Kadiri Yolu

 

Mükellefiyetlik ve İnsanın Allaha karşı sorumluluğu

Mükellefiyetlik ve İnsanın Allah'a karşı sorumluluğu 


Allah azze ve celle insanları ve cinleri katında sorumlu tutarak kendisine kulluk ve ibadetle yükümlü kılmıştır. Dünyada yükümlülüklerin yerine getirip getirilmemesi durumuna göre ahirette bunun hesaba çekilerek mükafat veya ceza olarak yansıması olacaktır. 

Allah azze ve celle: “İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” Zariyat/56 

İnsan görünen ve hiç taşıyan canlılar içerisinde mükellef olan Cinler ise görünmeyen gaybi canlılar içerisinde şerri hükümlülükleri olan tek varlıktır.

Yaptığımız her hareket davranışlar var vacip bize mendupları kapsamamakta olduğu gibi bazı hareket ve İşler de terk ettiğimizde haram ve mektupları içine almaktadır.

 teklif akla ve kişiye İslami daveti ulaşmasına bağlıdır Zira duyu organları işleyen Akıl sahibi bir insan ilahi hitabı idrak etmeye yeteneğine şahit risaleti yani Allahu Teala'nın Peygamber'i aracılığıyla insanlara göndermiş olduğu Emir ve yasaklar kendisine ulaşmayan şer mükellef değildir

“Elçi göndermedikçe hiçbir kavme azap edici değiliz.” İsra-15

Akıl bakımından İdrak ve anlama hazır olmayan bir yapı Şeren sorumlu tutulmamıştır. Allah'ı, Resulünü (a.s) ve İslam'ı tanıtarak İslam'da mükellefin yapması istenen şeyleri yapmak. 

Böylece Allah azze ve celle'nin kulları üzerindeki kulluk ve ibadet haklarını yerine getirmek yükümlülüktür.

İnsan Allah katında mesuliyetini anlamayan ve davranışlarında sınır tanımak istemeye bir yapıya sahiptir işte insanın hayvanlaşması bu düşüncenin eseridir kapsamlı bir anarşide bu Temeller üzerine yükselir insan hayvanlaşması sonucunda arzulara boyun eğmeye başlar Bu ise büyük bir ahlaki çöküntüyü peşine getirir:

“Eğer hak onların arzularına uysaydı Gökler yer ve bunların içinde bulunan kimseler bozulur giderdi.”  Müminun Suresi-71

Allah karşısında sorumluluğu itiraf edeyim hak din olan İslam'ı kabul eden bir başka hayatta Allah karşısında yargılanacağını bilen insanlardan ise ancak hayırlı işler beklenir. Allah (azze ve celle)'nin insanların mesuliyetini Hz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in üzerine indirdiği son Risalet olan İslam'a teslimiyetle sınırlı kılmıştır. adı verilen ve her Müslümanın yerine getirmesi gereken yükümlülükleri ve İslam ümmetinin bir kısmının yapılmasıyla diğerlerinden daha küçük olan farz-ı kifayeleri öğrenip gereğini yapmak her müslümanın boynunun borcudur.

Farz: dinimizin yapılmasını açık ve kesin olarak emrettiği şeylerdir. farzları terk etmek haramdır inanmayan ve yapılmasına önem vermeyen kafir olur.

Farz-ı Ayn:  mükellef olan her Müslümanın bizzat kendisi tarafından yapılması gereken farzlardır. Müslüman emredilen dinin hükümlerini öğrenmesi bu kapsamdadır. Ehli sünnet itikadını öğrenmek, emir ve yasakları öğrenmek( namaz, oruç, zekat, Hac ve bunun gibi)

Farz-ı kifaye: Müslümanlardan lüzumu Kader kimse tarafından yapılınca diğerlerinden sorumluluktan kurtulduğu farzlardır. Cenaze namazı kılmak, kefenlemek cenaze yıkamak, hafızlık yapmak, akışına karşılık vermek, cihat etmek, fen bilimleri, sanat, ticaret bilgisi yapana gerekir, emri bil maruf nehyi anil münker yapmak, hilali gözetlemek vb.


Mükellefiyet (Yükümlülük)

“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” Kıyamet Suresi-36

“Allah kimseye  gücünün üstünde bir şey teklif etmez.” Bakara-286

“Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez.” Bakara-185

“Biz elçi göndermedikçe (hiçbir kavme) azap edecek değiliz.” İsra-15

“Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve (onun) ulaştığı herkesi uyarayım.” Enam-19

“Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan (o yaptığın kötü işten) sorumludur.” İsra-36 

- Konuşup işlemedikçe kalplerinizden geçirdiklerinizden sorumlu tutulmayacaksınız.

- Akli dengesi olmayanın yükümlülüğü yoktur. Kalem üzerinden kalmıştır.

- İslami işiten herkes ona karşı sorumludur. 

- Bazı insanlar sorumluluk açısından hafifletici sebepleri olabilir. Bunlar Bunaklar, fetret döneminde yaşayanlar, Mecnun (ahmak) ve bir şey işitmeyen sağırlar.

- Fukahanın çoğunluğu 15 yaş olarak büluğ yaşını kabul edilmiştir.

- Yükümlülüğün şartlarında; Akıl, Buluğa ermek, tebliğ ve tebliği anlayabilmek için gereken duyulara sahip olmanın, insanı İslam'ın emirleri ile mükellef kılındığı görülür. Ayrıca İslam diyarında doğan ve büyüyen her insan hükmen mükellef olarak kabul edilir.

- İslam davetinin ulaşmadığı kimseler mazurdurlar Eğer bu insanlar Allah'ı inkar ediyor ya da Allah'a ortak koşuyorlarsa İtikatta kafir hükmündedirler Eğer bu kimselere daha önce gelen peygamberlerden bazılarının daveti ulaşmış da iman etmemişlerse cehennemde ebedi olarak kalmaya müstakil olurlar. eğer onlara hiçbir şekilde bir Peygamberin daveti ulaşmamışsa dinen mükellef olmazlar. böyle kimseler için ahirette ne ceza ne de mükafat vardır Eğer Allah ahirette onlara azap edecek olursa bu Allah'ın adaletinin sonucudur Yoksa bu onun için bir ceza hükmünde değildir

- Bilmemek özür sayılır mı Kur'an ve sünnetle belirlenen şer'i hükümler üzerinde icma bulunan konuları bir kimse bilmediğini söylerse gereğini yerine getirmemezlik edemez. Çünkü Bilgisizlik, meşru bir özür sayılmaz Elbette hüküm islam diyarında yaşayan kimseler için geçerlidir.

- İki ilim çeşidi bulunur bunların ilki Allahu Teala'nın beş vakit namazı ramazan orucunu gücü yetenin haccetmesi, mallarının zekatlarını vermeleri insanlara farz kıldığı yine Allahu Teala'nın adam öldürmeyi zinayı hırsızlığı içkiyi içmeyi yasakladığını ve bunun benzeri emir ve yasaklarını bilmesidir bunları bilmemek hiçbir akıl sahibi için mazeret olamaz. Zira bu ilim herkesin bilmesi gereken genel ilimdir. Yani ilmihaldir bütün bunlar Allahu Teala'nın kitabında nasırlar olarak bulunmaktadır yine bu bilgiler müslümanların avam tabakasının nesilden nesile birbirlerine resulullah'tan naklettikleri malumatlardır. 

Bu emirlerin fazlalığında herhangi bir şüphe veya tartışma yoktur. Haber ve tevil olarak bu bilgiler de herhangi bir hata ihtimali olmadığından o konuda tartışmak caiz değildir. Burada anlaşılıyor ki bu ilim Kur'an ve mütevatir sünnetten sarih olarak ve hükümleri üzerinde müslümanların icmaı bulunan meşhur hadis-i şeriflerden elde edilen ilimdir. 

İkinci çeşit ilim ise, bu tür ilim farzların furuğu dallarını bile ilgili bilgileri kapsar ve çok iyi araştırmalara zamanlarını tahsis eden fukahanın bilmesini zorunlu kılar. Böyle bir ilmi avam tabakasının bilmemesi mazur görülebilir ancak fukahanın ihmal edip öğrenmemesi mazur görülemez. Demek ki islam diyarında yaşayan kimseler islam'ın emir ve yasaklarını anayasalarıyla bilmek durumundadırlar ve bu konudaki bilgisizlikleri özür olarak kabul edilemez. Bilgi de şüpheye düştükleri bazı işleri de bu hükmün dışındadır. 

Bu topraklarda yaşayan zimmiler de müslümanlara olduğu komşu oldukları için veya beraber yaşadıkları için kendilerine de bu hükümler tatbik edileceğinden hatırsasiyet ve benzeri cezaları bilmek durumundadırlar. İslam diyarında ikamet ettiklerinden avam tabakasının İslam hakkındaki temel bilgileri bilmek durumundadırlar. Bu kimselerin zinanın hak cezasını gerektirdiği gibi suçların İslam'da ne ile cezalandırıldığını bilmeleri gerekir müslümanların faydalarını nimetlerden yararlandıkları gibi cezalandıkları cezalarla da cezalanacaklardır. 

- Hanefi fukahası dinin zorunlu bilgilerini bilmeyen veya inkar eden kişinin bunları ikrar kabul etmediği takdirde kafir olacaklarını söylerler. Kendilerine yapılan açıklamadan sonra şayet bu bilgileri kabul edecek olurlarsa, yeniden müslüman olmuş gibi sayılırlar. Bu yüzden nikahlarını tazelemeleri ve yeniden hac yapmaları gerekir.

- Şafiiler ise; “Cehaletten ötürü kafir olunmaz. Eğer kendilerine gerekli açıklama yapıldıktan sonra durumunda ısrar ederse, o zaman kafir olduğuna hükmedilir. Eğer kendisine  gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra durumunda ısrar ederse, o zaman kafir olduğuna hükmedilir” demişlerdir.

- Hata ile işlenilen, unutularak yerine getirilmeyen ve bir başkası tarafından zorlanarak yaptırılan işten sorumlu tutulmayacaktır.   

- Yapmadıkları ve konuşmadıkları sürece kalplerinden geçirdiklerinden sorumlu tutulmayacaklardır. 

- Fetret ehli yaşadıkları zamanlarda kendilerine peygamber gönderilmeyen toplumlar fetret ehli denir. Resulullahın anne ve babası kurtulanlar zümresinden oldukları söylenilir. Zira onlara geçmiş peygamberlerin Risaletlerinden hiçbiri ulaşmamıştı. 

- Dört sınıf insan kıyamet gününde itirazda bulunur: 1- Sağırlar 2- Ahmaklar 3- Bunaklar 4- Fetret devrinde ölenler

- Akıllı olan mükellef olur.

- Allah kuluna güç yetiremeyeceği yükü yüklemez.

- Kafirler iman ettikten sonra dinin ayrıntılarından sorumludurlar.

-Büluğa ermeden ölen çocuk ahirette hesaba çekilmeyeceği umulur. Ölen çocukların hakkında konuşmamak ve takdiri Allah’a bırakmak en doğru olandır.

- Her mükellef olanın farzları Farz ayn ve farzı kifayeleri öğrenmelidir. 





Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar