Kadiri Yolu

 

En-Nisâ Sûresi 136-152. Ayetlerin Tefsiri

En-Nisâ Sûresi 136-152. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 20.08.2024

   بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم



Bu kesimin ana konusu:

Bu kesimde Yüce Allah iman ehlini ve eskiden beri kafir olan ile imandan sonra küfre dönen olmak üzere küfür ehlini iki türüyle de zikrettikten sonra münafıkların niteliklerini belirtmeye geçmiştir.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin müminlerin onlara acıklı azap müjdelemelerini emredilmektedir. Daha sonra münafıkları müminleri bırakıp kafirleri veli edinmekle nitelendirmektedir. Allah onların kafirlerle dostluklarının sebeplerini de açıklamaktadır. Bu sebep ise bu dostlukla dünya hayatında izzeti makam ve mevkileri istemeleridir. Yüce Allah ise İzzet bütünüyle yalnız kendisinin olduğunu bu konuda ortağının bulunmadığını bildirmektedir.

Yüce Allah kendi ayetlerinin inkar edilip, onlarla alay edilen yerde oturulmasını haram kılmaktadır. Küfürlerini açıklayan kafirler de beraber oturup kalkmak ve onların fikirlerini kabul etmek, Allah'ın diniyle alay etmek, münafıklıktır.

Bundan sonra Allah azze ve celle müminlerin münafıklar hakkındaki bilgilerini arttırarak münminlerin basiretlerini çoğaltmaktadır. Münafıklar müminlerin devletlerinin zeval bulunmasını, kafirlerin onlara üstün gelip dinlerinin ortadan kalkmasını arzu ederler fakat münafıklıkları sebebiyle Müslümanların zafer elde ettiklerini, Allah'tan desteği görünce müminlerle birlikte olduklarını göstermek ve onlarla böylelikle sevgilerini izhar etmek isterler.

Allah azze ve celle münafıkları şöyle tehdit etmektedir: Dünya hayatında zahiren şerri hükümlerin onlara uygulanmasına aldanmasınlar. Çünkü bunda yüce Allah'ın bir hikmeti vardır. Fakat kıyamet gününde bu zahiri durumlarının hiçbir faydası olmayacaktır. O gün izzet'in bütünüyle müminlere ait olduğu ortaya çıkacaktır. Kafirlerin Müminler aleyhinde hiçbir yolları olmayacaktır. Bu bakımdan dünya hayatında kafirlerin müminlere sağlayacağı herhangi bir üstünlüğe hiç kimse aldanmasın.

Münafıklar Allah'ı gereğince bilmedikleri gibi bilgilerinin ve akıllarının azlığı sebebiyle insanlara karşı durumlarının böyle gideceğini zannederler veya inanırlar. insanlar onların dış durumlarına bakarak şer-i hükümleri Buna göre uygularlar. Bu yüzden kıyamet gününde de hükümlerinin böyle olacağını zannederler fakat Onlar bu şekilde aldatma çabaları ile nasıl olur da Allah'ı aldatabilirler ve nasıl olur da bu geçerli olabilir kıyamet gününde küfürleri sebebiyle Ceza göreceklerdir.

Münafıkların bir başka nitelikleri de açıklanmaktadır amellerinin en şereflisi en faziletlisi ve en hayırlısı olan namazda dahi tembellik ettikleri ten söz edilmektedir namaza kalktıkları vakitte tembel Kalkarlar namazda Huşu duymazlar namaza imanları yoktur namaz kılmak için iyi bir niyetleri yoktur huşunun namazda iken ne anlama geldiğini kavrayamazlar Bu bakımdan onlar namaza tembel tembel Kalkarlar Bu onların namazı zahirde Eda edilişinin niteliğidir onların kötü iç yapılarının niteliğine gelince namazda sahip olmaları gereken ihlasları yoktur insanlara karşı Riyakarlık ve Gösteriş olsun diye namaz kılarlar Hatta onlar namaz kılarken çokça yanılırlar Başka şeylerle uğraşırlar kendilerinden istenen hayırlı şeylerden yüz çevirirler Yüce Rabbimiz münafıkları daha da yakından tanımak hususunda onları İman ve Küfür arasında veya müminlerle kafirler arasında gidip gelen şaşkınlar olarak nitelendirmektedir onlar hem zahiren hem de batınen müminlerle birlikte olmadıkları gibi Zahir ve batınlarıyla da kafirlerle birlikte değillerdir bilakisi onların zahirleri müminlerle birliktedir özellikle üstünlük ve Galebe müminlerin olduğu zaman böyledir hatunları ise kafirlerle birlikte.

Münafıkların durumları açıklandıktan sonra nifaklarının temelinin kafirlerle dostluk olduğu belirtildikten sonra şanı yüce Allah Mümin kullarına müminleri bırakıp kafirleri Veli ve dost edinmeyi yasaklamaktadır Allah aşırı küfürleri karşılığında münafıklara hazırlamış olduğu cezayı beyanda etmektedir onlar üzerinde kilitli kapalı ateşten çukurlar içerisinde ateşin dibinde azabı hak etmişlerdir. Yüce Allah bizlere şükür ve imana azap ile karşılık vermekten münezzeh olduğunu öğretir hak eden kimseye de Azap edeceğini belirttiği bu anlatım içerisinde bize Şu edebi öğretmektedir bize zulmettiği zaman kimseye beddua etmeyelim bize zulmettiği zaman kimsenin aleyhinde konuşmayalım böyle bir durumda dahi bize affetmeyi teşvik etmiştir. Çünkü bizzat, O kudretinin kemaline rağmen Affetmek sıfatına sahiptir. O cezalandıracak olsa dahi azabın hak edilişinden sonra cezalandırır. Bu bakımdan herkes küfre saptığı veya münafıklık ettiği takdirde Allah'ın adaleti gereği olan cezasından sakınmalıdır.

Allah azze ve celle imanın zıttı olan küfürden ve küfür ehlinden söz etmektedir bilasa iman konusunda Allah ile Resuller arasında tabi oldukları herhangi bir delil Dolayısıyla değil de canları böyle istediği alışkanlıkları ve atalarından böyle gördükleri için aralarında ayrım gözeterek kimisine iman edip Kimisini inkar edenleri tehdit etmektedir. çünkü hiçbir delil onları bu şekilde imana götürmez onların Bu tutumları sadece mücerret bir heva asabiye sonucudur Yahudiler de olduğu gibi Çünkü Yahudiler Bu sebepten dolayı Hz isa’nın peygamberliğine iman etmediler Yahudilerle Hristiyanlar da müşterek olarak aynı durum görülmektedir Çünkü her ikisi kesim de Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin peygamberliğini inkar etmiştir peygamberlerden birini inkar eden bir kimse diğer peygamberlere de inkar etmiş olur Allah'a ve resullerine iman ettikleri için güzel insanlar hazırlamış ve onlara mağfiret ve rahmet vaat etmiştir Allah Öyleyse Allah'a ve bütün peygamberlere iman eden müminler bu mükafatları ve rahmeti hak etmişlerdir.

Şimdi bu kesimin imanın tahkik etmeye davetle başladığını küfür ve Küfürün cezasını açıkladığına münafıklara tehdit ettiğine onların niteliklerini beyan ettiğine Daha sonra da kafirlerin bir türüyle tartışmaya giriştiğine dikkat edelim tartıştığı bu kafirler peygamberlerin bir kısmını inkar edip bir kısmını iman eden kimselerdir Elbette ki bu özelliklerini uygun düştüğü ilk kesim Yahudi ve hristiyanlardır.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا

136. -“Ey İnananlar! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitap'a ve daha önce indirdiği kitap'a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.”

Ey iman edenler Muhammed’e, Kur’anı Kerime ondan önceki peygamberlere kitap türünden ne indirmiş ise hepsine iman edin. Kim, Allah'ın meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz ki o doğru yoldan ayrılmış sapkınlık bataklığına düşmüştür. Böylelikle hidayet yolunun dışına çıkmış ve imandan alabildiğince uzaklaşmış demektir. Burada imanın rükünlerinden 5 tanesi zikredilmiştir.


اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَب۪يلًاۜ


137. -“Doğrusu inanıp sonra inkar edenleri, sonra inanıp tekrar inkar edenleri, sonra da inkarları artmış olanları Allah bağışlamaz; onları doğru yola eriştirmez.”

Allah anca tevrat'a iman edip sonra onun hükümlerine karşı çıkarak onu yalanlayan sonra İsa'ya ve İncil'e iman edip daha sonra da karşı çıkıp onu yalanlayan sonra da Muhammed'i ve Kur'an'ı yalanlayarak inkarlarını arttıran ehli kitabı affedecek değildir. Onlara yol gösterecek de değildir. İslam'ın ve müslümanların üstün gelmelerine yahut da başkalarının İslam'a ve müslümanlara Üstün gelmelerine göre durumlarını değiştirip duranlar ve Allah bağışlamayacaktır. Müfessirler bu ayeti kerimede bahsedilen kişilerin kimler olduğu hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir:

Katadeye, göre Yahudi ve Hristiyanlardır. Mücahid ve İbni zeyd'e göre ise bu kimselerin münafıklardır. Ebu Aliy’e göre ise ehl-i kitap olan Yahudi ve hristiyanlardır demişlerdir.


بَشِّرِ الْمُنَافِق۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًاۙ

138. - “Münafıklara, kendilerine elem verici bir azab olduğunu müjdele.”

Münafıklara elem verici bir azabı müjdele buradaki kasıt onlara haber ver demektir. Kötü haberlerin duyurulmasına müjde denilmesi ise haber verilenlerle alay etmek ve onları küçük düşürmek içindir. Bu itibarla münafıkların cehenneme gireceklerinin müjdelenişi vardır.

اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعًاۜ

139. - “Onlar, inananları bırakıp da kafirleri dost edinirler; onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Doğrusu kudret bütün olarak Allah'ındır.”

Münafıklar kalpleri kafirlerle beraber olup müminleri bırakmışlardır. Duyguları kafirlerle birlikte olup, onlara yardımcı olurlar. Onlardan yardım isterler. Onlara itaat ederler ve onları severler. Münafıklar onlardan kendilerini korumayı kendilerine yardımcı olmayı kendilerini makam ve mevki sahibi kılmayı isteyerek dostluk gösterir ve onları veli edinirler. Çağımızda böyle bir takım dostluk şekillerini islam ülkelerinde görmekteyiz ki, müslüman evladı olan kimseler gayet açık bir şekilde islama ve ülkeye zarar vermek isteyen kafirlerle birlikte olmaktadır ve bu birliktelik açıkça ortadadır. Günümüzde bazı siyasi partiler yurt dışından bağlantılar kurarak ve destek alarak onların yardımına sığınıp yaptıkları seçim çalışmalarında çeşitli manipülasyonlar, yalan haberlerle kendilerine bir makam mevki ve meta elde etmek için onların yardımına sığınırlar. Maksat ise dünya ve makam ve mevkilerinden, dünyanın geçici metalarından birini onursuz bir şekilde elde etmek içindir. İzzet ve kudreti veli edindikleri kafirlerin yanında ararlar.

Dilediğine dilediğini veren, izzet sahibi Allah'tan başkasından mümin bir şey istemez. Dünya hayatında veli edindikleri kafirlerle kazanılan geçici izzetin, ahirette kendilerine bir değer katmayacağını ve olmadığını, aksine ebedî bir zilletin geleceğini, dünyada kazandıkları geçici izzetin hiçbir değeri değerinin olmadığını anladıklarında iş işten geçmiş olacaktır. Kudret ve izzet Allah’ın yanındadır.

وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذًا مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعًاۙ

140. - “O, size Kitap'ta "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, başka bir söze geçmedikçe, onlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkları ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.”

Kur'an'a küfür ve Kur'an ile alay edici sözlerle konuşmaya başlayanların yanında oturmayın. Yoksa siz de onlardan olursunuz. Burada onlar gibi olmak, her bakımdan onlar gibi olacağı kastedilmemiştir. Çünkü münafıkların Allah'ın ayetlerine dalıp onları küçümsemeleri küfürdür. Onlarla birlikte kalma halinde eğer rıza ve ortaklık söz konusu olursa bu da küfür olur. Ancak bu kalışla birlikte onların bu durumlarından hoşlanılmaz, onlara ortak olunmazsa sadece bir masiyet olur. Bu gibi insanlarla oturup kalkmak, bu ayeti kerimeyle yasaklanmıştır.

Münafıkların ve kafirlerin müşterek özellikleri arasında küfür ve Allah'ın ayetleri ile alay etmek vardır. Allah onları cehennem ateşinde ebediyen birlikte bulunduracaktır. Kafirlerle birlikte oturup kalkmak onlarla birlikte ortak tavırlarda bulunmak onlarla hoşbeş etmek küfür sözlerini onlardan dinlemek, İslam'ı onlarla birlikte alaya almak münafıkların huylarındandır.

اَلَّذ۪ينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللّٰهِ قَالُٓوا اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۘ وَاِنْ كَانَ لِلْكَافِر۪ينَ نَص۪يبٌۙ قَالُٓوا اَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلًا۟

141. - “Sizi gözleyenler, Allah'tan size bir zafer gelirse, "Sizinle beraber değil miydik?" derler; eğer kafirlere bir pay çıkarsa, onlara: "Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?" derler. Allah kıyamet günü aranızda hüküm verir. Allah inkarcılara, inananlar aleyhinde asla fırsat vermeyecektir.”

Sizin karşılaşacağınız yeni zaferlerinizi ve sizin devamlı olarak kötülüğe uğramanızı gözetleyip dururlar. Ya da devletinizin zeval bulup bu kafirlerin size üstünlük sağlamasını dininizi de yitirmenizi beklerler.

Eğer siz düşmanlarınıza galip gelir ganimet gibi bazı menfaatler elde ederseniz onlar: “Biz de sizinle beraber düşmanlara karşı cihat etmedik mi ganimetten bize bir pay verin.” derler. Şayet kafirlerin sizin aleyhinize olan galibiyetinden bir payları olursa onlar kafirlere: “Biz sizi yenebilir öldürebilirdik ancak sizleri hayatta bıraktık. Aynı şekilde müminleri size karşı kışkırta bilirdik. Fakat onları size zarar vermekten alıkoyduk. Onları sizden korkutacak ve sizinle savaşmak cesaretlerini kıracak şekilde sözler söyledik. Size karşı onlara yardımcı olmakta gevşek davrandık” derler.

Allah kıyamet gününde siz müminlerle münafıklar arasında adil olan hükmünü verecektir. Allah müminlerin aleyhine kafirlere hiç bir yol ve fırsat vermeyecektir. Allah müslümanlara şunu vaat etmiştir. Hüccet Allah tarafından müminlerin lehine kafirlerin aleyhinedir. Allah hangi münakaşa ve tartışma da olursa olsun, bu delili onlara ilham eder. Yani dünyada toptan onların kökünü kazıyacak şekilde kafirleri müminler üzerine musallat etmeyecektir. Bazı durumlarda bazı müminlere üstünlük sağlasalar bile dünyada da ahirette de nihai sonuç takva sahiplerinin olacaktır.

اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلًاۘ

142. - “Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.”

Münafık bir kimse küfrünü gizleyerek imanını ihsar ediyor canlarının kurtulması için bunu böyle yaparak iman ettiklerini söyleyerek Allah'ı aldatmaya çalışıyorlar. Halbuki Allah cehenneme girmelerine kadar onlara mühlet verecek ve yaşadıkları sürecek kendilerine ağır gelen İslami hükümleri onlara tatbik ederek onları aldatmakta ve oyunlarını başlarına geçirmektedir.

Bu münafıklar namaza kalktıkları zaman üşenerek tembel tembel kalkarlar namazdan hoşlanmadıkları için üzerlerine bir ağırlık çökmüş olarak kalkar, böyle bir gaflet bazen müminin de karşı karşıya kalabileceği bir beladır.

Buhari ve müslimlere Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “ münafıklara en ağır gelen namaz, yatçsı ile sabah namazıdır. Onlar bu iki namazdaki hayırları bilecek olsalardı, sürünerek dahi olsa camiye gelirlerdi.”

İmam Malik, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet etmektedir: “ şu şekildeki namaz münafığın namazıdır, bunu üç kere tekrarladı ve devamında oturur, Güneşi gözetler. şeytanın iki boynuzu arasında( batmak üzere) olunca kalkar dört rekat gagalar ve pek az müstesna bu rekatlarda Allah'ı zikretmez.” bu hadisi Müslim ve başkaları da rivayet etmiştir.

Onlar müminlere gösteriş olsun diye namaz kılarlar. Namazlarında riyakarlık yaparlar, namaz kıldıklarının işitilmesini arzu ederler. Çünkü onlar ne öldükten sonra dirilmeye ne de sevap ve cezaya inanırlar.

Ebu Yala, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “ İnsanların kendisini gördüğü yerde namazı güzel kılan, tek başına kaldığı yerde kötü olan bir kimsenin bu durumu, Rabbine hafife aldığı bir davranıştır.”

Onlar Allah'ı ancak gösterişe vesile olacak şekilde ve pek az anarlar. Allah'ı birleyen ve kesin olarak iman edenin andığı gibi anmazlar. Oldukça az ve nadir zikrederler Allah'a tesbih ve tehlil bir hatırlamazlar ve zikretmek istemezler. Aslında az zikir yapılsa bile eğer Allah için ihlasla yapılmış olsaydı yine çok hükmünde olurdu. Fakat onların bu zikirleri de ihlasla değildir.


مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا

143. - “Münafıklar, küfür ile iman arasında bocalamaktadırlar. Ne bu müminlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere. Allah kimi doğru yoldan saptırırsa, sen artık ona kurtuluş yolu bulamazsın.”

Bu münafıklar iman ile inkâr arasında bocalayıp dururlar. Heva ve şeytan onları iman ile küfür arasında götürüp getirir. Hayret ve şaşkınlık içindedir. Münafıklar küfür ile iman arasında kararsız kimselerdir. Onlar ne tam olarak müminlerle beraberdirler ki gerçekten inanmış insanlar gibi amel etsinler ne de müşriklerle beraberdirler ki, açıkça müşrik olduklarını söylesinler. Onlar iki sürü arasında kalan koyun gibi şaşkınlık içerisindedirler. Allah'ın doğru yola muvaffak kılmadığı bir kimse için Hakk'a götürecek hiçbir yol bulamazsın.

Münafıkların durumunu Rasulullah (ﷺ) bir hadis-i şerifte şöyle açıklamaktadır: “Münafık, iki sürü arasında şaşkınca tereddüt eden bir koyuna benzer. Bazen birine tabi olmak ister bazen diğerine.”

***


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُب۪ينًا

144. - “Ey İnananlar! Müminleri bırakıp kafirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?.”

Ey iman edenler, münafıklarla arkadaşlık, dostluk, karşılıklı olarak öğütleşmek, gizliden gizliye onlara sevgi beslemek yahut müminlerin hallerini (sırlarını) onlara açıklmak, onlara itaat etmek, onlara yardım etmek ve her ne suele olursa olsun vela ve bağlılığınızı ortaya koyacak herhangi bir davranışta bulunmak suretiyle onları kendinize müminlerin bırakarak dost ve yardımcılar edinmeyin.

Aksi takdirde sizler de cehennemlik olursunuz. Sizler kendi aleyhinize, Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz. Böyle yaptığınız takdirde Allah'ın gazabına uğrar, münafıkların hak etmiş oldukları cezaya siz de çarptırılmış olursunuz.

اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِي الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِۚ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَص۪يرًاۙ

145. - “Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.”

Münafıklar cehennemin en alt derecesinde Yer alırlar cennetin olduğu gibi cehennemin de dereceleri vardır münafıklar cehennemin en dibindedirler Bu dipte onların durumlarını niteleyen ashab-ı kiramdan bir takım nakiller de bulunmaktadır.

Ebu Hureyre'den şöyle bir nakil vardır: “ En aşağı tabaka, cehennemin en altındaki hücrelerdir. üzerlerinde kapatılacak kapıları vardır ve bu hücrelerin hem altlarından hem de üzerlerinden ateş yakılır.”

İbni Mesud da şöyle söylemektedir: “ ateşten üzerlerine kapatılacak tabutlar da olacaktır.”

Nesefi: “ Cehennem de 7 tane dereke vardır. Ona bu isimlerin verilme sebebi,( aşağıdan yukarıya doğru) birinin diğeri üstünde olmasındandır. münafık kafirden daha şiddetli bir azap görecektir. Çünkü o dünya hayatında kılıçtan ya da emniyet içerisinde yaşanmıştır. Adalet sağlanması için ahirette en aşağı derekeyi hak etmiştir. Çünkü münafık da küfür itibariyle kafir gibidir. Ayrıca o küfürüne İslam ve Müslümanlarla alay etmeyi eklemiştir.” Kendilerini azaptan kurtaracak içlerinde bulundukları durumdan çekip çıkaracak, acıklı azaplarını dindirecek hiçbir yardımcı bulamazsın.

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْرًا عَظ۪يمًا

146. - “Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah'ın Kitabına sarılanlar ve dinlerine Allah için candan bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah müminlere büyük ecir verecektir.”

Ancak münafıklıktan vazgeçip tevbe edenler nifak ile bozdukları içlerini de tezkiye edip, hallerini de ıslah ederler, halis müminlerin güvendiği şekilde Allah'a sarılan ve dinlerini Allah için halis kılanlar, riyakarlık yerine ihlas sahibi olanlar ve böylelikle itaatleri ile Allah’ın rızasından başkasını gözetmeyenler müstesnadır. Onlar müminlerle beraberdirler. Dünyada da onlarla beraber olacaklardır onlar müminlerin arkadaşları, müminlerin yandaşlarıdır. kıyamet gününde de onlar arasında olacaklardır.

مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِرًا عَل۪يمًا

147. - “Şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azab etsin? Allah şükrün karşılığını verir ve bilir.”

Ey münafıklar şayet Allah'a tövbe eder hakka yönelir size Vermiş olduğu nimetlere karşı şükreder ve Tevhid inancına dönüp iman ederseniz artık Allah size niçin azap etsin ki Allah'ın sizleri cehennemin en alt derecesine koymaya ihtiyacı yoktur. Zira size azap etmek, Allah'a ne yarar ne de zarar getirir. onun yarattıklarına vermiş olduğu cezanın sebebi, kendisine karşı Haddi aşmak ve onu tanımamaktır. Allah böyle olanlara haddini bildirir.

لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعًا عَل۪يمًا

148. - “Allah, zulme uğrayan kimseden başkasının, kötülüğü sözle bile açıklamasını sevmez. Allah işitir ve bilir.”

Zulme uğrayanın açığa vurması bundan müstesna'dır. Allah'ın açığa vurulmasını istemediği çirkin sözden mazlumun açığa vurmasını istisna ettiği görülmektedir. İster açıklansın isterse açıklanmasın Allah kötülüğün hiçbir çeşidini sevmemekle birlikte; açığa vurulması daha da çirkindir. Zulme uğramış kimsenin kötüyü açığa vurması ise, ya zalime beddua etmesi ve ondaki kötülüklerden söz ederek onu yad etmesi yoluyla olur; yahut kendisine yaptığı zulmün mislini ona yapmasıyla yahut da insanlara zulmettiği sınırlar çerçevesinde onun aleyhinde konuşmasıyla olur. Zalimin hakkında dava açmak ve zulüm şekillerini zikretmek icma ile caizdir. Allah mazlumun şikayetini işitir, zalimin zulmünü de bilir.

اِنْ تُبْدُوا خَيْرًا اَوْ تُخْفُوهُ اَوْ تَعْفُوا عَنْ سُٓوءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُوًّا قَد۪يرًا

149. - “Bir iyiliği açığa vurur veya gizler yahut bir kötülüğü affederseniz, bilin ki Allah da Affedendir, Güçlü Olandır.”

İster bir hayrı açıktan yapınız isterse gizliden yapınız; kötülüğü de içinizden siliniz ve size zulmeden kimseye karşılık vermekten yüz çevirecek olursanız şunu biliniz ki: “Şüphesiz ki Allah affeden, Kadir olandır.” O, İntikam almaya muktedir olmakla birlikte günahları bağışlar. O bakımdan sizin de onun yolunu izlemeniz gerekiyor. Kudretiyle birlikte affının zikredilmesi hayrın açıklanmasının da gizlenmesinin de ve kötülüğün affedilmesinin de bütünüyle “af”fın kapsamına girdiği kanaatinde bulunanların lehine bir delildir. Affeden bir kimse, bir hayra açığa vurmuş olur. Affetmeyen bir kimse de, bir hayrı gizlemiş olur. Her türlü kötülüğü affeden bir kimse bütün bu durumlarda Allah'ın kamil ahlakı ile ahlaklanmış olur. Sahih bir hadis-i şerifte Hz Peygamberin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Sadakadan dolayı hiçbir mal eksilmez. Affetmekle Allah şereften başka bir şey artırmaz. Allah için tevazu göstereni de Allah yükseltir.” Demek ki kendilerine zulmeden kimseleri bağışlamak ve kötülükten uzak durmak müminlerin ahlakındandır. Dilin muhafaza edilmesinin ve başkalarının bağışlanmasının iman konusundaki temel meselelerden olduğunu da göstermektedir.

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلًاۙ

150. - “Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız» diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;”

Allah resulünü inkar etmenin Allah'ı ve onun bütün peygamberlerini inkar etmek olacağına delildir Yahudiler Hz İsa ve Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i inkar ederken Hristiyanlar da Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i inkar etmişlerdir. Diğer taraftan bütün peygamberleri inkar eden kimseler de vardır, hatta bir kısım kimseler Allah'ın varlığına dahi inanmamaktadır. Ancak anlatım düzeni Allah resullerinden bir kısmını inkar edenlerle alakalıdır. İman ile küfür arasında bir yol tutup gitmek isteyenler var, halbuki bunların arasında da bir yol yoktur. Aynı zamanda iman meselesinin bütün gereklerini göz önünde tutmayan kimseleri de reddetmektedir.

اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّاۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا

151. - “İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”

Küfürde kemale ermişlerdir. Onların kafir oldukları gerçektir, sabittir ve kafir olduklarında en ufak bir tereddüt yoktur. Ahirette onları zelil kılacak bir azab hazırlamış bulunuyoruz.

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ اُو۬لٰٓئِكَ سَوْفَ يُؤْت۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا۟

152. - “Allah ve peygamberlerine iman edip onların birini diğerinden ayırmayanlara; işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah Gafur, Rahim olandır.”

Allah’ın birliğini tasdik eden, Peygamberlerinin hepsinin Peygamber ol­duğunu ve onların, Allah tarafından getirdikleri din ve şeriatların hak olduğunu ikrar eden, Peygamberlerin bir kısmını tasdik edip diğerlerini yalanlayarak onla­rın arasını ayıranlar gibi olmayın. Hepsinin hak olduklarına iman eden kimsele­re gelince, işte Allah, öyle olanlara hakkıyla iman etmelerinin karşılığı olarak mükâfaatlannı verecektir. Allah, daha önce o gibi günahları işleyip de sonra tevbe eden kullarını çokça affeden ve kullarını doğru yola ileterek onlara çokça merhamet edendir.

GörüIdüğü gibi âyet-i kerime, Muhammed ümmetinin sıfatlarını beyan etmekte ve onlara bolca mükâfaatlar verileceğini bildirmektedir. Çünkü Mu­hammed ümmeti, Bakara suresinin iki yüz seksen beşinci âyetinde de belirtildi­ği gibi, Peygamberler arasında bir ayrım yapmaz, hepsine iman ederler. Bu hu­susta âyet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: "Peygamber ve müminler, rabbi tarafından Peygambere indirilene iman ettiler. Hepsi de Allah'a, meleklerine, ki­taplarına, Peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın Peygamberlerini birbirinden ayırt etmeyiz." dediler.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs