Kadiri Yolu

 

Çölün Kalbinde Bir Anne Hz. Hacer’in İzinde Seyr-i Sülûk

Çölün Kalbinde Bir Anne Hz. Hacer’in İzinde Seyr-i Sülûk 


Çöl... Suskunluğun, yakıcılığın ve yokluğun mekânı. Orada ne bir gölge vardır sığınılası, ne bir su vardır doyulası. Ama bir anne vardı orada. Hz. Hacer. En olmayacak şeyi arıyordu: Suyu. Çünkü oğlu İsmail susuzdu. Bir annenin yüreğinde evladının feryadı kadar yakıcı ne olabilir? O susuzluğun sesiyle yandı yüreği, kavruldu. Ne durdu ne de diz çöktü kaderin karşısında. Çölün tam ortasında, yedi defa, bir sağa bir sola koştu. Safâ ile Merve arasında bir su, bir umut aradı.


Biliyordu, çöldeydi ve çölde su bulunmazdı. Ama yüreği başka bir bilgiye sarılmıştı. Teslimiyet bilgisine. Allah’a sığınmanın, tevekkülün ve ümidi bırakmamanın bilgisine. O suyu ararken aslında imkânsızı aramıyordu; Rabbine teslimiyetini gösteriyor, içindeki inkisarı rahmete dönüştürüyordu. Koşarken düşüyordu belki, kızgın kumlar ayağını yakıyordu ama gönlü, sabırla ve ümitle ayakta kalıyordu. Zira biliyordu ki, çaba boşuna değildir. Ve öyle de oldu… O çaba karşılıksız kalmadı. Rabbimiz, sabrın kıymetini zemzeme çevirdi. Hacer’in niyazı, bir pınar oldu; kıyamete kadar akacak bir rahmete dönüştü.


Bu sadece bir annenin kıssası değil; bu bir hakikat aynasıdır. Çünkü biz de seyr-i sülûk yolunda Hacer’in izinden gidiyoruz aslında. Her birimiz nefsimizin çölünde susuz kalmışız. Gah düşüyor, gah kalkıyoruz. Bazen bast haliyle genişliyoruz; bazen kabz haliyle daralıyoruz. Bir sağa bir sola gidiyoruz. Bugün kalbimizde bir Safâ, yarın aklımızda bir Merve beliriyor. Arada koşuyoruz, bazen nefesimiz kesiliyor ama yine de durmuyoruz. Çünkü içimizde bir ses var: "Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin." (Yusuf, 87)


Hacer’in koşusu yalnızca fiziki bir hareket değildi; onun her adımı bir duaydı, bir yakarıştı, bir teslimiyetti. O koşarken aslında bize seyrin usûlünü öğretti. Zikirle, sabırla, gayretle ve en önemlisi ümitle yola devam etmeyi gösterdi.


Tasavvuf ehli bu hali "sülûk" diye adlandırır. Seyr; yolculuktur. Sülûk; bu yolculuğun adabıdır. Bu yolculukta çöl, nefsin arzularıdır. Su ise Allah’a olan yakınlıktır. Susuzluk, kalbin hakikatten uzak düşmesidir. İşte biz de bu susuzluğu dindirmek için içimizdeki İsmail’e kulak veriyoruz. O saf fıtratın susuz sesiyle harekete geçiyoruz.


Her bir zorlukta, her bir nefs daralmasında, Hacer gibi bir adım daha atıyoruz. Bazen secdeye kapanıyoruz, bazen gözyaşıyla toprağı suluyoruz. Lakin bırakmıyoruz. Çünkü biliyoruz ki zemzem, koşanlar içindir. Teslim olanlar, vazgeçmeyenler içindir. Allah, çabaya değer verir. O çabanın içine niyet konuldu mu, rahmet iner.


Çöldeki o su, bugün hâlâ akıyor. Çünkü hâlâ birilerinin içinden Hacer geçiyor. Hâlâ biri susuz kalmış bir yanını kurtarmak için koşturuyor.


Ey yolcu, nefsinin çölde olduğunu fark ettiysen ve o çöl sana dar gelmeye başladıysa; bil ki bu bir başlangıçtır. Şimdi yola çıkma vaktidir. Kabz hâlinden geçerken bast vaktinin geleceğini unutma. Ve en önemlisi: Ümidini kesme. Çünkü Allah’ın rahmeti zemzem gibi gizli akar. Belki bir kaya altından, belki yüreğinin derinliğinden fışkırır.


Hz. Hacer gibi düşsen de, kalk. Gözyaşlarınla niyaz et. Koş ve bekle. Çünkü rahmet, bazen koşan bir annenin ardında, bazen secdede sabit duran bir kalpte tecelli eder.


Rabbimiz, bizleri de rahmet zemzemine ulaşanlardan eylesin. Ümitsizliğe düşenlerden eylemesin, adımlarımızı sabit kılsın. Her adımımız bir yakarış olsun; her yakarış bir zemzem doğursun.


“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.”

Yusuf Suresi, 87. Ayet

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar