olur; şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünya ve ahirette can yakıcı azaba uğratır. Yeryüzünde bir dost ve yardımcıları yoktur.(Tevbe-74) ayeti kerimede كَلِمَةَ الْكُفْرِ kelime küfür ifadesi geçmektedir. 


Zarurat-ı diniyyeyi ancak Allah'tan geldiği kesin olan vahiylerle bu vahiylerden zorunlu olarak çıkan ve manası açık olan hükümler oluşturur; dolayısıyla İslam alimlerinin nassları (Kur'an-ı Kerim ayetleri ve hadisleri) yorumlayarak ortaya koydukları hükümler zarurat-ı diniyye kapsamında değildir. Bu sebeple bir müslüman İslam alimlerinin kendi yorumları sonucunda ortaya koydukları hükümleri reddettiğini, yalanladığını vb. gösteren sözler, kişinin kafir olmasına yol açmaz ve dolayısıyla elfaz-ı küfür kapsamında sayılmaz. 


Kur'an-ı Kerim'de inanarak söyleyenin küfre düşmesine sebep olan sözlere örnekler verilmiştir: 

Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler and olsun ki kafir olmuşlardır. De ki: "Allah Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse kim O'na karşı koyabilir?" Göklerin, yerin ve arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır. Allah herşeye Kadir'dir.(Maide-17)

And olsun ki, "Allah üçten biridir" diyenler kafir olmuştur; oysa tanrı ancak bir tek Tanrı'dır. Dediklerinden vazgeçmezlerse, and olsun onlardan inkar edenler elem verici bir azaba uğrayacaktır.(Maide-73) 

Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu, yalancı bir sihirbazdır.(Sad-4) 

Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.(Casiye-24) 


Böylelikle Kur'an-ı Kerim Allah'tan başka bir varlığı ilah sayan, ona ortak koşan, Hz. peygamberi yalanlayan, kıyametin kopmasını yeniden dirilmeyi ve ahiret hayatını inkar etmeyi ifade eden sözlerin kişiyi mümin olmaktan çıkardığını bildirmiştir.


Bunların yanı sıra bizzat Allahu Teala hakkında veya onun isimleri, sıfatları, fiilleri, emirleri ve yasaklarından biri hakkında alaycı bir dille veya küçümseyen bir tavırla konuşmak bunların varlığını reddetmek ya da bunlara sövmek de bir kişiyi mümin olmaktan çıkarır ve kafir olmasına sebep olur. 


Nitekim Allahu Teala buyurmuşlardır ki: Onlara soracak olursan, "Biz and olsun ki, eğlenip oynuyorduk" diyecekler; De ki: "Allah'la, ayetleriyle, Peygamberiyle mi alay ediyordunuz?" Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra inkar ettiniz. İçinizden bir topluluğu affetsek bile, suçlarından ötürü bir topluluğa da azab ederiz.” (Tevbe 65-66)


Bir kimse Allah'ın varlığına ve birliğine inanmakla birlikte onun ezeli ve ebedi olmadığını ya da varlığının bir başkasına muhtaç olduğunu söylese onun bir şeyleri görüp işitemeyeceğini, bilmeyeceğini, bir şeylere güç yetiremeyeceğini iddia etse mesela ıssız bir yer için “Burası Allah'ı unuttuğu, gözden kaçırdığı bir yer” veya yapılması çok zor bir iş için, “Bunu yapmak Allah'ın bile elinden gelmez” dese, bu gibi sözler de yine elfaz-ı küfür kapsamına girer. Zira Allahu Teala'nın bu niteliklere eksiksiz biçimde sahip olduğunu Kur'an-ı Kerim'de defalarca bildirmiştir: “O her şeyden önce ve başlangıcı olmayandır, kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur. Varlığı aşikar olandır ve tam olarak idrak edilmekten uzaktır. O her şeyi hakkıyla bilir” (Hadid-3); 

Yeryüzünde bulunan her şey fanidir. Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.” (Rahman 26-27) 

Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.” (Şura-11) 

Allah, Ondan başka tanrı olmayan, diri, her an yarattıklarını gözetip durandır.” (Al-i İmran-2)

Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona "Ol" dememizdir ve hemen olur.” (Nahl-40)

Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır; onları aydınlattıkça ışığında yürürler ve üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir.”(Bakara-20) 


Öte yandan Allah'ın bütün varlıkları yaratması ve onlar hakkındaki her şeyi ezeli olarak bilmesi anlamındaki kaderi ve kazayı inkar etmek ya da kadere lanet okumak ve sövmek de kişinin küfre düşmesine sebep olur. Zira kader ve kaza Allah'ın kainattaki varlık ve olayları mutlak ilmi, iradesi, kudreti ve yaratması ile var kılmasından ibarettir. Bu yönüyle kader ve kaza Allah'ın kusursuz ilahi oluşunun gereğidir. Kaderi inkar eden yahut ona söven kişi Allah'ın bu sıfatlarına karşı çıkmış, dolayısıyla da O’nun en mükemmel sıfatlara sahip yegâne ilah olduğunu reddetmiş olur.


Başta Hz. Muhammed (Sav) olmak üzere Kur'an-ı Kerim'de adı zikredilen peygamberlerden herhangi birinin peygamberliğini inkar etmek de kişiyi küfre düşüren sözlerden ve  davranışlardandır. Nitekim Allahu Teala buyuruyor ki: Allah'ı ve peygamberlerini inkar eden, Allah'la peygamberleri arasını ayırmak isteyen, "Bir kısmına inanır bir kısmını inkar ederiz" diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere ağır bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa 150-151)


Peygamberlere indirilen Kutsal kitapları inkar etmek, Kur'an-ı Kerim'de yer alan herhangi bir surenin veya ayetin varlığını kabul etmemek ya da onda kesin olarak yer alan inanç, ibadet, ahlak esaslarını günümüz toplumu için yetersiz olduğunu iddia etmek, helal olduğu belirtilen hususlardan bazılarını haram, haram olarak nitelendirilenlerden bir kısmını helal kabul etmek elfaz-ı küfür kapsamına girer. 


Söz gelimi namaz emrinin Kur'an'da yer aldığını kabul etmemek kişiyi küfre götürür. Fakat bu emri kabul etmekle birlikte namazı kılmamak insanı küfre sokmaz. Bu kişi Allah'ın emrine karşı geldiği için günahkar olarak nitelendirilir. Zina yapmak, içki içmek veya Kur'an-ı Kerim'de tanımlandığı şekliyle faiz (riba) alıp vermek gibi yasaklanan ve haram sayılan eylemlerin haram olmadığını söylemek de elfaz-ı küfürdendir. İnsan, haram olduğunu kabul etmekle birlikte bunlardan herhangi birini yapacak olsa kafir değil, günahkar olur. Melekler hakkında aşağılayıcı bir dil kullanmak, sövmek, onlarla alay etmek, onları küçük görmek, varlıklarını kabul etmemek de insanın küfre düşüren hususlardandır.


İman esaslarıyla ilgili elfâz-ı küfür niteliği taşıyan bu tür sözlerin yanı sıra, müslüman bir kimsenin kâfir olduğunu söylemek de (tekfir) kişiyi küfre düşürür. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmuştur: "Bir müslüman diğer bir müslümanın kâfir olduğunu söylerse; eğer (kâfir dediği kimse gerçekten) kâfirse (bu sözün bir vebali yoktur). Değilse, bunu söyleyen kimse kâfir olmuştur" (Buhârî, "Edeb", 44; Müslim, "Îmân", 111-112; Ebû Dâvûd, "Sünnet", 15). Yine Hz. Peygamber, gayptan haber verdiğini söyleyen ya da medyum, falcı, bakıcı, kâhin gibi bu tür bilgiler veren kimselerin verdiği haberleri kabul etmenin Allah'a iman ile bağdaşmadığını ve böyle haberleri tasdik eden müslümanı dinden çıkardığını bildirmiştir: "Bir kâhinin verdiği haberin doğru olduğunu kabul edip onu tasdik eden kimse, Allah Teâlâ'nın Muhammed'e indirdiğini inkâr etmiş olur" (İbn Mâce, "Tahâret", 122; Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, II, 429). Zira böyle bir haberi doğru kabul etmek, sadece Allah Teâlâ'nın bildiği gayp bilgisi konusunda O'na ortak (şirk) koşmak anlamına gelir.

Elfâz-ı küfürden sayılan sözleri söyleyen birinin dinden çıkarak kâfir olması için, öncelikle o kimsen: dinî açıdan sorumlu sayılabilmesi, dolayısıyla ergenlik yaşına gelmiş ve aklî melekeleri yerinde olması şarttır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır (yani dinen sorumlu değildir): Uyanıncaya kadar uyuyan kimseden, ergenlik çağına erişinceye kadar çocuktan ve akli dengesine kavuşuncaya kadar deli ve benzeri kimselerden" (Tirmizî, “Hudûd", 1; Ebû Dâvûd, "Hudud", 17; Nesai, "Talâk", 21; İbn Mâce, "Talâk", `15; Dârimî, "Hudûd", 1). Küfre götüren bir sözün kızgınlıkla veya şaka ile söylenmesi durumunda da kalple inkâr gerçekleşmeyeceğinden kişi dinden çıkmış olmaz. Çünkü iman kalbin tasdiki ile oluşan ve kalbin inkârı ile de ortadan kalkan bir olgudur. Ayrıca bu gibi sözleri kendi hür iradesiyle ve bilinçli bir şekilde değil de zorlama, tehdit, baskı, işkence ve zulüm altında söyleyen kimse, dinden çıkmadığı gibi Allah katında sorumlu da olmaz. 

İslam'ın ilk dönemlerinde Mekkeli müşrikler müslüman olan Yâsir, eşi Sümeyye ve oğlu Ammâr'ı, Allah'ı inkâr etmeye ve böylece dinden çıkmaya zorlamışlar, Yâsir ve Sümeyye'yi yaptıkları işkence sonucunda öldürmüşlerdi. Ammâr ise atıldığı kuyuda kendisine yapılan işkenceye dayanamayarak kalbi imanla dolu olduğu halde diliyle müslüman olmaktan vazgeçtiğini söyleyerek öldürülmekten kurtulmuştu. Daha sonra Ammâr üzüntülü ve pişman bir şekilde Hz. Peygamber'e gelerek durumunun ne olduğunu sormuş, bunun üzerine inen vahiyde Allah Teâlâ onun durumuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "Kalbi imanla huzura ermiş olduğu halde, baskı altında kalarak inkâra zorlananlar hariç, iman ettikten sonra kâfir olan ve inkârı gönül rızasıyla benimseyenlere Allah gazap eder; onları büyük bir azap beklemektedir" (en-Nahl 16/106).

Hz. Peygamber de Ammâr'a şayet böyle bir olayla tekrar karşılaşırsa, aynı tutumu sergilemesini söylemiş ve şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin unutarak, hata ederek veya zorlama ve baskı altında yaptıkları şeyin günahını Allah Teâlâ şüphesiz affetmiştir" (İbn Mâce, "Talâk", 16). Dolayısıyla bilinçli bir şekilde ağızdan çıkan elfâz-ı küfür, bu sözleri söyleyen kimseyi dinden çıkaracak, onu hem dünya hem de âhirette cezaya maruz bırakacaktır. Buna karşılık, küfre zorlanan bir kimse söylediklerinden dolayı dinden çıkmayacak yani imanını kaybetmiş olmayacaktır.

İnanç insanın varoluşunu anlamlı kılan, hem dünya hem de âhiret hayatında mutlu olmasını sağlayan tek değerdir. Allah Teâlâ, insanın dünyada var oluşunun anlam ve gayesine uygun bir hayat sürmesi, âhirette de ebedi mutluluğa ulaşması için yol gösterici olarak peygamberler ve kitaplar göndermiş, Müslüman bir kimsenin inancını koruyabilmesi için gerekli ölçüleri ve sınırları belirtmiştir. Kur'an-ı Kerim ve Hz. peygamberin sünneti ile belirlenen inanç esasları inkar anlamına gelen ifadeleri kullananlar İslam dairesinin dışına çıkar ve küfre düşerler Bu sebeple bir mümin dolaylı yoldan veya şaka amaçlarla olsa bu gibi sözleri söylemekten şiddetle kaçınmalıdır 

Kaynak: Temel İslam ansiklopedisi


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs