Kadiri Yolu

Kafir ve Müslümanın Allah İle Aldanması


Yaşanılan hayat ilim, irfan, hikmet, feraset ve basiretten yoksun yaşanmamalı, kişi eğer bu vasıflardan yoksun olarak yaşarsa sonunda Allah’tan aldanmakla ve ahirette bedbaht olanlardan olmakla neticelenmesinden korkulur Allah muhafaza…

Kişi ister kafir olsun, ister müslüman olsun Allah ile aldanma hatasına düşmemelidir. Allah ile aldatılma konusu başkadır. Allah’ın kullarına verdiği nimetlerden dolayı nefsinin kişiyi aldatması ile kişi hatalı bir yola, sapkınlığa düşebilir.


Yazının başında bahsedilen hasletlerden uzak olanlar Allah’a isyan etmeye cüret eder. Bunu yaparken de kendinin iyilik yapanlardan olduğunu ya da küfür amellerini işlemesine rağmen hidayete erenlerden olduğunu zanneder. Belki de bile bile günah işler ama yine de azaba uğramayacağını, Allah Teâlâ'nın onu affedeceğini düşünür.


Kafirler nefislerinin ve şeytanın onları dünyanın güzelliklerini ahirete tercih etmekle aldanır. Kişi birinci olarak dünya ile aldanarak onu ahirete tercih etmek, İkinci olarak ise Allah Teala ve ahiret ile aldanmak üzere iki çeşittir. Kişi dünya güzelliklerine aldanarak onun için ahiretten yüz çevirmektedir: 


Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.” Lokman / 33 


“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” Al-i İmran Suresi / 185


Kafirler Allah'ın lütfettiği nimetlerle, dünyanın kendisine yücelik vermesi ve genişlik elde etmiş gibi olmasından kaynaklanan hataya düşüş vardır. Allah’ın lütfettikleri onun katındaki makamları sebebiyle olduğunu ve  başkalarına göre iyiliği daha fazla hak ettiklerini zan ederler. Bunlardan bir kısmı: Allah azze ve celle bir kafirin sözlerini şöyle nakleder: “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile Andolsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum.” Kehf Suresi / 36 bu sözler Allahü Teala hakkında nasıl aldanıldığını göstermektedir. Allahu Teala'nın dünyadaki kendine verdiği nimetlerin kendisine verilmesinin sebebinin, onun katında ki değeri olduğunu zannetmesinden kaynaklanır.  


Saffat suresi, 51. ayetten itibaren başlayan bir hikâyenin özeti şöyledir: Kafir olan 1000 dinar ile bir saray inşa eder. 1000 dinarla bir bahçe satın alır. 1000 dinarla hizmetçi köleler satın alır. 1000 dinar mehir vererek bir kadınla evlenir. Mümin olan nasihat etmek istercesine ona şöyle der: "Yıkılıp yok olacak bir saray satın aldın. Harabeye dönüşüp yok olacak bahçe; ölecek, yok olacak hizmetçiler satın aldın; ölecek ve yok olacak bir kadınla evlendin. Cennetten de bir saray, yok olmayan bir bahçe, ölmeyen hizmetçiler satın alman, ölmeyecek bir kadınla evlenmen senin için daha iyi olmaz mıydı?" Kâfir olan şöyle cevap verir: "Bunların hiçbiri gerçekleşmeyecektir. Gerçekleşse de ahirette dünya dakinden daha hayırlısı bana verilecektir."


Aynı şekilde Allah Teâlâ, ayette bizlere el-As bin Vail'in sözünü nakleder: "Ayetlerimizi inkâr edip 'Bana elbette mal ve evlat verilecek! diyen kimseyi gördün mü? Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahman'dan bir söz mü almış?" (Meryem 77-78)


Habbab bin el-Arat'ın şöyle dediği rivayet olunur: "Ben demirci olarak çalışırdım. El-As bin Vail'in bana borcu vardı. Paramı almaya gittiğimde bana ödemeye yanaşmadı. Ona 'Ahiret günü onu senden alırım.' dediğimde bana şöyle cevap verdi: 'Eğer ahiret günü olursa orada malım ve çocuklarım olacak. Onlardan sana öderim.' Bu sözü üzerine Allah Teâlâ şu ayeti indirdi: “Ayetlerimizi inkâr edip 'Bana elbette mal ve evlat verilecek!' diyen kimseyi gördün mü?" Burada kâfir, Allah Teâlâ hakkında aldanarak

ahirette O'nun kendisine azap etmeyeceğini zanneder.


Allah Teâlâ yine şöyle buyurur: “And olsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka 'Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. And olsun, Rabbime döndürülürsem şüphesiz O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır.' der." İbnu Cüreyc, Mücahid'den şu sözleri nakleder: "Der ki 'Bunu amelimle kazandım. Bunu hak etmekteyim.' Dünya da Allah Teâlâ'nın ona tattırdığı merhametle aldanmaktadır.” Fussilet Suresi, 50.


Allah Teâlâ, dünya da onlara verdiği nimetlerle aldananlar hakkında şöyle buyurur: "Yine 'Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir.' demişlerdi." Yani Allah Teala'nın bize verdiği nimetler, bizlerin O'nun katındaki değerimizden kaynaklanır. Bu nedenle bizi azaplandıracak degildir. Yine şöyle söylediklerini buyurur: “Eğer o Kur'an iyi bir şey olsaydı onlar onu kabulde bizi geçemezlerdi."


Aynı şekilde Allah Teala'nın dünya da nimetlerinde onları başkalarına üstün kılmasıyla aldanırlar. Bu nedenle Allah Teâla'nın iman ehline has olarak lütfettiği iman nimeti hakkında "Bu, gerçekten Allah'ın hidayeti olsaydı bu zayıf insanlan muvaffak edip bizleri ondan mahrum etmezdi."(Sebe 35) diye düşünürler. Aldanarak hidayetten yüz çevirirler, "Bunların söyledikleri hidayet olsaydı bu değersiz insanlara değil, bize nasip olurdu."(Ahkaf 11) derler.


Kafirler dünya da Allah'ın nimetlerine aldanarak dünya da sahip olduklarının onlar için bir ceza olabileceğini düşünmezler. Hatta tam aksine Allah Teâla'nın dünya da onlarda hayır gördüğü için nimetlerini verdiğini; Allah katında makamlarının büyük olduğunu zannederler.


Allah Teâlâ, Kur'an'da Karun kıssasını anlatan ayetlerde Musa (a.s.)'ın onu Allah'ın kudretinden korkuttuğunda şöyle cevap verdiğini buyurur: "Karun, 'Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir.' dedi."Kasas Suresi (28), 77. Katade açıklamasında şöyle der: "Bende bulunan hayırdan dolayı." Allah Teâlâ şöyle cevap verir: "O, Allah'ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu?"Kasas Suresi (28), 77. Yani Allah Teâlâ'nın onlara verdiği dünya nimetleri itaat etmemelerinden dolayı azap edilmelerine engel olamamıştır.


Karun, Allah Teâlâ'nın bunların aynısını başkalarına da yaptığını bilmedi. Bu, Allah Teâlâ'nın helake uğratmak ve azap etmek istediği kimseyi aldanması için nimetleri ile imtihan etmesidir.


Allah Teala'nın şu ayetini duymadın mı? "Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince biz, onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz." (Araf 182) Ayetin tefsirinde şöyle geçer: "Her günah icat ettiklerinde onlara nimetler icat ettik. Yine şöyle buyurur: "Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar."(Enam 44) Karun "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir."Kasas Suresi (28), 77. dediğinde Allah Teala "Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler." buyurdu. Sonra şöyle buyurdu: "Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı." Allah Teâlâ ayette dünya nimetlerinin imtihan olduğunu, Allah'ın kullarına nimet vermesinin onlardan razı olduğu anlamına gelmediğini bildirmektedir. Allah'ın şöyle buyurduğunu duymadın mı? "İnsan ise Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde 'Rabbim bana ikram etti. 'der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da 'Rabbim beni aşağıladı.' der." Fecr Suresi (89), 15-16. Sonraki ayette Allah Teâlâ onları yalanlarcasına "Hayır!" dedi.


El-Hasen şöyle der: "(Ayetlerde) Bu benim ikramım değildir, o da benim aşağılamam değildir, diyerek her ikisini yalanlamaktadır. Fakir veya zengin olsun, bana itaat etmeyi nasip ettiğime ikram etmiş olurum. Fakir olsun zengin olsun, günah işlemesini nasip ettiğimi de aşağılamış olurum."(Fussilet 50)


Kafirler Allah'ın nimetlerinin hakiki manasını düşünmeden zahirine bakıp aldanarak bu nimetlerin Allah Teala'nın onlara birer ikramı olduğunu düşündüler. Allah Teala onların bu durumunu şu ayette bildirir: "Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!"


El-Hasen, "Münafık kötülük yapıp güzel akıbeti temenni etti. Mümin ise iyilik yapıp akıbetinden endişe etti." dedikten sonra şu ayeti okudu: "Ant olsun, Rabbime döndürülürsem şüphesiz O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır, der."


Bu durum Müslümanların birçoğu için de söz konusu olabilir. Allah Teala'nın, işlediği salih amellerden ötürü kendisini sevdiğini ve rızkını artırdığını düşünür. Tıpkı Allah Teala'nın ademoğlunu anlattığı ayetlerde geçtiği gibi "İnsan ise Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde 'Rabbim bana ikram etti.' der."Fecr Suresi (89), 15-16. Dolayısıyla aldanan Müslüman, elindeki nimetin Allah katında değerine binaen kendisine verildiğini zannederek kıyamet ve hesap gününe şüphe ile bakmasa da kâfirlerin aldanışına benzer bir duruma düşmüş olur.


Kafirin aldanmasına neden olan bir başka sebep de cezasının gecikmesidir. Ceza ile korkutulursa korkmaz. Korkutulduğu ceza geciktirilince cezaya müstahak olmadığını; hak üzere olduğu için cezalandırılmadığını zanneder.


Ebu Cehl şöyle dedi: "Allah'ım bizimle rahim bağını koparanın, bize tanımadığımız şeyleri (yeni bir din) getirenin bu sabah sonunu getir." Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah'tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı." (İbrahim 15)


Bir de Karun, Musa (a.s.)'ı lanetleşmeye çağırmıştı. Lanetleşmeye çıkınca Karun dua etmeye başladı. Ancak duası kabul edilmedi. Sonra Musa (a.s.) dua etti, duası kabul edildi. Karun, Allah Teâlâ hakkında aldanarak Musa (a.s.)'ı lanetleşmeye çağırmıştı.


Kafirlerden diğer bir grup ise gözlerinde güzel gösterilen kötü amelleri ile aldanırlar. Allah'tan başkasına yaptıkları ibadetlerle aldanarak iyilik yaptıklarını zannederler. Kafirlerin aldanması nefeslerinin onları aldatmasından başka bir şey değildir. Allah'ın ona verdiği dünya nimetleri ile veya hidayet sandığı dalalet üzerine yapılan amelleri ile Allah katında yüce bir değeri olduğunu düşünmekle aldanmaktadır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs