Kadiri Yolu

Nefsin Şehveti ve Kanaat

Nefsin Şehveti ve Kanaat 


Nefsi ile olan tezkiyesini bitirmeden halkın işini bitirmeye kalkan ya reis, olur ya da şöhret meraklısı olur. Nefsi ona; “Sen bu işi hayır için yapıyorsun, seni bu göreve Allah nasip etti, başkaları senin gibi olmak istiyor ama olamıyor.” gibi vesveseler fısıldar. Bunlar kurtulmuş olduklarını zannederler ama aslında helak olmuşlardır. 

 

Eğer kişi nefsinin hilelerini fark edebilseydi bu riya tuzağından kurtulurdu. Hevasının izinden gitmekten ve şeytanın maskarası olmaktan da uzaklaşmış olurdu. İnsanların ihtiyaçlarını şerri yoldan çözmeye çalışırdı. Nasıl ki ilim talebesine İhlas lazım ise ve insanların ona yönelme isteğinden salim olmalı ise o kimsede bunlara dikkat etmelidir.

 

Hoşuna giden birçok şeyin peşinde koşmaktasın bunları kendinden bir türlü uzaklaştıramıyor ve esiri olduğun görünmekte, hoşuna giden bu şeyler seni bir şekilde asıldan uzaklaştırmaktadır. Hatta öyle temenniler içerisindesin ki onun beklentisi ve uğraşı seni daha da çok dünyaya bağlamakta, kanaatten uzaklaştırıp dünyaperest olmana seni sevk etmekte. Peşine düştüklerin önüne helal bir yolla geliyorsa bunu Allah’ın İhsanıdır. Kişi bunları alıp almamakta muhayyerdir. İsterse yer isterse terk eder. Ancak mücahede yani nefsine muhalefet makamında ise o kişi bunlardan istifade etmemeli yememelidir. 

 

Bu makamdaki kişi tıpkı hazreti Ömer radıyallah hazreti Osman ve Hz. Abuzer gibi radiyallahu anh'ın bu mübarek zatların kaçındığı gibi helal dahi olsa nefse hoş gelen şeylerden kendilerini geri tutmuşlardır. Denilir ki; “Ahiret ehline dünya haramdır.” bu söz Abuzer ve başkalarına nispet edilmiştir. Haram olmaktan murat makamının kemali cihetindendir, yoksa şer’an haram değildir. Nitekim cenabı Mevla Celle celalühü şöyle buyurmaktadır: “Size rızık olarak verdiğimiz şeyleri temiz (helal) olanlarını yiyin ve sırf ona tapınıyorsanız Allah'a şükredin.” Bakara 172 demek ki nefis ihtiyacını aldıktan sonra daha fazlasını temenni etmemek gerekir. 

 

Önümüze zahmetsizce gelen nimetler hususunda zaruret miktarı kadarını alıp ondan sonrasını başkalarına bırakmak veya dağıtmak kanaat açısından da güzel bir durumdur. Kafi miktarda günlük ihtiyacına sahip olduğu halde uzak diyarlara Sultan veya şehirlere buğday para vesaire gibi şeyler kopartmaya giden kişi kendisini arif zannetse bile arif şöyle dursun müritlerin yolundan çok uzaktır. Çünkü bu kavmin yolu hoşlukta da zorlukta da Allah'a şükür yoludur. Onlar inanırlar ki Allah azze ve celle onların hacetini kendilerinden daha iyi bilir ve böylece onun bir günlük verdiğinin fazlasını talep etmekten de haya ederler. 

 

Müritte korku halini, ümit haline tercih etmelidir. Çünkü korku kulluğun hakkını ifa açısından daha güzeldir. Ancak mürit ümidin kesilmesi endişesini düşerse o halde ümit hali daha eftaldir. 

 

Mürid bir kötülük gördüğünde ilahi tarafı tutarak nefsi rahatsız rahatsız olacak ve o işin failine de ancak acıyacaktır. Bu da aslında Allah'ın fiilidir diyerek münkere duyarsız kalmayacaktır. Çünkü bu bir cehalettir. Çünkü Kamil iki gözlüdür. Bir cihetten hakkın fiili olmasına bakıp bir hikmet bulduğu gibi diğer yandan kulun rabbine isyanına bakar da Allah için gayrete gelir. Allah'a isyandan rahatsız olup kızar nitekim hadislerde “Allah'ın bir haram çiğnendiğinde Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin kızları rivayet edilmiştir.” Buhari, Ahmed demek ki Allah'ın emirlerine teslim makamında bir kötülüğü inkar etmek kusur değil kemaldir. Çünkü teslim de, bu inkarda şer’an emredilmiştir. 

 

Mürid yolda yürürken boş boş sağa sola bakmamalı, gözü kısık yürümelidir. Sekinet ve vakarını muhafaza ederek biraz süratli yürümelidir. Ağır yüklenmiş deve gibi vakarlı yürümelidir. Resulullah aleyhissalatu vesselam yürürken sanki yokuştan aşağı iner gibi yürürdü.” Tirmizi, Ebu Davud, Ahmed 

 

Mürid kendiyle Allah Celle celalühü arasını ıslah gayretinde olmalı, kendi sırrına onu muttali kılmalı ve onun izni olmaksızın başkasını sevmemeli ve başkasına iltifat etmemeli, önemsememelidir. 

 

Mürid başkalarının ayıplarını görme hususunda kör olmalı, görürse de gizlemelidir. Bid’at ehli hariç gördüğü güzellikleri ise yaymalıdır. Bi’dat ehlini ayırması ise onlardan halkı korumak içindir. Böylece hem Müslümanlara hem de bidat ehline acımış olur. Çünkü Müslümanları ona uymaktan kurtarmış olacağı gibi bidat ehline de sebep oldukları için azaplarının katlanmasından kurtarmış olacaktır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs