Kadiri Yolu

 

Et-Tevbe Suresi 12-22. Ayetlerin Tefsiri

Et-Tevbe Sûresi 12-22. Ayetlerin Tefsiri


Tarih: 22. 04. 2025

 ﷺ

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم



وَاِنْ نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ فَقَاتِلُٓوا اَئِمَّةَ الْكُفْرِۙ اِنَّهُمْ لَٓا اَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ ﴿١٢﴾ اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿١٣﴾ قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ ﴿١٤﴾ وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿١٥﴾ اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ ﴿١٦﴾ مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿١٧﴾ اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ ﴿١٨﴾ اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ ﴿١٩﴾ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ ﴿٢٠﴾ يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ ف۪يهَا نَع۪يمٌ مُق۪يمٌۙ ﴿٢١﴾ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿٢٢


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.


12. - “Eğer anlaşmalarından sonra yine yeminlerini bozar ve dininize saldırırlarsa, o küfür önderlerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Belki vazgeçerler.

Sizinle anlaşma yapan kâfirler, şayet verdikleri sözden sonra bu sözlerini bozar, dininiz islama dil uzatır, onu küçümser ve ayıplarlarsa, inkarcılığın ön­derlerinin ileri gelenlerini ve ele başlarını öldürün. Çünkü onlar, verdikleri sözde durmazlar. Onların fesattan vazgeçip son vermelerinin tek yolu, onlarla savaşmaktır. Belki îslâm’a dil uzatmaktan sakınırlar. Müslümanlar bunu iyice bellesinler.

Bu âyette zikredilen "Küfrün önderlerine" Kureyşin ileri gelenlerinin de girip girmediği hususunda iki görüş zikredilmiştir.

Katadeye göre, küfrün önderleri, Ebu Cehil, Utbe b. Rebia, Ebu Süfyan, Ümeyye b. Halef ve Süheyl b. Umeyr’dir. Çünkü Resulullah’ı Mekke’den çıkar­mayı onlar istemişlerdir.

Mücahid, Ebu Süfyanın, küfrün önderlerinden sayıldığını, Süddi ise bun­ların, Kureyş´liler olduğunun, Dehhak da bunların, Mekke müşrikleri oldukları­nı, Abdullah b. Abbas ise bunların, müslümanlarla muahede yapan müşrikler oluklarını söylemişlerdir.

Huzeyfetül Yeman ise burada zikredilen, küfrün önderlerinin, henüz orta­ya çıkarmadıklarını ve kendileriyle savaşılmadığını zikretmiştir. Taberi bunların, Allahı inkar eden bütün kafirlerin önderleri olduklarını söylemiştir. 

13. - “Yeminlerini bozan, peygamberin yurdundan çıkarmaya teşebbüs eden ve hem de  (size düşmanlığı) önce kendileri başlatmış olan bir kavim ile ne diye savaşmazsınız? Onlardan korkuyor musunuz? Asıl korkmanız gereken Allah'tır, şayet müminler iseniz.

Anlaşmalarda ettikleri yeminleri bozan peygamberi yurdundan yani Mekke'den çıkarmaya teşebbüs eden hem de size düşmanlığı önce kendileri başlatmış olan, düşmanlığa önce başlayan ise daha zalimdir. Bir kavim ile ne diye savaşmasını yani bu gibi kimselerle savaşmaktan sizi alıkoyan nedir. Ayeti kerimede savaşın terki sebebiyle azarlanma söz konusudur ve savaşa teşvik de vardır. Savaşı gerektiren anlaşmaların bozulması, Resulullah'ın yurdundan çıkarılması ve gerektirici hiçbir sebep olmadığı halde savaşı önce kendilerinin başlattıkları hatırlatmaktadır.

Onlardan korkuyor musunuz bu bir azarlamadır. Asıl korkmanız gereken odur onun düşmanlarıyla savaşınız kamil bir iman ve müminlik vasfı ile rabbinizden başkasından korkulmaması O’nun dışındakilere aldırılmaması gerekmektedir. Yüce Allah savaşı terk etmeleri yüzünden onları azarladıktan sonra ikinci defa yeniden savaşı emretmektedir.

14. - “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları azaplandırsın, rüsvay etsin ve sizi onlara karşı üstün kılsın. Ve müminler topluluğunun göğüslerine su serpsin.

Ey müminler topluluğu o müşriklere karşı savaşın ki sizin vasıtanızla Allah onların bir kısmını öldürsün bir kısmını esir düşürerek zelil kılsın, bir kısmını da mağlup ederek sizi onlara karşı muzaffer kılsın ki, böylece müminler topluluğunun görmüş olduğu işkence hakaret ve eziyetlerle almış oldukları maddi ve manevi yaraları şifaya kavuşturmuş olsun. 

15. - “Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbe nasip eder. Allah Alim’dir, Hakim’dir.

Ey müminler, kâfirlerle savaşın ki Allah, daha önce gördüğünü eziyet sebebiyle kalbinizde yerleşen öfkeyi gidersin. Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunarak tevbesini kabul eder ve islam'a girmesini nasip eder. Bazı müşrikler islamı tercih ettiği haberi verilmiş oluyor. Allah, kullarının gizlediklerini çok iyi bilendir, yaptıklarında hüküm ve hikmet sahibidir. 

16.- “Yoksa siz içinizden cihad edip Allah'tan, resulünden ve müminlerden başkasına sırdaş edinmeyenleri Allah ortaya çıkarmadan bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”

Ey müminler topluluğu, Allah’ın, sizi çile ve imtihanlardan geçirmeden dininde samimi olanla yalancı olanı ayırt etmeden başıboş bırakacağını mı zannediyorsunuz? Halbuki içinizden kimlerin cihad ettiği, kimlerin ise dininden ta­viz verenler olduğu Allah tarafından henüz ortaya çıkarılmamıştır. Kendisinden, peygamberinden ve müminlerden başkasını canciğer dost edinmeyenler henüz belirtilmemiştir. İşte Allah, bütün bunları açığa çıkarmak için size cihadı emret­miştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Evet, Allah teala samimi olan müminleri, samimi olmayanlardan ayırmak için insanları çeşitli imtihanlardan geçirir.

Bu hususta İbn-i Zeyd "Allah, insanları arındırmadan ve denemeden bırakmamıştır." demiş ve bu âyet-i bir de şu âyetleri okumuştur. "Sizden öncekilerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz. Onlara yoksulluk ve sıkıntılar dokunmuştu ve şiddetle sarsıl­mışlardı. Öyle ki, peygamber ve onunla beraber iman edenler, "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek" demişlerdi. Bilin ki Allah’ın yardımı çok yakındır." (Bakara/214) İn­sanlar sadece "İman ettik" demekle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sanı­yorlar."(Ankebut/2) "Doğrusu biz, onlardan öncekileride imtihan etmiştik. Allah elbette sö­züne sadık olanları da bilir, yalancıları da bilir." (Ankebut/3)

17. - “Müşriklerin kendi küfürlerine kendileri şahit iken, Allah'ın mescitlerini imar etmeye hakları yoktur. İşte onların yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateşte temeli kalıcıdırlar.

Mescitler ancak Allah'a kulluk etmek için yapılır. Allah’ı inkâr etmek için değil. Bu nedenle, kim Allah’ı inkâr ederse onun, mescit yapmaya hakkı yoktur. Halbuki onlar, dinlerinin ne olduğu sorulduğunda kendi ağızlarıyla, müşrik ol­duklarını söyleyerek kâfirliklerine bizzat şahitlik ederler. Bunlar, yaptıklarını Allah için değil de şeytan için yaptıklarından, amelleri boşa çıkmış olur. Cehen­nem ateşinde ebedi olarak kalırlar.

Süddi, müşriklerin kâfir olduklarına şahitlik etmelerini şöyle izah et­miştir. "Hristiyanlara, kim oldukları sorulunca, hristiyan olduklarını söylerler. Yahudilere sorulunca Yahudi olduklarını söylerler. Müşriklere, kim oldukları sorulunca da, ağızlanya, müşrik olduklarını söylerler. Böylece kâfir olduklarına bizzat kendileri şahitlik etmiş olurlar

18. - “Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekat veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte belki bunlar hidayete erenlerden olabilirler.”

Gerçekte Allah'ın mescitlerini imar etme çalışmaları, Allah'a ve âhiret gü­nüne iman eden, namazı gereği gibi kılan, zekâtı veren ve yalnız Allah´tan kor­kan kimselerin çalişmalandır. İşte doğru yolu bulmaya layık olanlar bunlardır.

Âyet-i kerime´de, Kureyşlilerin "Biz haremin sakinleriyiz, hacılara su verenleriz. Beytullah'ı imar edenleriz. Hiçbir kimse bizden üstün olamaz." deme­leri üzerine bu âyet-i kerime inmiş, Beytullahı ve diğer mescitleri ancak hakkıy­la iman eden, Allah'ın emirlerini yerine getiren ve Allah´tan korkan müminlerin gerçek manada imar edeceklerini beyan etmiştir. 

19. - “Siz hacılara su vermeyi, mescid-i haramı imar etmeyi, Allah'a ve ahiret gününe inanan ve Allah yolunda Cihad eden(in ameliy)le bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir olmazlar ve Allah zalimler grubunu hidayete erdirmez.” 

Siz cahiliye döneminde Kureyş’in övünç vesilelerinden birisi olan hacılara su vermeyi mescid-i harama imar etmeyi şirk ile birlikte bunları yapmayı Allah'a ve ahiret gününe inanan ve Allah yolunda cihad edenlerin amelleri ile bir mi tutturur? Yani orada sakin olanları Allah'a iman edip onun yolunda cihad edenler gibi mi kabul ettiniz. Bu şekilde bir ifade müşriklerin müminlere benzetilmesi onların boşa çıkacak olan amellerinin de müminlerin sapasağlam amellerine benzetilmesi ve bunların bir tutulması kanaati reddedilmektir. Çünkü şanı yüce Allah bunların birbirine eşit kabul edilmesini küfür sebebiyle zalimlik ettikten sonra bir başka zulüm olarak değerlendirmiştir. Çünkü onların ölümüne ve iftiharları hiç de yerinde bir övülme değildir. 

Şu hususta Numan b. Beşir diyor ki: "Ben Resulullahın mimberinin yanında bulunuyordum. Bir adam dedi ki: "Müslüman olduktan sonra hacılara su dağıtmam dışında başka bir ameli işlememiş olmam benim için önemli değildir." Diğer bir adam da dedi ki: "Müslü­man olduktan sonra, Mescid-i Haramı tamir etmem dışında başka bir amel işle­mem benim için önemli değildir." Başka bir adam da dedi ki: "Allah yolunda cihad etmek sizin söylediklerinizden daha üstündür." Ömer b. el-Hattab, bu sözle­ri söyleyenleri azarladı ve dedi ki: "Resulullahın minberi yanında seslerinizi yükseltmeyin." (O gün cuma günü idi) Ben cuma namazını kıldıktan sonra Resulullahın yanına gider, sizin ihtilaf ettiğiniz hususu ondan sorup öğrenirim." iş­te bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah: "Hacılara su dağıtan ve mescid-i ha­ramı imar edenle, Allah’a ve âhiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihadda bulunanı bir mi tutarsınız .." âyetini indirdi.

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Müşrikler dediler ki: "Allah'ın evini tamir eden ve hacılara su dağıtan kimse, Allah'a iman eden ve cihad edenden daha ha­yırlıdır. Onlar, haremin sakinleri ve bani(kurucu)leri olmaları hasebiyle bununla iftihar ediyor ve gururlanıyorlardı. Allah, onların böbürlenmelerini ve haktan yüz çevirmelerini zikrederek buyurdu ki: "Size âyetlerimiz okunurken arkanızı dönüyor­dunuz. Yaptıklarınızla böbürleniyor, ge celeri toplantınızda hezeyanlarda bulu­nuyordunuz. Evet, onlar haremle övünüyor, geceleri eğleniyor, Kuran-i Kerimi ve Resulullahı alaya alıyorlardı. Allah, iman etmenin ve cihad etmenin, Beytullahı tamir etmekten ve hacılara su vermekten daha hayırlı olduğuna Müşriklerin, Allah’a ortak koşmaları ile birlikte yaptıkları amellerin, ken­dilerine fayda vermediğini beyan etti.

Muhammed b. Kâb el-Kurezi diyor ki: "Talha b. Şeybe, Abbas b. Abdulmuttalib ve Ali b. Ebi Talib birbirlerine karşı övündüler. Talha dedi ki: "Ben Kâbenin sahibiyim, anahtarı elimde. Dilersem onun içinde yatabilirim. Abbas’da dedi ki: "Hacılara su verme işi bana aittir. Dilersem Mescid-i Haramda yata­bilirim. Ali de dedi ki: "Söylediklerinizi anlıyorum ama, bütün insanlardan önce altı ay kıbleye karşı namaz kıldım. Cihad ettim." îşte bunun üzerine Allah teala: "Hacılara su dağıtan ve mescid-i haramı imar edenle, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihadda bulunanı bir mi tutarsınız " âyetini indirdi.

Dehhaktan rivayet edildiğine göre: Abbas b. Abdulmuttalip, Bedir muharebesinde esir düşünce müslümanlar onu, inkârcılığından ve akrabalık bağlarını koparmasından dolayı ayıpladılar, Hz. Ali ise daha ağır sözler söylemiş bunun üzerine Abbas da demişti ki: "Bi­zim kötü taraflarımızı söylüyor iyi taraflarımızı anlatamıyorsunuz." Hz. Ali de: "Sizin iyi tarafınız var mı ki" deyince Abbas: "Evet var. Mescid-i Haramı biz imar ediyoruz. Kâbenin perdedarlığını biz yapıyoruz, hacılara su dağıtıyor ve köleleri hürriyetine kavuşturuyoruz." diye cevap vermişti. İşte bu olay üzerine bu âyeti Kerime nazil oldu. 

20. - “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, derece bakımından Allah katında daha büyüktürler. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” 

İman eden, yurt ve mallarını bırakarak hicret eden, İslâm dinini yaymak için Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, Allah katında, hacılara su dağıtan ve Mescid-i Haramı imar eden kişilerden daha büyük dereceye sahip­tirler. İşte cehennemden kurtulup cennete girecekler de bunlardır. 

21. - “Rableri onlara kendinden bir rahmet ve hoşnutluk ve içlerinde tükenmez ve ebedi nimetler bulunan cenneti müjdeler.”

Allah, iman eden, hicret eden ve yolunda cihad etmeleri, merhamet edip kendilerine azap etmekle emirlerini tutup yasaklarından kaçındıkları için onlar­dan razı olmasıyla ve onlara, amellerinin karşılığı olarak içinde devamlı nimet­ler bulunan cennetlerle müjdeler.

Ayet-i kerimede, Allah yolunda cihad eden müminlerin, Allah'ın merha­metin ve cennetleri yanında rızasına da erişecekleri zikredilmektedir. Şüphesiz ki, Allah'ın rızası her şeyin üstündedir.

Resulullah(ﷺ) bu hususta şöyle buyurmuştur: Allah, cennetliklere "Ey cennetlikler" diye buyuracak onlar da: "Rabbimiz, emrine, amadeyiz ve emrinle mutluyuz." diyecekler, Allah da: "Siz mem­nun oldunuz mu" diye soracak onlar da "Nasıl memnun olmayalım, sen bize, yaratıklarından hiç kimseye vermediklerini verdin diyecekler. Allah da: "Ben si­ze bundan daha üstününü vereceğim..." diyecektir. Onlar da "Ey rabbimiz bun­dan daha üstün ne olabilir" diye soracaklar, Allah da: "Sizin üzerinize rızamı indireceğim. Artık bundan sonra size asla gazap etmeyeceğim." buyuracaktır.

22. - “Orada temelli kalıcıdırlar. Muhakkak ki Allah katında büyük mükafat vardır.

Onlar orada devamlı kalacaklardır. Şüphesiz ki büyük mükâfaat, Allah katındadır. Allah yolunda hicret eden ve Cihad eden o müminler, hak ettikleri cen­nette devamlı olarak kalacaklardır. Özellikle Cenab-ı Hakkı görme saadetine nail olacaklardır ki bundan daha büyük bir mükâfaat da düşünülemez.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar