TEN KAFESİNDEN UÇMA VAKTİ
İnsan, hikâyesinin başlangıcını doğduğu gün sanır. Hâlbuki hakikat, çok daha öncesine uzanır. Sen daha yaratılmamışken, ne isim vardı ne cisim… Ama sen vardın; çünkü Allah seni seviyordu. Her şey bir sevgiyle başladı.
Allah, seni sevdiği için seni yarattı. Henüz ana rahmine düşmeden evvel, ilâhî bir mektup olarak yazıldın. Ruhun, Rabbinin katında bir sır olarak nefes aldı. İşte o ilk hâlinde, sen maşuktun. Seven O’ydu. Sen sadece sevilendin. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey olmadan… Sırf O istedi diye vardın.
Ana rahmine düştüğünde de bu sevgi değişmedi. Hatta şekil değiştirmeden sürdü. O karanlıkta, ne annenin eli değiyordu sana ne babanın bakışı. Ama büyüyordun, besleniyordun, korunuyordun. Nefes bile almadan, hiçbir şey istemeden… Çünkü seni seven, hâlâ aynı Zât’tı. Orası karanlık değildi, aşkın ilk durağıydı.
Doğduğunda ise sevgi başka surette çıkageldi. Bu kez annenin gözlerinde, babanın kalbinde, çevrendeki herkesin dilinde sana yönelmişti. Sen ağlıyordun, herkes susturmaya çalışıyordu. Sen acıkıyordun, herkes doyurmaya… Koca bir ev senin küçücük ihtiyaçların için seferber olmuştu. Sen hâlâ maşuktun. Ve aslında, seni seven yine Allah’tı. Sadece sevgisini kullar eliyle gösteriyordu.
Zaman akıp gider... Ve aşkın dili değişir.
Büyümeye başladığında, yavaş yavaş eline kaşık verilir. “Artık kendin ye” denir. “Kendi başına yap” derler. Ardından “git, çalış, sorumluluk al” gibi cümleler çoğalır. Bedensel büyümenin ardında ruhsal bir işaret gizlidir: Artık senin de bir şey yapman gerekir. Artık yalnızca alan değil, veren olman istenir. Bu, aşkın yeni perdesidir.
Kalbinin kapısına bir ses geldi. İçeriden değil, dışarıdan değil... O sesi kulaklada duyamazsın. O ses ruhuna fısıldandı:
"Ey kulum, şimdiye dek ben seni sevdim. Sırrını taşıdım. Gölge oldum, rızık oldum, şefkat oldum. Şimdi sıra sende. Artık sen seveceksin. Artık sen arayacaksın. Âşık bendim, sen maşuktun. Bu kez Ben maşukum, sen ise âşık… Ten kafesinden ayrıl ve yola koyul."
İşte hakikat budur: Sevilmek kolaydır. Ama sevmek… O gayret ister. Emek, sabır ve teslimiyet ister. Kul önce sevilir, sonra seven olmayı öğrenir. Önce ihtiyaç içinde yaşar, sonra başkalarının ihtiyacına cevap olmaya çalışır. Ve o zaman aşk, kemâl bulur.
Ey kâri, bu yazıyı okurken bile sevilensin. Ama artık sevme vaktin geldi.
Şimdi sende olanı O’na sunma zamanıdır. Çünkü aşk sadece sevilmek değil, sevmeyi öğrenmektir.
Şimdi uç kafesten ve bâki olanı bul...
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...