Kadiri Yolu


Münakaşa ve Cedelden Uzak Durmak

Yumuşak huylu ve nezaket sahibi dervişler güzel ahlaklarının gereğince gönül kırmazlar. Çekişme ve mücadele etmeyip kızmazlar. Birbiri ile çekişenler nefisleri üzerine hareket ederler. Seninle diliyle çekişene sen gönülle karşılık ver karşındaki kişinin kalbinin sertliği gidip kini soğur. 


İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” Fussilet/34


Çekişme ve münazara, nefislerinde kin ve haset bulunanlar da ortaya çıkar. Derviş rekabet edeceği bir başka dervişi ancak kırarak içinde saklı hasedi bu şekilde ortaya koyar. Halbuki Derviş diğer bir Dervişle hiçbir zaman yarışa girmez, gelin kalbimizden nefsin açtığı kin ve hasedi Allah için söküp atalım. Allahu Teala ile ülfet etmiş onun muhabbetiyle bütünleşmiş onun sevgisi ile bir araya gelmiş ve ünsiyet oluşturmuş kalplerde bu kötülük ve bu hasretler olmamalı zikrullah'ta bir araya Allah ismini anmak için gelen Tevhid ellerinin kalplerinde münakaşa ve cedel olmaz olmamalı.


 Derviş kiminle muhatap olur bilir misiniz;


Birincisi Allah'a yönelmiş muttaki kimseler Bunlar Allah katındaki manevi nimetlere Talip olanlardır nefsini ve başkalarını da bu ihsanlara davet eden kimselerdir Bu halde olan biri ile Derviş ne rekabet eder ne de cedelleşip münakaşa eder Aynı  yönde yol alan yoldaşlar neden münakaşa etsin ki neden düşmanlık ve yine sarılsınlar ki sevgi varken.


İkincisi mal makam ve mevki menfaatlerini peşinde koşan insanların rağbetini çekmeye çalışan dünya ehli Derviş böyle olan biri ile çekişme didişme içinde olması söz konusu değildir Derviş Onun yüzünü döndüğü şeylerden yüzünü hakka çevirmiştir Sakın bu gibi kimselere gaflet perdesi ile perdelenmiş olmalarından dolayı kılamayın onlara karşı merhamet ve şefkat nazarıyla bakıp Onlara kim beslemeyip onlara rızık ile yanaşmalıdır nefsi emaresi ne karşıya Seni alıp onunla dikleşmek çekişmek feraset de vahşet ehlidir der bir şey yakışmaz sonu cedel düşmanlık kin ve kavgadır.


 Hz. Peygamber (ﷺ) şöyle buyurmuşlardır: “Kardeşinle cedelleşme! Bir de ona yapamayacağı şeyi vaat etme.” Bir haberde şöyle buyrulmuştur: “Kim haksız olduğunu anlayıp tartışmayı terk ederse ona cennetin kenarında bir ev bina edilir. Kim haklı olduğu halde tartışmayı terk ederse ona da cennetin ortasında bir ev bina edilir. Ahlakı güzel olana ise, cennetin en üst yerinde bir ev bina edilir.” (İbni Mace, Darami, Ahmed b. Hanbel)


İlim tahsili münakaşa ve tartışmada veya münazarada karşısındakileri ezmek için ve galip gelmek için yapılmışsa Allahu Teala onu cehenneme atar. Çünkü ön planda nefis vardır ve bu gibi kişiler düşük akıllı olup ahlakları da düşüktür.


Münakaşa ve tartışmaya giren kimse ikna olmayacak şekilde kafasına koymuş olduğu şeyde inatçı olduğundan dolayı bu kişiyi ikna etmek mümkün olmayacaktır. Halbuki Sufi bu nefsi hastalıktan Kurtulmuş kişidir bu yumuşaklık ve kolay geçirme sükunet girmiş olan bir kalbe yakışmayan bir duruştur.


Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur:

"Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki kul kalbi ve diliyle selâmette (dosdoğru) olmadıkça tam müslüman olmuş sayılmaz. Komşusu şerrinden güvende olmadıkça da (hakiki) iman etmiş olmaz." (Buhârî, Edep, 29; Müslim, Imân, 73; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/387; Beyhaki, Şuabü'l-Imân, 4/395-396 (nr. 5524). )


Görüldüğü gibi, Resûlullah (ﷺ) kalp ve dilin (yalan ve hileden) selâmetini imanın bir şartı yapmıştır. Rivayet edildiğine göre, Resûlullah(ﷺ) bir taşı kaldırarak güç denemesi yapan bir topluluğa rast geldi. Onlara, "Bu nedir?" diye sordu. Oradakiler, "Hangimizin daha güçlü olduğunu denemek için kaldırmaya çalıştığımız bir taştır!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah(ﷺ) şöyle buyurdu: "Dikkat edin! Size, bu taşı kaldırandan daha güçlü bir kimseyi haber vereyim mi? O, kardeşiyle arasında bir kızgınlık olduğunda, kendisinin ve kardeşinin şeytanına galip gelerek, gidip onunla konuşan kimsedir." (İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, 6/95; Heysemi, ez-Zevâid, 5/68; Bezzâr, el-Müsned, nr. 2053.)


Rivayete göre; Ebû Zerr'in [radıyallahu anh] kölesi, bir koyunun bacağını kırmıştı. Ebû Zer [radıyallahu anh], "Koyunun bacağını kim kırdı?" diye sordu. Köle, "Ben kırdım!" dedi. Ebû Zer [radıyallahu anh], "Bunu niçin yaptın?" deyince, köle, "Kasıtlı olarak yaptım!" dedi. Ebû Zer [radıyallahu anh], "Niçin?" dedi. Köle, "Seni kızdırayım; sen de beni döğerek günaha giresin, diye yaptım!" deyince, Ebû Zer [radıyallahu anh], "Ben de, beni kızdırmaya seni teşvik eden şeytanı kızdıracağım!" dedi ve onu affederek âzat etti."


Esmaî, bir a'râbînin şöyle dediğini nakletmiştir: "Önüne, hangisinin daha doğru olduğunu ayırt etmekte güçlük çektiğin iki iş gelirse, nefsin arzusuna en yakın olanı terk et. Çünkü hataların çoğu, nefsin isteğine uymaktan kaynaklanır."


Bize Ebû Zür'a'nın, Ebû Hüreyre'den (radiyallahu anh) naklettiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur:


"Üç şey insanı kurtarıcıdır, üç şey de helak edicidir. Kurtarıcı olanlar şunlardır:

1. Gizli ve açıkta Allah'tan korkmak.

2. Kızgınlık ve niza halinde hak olanla hüküm vermek,

3. Fakirlik ve zenginlik anında iktisatlı (mutedil) olmak.

Helâk edenler ise şunlardır:

1. İtaat edilen cimrilik.

2. Peşine düşülen hevâî arzular.

3. Kişinin kendini beğenmesi." (Heysemi, ez-Zevaid, 1/91; Bezzár, el-Müsned, nr. 80; Süyüti, es-Sagir, nr. 3472; Münzir et-Tergib, 3/381.)


Öfke ve niza halinde doğru hüküm vermek, ancak, âlim-i rabbânî, nefsine hâkim, onu akl-ı selim ve uyanık bir kalple yöneten ve Allah Teâlâ'ya güzel zan ile nazar eden kimse için mümkün ve güzel olur. Nakledildiğine göre büyükler, bir müslümana eziyet ettiklerinde (ona kefaret olarak) abdest alıyorlardı. Hatta biri şöyle demiştir: "Çirkin bir kelimeden sonra abdest almam, bana temiz yiyeceğin sebep olduğu tuvaletten sonra abdest almamdan daha sevimlidir."


Abdullah b. Abbas [radiyallahu anh] demiştir ki: "Hades iki çeşittir: Biri avret yerinden, diğeri de ağzından çıkar (ki bu kötü ve çirkin sözlerdir)."


İnsanın vakar ve hilim bağını ancak öfke çözer ve kişi o anda haddi aşarak adaletten ayrılıp düşmanlık yapar. Öfkeyle kalbin kanı kabarır. Eğer insan kızgınlığının gereğini yapamayacağı, kendisinden üstte ve kuvvetli bir kimseye öfkelenirse, kan derinin zâhirinden çekilerek kalpte toplanır. Bundan dolayı kalpte şiddetli hüzün, üzüntü ve keder hasıl olur. Sufi böyle bir duruma düşmez. Çünkü o, bütün hadise ve olayların Allah Teâlâ'dan geldiğini görür ve hüzünlenip kederlenmez. Sufi rıza huzur ve rahatlığı elde etmiştir. Resûlullah (ﷺ) üzüntü ve kederin, kalpteki şüphe ve öfkeden meydana geldiğini bildirmiştir.


Abdullah b. Abbas'a (radiyallahu anh), "Gam va gazabın ne olduğu?" sorulunca, "İkisinin de çıkış yeri birdir (kalptir), fakat lafızları farklıdır" demiştir.


Kim güç yetireceği biriyle çekişirse ona kızdığım açıkça belli eder. Gücü yetmeyecek kimse ile çekişen ise, hüznü (kalbinde) gizler Kızılan kimseyi bastırmak için yüklenildiğinde buna "hard" denir ki, bu da, bir nevi kızmaktır. 


Öfke, intikam almada tereddüt edilen aynı cins ve dengi birine karşı meydana gelirse, kalp devamlı daralıp genişler. Bundan da kin ve haset meydana gelir. Halbuki böyle bir şey de sufinin kalbinde barınamaz. Çünkü Allah Tela sevdiklerinin halini anlatırken, "Onların göğüslerinden kin namına ne varsa (hepsini) çıkarıp attık" (A’raf 7/43) buyurmuştur.


Sufinin kalbinin kötülüklerden arınmış olması ve halinin temizliği içindeki kin ve hasedi dışarı atar; onu kalpte barındırmaz. Aynen, denizin üzerindeki köpüğü atması gibi.... Çünkü onun kalbinde, ilâhî üns ve heybet dalgaları devamlı coşku halinde olup kalpte bu tür şeyleri barındırmaz.


İnsan gücünün yettiği bir kimseye öfkelendiği zaman, kalbin kanı harekete geçer, kabarır. Kalbin kanı kabarınca insanın yüzü kızarır, kasılır ve sertleşir, kendisindeki beyazlık ve incelik gider. Bundan dolayı kişinin yanakları kızarır, Çünkü kalp, kanı harekete geçirince  


Sufide böyle bir hal olmaz. O sadece ilâhi yasaklar çiğnendiği zaman Allah Teâlâ için gazap eder ve o zaman sertleşip sinirlenir. Fakat bunun dışında, öfkelendiği zaman Allah Teâlâ'ya nazar eder. Sonra takvası onu, söz ve hareketlerinde dengeli davranmaya ve sabretmeye yöneltir. Böyle bir anda sufi nefsini, ilâhî kazaya rıza göstermemekle kınar ve onu sükûnete çağırır.


Sufilereden birine, "İnsanlar içinde nefsini en çok kahreden kimdir?" diye sorulduğunda, "Allah Teâlâ'nın takdirlerine en çok razı olandır" demiştir. 


Ariflerden biri de, "Sabaha çıktığımda, ilâhî kazaya razı olmaktan başka, benim için bir sürur ve rahatlık yoktur" demiştir.


Sufi öfkelendiği zaman nefsini itham edince, ilim kendisine destek olur ilim devreye girince, kalp kuvvetlenir, nefis sükûnet bulur. Kalp atış ve kanın düzeni normalleşir, yüzdeki kızıllık gider. Böylece ilmin fazilet ve tesiri ortaya çıkmış olur.


Resûlullah (ﷺ) buyurmuştur ki: “Güzel davranış, acele etmeden teenni ile hareket etmek ve (her şeyde) orta yolu takip etmek, peygamberliğin yirmi dört parçasından bir parçadır.


Hârise b. Kudâme demiştir ki: "Resûlullah'a (ﷺ) gelerek, "Yâ Resûlallah! Bana, ezberleyebileceğim az ve öz bir tavsiyede bulun dedim. Peygamber Efendimiz (ﷺ), "Kızma!" buyurdu. Ben birkaç defa talebimi tekrarladım, Resulullah (ﷺ) her defasında, "Kızma!" cevabını tekrarladı. Sonra da, "Gazap ateşten bir kordur. Öfkelenen kimsenin gözünün kızıllığını ve şahdamarlarının nasıl şiştiğini görmez misin? Sizden biri öfkelendiğinde ayakta ise otursun, oturuyorsa yan üstü yatsın (Öfkesi diner) buyurdu. Tirmizi, Fiten, 26; Beyhaki, Şuabul-iman


İbn Abbas [radıyallahu anh] naklediyor: Resûlullah (ﷺ)’e Eşec b. Abdülkays'a şöyle buyurdu: "Sende iki haslet var ki Allah Teâlâ onları sevmektedir. Biri hilm, diğeri temkindir (acele etmeden hareket etmektir). " (Müslim, iman25,26; Ebu Davud, Edep, 148; Tirmizi, Birr, 66)




3 Yorumlar

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

  1. Rabbim bizleride bu yüklerim sözlerini tutanlardan eylesin.bir müslümanın kalbini kırmak kabeyi 70 kere yıkmaktan daha günahtır hadisini şerifini şiar ediniriz inşaAllah

    YanıtlaSil
  2. Üstadım, Allah ve resulü nün yolunda, yolumuzu aydınlatan bir kandil gibisiniz. Hak Tealâ sizden ve tüm ihvan kardeşlerimden razı olsun inşaAllah.

    YanıtlaSil
  3. İslamın emirlerini ve yasaklarıni bir tuşa basarak rahatça ögrenebiliyoruz Rabbim yaşamayıda nasip etsin .Rabbim sizden çok razı olsun .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar