Kadiri Yolu

 

El-Mâide Sûresi 67-86. Ayetlerin Tefsiri

El-Mâide Sûresi 67-86. Ayetlerin Tefsiri


Tarih: 22.10.2024

     بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم


يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ


67. -"Ey Peygamber. Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan onun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allah kafirler güruhunu hidayete erdirmez.” 


Ey, insanlara Peygamber olarak gönderdiğim elçi, Rabbin tarafından sana indirilen Kur'an'ı insanlara tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Peygamberlik göre­vini yerine getirmemiş olursun. Allah’ın sana gönderdiği şeylerden bir kısmını da gizlersen Peygamberliğini tebliğ etmemiş olur ve büyük bir günaha girmiş olursun. Allah seni insanların şerrinden koruyacaktır. O halele Allah’tan başka kimseden korkma ve şunu da bil ki Allah, kâfir topluluğu hidayete erdirmez.

Allah Teala bu âyet-i kerime ile Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, ehl-i kitap hakkında indirdiği hükümleri onlara tebliğ etmesini ve bunu onlara tebliğ eder­ken onlardan çekinmemesini emretmiştir. Allah Teala ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanların kıssalarını bu surenin başından bu tarafa zikretmiş, onların sa­kat taraflarını, dinleri hususunda kötü niyetli olduklarını, Rablerine karşı cüretkâr olduklarını, Peygamberlerini sindirmeye çalıştıklarını, Allah'ın, kendi­lerine gönderdiği kitabı değiştirdiklerini, yediklerinin ve içtiklerinin murdar şeyler olduğunu zikretmiş, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e de onların bu hallerini ken­dilerine söylemekten çekinmemesini, onların sayılarının çokluğunun kendisine herhangi bir zarar veremeyeceğini bildirmiştir. Allah yolunda hiçbir kimsenin korkmamasını, zira Allah’ın, bütün yaratıklara karşı kendisine yeteceğini ve onu savunacağını bildirmiştir. Resulullah’ın, tebliğ etmesi emredilen şeylerden her­hangi birinde kusur etmesi halinde kendisine indirilen hiçbir şeyi tebliğ etmemiş derecede günahkâr sayılacağını beyan etmiştir.

Bu ayeti kerimenin nazil olmasından sonra Resulullah (sav)’ın artık insanlardan çekinmez olduğu, hatta yanında muhafız bulundurmaktan dahi vaz geçtiğini: “Artık beni korumayın. Çünkü Rabbim beni korumuştur.” buyurmuştur. 

Hz. Aişe (r.anh.) diyor ki: “Kim sana “Hz.Muhammed kendisine indirilenlerden bir şey gizledi.” diyecek olursa şüphesiz ki o yalan  söylemiştir. Çünkü Allah Teala: “Ey peygamber, Rabbinden  sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan Allah’ın Peygamberliğini tebliğ etmemiş olursun.” buyurmuştur.

“Rabbinden sana indirilen” buyruğu kast edilen Hz. Ali'nin halifeliğidir Şia'nın ortaya koymuş olduğu isnad budur. Yüce Allah peygamberi (sav) Hz. Ali’yi halife olarak göstermesini vahyetmiştir. Ancak hz. peygamber bunun ashabı arasında bir gruba ağır geleceğinden çekinmesi üzerine, yüce Allah bu ayeti kerimeyi Hz. Peygamberin yerine getirilmesin, emretmiş olduğu işi yapmak üzere onu teşvik etmek için indirmiştir.” Hz Ali'nin halifeliğine dair dayandıkları en güçlü delil Gadir Hum’a dair olan haberdir. ancak onlar bunu maksatlarına uygun bir şekilde kullanabilmek için oldukça Münker ve ilavelerde bulunmuşlar bu haberin rivayetleri arasında uydurma sözler koymuşlar ve bu konuda şiirler dahi yazmışlardır. 

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) veda haccından dönerken Mekke ile Medine arasında cufe yakınlarında Gadir Hum diye bilinen bir yerde konuşma yaparak Hazreti Ali Kerem allahu ve senin efendimizin faziletini ve Yemen'de kendisiyle birlikte bulunan bazı kimselerin onun aleyhinde söylediklerinden uzak olduğunu açıkladı çünkü Hz Ali adil bir takım uygulamalarda bulunmuştu ki Yemen'de onunla birlikte bulunanların bir kısmı bu uygulamaları bir zulüm ve bir sıkılık ve bir cimrilik olarak değerlendirmişti. Hazreti Ali efendimiz ise bu konuda haklıydı Peygamber Efendimizin bu hutbeyi yaptığı gün Zilhicce ayının 18 pazara rastlayan günü olup Orada bulunan bir ağacın altında konuşma yaptı.


Muhammed Bin İshak Yahya Bin Abdullah'tan rivayet ediyor Yahya da Yezid bin talha'dan rivayette dedi ki: “ Ali keremallahu ve şey Yemen'den Mekke'ye Resulullah ile buluşmak üzere geldiğinde Resulullah'a yetişmek için Elini çabuk tutmuş beraberinde bulunan askerlerin başına kendisinin yerine arkadaşlarından biri senin vekil tayin etmişti. vekil tayin ettiği bu adam Hz Ali keremallahu ve şöyle birlikte bulunan kumaşlardan bir kısmını her birisine bir elbiselik olarak verdi. Hz Ali'nin askerleri kendilerine yaklaşınca onları karşılamak üzere yola çıktı onların elbiselere bürünmüş olduklarını görünce komutan olan vekil kişiye: Onlar da ne oluyor? diye sordu. o da:” askerler herkesin bulunduğu yere geldiklerinde güzel giyinsinler diye birer elbise dağıttım. Halbuki Hazreti Ali: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin yanına varmadan önce bu elbiseleri onlardan al dedi” Onun üzerine her birine herkesten elbise aldığı ve kumaşların arasına koydu onlara yapılan bu uygulamadan dolayı askerler açıktan açığa şikayette bulundu.

Kabın kızı ve Ebu Said el-hudri'nin hanımı olan Zeynep'ten şöyle rivayet edilmektedir askerler Hz Ali Kerem allahu ve eşhedü şikayet ettiler. bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem aramızda kalkıp bir konuşma yaptı. şöyle söylediğini duydum:” ve insanlar Ali'den şikayet etmeyiniz Allah'a yemin ederim ki, o, yüce Allah uğrunda- veya Yüce Allah'ın yolunda- oldukça sıkıntıya katlanan bir insandır.” Bu hadis İmam Ahmet tarafından rivayet edilmiştir.

Yine imla Abbas Radıyallahu An Onun da Bireyde en esnemî den rivayetle şöyle denilmektedir Hz Ali ile birlikte Yemen seferine katıldım. onun katı davrandığını gördüm. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanına vardığında Hz Ali'den övücü olmayan sözler açtım Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yüzünün değiştiğini gördüm Resulullah şöyle buyurdu: “ Ey büreyde! Ben müminlere Kendi öz canlarından daha yakın değil miyim? Evet ey Allah'ın resulü deyince şöyle buyurdu:

“ Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.”  bu hadisi Şerifi nesaide bütün ravileri sigara olan kahve ve ceyit bir istatta rivayet etmiştir.

Zehebi ise Zeyd Bin erkam'dan gelen şu rivayetin sahih olduğunu söylemiştir Zeyd dedi ki:  Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem veda haccından dönüp kaderi hum da konaklayınca bazı ağaçlarda Gölgeler yapılmasını emretti Sonra şöyle buyurdu:” bana çağrıda bulunmuş ve ben de bu çağrıya kabul etmiş gibiyim. Ben aranızda sekeleğini bırakıyorum:  Yüce Allah'ım kitabıyla akrabalarımı, ehli beytimi bırakıyorum. şimdi benden sonra bu ikisine karşı nasıl davranacağınıza dikkat ediniz. çünkü bunlar Hac da benimle bir araya gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Yüce Allah benim mevlamdır ve ben her müminin velisiyim.” arkasından Hazreti Ali Kerremallahu ve senin elini yakalayıp şöyle dedi:  “ Ben kimin mevlasıysam İşte bu da onun velisidir. Allah'ın sen onu Veli edineni Veli edin. ona düşmanlık yapana da düşmanlık et.” ağaçlar arasında bulunup da onun gözleriyle görmeyen kulaklarıyla söylediklerini işitmeyen hiç kimse kalmadı. 


***


قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

68. - De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni dosdoğru tasdik etmedikçe hiçbir şey üzerinde değilsiniz.” Andolsun ki Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyleyse o kafirler güruhu (topluluğa) için üzülme.

Ey Muhammed, ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlara de ki: "Sizin eli­nizde Musa’nın getirdiği Tevrat’tan ve İsa’nın getirdiği İncil’den bir şey yok ki sizler, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz tarafından Muhammed vasıtasıyla size indiri­len Kur’an’ı hep birlikte tatbik edesiniz. Onlarda zikredilen Muhammed’e iman edesiniz. Onların hepsinin Allah katından inen kitaplar okluğunu ikrar edesiniz.

Onlardan herhangi birini yalanlamayasınız. Ve Allah'ın Peygamberleri arasında ayırım yapmayasınız. Yemin olsun ki sana Rabbin tarafından indirilen Kuran, bu Yahudi ve Hristiyanların çoğunun azgınlığını ve senin Peygamberliğini inkarlarını artırır. O halde ey Muhammed, Yahudi ve Hristiyan kâfirlerinin seni inkâr etmelerine karşı üzülme. Çünkü bu, onların, Peygamberlerine karşı süre­gelen âdetleridir.

Allah Teala bu âyet-i kerimede Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hicret ettiği Medine'nin çevresinde bulunan Yahudi ve Hristiyanlara Allah'ın gönderdiği Tevrat ve İncil’den herhangi bir şeyin, ellerinde kalmadığını, bu itibarla Yahudi ve Hristiyanların hak din üzere olmadıklarını, bu nedenle Resulullah’ı yalanla­maya kalkıştıklarını tebliğ etmesini emretmiştir. Şayet ehl-i kitap olan Yahudi­lerin elinde gerçek Tevrat ve Hristiyanların elinde de gerçek İncil bulunmuş ol­saydı onlar birbirlerini tasdik ederler ve Hz. Muhammed’e de iman ederlerdi. Böylece hak olan bütün kitaptan tatbik etmiş olurlardı.

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: "Resulullah’a, Rafı b. Harise, Se­lam b. Miskin., Malik b. Sayf ve Rafı´ b. Harmele geldiler ve dediler ki: "Ey Mu­hammed, sen, İbrahim'in dini ve inancı üzere olduğunu, bizim elimizde bulunan Tevrat’a iman ettiğini ve Tevrat’ın, Allah tarafından gönderilen hak bir kitap ol­duğuna şahitlik ettiğini sanmıyor musun " Resulullah da buyurdu ki: "Evet öy­le, fakat sizler sonradan bir şeyler icad ettiniz. Tevrat’ta bulunan sizden ahit alma meselesini inkâr ettiniz ve Tevrat’tan insanlara açıklamanız emredilen şeyleri gizlediniz. Ben, sizin, kendiliğinizden uydurduğunuz bu şeylerden beriyim." Onlar da dediler ki: "Biz elimizde bulunanları kabul ediyoruz. Hak ve hidayet üzereyiz. Sana iman etmiyoruz ve sana tabi olmuyoruz." İşte bunun üzerine Al­lah Teala: "Ey kitap ehli, sizde bir şey yok ki, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz tara­fından size indirileni tatbik edip onunla amel edesiniz." âyetini indirdi. 


***/***


اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

69. - “Doğrusu inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanan, yararlı iş yapan kimselere korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” 

Allah’ı ve Resulünü tasdik eden müslümanlar, Musa’ya tabi olan Yahudi­ler, Sabiiler ve İsa’ya tabi olan Hıristiyanlardan kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve salih amel işlerse onlar için, kıyametin dehşetinden bîr korku yoktur. Dünyada bıraktıkları şeylerden dolayı da üzülmezler. Zira âhirette bol mükâfatlara erişeceklerdir.

Âyet-i kerime, bu sayılan fırkalardan her birinin Allah'a ve âhiret günü­ne iman etmeleri, salih ameller işlemeleri ve kentli zamanlarında bulunan Peygamberleri tasdik etmeleri halinde cennete gireceklerini beyan etmektedir.

Fakat Hz. Muhammed (s.a.v.) geldikten sonra bu fırkaların hepsi Hz. Muhammed'in Peygamberliğini kabul edip ona uymak mecburiyetindedirler. Aksi takdirde cehennemin yakıtı olacaklardır. Zira Allah Teala buyuruyor ki: "Kim, İslamdan başka bir din ararsa o din ondan asla kabul edilmeyecektir. O kimse âhirette de hüsrana uğrayanlardan olacaktır.

Bundan önce Bakara suresinde sabiiler hakkında bilgiler vermiştik sahabiler kimlerin kastedildiği konusunda müfessirler farklı görüşler sunduğunu söylemiştik sapık olan eski dininden dönen hak dine giren herkeste mi sahibi denir. Yoksa Irak'ta yaşayan bazı müntesiplerini gördüğümüz belli bir kesime mi sabiiler denilir. 

Sabiiler; Yahudilik ve Hristiyanlık dininden çıkarak meleklere ibadet eden kimselerdir. Alusi bu şekilde ifade etmiştir. 

İmam suyuti ise; Bu Adem'in torunlarından İdris’tir. Ona Hermes de denilir. O dönemde hükümdar Kabil'in oğlu Mahvil idi İdris Aleyhisselam 40 yaşındayken peygamber oldum hükümdar ona kötülük yapmak istediyse de Yüce Allah onu korudu ve Ona da 30 sayfa indirdi babası ona dedesinin vasiyetini ve yanında bulunan ilimleri verdi. O Mısır da dünyaya gelmişti Mısır'dan kalkıp bütün yeryüzüne dolaştı ve geri döndü. Herkesi Yüce Allah'ın dinine davet etti onlar da onun davetini kabul ettiler. Hatta dini bütün yeryüzünde yayıldı onun dini sahibi ilik idi Bu da Yüce Allah'ı Tevhid etmek, taharet, oruç ve buna benzer ibadet şekillerine bağlılıktır. Doğuya doğru yaptığı seferinde doğudaki bütün hükümdarlar ona itaat etti. Kırk şehir kurmuş olup bunların en küçüğü Ruha’dır. Daha sonra Mısır'a geri döndü. Mısır hükümdarı da ona itaat etti ve iman etti Suyuti bu şekilde aktarmaktadır.


لَقَدْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ وَاَرْسَلْنَٓا اِلَيْهِمْ رُسُلًاۜ كُلَّمَا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُهُمْۙ فَر۪يقًا كَذَّبُوا وَفَر۪يقًا يَقْتُلُونَ

70. - “And olsun ki İsrailoğullarından söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle onlara her peygamber gelmişse, bir kısmını yalanlarlar ve bir kısmını da öldürürlerdi.” 

Yemin olsun ki biz, İsrailoğullarından, samimi davranacaklarına, Allah'ı ve Peygamberini dinleyip onlara itaat edeceklerine, emirlerine uyup yasakların­dan kaçınacaklarına dair ahit almış ve onlara Peygamberler göndermiş ve onlar vasıtasıyla bize itaat edenlere bol mükafatlar vereceğimizi, isyan edenleri de ağır şekilde cezalandıracağımızı bildirmiştik. Fakat Peygamberler ne zaman onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirdiler ise onlar Allah'a verdikleri ahdi bozarak ve ona karşı gelerek, Peygamberlerden bir kısmını yalanladılar bir kıs­mını da öldürdüler. 


وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ


71. - “Bir fitne olmayacağını sandılar da, görmez ve işitmez oldular, sonra Allah tevbelerini kabul etti, yine de çoğu körleştiler ve sağırlaştılar. Allah, işlediklerini görür.


Yahudiler bu büyük suçlar işlerken herhangi bir fitneye karşı karşıya kalmayacaklarını zannediyorlardı. Dolayısıyla hiçbir Öğüdü dinlemez ve hiçbir gerçeği görmez olmuşlardı. Nihayet Allah onlara Buhtun nasrı musallat etti ve başlarına büyük belalar, felaketler geldi. Buhtun nasr onları perişan etti büyük bir Zillet ve hakaret altında esir ederek onlara babil'e götürdü. bu durum Yüce Allah'ın onlara merhamet edip de bu zilletten kurtardığı zaman ne kadar devam etti. Bunu Yüce Allah'ın sonra Allah tevbelerini kabul etti buyruğu işaret etmektedir ancak bundan sonra onlar doğruya gözlerini kapatıp, kulaklarını tekrar tıkadılar. Sonra yine içlerinden birçoğu körleşti ve sağırlaştı bu bakımdan Yüce Allah onlara birtakım kimselerin musallat etti. Kıyamet gününde de onlara bazı kimselerin musallat edecektir. Bazı müfessirler bu ayeti kerimeyi İşte bu şekilde açıklamışlardır. 

Ümmeti Muhammed’de yahudilerin içine düştükleri duruma düşmekte, Allah Teala kendilerine hiçbir kimseyi musallat etmeyeceklerini sandılar ve birçok kötülük işlemekte geri durmadılar ve sapmaya devam ettiler. Sonunda onlara Yahudiler ve hristiyanlar musallat oldular. Bu haller aralarında dönüp durmaktadır. Yenilen darbeler gafletten, gevşeklikten, körlük içinde olmaktan, işitmemek için kulakları tıkamak gibi bir duruş sergilendiği için bu dağınıklığı yaşamaktadırlar. Ümmet, Yahudiler gibi 40 yıl çöllerde başı boş olarak dolaşmadı lakin uzun yıllar başsız olarak belirsiz dağınık halde sahipsiz kalmaktadırlar.  

لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ

72. - “Meryem oğlu Mesih gerçekten Allah’ın kendisidir” diyenler andolsun ki kafir olmuşlardır. Halbuki: “Ey İsrailoğulları benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Zira her kim Allah’a şirk koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram eder ve onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin hiç bir yardımcıları yoktur.”

Şüphesiz ki: "Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'tir." diyenler kâfir olmuşlar­dır. Hristiyanların Yakubi fırkası bunu iddia eden kâfirlerdendir. Halbuki Meryemoğlu İsa Mesih onlara şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, benim de sizin de Rabbiniz olan, beni de sizi de yaratan, her varlığı önünde boyun eğdirmiş olan Allah'a kulluk edin. Zira kim, Allah’a başka bir şeyi ortak koşarsa Allah ona âhirette cennete girmeyi haram kılmıştır. Onun varıp sığınacağı yer de cehen­nem ateşidir. Ayrıca zalimlerin, kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir şefaatçileri de yoktur."

Allah Teala bu âyet-i kerimede, İsrailoğullarının, içine düştükleri fitne­lerden birini bize bildirmekte ve beyan etmektedir ki: İsrailoğullarının Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceklerine ve Allah’tan başka herhangi bir şeyi Rab edin­meyeceklerine, onun yarattığı ve Peygamber olarak gönderdiği İsa’nın emirleri­ne itaat edeceklerine dair verdikleri ahdi bozmuşlar, Allah'ın yaratığı olan İsa’nın, Allah olduğunu iddia etmişlerdir. Nitekim Hristiyanlardan Yakubi fırka­sının inancı bu doğrultudadır. Onlar, Allah'ın kulu, soyu belli, anası belli bir in­san olan Hz. İsa'ya ilahlık isnat etmişlerdir. Halbuki İsa onları, Allah’ın bir ol­duğuna inanmaya, ona ibadet etmeye, ona itaat etmeye davet etmiş, Allah’ın kendisinin de onların da Rableri olduğunu söylemiş, onların, Allah’a herhangi bîr şeyi ortak koşmalarını yasaklamıştır. Fakat onlar Allah hakkındaki aşırı ce­haletlerinden dolayı ona babalık isnad etme fitnesine düşmüşlerdir. Halbuki Al­lah’a ne baba olmak yaraşır ne de oğul.

Görüldüğü gibi İslam inancına göre Hristiyanlar kâfirdirler. Çünkü İs­lam’dan başka bir dini kabul eden herkes kâfirdir. 


لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

73. - “And olsun ki, "Allah üçten biridir" diyenler kafir olmuştur; oysa tanrı ancak bir tek Tanrı'dır. Dediklerinden vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkar edenler elem verici bir azaba uğrayacaktır.


Şüphesiz, "Allah üç ilahın üçüncüsüdür." diyen Hıristiyanlar da kâfir ol­muşlardır. Çünkü ilah tek bir ilahtır. Gerçekte kulluk edilecek ilah yalnızca O’dur. Şayet onlar söylemiş oldukları bu yalan ve iftiralardan vazgeçmezlerse şüphesiz ki "Allah, Meryem oğlu İsa Mesih’tir.", "Allah, üç ilahın üçüncüsüdür." diyerek kâfir olanları can yakıcı bir azap yakalayacaktır.

Allah Teala bu âyet-i kerime ile İsrailoğullarının, Hristiyan olan başka bir fırkasının, içine düştükleri fitneyi açıklamaktadır. Bu fırka, Allah'a ortak: ko­şarak, "O üç ilahın üçüncüsüdür" demişlerdir. Bu görüş, Hristiyanların, Yaku­biler, Melkaniler ve Nasturiler diye üç fırkaya ayrılmalarından önceki görüşleridir. Onlar, kadim olan ilahın, bir cevher ve üç unsurdan oluştuğunu iddia etmiş­lerdir. Üç unsurdan biri, başka birinden doğmayan, fakat çocuk sahibi olan "baba"dır. Diğeri babadan meydana gelen, fakat çocuk sahibi olmayan "oğul"dur. Üçüncüsü ise baba ile oğul arasında vasıta olan "eş"tir. Allah Teala bu gibi iftiralarda bulunan Hristiyanları yalanlamış, Allah'ın tek bir ilah olduğunu, ondan başka herhangi bir hak mabud bulunmadığını beyan etmiştir. 


***/***


اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

74. - “Allah'a tevbe etmezler, O'ndan mağfiret dilemezler mi? Oysa Allah Bağışlayandır, merhamet edendir.

"Meryemoğlu İsa Mesih Allah’tır." diyen ve "Allah üç ilahın üçüncüsü­dür." diyen iki fırka, bu söylediklerinden hâlâ vaz geçip Allah’a tevbe etmiyor­lar mı? Ondan günahlarının bağışlanmasını istemiyorlar mı? Halbuki Allah, ya­ratıklarından tevbe edenin günahını bağışlayan, tevbelerini kabul etmede çokça merhamet edendir. Onları cezalandırmaktan vaz geçip sevgisine kavuşturandır.

Bu âyet-i kerime, Allah Teala’nın lütuf ve rahmetinin çok büyük oldu­ğunu göstermektedir. Zira Hristiyanların bu büyük iftira ve yalanlarına rağmen Allah onları tevbe etmeye, affedilmeye çağırmakta ve kendisinin, affeden ve merhamet eden olduğunu bildirmektedir.


مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

75. - “Meryem oğlu Mesih sadece peygamberdir, -ondan önce de peygamberler geçmiştir- onun annesi dosdoğrudur, her ikisi de yemek yerlerdi. Onlara ayetleri nasıl açıkladığımıza bir bak, sonra da bak ki nasıl yüz çeviriyorlar!”

Meryemoğlu İsa Mesih ancak diğer Peygamberler gibi bir Peygamberdir. Diğer Peygamberlerin bir anneden doğdukları gibi, o da bir anneden doğmuştur. O, Meryem'in oğludur. Bir anneden doğmak ise yaratan Allah için değil, yaratılan insan için söz konusudur. Fakat Allah, onun vasıtasıyla birtakım mucizeler göstermiştir. Bundan önce de birçok Peygamberler gelip geçmiş, Allah onlar va­sıtasıyla da nice mucizeler göstermiştir. 

İsa’nın annesi Meryem ise, Allah’ın la­netine uğrayan Yahudiler gibi bir fahişe değil, saliha ve takva sahibi dosdoğru bir kadındı. İsa nasıl bir ilah olabilir ki, kendisi de annesi de diğer İnsanlar gibi hayatlarını devam ettirebilmek için yiyip içerlerdi. O halde yiyip içen ve diğer beşeri ihtiyaçlarını gidermek zorunda olan böyle bir varlığın ilah kabul edilmesi şaşkınlık ve sapıklık değil de nedir? 

Ey Muhammed, Yahudi ve Hristiyanlardan kâfir olan bu insanların, Allah'ın Peygamberleri hakkındaki iddia ve iftiralarının batıl olduklarına dair delillerimizi nasıl açıkladığımıza bir bak. Bir de bütün bu delillerimize rağmen yine de onların hak yoldan saptıklarına bir bak.

Onların bu şaşkın ve sapık hallerini Allah Teala başka bir âyet-i keri­mede şöyle beyan ediyor: "..Bu kavme ne oluyor da söz anlamaya yanaşmıyor


 ***/***


قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًاۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


76. - “Size zarar da fayda da veremeyecek, Allah'tan başka birine mi kulluk ediyorsunuz?" de. Allah hem işitir, hem bilir.”

Ey Muhammed, İsa Mesih’in, rableri olduğunu zanneden bu kâfirlere de ki: "Her şeye gücü yeten Allah’ı bırakıyor da size herhangi bir fayda sağlama­yan ve sizden herhangi bir zararı uzaklaştıramayan varlıklara mı tapıyorsunuz Allah, kullarının sözünü çok iyi işiten ve hallerini çok iyi bilendir."

Allah Teala bu âyet-i kerimeyi, Hz. İsa’nın Allah olduğunu veya üç ilahtan biri olduğunu iddia eden Hristiyanlara karşı Hz. Muhammed’e bir delil olarak göndermiş, her şeyi yaratan, rızıklandıran, hayat veren ve öldüren Allah'ı bırakıp da herhangi bir zarar veya fayda sağlayamayan Hz. İsa’ya ilah olarak ta­panların, sapıklık içinde olduklarını bildirmiştir. Zira Rab olan kimse, her şeye kadir olan ve yarattıklarına dilediğini yapabilendir. Bu sıfatlardan yoksun olanın Rab kabul edilmesi, sapıklığın ta kendisidir. 

 

***/***


قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يرًا وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟



77. - “Ey Kitap ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın" de.”


Ey Muhammed de ki: "Ey kitap ehli olan Hristiyanlar, hakkın dışına çı­karak dininizde aşırı gitmeyin. İsa’nın Allah veya Allah’ın oğlu olduğunu söyle­meyin. Sizden önce hak yoldan sapmış olan ve İsa’nın gayr-i meşru bir çocuk olduğunu söyleyen, annesini de iffetsizlikle suçlayan Yahudilerin heva ve he­veslerine uymayın. Onlar insanlardan birçoğunu saptırıp inkâra sürüklemişler, kendileri de İsa’yı ve Muhammed’i yalanlayarak doğru yoldan sapmışlardır.

Allah Teala bundan sonra gelen âyetlerde Yahudilerin uğradıkları zillet, lanet ve helaki zikretmekte ve buyurmaktadır ki:


لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ


78. - “İsrailoğullarından inkar edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi.”

Allah, İsrailoğullarından kâfir olanları, Zebur’da Davud’un, İncil’de de İsa’nın lisanıyla lanetledi. Bu da Allah’ın emirlerine karşı isyan etmelerinden ve haddi aşmalarındandı.

 

كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ


79. - "Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mani olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi!”

Kötü işler yaptıklarında birbirlerine engel olmuyorlardı. Yani onlar işledikleri bir münkeri tekrar işlememek için biri diğerine vazgeçmesini  söylemiyordu veya daha önce işlemiş oldukları bir kötülüğün benzerini, yahut yapmak istedikleri bir kötülüğü işlemekten birbirlerini alıkoymuyorlardı. İyiliği emredip kötülüğe mani olmanın bizim de en önemli vazifelerimizden biri olduğunu bize hatırlatılmaktadır.


تَرٰى كَث۪يرًا مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ


80. - “Çoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin önlerine sürdüğü ne kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir, onlar azabta temellidirler.”

Ey Muhammed, yahudilerden bir çoğunun putlara tapan müşrikleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendileri için takdim ettiği bu hal ne çirkin bir durumdur. Allah kafirleri dost edinmeleri sebebiyle  onlar agazap etmiştir. Onlar kıyamet gününde de cehennem azabında ebedi olarak kalacaklardır.


وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ



81. - “Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kuran'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu fasıktır.”

Eğer îsrailoğulları Allah’a, Peygamberi Muhammed’e ve Muhammed’e indirilen Kur’an’a iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onlar­dan çoğu Allah’a itaatten ayrılan, helali haram sayan fasıklardır. Mücahid bu âyet-i kerimenin, münafıklar hakkında nazil olduğunu söy­lemiştir.


لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ


82. - “İnananlara en şiddetli düşman olarak, insanlardan yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun. Onlardan, inananlara sevgice en yakın "Biz hıristiyanız" diyenleri bulursun. Bu, onların içinde bilginler ve rahibler bulunmasından ve büyüklük taslamamalarındandır.”

Yahudileri katı kalplikle Hristiyanları da yumuşak kalplikle nitelendirilmekte, müminlere karşı beslenen aşırı düşmanlık konusunda Yahudileri müşriklerle birlikte mütalaa etmekte ve müşriklerden önce onları zikretmek suretiyle müminlere düşman oluşlarının daha eski olduğuna dikkat çekmektedir. Daha sonra da hristiyanların yumuşak oluş gerekçesini şöyle açıklamaktadır: “Bunun sebebi onların içinde keşifler ve rahipler” alimler ve abidler “bulunmasından ve onların gerçekten büyüklük taslamamasındandır.” Hristiyanların, yumuşak ve sevgi de daha yakın olmalarının sebebini aralarında keşiş ve rahiplerin bulunmasına ve onlar da bir dereceye kadar alçak gönüllülük ve tevazu bulunmasına bağlanmaktadır. Yahudiler değilse bunun zıttıdır. 

Nesefi şöyle demektedir: “Bu buyrukta en faydalı ve hayra en çok götüren şeyin keşişlerin bilgisi dahi olsa ilim olduğunun delilidir. Aynı şekilde bilgi sahibi rahip dahi olsa ahiret bilgisi de böyledir. Hrıstiyanda dahi bulunsa kibirden uzak olmanın faydalı olacağının delili vardır.”

Yahudilerin insanlara ve Allah'a eş koşma da daha şedit olduklarını İslam'ın ilk devletine karşı kurayza oğulları ve Mekke'deki Müşrikler Araplar arasında onları bir araya getirip düşmanını arttırmak için gayret sarfedenin Yahudiler olduğunu göreceksiniz Hz Osman döneminde de yine aynı şekilde şayıya ve dedikoduların ortaya çıkmasını yaygınlaşması çeşitli grupları toplayıp bir araya getiren adamı kışkırtan yine bir Yahudidir Resulullah Sallallahu ve Sellemin hadisleri arasında rivayetlerde ve siyerde uydurma yalancılık hamlelerinin önderliğini yapan kişi de bir Yahudidir Abdülhamid Han zamanında şeriatın yerine anayasanın geçirilmesini sağlayan sonra da bütünüyle Halifeliğin ortadan kaldırılma sürecini başlatan bu inkılaplarını arkasında da Yahudi vardır yeryüzünün Her yanında ortaya çıkan İslami dirilişin öncülerine karşı açıktan açığa savaş ilan eden yine yahudilerdir inkarcı materyalist akımların arkasında da Yahudiler vardır cinsel hayvani güdülerin peşine takılıp gitmeyi topluma empoze eden yine yahudilerdir bütün kutsal değerleri ve dizginleyici ilkeleri yıkan birçok oturur Senin yine arkasında Yahudi vardır Evet eskisi ile olsun Yenisi ile olsun Müslümanlara karşı açlıkları savaş ve Yahudilerin İslam'a karşı başlatmış oldukları savaş uzun süre devam etmiş hem de daha geniş alanlara yayarak nüfuz etmiştir .

Yahudilerin günümüzde de yeryüzünde dört bir yanında adi bir kin bayağı hile ve tuzaklarla kontrollü İslam'a karşı savaşı sürdürmeye önderlik ettikleri gibi. Aynı konum haçlı hristiyanlar için de geçerlidir. onlar da müslüman oldukları ile Bizans orduları arasında geçen yer mülk olayından bu yana İslam'a karşı düşmanca tavır almış ve bu tavrı sürdürmeye devam etmektedirler Hristiyanlığın İslam'a ve müslümanlığa karşı kinleri iki asırdır devam etmektedir. Bu haçlı seferleri ile başlamıştır. Bu kim aynı zamanda şekillenerek Endülüs'te Müslüman kıyımına varmıştır.

Afrika'da ve Nihayet bütün dünyada İslam topraklarına karşı girişilen emperyalizm ve misyonerlik faaliyetlerinin altında da bu  kin yatmaktadır. İslam'a karşı savaşta siyonizm ve hristiyanlık ittifak halindedir. Nihayet son halife devleti osmanlıyı da paramparça ettiler şeriatı kaldırarak arkasından yerine anayasa getirdiler. Dinin değer yapısına karşı topluma şimdi müdahale etmeye başladılar ve kaldırmaya çalıştıkları dini olgular karşısında başarılı bir çalışma yapmaktadırlar. Namaz, oruç, İslam'ın şartlarıyla alakalı olan boyut toplumda artık hassasiyet boyutu olarak görünmemektedir. Müslümanlara karşı Yahudilerin ve hristiyanların ortak stratejisi heykeller ve ilkelerdir. Bu şekilde putperestliği gizliden gizliye desteklemektedirler. Düzenlerinin kuruluşuna yardımcı olacak kimseleri uydurma kahramanlık payeleri verip çevrelerinde onları pohpohlamaktadırlar. Böylece kahramanlık elbiseleri giydirilmiş olan bu aşağılık heriflerin etrafında uyandırdıkları uluslararası gürültü ve kalabalık içerisinde İslamı tümden yok etmeye çalışırlar karşı durdukları kişilerin heykellerini kendi topraklarında dikerek onlara bir paye verirler. Yahudi ve Hristiyanların İslam'a karşı aldıkları tavır da aralarında hiçbir fark yoktur. Yahudi ve Hristiyanlar sayısız araç ve gerece sahip olmalarına rağmen ne kadar az olursa olsun bir avuç mümin kitlesinin kalplerindeki uyanıklıktan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmamaktadırlar. İşte böyle bir uyanıklığı uyuşturmaya çalışanlar bu akidenin en büyük düşmanıdır. Bunların  bir kısmı aldatılmış ve tuzağa düşürülmüş kimseler olabilir. Fakat bu durumda bile onların zararları en büyük düşmanların zararlarından daha az değildir. Hatta bunların verecekleri zarar ve haksızlıklar daha da çetin olabilir. 


وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ


83. - “Resûle indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: «Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz.”

Onlar hassas kalplilikle nitelendirmiş, Kur’an’ı dinlediklerinde ağladıklarını belirtilmiştir. Okunanların hak olduğunu anladıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolduğunu ve “ey Rabbimiz peygamberin Muhammed'e indirilen Kur'an'ı tasdik ettik. Sen bizleri kur'an’ının hak olduğuna şahitlik edenlerle beraber eyle. Sevap ve mükafatlandırmada onların derecelerine ulaştır. BuBu ayeti kerimenin Habeşistan kralı necaşî'nin gönderdiği heyet hakkında nazil olduğu söylenmişlerdir. Bunlar kendilerine Kur'an okununca onun hak olduğunu anlamışlar gözleri yaşlarla dolmuş ve iman ettiklerini bildirmişlerdir. Ayrıca Allahu Teala'dan kendilerini şahitlerle birlikte yazmasını niyaz etmişlerdir. 


وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ


84. - “Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?”

Rabbimizin bizleri peygamberlerle ve müminlerle birlikte cennetine koymasını ümit ederken nasıl olur da iman etmeyiz? Ayette zikredilen salihler topluluğu Ben Maksat Allah'a iman eden ona itaat edip bu sayede cennete girmeyi hak eden insanlardır. 



فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ


85. - “Allah onlara, dediklerine karşılık, temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyi davrananların mükafatıdır.”

Onların iman etmeleri, hakkı kabul etmeleri ve bunları söylemeleri sebe­biyle Allah onları, altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükâfaatlandırmıştır. Onlar orada devamlı olarak kalacaklardır. Oradan hiç çıkmayacaklardır. Başka bir yere de nakledilmeyeceklerdir. İşte iyilikte bulunanların mükâfaatı budur. İyilikte bulunanın iyilikte bulunması ise Allah'ı kesin bir şekilde birlemek, hiç­bir şeyi ona ortak koşmamak, Peygamberleri ve onların, Allah katından getir­dikleri kitapları tasdik etmek, farzlarını eda edip yasaklarından kaçınmaktır. İşte altından ırmaklar akan cennetleri hak etme, böyle bir iyiliğin karşılığıdır.



وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟


86. - “İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehennemliklerdir.”

Küfreditle ayetlerimizi yalanlayanlar işte onlar cehennemliklerdir Düşmanların Allah'ın ayetlerini reddetmelerinin cezası budur Bundan önceki buyruklarda ise Allah'ın dostlarını Allah'ım davetini kabul etmelerinin sonucunu ifade etmektedir İslam'ı kabul etmenin de aralarında bulunduğu bir takım niteliklere sahip olan bir grup hristiyanın övülmesi söz konusudur işte Allah'a davet edenlerin göz önünde bulundurması gereken noktalardan birisi de budur. 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar