KUR’AN-I KERİM ÖĞRETİMİ
Kur’an-ı Kerim hayatımıza yön veren ilahi mesajlar doludur. Hayatımızı kuşatmış olan Kur'an'ı okumak da bir ibadet şeklidir. Aynı zamanda zikir ve Allah’a yaklaşma ve huşu sebebidir. Kuran okuyan kimse övgüye mazhar bir amel işlemektedir. Bu bahsettiğimiz hallerle ilgili hem Kur’an’da ve hadis kaynaklarında yeterince bilgi bulunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de:
“Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacakları bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Çünkü O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.” Fatır 35/29-30.
“Mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.”Enfal 8/2.
“(Resulüm) sana vahyedilen Kitabı oku ve namaz kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” Ankebut 29/45.
“Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte ona ancak onlar inanırlar. Onu inkar edenler ise kaybedenlerdir.” Bakara/121
“Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan bir topluluk da vardır.” Al-i İmran 3/113
“Kuran okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ki merhamet olunasınız.” Araf 7/204
“Kuran okuduğun zaman seninle ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde çekeriz.” İsra 17/45
“Rabbinin Kitabından sana vahyolunanı oku; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.” Kehf 18/27
“ Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku.” Müzzemmil 73/4
Rasûlullâh (ﷺ): “Kim Kur'an'ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur'an onun etine ve kanına işler (Yâni Kur'an'ın feyziyle nurlanır.)” buyurmuştur. (Ali el-Müttakî, I, 532)
Rasûlullâh (ﷺ) kendileri de, Abdülmuttalib Oğullarından bir çocuk güzel konuşmaya başladığında, ona İsrâ Suresi'nin 111. ayetini yedi defa okutarak öğretirdi. (Abdurrezzak, el-Musannef, Beyrut 1970, IV, 334; İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef, Haydarabad 1976, I, 348.)
“Kur’an okuyan mü’min, kokusu ve tadı güzel olan turunç gibidir. Kur’an okumayan mü’min, tadı güzel ve kokusu olmayan hurma gibidir. Kur’an okuyan münafık, kokusu güzel, tadı acı olan fesleğen otu gibidir. Kur’an okumayan münafık ise, kokusu olmayan acı yaban keleği gibidir.” Buhari, Feza'ilü'l-Kur'an 17.
“Şu Kur’an’ı öğreniniz. Şüphesiz ki onu okumakla her harfine karşılık on sevapla mükafatlandırılırsınız.” Darimi, es-Sünen, II/429.
“Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi, Kur’an okumaktır.” Münavi, Feyzü'l Kadir, II/44.
“Ancak iki kişi gıpta edilmeye değer; birisi Allah’ın kendisine Kur’an ihsan ettiği ve gece gündüz Kur’an okuyan kimsedir. Diğeri de Allah’ın verdiği malı gece gündüz (fakirlere) infak eden kimsedir.” Buhari, Feza'ilü'l-Kur'an 20.
Kur’an-ı Kerim okumanın önemi ve fazileti ile ilgili yukarıdaki ayet ve hadislerin yanında Hz. Peygamber (ﷺ)’in şu sözleri, çocuklara Kur'an öğretmenin gereğini açıkça ortaya koymaktadırlar: “Çocukları üç hususta yetiştirin; Peygamber (ﷺ) sevgisi, Ehl-i Beyt’in sevgisi ve Kur'an okutulması, çünkü Kur’an hafızları hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü, Peygamberlerle ve Asfiyalarla beraber Allah’ın gölgesindedirler.” Münavi, Feyzü'l-Kadir, 1/225.
Yine Enes b. Malik, Hz. Peygamber (ﷺ)’in kendisine: “Oğulcuğum, Kur'an kıraatinden gafil olma, çünkü Kur’an ölü kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden, bir de haddi aşmaktan korur...” Deylemi, 2/377.
Hiç şüphesiz insanların İslam dininin en temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’den istifade edebilmeleri için, onu çokça okumaları ve anlamaları gerekmektedir. Dolayısıyla yetişkiniyle genciyle herkesin Kur’an-ı Kerim’i okuması için, Hz. Peygamber büyük gayretler göstermiştir. Tabii ki çocukların Kur’an’ın bilgisinden ve feyzinden uzak kalmamaları için de mümkün olan her çareye başvurulmuştur.
1. Bazı çocuklar yaradılış itibariyle, çok ince ruhlu, hassas ve anlayışlı olurlar. Onlara güler yüz ve nezaketle muamele etmeli. Çünkü onlar duygulu olduğu için ufak bir imâ ve işaretle hallerini hatalarını düzeltirler nezâket ve yumuşak muameleden haz ederler. Sert ve haşin muamele bunları üzer, huysuz ve hasta eder. Bu zümre azın da azıdır.
2. Bazı çocuklar ise bu terbiye şeklinden anlayamazlar. Onlara açıklan açığa "şunu yap, bu faydalıdır. Şunu yapma bu zararlıdır” demelidir. Nasıl olsa ileride kendi hatasını anlar deyip de söylenilmesi icâb eden sözü söylemekten çekinmemelidir.
3. Bazıları ise hissiz, anlayışsız olur. Söz kâr etmez. Bunlar da sırasına göre menfaatlerini kısma veya tenhada tehdit ve tekdir suretiyle terbiye edilir.
“– Enescik! Söylediğim yere gittin mi?” diye sordu.
– Hemen gidiyorum Yâ Resûlallah, dedim. (Müslim, Fedâil, 54)
Yine bir keresinde de Efendimiz toprakla oynayan çocuklara rastlamış, sahabeden biri onlara bunu yasaklamak isteyince Hz. Peygamber(ﷺ):
“– Bırak onları! Toprak çocukların ilkbaharıdır.” buyurmuştur. (Heysemî, VIII, 159)
Bunun yanında Resûlullah (ﷺ)’ın torunları Hasan ve Hüseyin ile oynadığı, onları sırtına alarak gezdirdiği, ayrıca amcası Abbâs’ın çocukları arasında koşu yarışı düzenlediği olmuştur.
Abdullah bin Hâris diyor ki: Resûlullah Abbas’ın çocukları Abdullah, Ubeydullah ve Kesîr’i yanyana getirir ve şöyle derdi:
“– Kim önce koşup bana gelirse ona şu kadar ödül var!” Çocuklar da koşarak gelirler, kimi Resûlullah (ﷺ)’ın sırtına, kimi göğsüne çıkmaya çalışırdı. O da onları öper ve kucaklardı. (İbn-i Hanbel, I, 214)
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...