Kadiri Yolu





Bakara Suresi 124-141.

Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 27.02.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم





124-141. Ayetler Hz. İbrahim’den söz etmekle başlıyor ve yine O’nun sözü edilerek bitiriyor. Bu ayetler üzerinde biraz düşünülürse Hz. İbrahim, İsmail ve Yakub’da ifadesini bulan tevhidin güzel örnekleri görülmektedir. İmametin kendi zürriyetinden devam edeceğine dair söz alması, bu bölüm ayetlerde ismi geçmekte olan peygamberlerin islam olduğunu vurgulanmaktadır. İsrailoğullarının eskiden gelen hastalıklarının aynen Hz. İbrahim zamanında da devam ettiği görülmektedir.


124-141. Ayetlerin Tefsiri



وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًاۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۜ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِم۪ينَ

124- “Hani İbrahim’i Rabbi birtakım kelimelerle imtihan etmişti de onları tamamlamıştı. Allah: “Ben seni insanlara imam yapacağım” demiş, o; “Soyumdan da” demişti. Allah da; “Ahdim zalim (Kafir / Fasık)lere ermez” buyurmuştu.”

Hatırlayın bir zaman Allah, Peygamberi ve dostu İbrahim'i    bir kısım emir ve yükümlülüklerle imtihan etmiş ve bunları yapmakla mükellef kılmıştı. İbrahim de bu emirleri mükemmel bir şekilde tam olarak yerine getirdi ve imtihanı başardı. Şimdi sen bu müşriklere ve Hz. İbrahim’in dini üzere olmadıkları halde böyle iddiada bulunan kitap ehline Allah’ın Hz. İbrahimi imtihanını zikret ve sen de hatırla. Yüce Allah’ın Onu yükümlü tutmuş olduğu emir ve yasakları, Hz. İbrahim eksiksiz olarak onları yerine getirince, bu yaptıklarının bir karşılığı olarak imamet makamını hak etti. O emirleri yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah onu bütün hayırlarda kendisine uyulacak bir iman ve önder yaptı. O’da Allah'tan bu imametin kendi soyundan bu şekilde devam etmesini isteyince bu isteği de kabul edildi. Şu kadar var ki onun soyundan gelecekler arasında zalim kimselerin de bulunacağı Allah'ın ahdinin zalimlere erişemeyeceği ve bunların imam olamayacağı dolayısıyla bunlara uyulması söz konusu edilemeyeceği de bildirilmiştir.

Bu konuda Allah Resulünden    iki hadis-i şerif zikredilmiş isede senetleri    tartışma konusu olduğundan hadislere güvenilmemektedir. Bu itibarla Hz. İbrahim'in gerçekte hangi emirle imtihan edilip başardığını söylemek doğru değildir. Hz. İbrahim hepsiyle de imtihan edilmiş olabilir, sadece bir kısmıyla da. Bunlardan birinde “Akşama girerken de sabaha ererken de Allah’ı tenzih ederim. Göklerde ve yerde hamd ona mahsustur. Günün sonunda ve öğle vaktine girince Allah’ı tenzih ederim.” diğeride “İbrahim her gün    dört rekat namaz kılardı.” buyurmuştur denilmektedir.

Müfessirler “Bir takım kelimelerle imtihan” hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir.

Hz. İbrahim’in mükellef kılındığı ilahi emir ve yasakları tam anlamıyla yerine getirdiğini açıklamak olduğunu söyleyenler olduğu gibi, İkrime'nin Abdullah bin Abbas’tan naklettiğine göre hz. İbrahimin imtihan edildiği emirler islamın temel esaslarından sayılan otuz husustur… 10 tanesi Ahzab suresinde on tanesi tevbe suresinde on taneside Mü’minun ve Mearic suresinde bulunur. Bazıları bunların sayısı onu bulan temizlik kurallarından ibaret bulunduğu da belirtilmektedir.

Bu kelimeler ayrıca Nemrud İle tartışması, kavmiyle ters düşmesi, ateşe atılması, memleketinden hicrete mecbur kalması, oğlunu kurban etmekle imtihan edilmesi şeklinde de yorumlanmaktadır. (İbn Kesir, Fahreddin er-Râzî, ilgili ayetin tefsiri)

Allah’ın İbrahim’i sınamak, imtihan etmek maksadıyla kendisine yönelttiği bildirilen “sözler”le (kelimât) ne kastedildiği hususunda tefsirlerde, sünnet olma konusu da dahil olmak üzere, çeşitli görüşler yer almaktadır. Bunlarla ilgili rivayetleri aktaran Taberi görüşlerini şöyle özetler:

“Allah Teala’nın İbrahim’i denemesinin anlamı, bir imtihan olmak üzere ona, kendine farz kıldığı görevleri ve buyruklarını bildirmesidir. Allah’ın İbrahim’e vahyettiği bir imtihan ve deneme olarak kendini, gereğini yerine getirmekle yükümlü kıldığı kelimeler bu görevler ve buyruklardır.”

Dolayısıyla ayeti bu görev ve buyrukların sadece biri veya bir kısmıyla ilgili saymak isabetli olmaz. Çünkü ne burada ne de başka bir ayet veya hadiste buna imkân veren bir açıklama yer almaktadır. (bk. Taberi, ilgili ayetin tefsiri)

Bunun üzerine rabbi ona şöyle dedi: "Ey ibrahim, ben seni, hayırlarda insanlara öncü yapacağım, seni rehber edinecekler ve senin yaptıklarına uyacaklar. Sen, insanların önünden gideceksin, onlar, senin yolunu takip edecekler ve seni örnek alacaklar." İbrahim de dedi ki: " Ey rabbim, benim soyumdan da kendilerine uyulacak imamlar yap." Rabbi de ona dedi ki: "Peygamberliğe ve hayırlarda önderliğe, soyundan zalim olanlar ve doğru yoldan ayrılanlar erişemezler. Onlar için ilahi bir vaad söz konusu değildir.”



وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْنًاۜ وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

125- “Hani Kabe'yi insanlar için bir (toplanma) yeri ve emin bir mahal yapmıştık. “Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin.” İbrahim ile İsmail'e de: “Evimi tavaf edenler, orada itikafa girenler, rüku ve secde edenler için temizleyin” diye emretmiştik.”

Bu ayeti kerime Hazreti İbrahim'e imamet makamının verileceğine ve onun soyundan imamların geleceğine dair söz verilmesinden sonra gelmektedir. Hz. İbrahim'in imametinin ortaya çıktığı ve yükümlülüklerini yerine getirdiğinin bir işareti bu ayette verilmektedir.

Bu beytin yüce Allah'ın onu şereflendirici irade ve emriyle var olduğunu, bu evin inşa ediliş hikmetinin aslında bu evin tavaf için, itikaf için, sücud için inşa edilmiş olduğunu, Beyt’in her türlü pislikten temizlenmesi için hoş kokularla kokulandırılmasını Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e emir verilmiş olduğunu göstermektedir.

Hanefi mezhebinden bazı alimler cinayet istemiş kimse Eğer hareme sığınacak olursa oradan çıkıncaya kadar ona taarruz edilmez. Fakat onunla her türlü ilişki kesilmek suretiyle dışarı çıkmak zorunda bırakılır şeklinde söylemişlerdir. Bu ayeti kerimeyi delil göstermişlerdir.

“Siz de İbrahim'in makamından da namazgah edinin” hususunda müfessirler İbrahim'in makamı ile neyin murat edildiği konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır: İbn Abbas diyor ki: “Makam-ı İbrahim, Harem'in bütünüdür. Makam-ı İbrahim Haccın tümüdür.” Said Bin Cübeyr ise şöyle diyor; “Makam-ı İbrahim Hacer (malum taş)dır. Allah onu rahmet kılmıştır. Bu taşının üzerinde dikilir, Hazreti İsmail de ona taş uzatır idi. Es-Süddi şöyle söylemiştir: “Makam, hazreti İsmail'in hanımının Hazreti İbrahim'in ayaklarının altına koyup başını yıkadığı taştır” demişlerdir. Bu söz makamı İbrahim ile anlatılmak istenenin Hazreti İbrahim'in ayaklarının izinin kaldı taş olduğu konusunda önceki görüşlerle birleşmektedir.

Hz. İbrahim geçirmiş olduğu imtihanlar neticesinde geldiği nokta onun zürriyetinden önderler geleceğine dair söz verilmesi ile yapılan hizmetlerin ve gayretlerin karşılıksız kalmayacağına Allah'ın  vaadinin muhakkak yerine getireceğinin bir göstergesidir.


وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَارْزُقْ اَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَاُمَتِّعُهُ قَل۪يلًا ثُمَّ اَضْطَرُّهُٓ اِلٰى عَذَابِ النَّارِۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ


126- “Hani İbrahim; “Rabbim burasını emniyetli bir şehir yap ve halkından Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır” demişti. Allah da: “Kafir olanı da kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Ne kötü bir gidiş yeridir!”

Hz. İbrahim ve İsmail (as) Beyti temizleyip güzel kokularla kokulandırdıktan sonra Hz. İbrahim şöyle demişti: Rabbim burayı güvenli bir yer yap. Beytine yönelenler için burayı emniyetli huzurlu bir yer kıl. Ve senin evin tarafına yöneldiklerin de Onun halkını çeşitli meyvelerle rızıklandır demişti. Yüce Allah ona cevaben: “Kafir olanı da” rızıklandıracağım. “Kısa zaman için geçindiririm” yani eceli dolana kadar geçindiririm. “Sonra onu cehennem azabına duçar    ederim. Ve onun varacağı yer ne kadar kötüdür! Hz. İbrahim rızkı sadece iman edenler için istemişti. İmamet sadece Müslümanlar    içindi ve kafirlerle ilişki kesilmiş oluyordu. Allah ona müminlere rızık verdiği gibi kafirleri de rızıklandıracağını bildirmiştir.


وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

127- “Hani İbrahim beytin temellerini İsmail ile birlikte yükseltiyor ve diyordu ki: “Rabbimiz bizden kabul buyur, şüphesiz ki Sen Semi ve Alim’sin.”

Ya Muhammed! Kavmine İbrahim ve ismail (İkisininde üzerine selam olsun) Beyti inşa etmeleri, temelleri yükseltmeleri ve bunu yaparken de bu duaları ettiklerini, salih ameller içerisinde Allah’a dua ettiklerini hatırla. Onlar beyti inşa etmekle bana yakınlaşmak istediler. Yaptıkları amelleri kabul buyurmamı dilediler. Dediler ki: Rabbimiz sen bizim bu duamızı işitensin. İçimizde gizlediklerimizi ve niyetlerimizi çok iyi bilensin.

Beytullah’ın ilk defa kim tarafından yapıldığı hususunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Hz. Hüseyin’in torunu imam Muhammed Bakır “Kabeyi hz. Adem’den önce yeryüzü melekleri inşa etmişlerdir.” demiştir. Bazı sahabelerde Hz. Adem inşa etmiştir dediler. Bazıları Hz. Şit (As) inşa etti demiştir. Gökyüzünden indirilmiş yakut ve inci olduğunu söyleyen çıkmıştır. Bu görüşler göstermektedir ki, bu konuda kesinlik oluşturacak deliller mevcut değildir.

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

128- “Rabbimiz! İkimizi sana teslim (Müslüman) olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı (yerlerimizi ve usullerini) göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin.”

Rabbimiz ikimizi her şeyiyle    sana teslim olmuş kimselerden kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan bir ümmet yetiştir. İbni Kesir ifade akışında bahsedilenin Arap kavmi olduğu yönünde görüş bildirir. Ey Rabbimiz bize ibadet yerlerimizi ve usullerini göster. Senin emrin ve teklifin üzerine eda ettiğimiz amellerimizin sırlarını bize aç ve eğer hata edecek olursak bizim tevbemizi kabul et kusurlarımızı bağışla! Muhakkak ki sen Tevvab (Tevbeleri çok kabul edensin) ve Rahim(çok merhamet sahibi)sin. Sen hatalı kullarının hatalarından geri dönmelerini çokça kabul eden ve kullarının tevbelerini kabul ettikten sonra onlar tekrar günahlarına dönseler sen yine de onların tevbelerini defalarca kabul eden merhamet sahibisin.

رَبَّنَا وَابْعَثْ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّ۪يهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟
129- “Rabbimiz onları onların arasından; senin ayetlerini onlara okuyacak, kitabı, hikmeti öğretecek ve onları tezkiye edecek bir peygamber gönder. Şüphesiz ki Aziz, Hakim olan sensin sen”

Hz. İbrahim’in Rabbine yönelerek “Rabbimiz onları onların arasından; senin ayetlerini onlara okuyacak, kitabı, hikmeti öğretecek ve onları tezkiye edecek bir peygamber gönder.” Dua etti Allah onun duasını kabul ederek zürriyetinden onlara bir resul gönderdi. Senin vahyettiğin kitabı onlara okusun. Onlara kitabı öğretsin. Onları şirkten ve putlara tapmaktan temizlesin. Ey Rabbimiz, şüphesiz ki sen, asla mağlup olmayan galipsin, hükmünde fiillerinde ve sözlerinde sonsuz hikmet sahibi olasın. Senin tedbirinde eksiklik ve kusur yoktur.

Kitaptan kasıt Kur'an'ı    Kerimdir. Hikmetten kasıt onun hükümleridir. Tezkiyeden kastedilen de onları şirkten ve diğer maddi ve manevi pisliklerden nefsin kötülüklerinden arındırmaktır. Bu edilen dua için; Rasulullah (ﷺ)    şöyle buyurdular: “Babam İbrahim’in duası, İsa'nın müjdelemesi ve annemin kendisinden çıkan bir nurun Şam tarafındaki sarayları aydınlattığı rüyasıyım…” Burada bir işaret değerlendirmesi yapılabilir. Ahir zamanda da Şam bölgesi İslam'ın    ve Müslümanların    sığınağı olacak, Meryem oğlu İsa buraya inecektir. Dımeşk doğusunda bulunan ak minareye indiği zaman böyle olacaktır. Buhari’de ve Müslim’de “Ümmetimden bir taife muzaffer olarak hak üzere kalacaktır. Onlar o halde iken de Allah’ın emri gelene kadar bu böyle sürecektir.” Buhari’nin sahihinde “Ve onlar Şam’da olacaklardır.” fazlalığı bulunmaktadır.


وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ اِبْرٰه۪يمَ اِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُۜ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ

130- “Kendini bilmezden başka kim İbrahim'in dininden yüz çevirir? Andolsun dünyada onu seçtik. Elbette ki o ahirette de salihlerdendir.”

Hz. İbrahim'in    Hanif dininden, türlü günahlara ve suçlara götüren batıl görüşlere kim meyledip yüz çevirir. Şüphesiz ki biz, İbrahim'i    dünyada peygamber seçtik ve onu insanlara imam yaptık. Muhakkak ki o, ahirette de salihler kullardandır. O, dünyada net ve samimi ahirette dost ve velidir. Zira o, dünyada ahdine vefa göstermiştir.


اِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُٓ اَسْلِمْۙ قَالَ اَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ

131- “Hani Rabbi ona; “Teslim ol” buyurduğu zaman o da, “Alemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.”

Rabbi ona ibadetlerinde ihlaslı ol, Rabbine itaat ederek boyun eğ.” dediğinde İbrahim “Bütün yaratılmışların sahibi ve onların sevk ve idare edeni olan alemlerin rabbi olan Allah’a teslim olup boyun eğdim demişti.” Rabbi İbrahim'e    kainatın zerrelerini dahi sevk idare edenin kendisi olduğunu keşfettirmişti.


وَوَصّٰى بِهَٓا اِبْرٰه۪يمُ بَن۪يهِ وَيَعْقُوبُۜ يَا بَنِيَّ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰى لَكُمُ الدّ۪ينَ فَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَۜ

132- “İbrahim alemlerin rabbine teslim olmayı oğullarına da tavsiye (vasiyet) etti. Yakup da; “Ey oğullarım, Allah sizin için bu dinini seçti. Onun için siz de yalnız Müslümanlar    olarak can verin.” dedi.”

Rabbine karşı olan tutkusunu ve teslimiyete olan sevgisini vefatına kadar gereğince koruduğu gibi kendisinden sonra gelen evlatlarına da İbadette ve Tevhid inancında samimi olmalarını kalp ve bütün uzuvlarını ona boyun eğdirmelerini İsmail ve İshak’a tavsiye(vasiyet) etti. İshak oğlu yakup’da babasından atasının vasiyetini alıp evlatlarına aktardı. “Ey oğullarım, Allah size vaad ettiği bu dini seçti. Bu din İslam'dır. O halde İslam'a    sarılın ve İslam dini üzere ölün. Hayatınızda bu dinden sakın ayrılmayın. Çünkü hiçbir kimse, ölümün kendisine ne zaman gelebileceğini bilmez. Her zaman gelebilecek ölüme karşı tedbirli olun ve İslam'ı bir an bile terk etmeyin.



اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُۙ اِذْ قَالَ لِبَن۪يهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْد۪يۜ قَالُوا نَعْبُدُ اِلٰهَكَ وَاِلٰهَ اٰبَٓائِكَ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ اِلٰهًا وَاحِدًاۚ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

133- “Yoksa Yakup'a ölüm geldiğinde siz orada mıydınız? Hani o oğullarına: “Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? demiş, oğulları da: “Senin ilahına ve ataların İbrahim'in İsak'ın ilahı olan Allah'a tek ilah tanıyarak ibadet edeceğiz. Biz ona teslim olduk.” demişlerdi.”

Hz. İsak'ın oğlu Yakup (as) ölüm yaklaştığında çocuklarına yalnızca Allah’a ibadet etmeyi ve O’na hiçbir şekilde şirk koşmamayı deliller getirerek tavsiye etti. Ve oğullarına “benden sonra neye ibadet edeceksiniz” onlarda: “Senin ilahına ve ataların İbrahim, İshak’ın ilahı olana tek ilah tanıyarak ibadet edeceğiz” demişlerdi. Her ne kadar aynı zürriyetten gelselerde İsmail (as)’in soyundan Arap müşrikleri, İshak (as)soyundan gelip Yakup(as)’la devam edenlerde Yahudilerdi bunlar tevhid inancında ayrıldılar. Halbuki teslim oldukları peygamberlerin tevhid inançları birdi. İslam bütün peygamberlerin dinidir. Şeriatleri değişik olsada yollarına farklılıklar olsada bu böyledir.



تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

134- “Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine sizin kazandığınız da size aittir ve siz onların yapmış olduklarından sorulmazsınız.”

Size hatırlatılan bu ümmetin teslim olmuşları mazi oldular. Onların işlemiş oldukları güzellikler ve iyilikler kendi lehlerine ve kendi zamanlarına göre işlemiş oldukları suçlar da kendi aleyhlerinedir. Sizin kazandıklarınız da sizedir. Herkes kendi zamanında işlediği fiillere göre ve elde ettiği şeylere göre karşılık görecektir.



وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى تَهْتَدُواۜ قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

135- “Dediler ki: “Yahudi veya nasrani (Hristiyan) olun ki hidayete eresiniz” dediler. De ki: “Hayır biz hanif olan İbrahim'in dinine (uyarız), o müşriklerden değildi.”

Yahudi ve Hristiyanlar    size kendi dinlerinden olmanızı söylerlerse onlara deki: Biz sizin fasit görüşlerinize ve batıl heva ve heveslerinize uymayız. Bilakis biz İbrahim'in hanif dinine tabi oluruz. Biz batıl görüşlerinizden yüz çevirir ve uzak dururuz. İbrahim müşriklerden değildi, aksine muvahhitlerdendi. Burada İbrahim (As) şirk ehlinden olmadığı ve hidayet yolu üzere olduğu vurgulanmaktadır.

Haniflikten ne kastedildiği hususunda değişik görüşler mevcuttur. Kimi görüşe göre “Hac yapan” demiştir. Kimide, “Uyan ve tabi olan demektir” demiştir. Kimide “Sünnet olan” demiştir. Kimide “İhlaslı” olan demektir demiştir.

Muhammed b. İshak, İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Abdullah Suriye el-A’ver Rasulullah (ﷺ)’a: “Hidayet ancak bizim üzerinde bulunduğumuz şu yoldur. Sen bize tabi ol hidayeti bulacaksın dedi. Diğer taraftan Hristiyanlarda    bir şey    söyleyince Yüce Allah bu ayeti indirdi.



قُولُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَمَٓا اُو۫تِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۚ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

136- “Biz Allah'a bize indirmiş olana, İbrahim'e, İsmail'e, Yakub'a, ishak'a ve Esbat(Torunlar)’a indirilmiş olanlara, Musa'ya, İsa'ya verilenlere, peygamberlere Rableri tarafından verilmiş olanlara iman ettik. Onların hiç birisinin arasını diğerinden ayırmayız. Biz ona teslim olmuşlardanız” deyin.”

Biz, Muhammed'e indirilmiş olan Kur'an'ı    Kerimi tasdik ettik, aynı zamanda ibrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve Esbat (torunlarına)’a yani yakub'un 12 oğluna indirilmiş olanları tasdik ettik. Musa’ya verilen “Tevrat'a” ve İsa’ya verilen “İncil'e” de iman ettik. İbn Ebi Hatim, Ma’kil b. Yesar’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Resulullah (Sav) şöyle buyurdular: “Tevrat’a ve incil’e iman ediniz ve Kur’an ile yetininiz.” Bütün peygamberlere indirilen kitaplara iman ettik. Bütün peygamber hak ve hidayet üzeredirler. Tevhid inancı hususunda aynı yolu takip etmişlerdir. Bazılarını kabul edip bazılarını kabul etmemek gibi bir duruşumuz olmaz. Bütün peygamberlerin Allah’ın hidayeti üzere gönderildiklerine şehadet ederiz. Biz Allah’a teslim olmuş olanlardanız.

Abdullah bin Abbas diyor ki, bir Yahudi topluluğu Resulullah(ﷺ)
'a geldi ve ona: “peygamberlerden kimlere iman ettiğini sordular. Resulullah da onlara: “Ben Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e İsmail'e İsak’a Yakub'a ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya ve İsa'ya verilene ve bütün peygamberlere Rabbi tarafından verilenlere iman ettim. Biz onlardan herhangi birisinin arasında ayrım gözetmeyiz. Biz Allah'a boyun eğenleriz dedi. Resulullah İsa'yı zikredince yahudi topluluğu onun peygamberliğini inkar ettiler ve: “Biz İsa'ya da iman etmeyiz ona iman edene de iman etmeyiz” dediler. Bunun üzerine Allahu Teala:” Ey Resulüm de ki:” ey kitap ehli sadece Allah'a bize indirilene ve daha önce indirilenlere iman ettiğimizden ve sizin de çoğunuzun fasıklar olduğunuzdan dolayı mı bize kızıyorsunuz?” Maide Suresi 59 ayeti kerime indi.


فَاِنْ اٰمَنُوا بِمِثْلِ مَٓا اٰمَنْتُمْ بِه۪ فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا هُمْ ف۪ي شِقَاقٍۚ فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۜ

137- “Onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak ki hidayeti bulmuşlardır. Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki onlar ayrılık içerisindedirler. Onlara karşı Allah sana yetecektir. Allah Semi’dir, Alim’dir.”

İbni Kesir bu ayet için, Yüce Allah buyuruyor ki: “Eğer kitap ehlinden ve diğerlerinden olan kafirler sizin iman ettiğiniz gibi Allah'ın indirdiği bütün kitaplara ve resullere iman eder, hiçbirisini öbüründen ayırt etmezlerse, hidayet bulmuş olacaklar. Yani hakka isabet etmiş ve yönelmiş olurlar. Onlara karşı delilin getirilmesinden sonra Haktan yüz çevirip batıla dönerlerse şüphesiz ki onlar ayrılık içerisindedirler. Yani düşmanlık ve ihtilaf içerisindedirler. Onlara karşı Allah sana yetecektir. Yani onun Allah onlara karşı sana yardım edecek ve sana zafer İhsan edecektir” demektedir. O Semi’dir içlerinde gizledikleri kıskançlık ve kini bile işitir. Bundan dolayı onları cezalandıracaktır. Bu onlara karşı bir tehdit, ya da Resulullah (ﷺ)'e verilmiş bir vaattir. Yani “Senin duanı işitir, hak dinim muzaffer kılmak arzusunu ve niyetini bilir, O Alim’dir. Senin bu duanı kabul edecek ve seni muradına erdirecektir.”

Nitekim Resulullah (ﷺ) Hendek Savaşı'nda müşriklerle birleşerek Müslümanlara ihanet ettikleri için Kureyza Yahudilerinin    savaşlarını öldürttü kadın ve çocuklarını esir aldı Nadir oğullarına ise Şam’a sürgün etti Hayber Yahudilerini    de cizyeye bağlayarak zimmi    yaptı.



صِبْغَةَ اللّٰهِۚ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ صِبْغَةًۘ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ

138- “Allah’ın boyası (ile boyandık) boyası Allah'tan daha güzel olan kimdir!? Biz yalnız ona kulluk ederiz.”

Deyin ki: "Yalnız Allah’a ibadeti emreden Hanif dinine yani İslam dinine uyduk. Bu, Allah'ın boyasıdır. Allah'ın boyası da boyaların en güzelidir. Allah’a ortak koşmayı bırakın. Allah'ın dininden daha güzel hiçbir din yoktur. Ve deyin ki: "Biz, onun yüceliğine boyun eğeriz. Ona ibadet etme hususunda kibirlenmeyiz."

Hıristiyanlar, gerek Hıristiyanlığı kabul eden insanları gerekse küçük çocukları, mukaddes kabul ettikleri suya batırıp çıkararak vaftiz yaparlar. Böylece Hıristiyanlık boyası ile boyadıklarını zannederler. Allahü Teâlâ    bu âyet-i kerimesinde Hazret-i Muhammed'e ve ona iman eden ümmetine "Yahudi olun ki kurtuluşa eresiniz." diyen Yahudilere ve "Hıristiyan olun ki kurtuluşa eresiniz." diyen Hıristiyanlara şöyle demelerini emretmiştir: "Biz, Hanif dini olan İslam dini üzereyiz. Allah'ın gerçek boyası işte bu dindir. Siz de gelip bu dine girerek bizim yaptığımız gibi, Allah'ın boyası ile boyanın."

Âyette zikredilen "Allah'ın boyası"ndan maksat, Katade, Ebul Aliye, Atiyye, Süddi, İbn-i Abbas ve İbn-i Zeyd'e göre "Allah'ın dinidir." Mücahitten    nakledilen başka bir görüşe göre ise "Allah'ın boyası"ndan maksat, Allah'ın, insanları, üzerinde yarattığı fıtrattır.



قُلْ اَتُحَٓاجُّونَنَا فِي اللّٰهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْۚ وَلَنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۚ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَۙ

139- “Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Halbuki o, bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinize size aittir de.”

Yahudi ve Hristiyanlara de ki: “Allah hakkında bizimle tartışıp mücadeleye mi girişiyorsunuz? Şayet Allah herhangi bir kimseye kitap indirecek olsaydı, “Elbette bize indirecekti” deyip, sizin nübüvvette bizden daha çok hak sahibi olduğunuzu mu iddia ediyorsunuz ve bu konuda bizimle tartışıyorsunuz?

“Halbuki o bizim de Rabbimiz sizin de rabbinizdir” hepimizin ortak niteliği O’nun kulu olmaktır. Bizim Rabbimiz O’dur. Rahmetini ve lütfunu kullarından dilediği kimseye veren de O’dur.

“Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir.” Yani amel bir alamet ve bir delildir. Sizin bir takım amelleriniz bizim de bir takım amellerimiz var bizim amellerimizi ve sizin amellerinizi dikkatle inceleyin bir kimse Allah'ın emri üzere dosdoğru olanı ve onun emrinden sapanı çok iyi görür ve bilir.

“Biz ona Muhlis kullarız.” Bizim değil de bizim hidayet ehli olduğumuzu ikinci alameti anlamı şudur. Bizler onu Tevhid eden kimseleriz, imanımızı ona tahsis ederiz. Siz ise ona şirk koşuyorsunuz, Muhlis olan bir kimse Allah'ın lütfuna ve hidayeti üzere üzerine olmaya da hala ektir o bakımdan asıl hidayet bulmuş olanlar da sizler değil bizleriz.


اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

140- “Yoksa siz: “İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Esbat Yahudi veya Hristiyan idiler” mi diyorsunuz? “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah tarafından yanında bulunan şehadeti gizleyenden daha zalim kim vardır!? Allah sizin yaptıklarınızdan gafil değildir.” de.

Sizler bu konuda da yalan söylüyorsunuz. Sözü geçen bu kimseler yahudiliğin ve Hristiyanlığın    ortaya çıkışından önce idiler ve Allah bunların dinlerinin İslam olduğuna şahitlik etmiştir. Yahudilik hazreti Musa’dan sonra Hristiyanlık    da hazreti İsa’dan sonra ortaya çıkmıştır. Elbette Allah kimin hidayet bulduğunu, kimin bulacağını en iyi bilendir. Allah bahsi geçen peygamberlerin haberlerini herkesten daha iyi bilendir. Bu yüzden onların kesinlikle yahudi ve Hristiyan    olmadıklarını haber vermiştir. Hz. Muhammed (ﷺ)’in Allah’ın resulü olduğunu Tevrat’ın ve İncil’in de onu müjdelediğini biliyorlardı. Onlara düşen, Hz. Muhammed’in peygamberliğine şahitlik etmek ve ona uymaktı. Fakat bunu yapmadılar. Şahitlerin şehadetlerini gizlemelerinden daha büyük bir zulüm olamaz. Allah (CC) Resullerini yalanlayıp şehadeti gizlemek, batıla davet etmek, bununla birlikte hidayet üzere olduğumuz iddiasında bulunmak, insanları hak dine girmekten alıkoymak ve benzeri işlerinizden gafil değildir.


تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ۟

141- “Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandığı kendilerine sizin kazandığınızda size aittir ve siz onların yapmış olduklarından sorulmazsınız.”

Allah sizleri amellerinize göre cezalandıracak veya mükafatlandıracaktır. Babalarınızın size faydası olmayacaktır. Kıyamet günü onların amelleri size sorulmayacak kendi amellerinizden size sorulacaktır. Onlar onların soyundan gelmeye aldandılar. Halbuki Allah’ın emirlerine bağlı olmadıkça ve resullerine tabi olmadıkça onlar gibi olamazsınız.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar