Yusuf Sûresi 01-20. Ayetlerin Tefsiri
ﷺ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.
Surenin Genel Tanıtımı
Yusuf suresi Kur'an-ı Kerim'deki sıralamaya göre on ikinci suredir. Miun kısmı birinci grubun üçüncü süresidir. Mekke'de nazil olmuştur ve yüz on bir âyettir. Bu sure, Resulullahın ve kendisine tabi olan müslüman topluluğunun, Mekke'de müşrikler tarafından gördükleri zulüm ve sıkıntılar esnasında nazil olmuş ve Hz. Yusuf (A.s)’ın başından geçenler burada anlatılmak suretiyle Resulullaha teselli kaynağı olmuştur.
Alûsî der ki: "Sa'd b. Ebi Vakkâs'dan gelen rivâyete göre bu sürenin nüzûl sebebi şudur: Kur'ân-ı Kerîm, Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'ın üzerine bir süre nâzil olmaya devam etti. O da bu süre boyunca bu Kur'ân'ı ashâbına okudu. Bu arada ashab şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, sen bize bir de kıssa okusan? İşte bu sûre bunun üzerine nazil oldu.
Hz. Yusuf'un kardeşlerinin kendisine yaptıkları anlatılarak Peygamberimiz Hz. Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e kavminin yaptıkları dolayısıyla teselli vermek için nâzil olduğu da söylenmiştir.
Yine bir başka görüşe göre; Yahudilerin Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'den Hz. Ya'kûb, onun çocukları ve Hz. Yusuf'un durumu ve sonunda neler olduğuna dair bilgi vermesini istemeleri üzerine, bu sûre nazil oldu.
Bir diğer görüşe göre yahudiler Mekke kâfirlerine Rasûlullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'a İsrailoğullarının Mısır'a yerleşmelerinin sebebine dair soru sormalarını istediler ve onların da bu şekilde soru sormaları üzerine bu sûre nazil olmuştur.
Bazılarının söylediğine göre; Beyhakî'nin Delâilü'n-Nübüvve'de yapmış olduğu şu rivâyet bu son iki görüşün doğruluk ihtimalini azaltmaktadır. Beyhâkî'nin bu rivayeti el-Kelbi'den, o Ebû Sâlih'ten o İbn Abbas'dan gelmekte olup şöyledir: Güya yahudi âlimlerinden birisi Rasûlullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'ın huzuruna girdiğinde onun Yûsuf sûresini okumakta olduğunu görmüş ve:
- Ya Muhammed, sana bunu kim öğretti? diye sormuş, Hz. Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’de:
- Bu sûreyi bana Allah öğretti, diye cevap vermiştir. Bu yahudi âlimi Hz. peygamberden bu sûreyi dinleyince oldukça hayrete düştü. Yahudilerin yanına varıp şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, Tevrat'ta indirildiği şekliyle Kur'ân'ı okumaktadır. Onlardan bir grup kimse ile birlikte çıkıp tekrar Hz. peygamberin yanına geldiler kitaplarında belirtilen nitelikleri onda tespit ettiler ve onu tanıdılar iki omuzu arasında peygamberlik mührünü de tehdit ettiler Hz Yusuf suresini dinleyince onlar şaşırdılar ve İslam'a girdiler.
Bu surede Yusuf (a.s.)ın, babasının kolları arasından alınıp başka diyarlara götürülmesi, oralarda sıkıntılar ve çileler çekmesi beyan edilmiş böylece Resulullah, daha sonra Mekkeden çıkıp Medineye hicret etmesi sırasında çekeceği sıkıntılara hazırlanmıştır.
Sure-i celilede Yusuf (a.s.)’ın, kardeşlerinin tuzağına düşerek çektiği çileler, kuyunun içinde geçirdiği korku ve heyecanlar, köle olarak bir eşya gibi, iradesi dışında satılarak elden ele dolaşması ana baba ve diğer akrabalarından hiçbirini görememenin acısı, Mısır sarayında vezirin karısı ve diğer kadınların tuzaklarıyla karşı karşıya kalışının sıkıntıları, vezirin sarayında geçirdiği mutlu günlerden sonra iftiraya uğrayarak zindana atılması, ondan sonra da zindandan kurtulup devlet idaresinde büyük yetkiler elde etmesi beyan edilmektedir.
Yusuf (a.s.) bütün bu sıkıntı ve heyecanların içinden son derece dirayetle, vakar ve iffetiyle çıkmasını bilmiştir. Hadiseleri bütün güçlükleriyle yaşarken sabır ve metanetini muhafaza etmiş, bütün güçlükleri yendikten sonra anne ve babasıyla buluşmuş böylece daha önce görmüş olduğu rüya tahakkuk etmiştir.
Bu surede beyan edilen Hz. Yusufun kıssası, tüm olarak ve tafsilatıyla anlatılmıştır. Kuranı kerimde bunun dışında anlatılan kıssalar, birbirine eklenen parçalar halindedir. Halbuki Yusuf (a.s.)’ın kıssası hem tek surenin içerisinde hem de baştan sona bütün tafsilatıyla anlatılmaktadır. Bu durumuyla Kur’an-ı Kerim’deki diğer kıssalar arasında özel bir yer işgal eder.
Sure-i Celile’de anlatılan kıssa Hz. Yusuf'un gördüğü rüya ile başlayıp bu rüyanın yine kendisi tarafından tabir edilmesiyle sona eriyor.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
الٓرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ۠
Elif-lâm-râ(c) tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(u)
1- “Elif Lam Ra. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir.”
Hurufu mukatta harfleri ile başlayan surede ilk ayette icaza (az sözle çok şey anlatmak) işaret etmektedir. Bu harfler hakkında daha önce bilgi verilmiştir. Bunların ne manaya geldikleri kesin olarak bilinmemektedir. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. Herşeyi ileri derece net açıklayan bu ayetler kur’an’ın ayetleridir. Helali haramı ve diğer hususları açıklayan bir kitabın ayetleridir.
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
İnnâ enzelnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn(e)
2- “Doğrusu biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Akıl erdiresiniz diye.”
Bu Kur’an akıl erdirmeniz için arapça indirilmiştir. Arapça nüzulü araplar içinde ilahi bir lütuftur. Arapça, fasih, açık ifadeli, geniş ve mânâyı en güzel şekilde aktaran bir dildir.
Bu sebeple gökten indirilen kitapların en mükemmeli olan Kur’an-ı Kerim, dillerin en mükemmeli olan Arapça ile, Peygamberlerin en büyüğü olan Hz. Muhammed (s.a.v.)e, Meleklerin en üstün olanı Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla, yeryüzünün en mukaddes toprağı olan Mekke ve Medine'de, ayların en mübarek olan Ramazan ayında indirilmiştir. Bu sebeple Kur’an her yönden mükemmel olan ilahi bir kitaptır. Kur’an’ın beyan ettiği kıssalar da kıssaların en güzelidir. İşte bundan sonra gelecek olan âyetler, bu güzel kıssaları beyan etmektedir.
بَقِيَّتُ اللّٰهِ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِحَف۪يظٍ
Bakiyyetu(A)llâhi ḣayrun lekum in kuntum mu/minîn(e)(c) vemâ enâ ‘aleykum bihafîz(in)
3- “Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Halbuki sen bundan önce gafillerdendir.”
Ey Muhammed, biz bu Kur'an'ı sana vahyetmek suretiyle sana geçmiş ümmetlere ait olan kıssaların en güzellerini ve daha önce indirilmiş kitapları anlatıyoruz. Kur’an’ın dışındaki kıssalar ya gerçektir yada hayalidir uydurmadır. Eğer bu anlatılanlar hayali ise, yol gösterici ve yönlendirici olmaya elverişli olmaz. Aynı şekilde Duygu, Akli yaklaşım ve buna benzer Her bir şeyin yerli yerince oturtulabileceği bir ölçü olmaya da elverişli değildir. şayet anlatılan bir kıssa bir gerçek ise, bazı yönleri aktarılamaz veya olmayan bazı fazlalıklar ilave edilir yahut zaman ve mekanı, gaybı ve görüneni, dünya ve ahireti kapsayacak şekilde konuyu tümü ile ortaya koyamaz. Kur'an'daki kıssalar ise başkalarında kamil olarak bulunmayan bütün kemalleri kendisinde toplamıştır. Bununla birlikte Kur'an kıssası en beliğ ifadelere, en Muazzam üsluba ve en veciz bir anlatıma sahiptir. Diğer taraftan her bir ayette Ancak onu indiren Allah'ın kuşatabileceği kadar manalar, direktifler ve hidayetler bulabilmekteyiz. Halbuki senin daha önce bunlardan senin hiç haberin yoktu.
قَالُوا يَا شُعَيْبُ اَصَلٰوتُكَ تَأْمُرُكَ اَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَٓا اَوْ اَنْ نَفْعَلَ ف۪ٓي اَمْوَالِنَا مَا نَشٰٓؤُ۬اۜ اِنَّكَ لَاَنْتَ الْحَل۪يمُ الرَّش۪يدُ
Kâlû yâ şu’aybu esalâtuke te/muruke en netruke mâ ya’budu âbâunâ ev en nef’ale fî emvâlinâ mâ neşâ(u)(s) inneke leente-lhalîmu-rraşîd(u)
4- “Hani Yusuf babasına demişti ki: “Babacığım, rüyamda 11 yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde etmektedirler.”
Ey Muhammed, kavmine Yusuf'un kıssasını anlat: Bir zaman Yusuf, babası Yakub’a demişti ki: "Babacığım, ben rüyamda onbir yıldız ile güneş ve ay’ın bana secde ettiklerini gördüm"
Yusuf aleyhisselam bu rüyayı görmüş daha sonra başından olaylar geçmiş ve yıllarca sonra gördüğü bu rüyanın neye işaret ettiği ortaya çıkmıştır. Bu surenin yüzüncü âyetinde bu husus açıklanacaktır.
“Bu gök cisimlerinin (yıldızların) isimleri nelerdir?” dersen şöyle derim: Câbir (b. Abdullah) şöyle rivayet etmiştir: Yahudinin biri Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e gelmiş ve “Ey Muhammed! Bana Yûsuf’un gördüğü yıldızlardan haber ver?” demiş. Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) sessiz kalmış ve daha sonra Cebrail vahiy getirip bunu bildirmiş ve o da Yahudiye “Eğer sana bunları bildirirsem Müslüman olacak mısın?” diye sormuş; Yahudi “evet” deyince, şöyle demiş: “Bu yıldızlar Tārık, Zeyyâl, Kābis, ‘Amûdân, Füleyk, Musbih, Darûh, Ferğ, Vessâb, Zü’l-ketifeyn yıldızlarıdır. Yûsuf bunların ve Güneş ile Ay’ın semâdan inip kendisine secde ettiklerini görmüştür.” Bunu üzerine Yahudi, “Evet vallahi, bunlar o yıldızların isimleridir!” demiş.
Güneş ve Ay’ın Yûsuf Aleyhisselâm’ın anne ve babası -bir görüşte ise babası ve teyzesi- olduğu, yıldızların ise ağabeyleri olduğu söylenmiştir.
قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّ۪ي وَرَزَقَن۪ي مِنْهُ رِزْقًا حَسَنًاۜ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ اُخَالِفَكُمْ اِلٰى مَٓا اَنْهٰيكُمْ عَنْهُۜ اِنْ اُر۪يدُ اِلَّا الْاِصْلَاحَ مَا اسْتَطَعْتُۜ وَمَا تَوْف۪يق۪ٓي اِلَّا بِاللّٰهِۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُن۪يبُ
Kâle yâkavmi eraeytum in kuntu ‘alâ beyyinetin min rabbî verazekanî minhu rizkan hasenâ(en)(c) vemâ urîdu en uḣâlifekum ilâ mâ enhâkum ‘anh(u)(c) in urîdu illâ-l-islâha mâ-steta’t(u)(c) vemâ tevfîkî illâ bi(A)llâh(i)(c) ‘aleyhi tevekkeltu ve-ileyhi unîb(u)
5- “Dedi ki: “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerini anlatma! Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”
Yakub as. dedi ki; yavrucuğum senin helak olman ile sonuçlanacak bir hile ve desise kurmak yoluna giderler şeytanın düşmanlığı açıkça görülmektedir belli bir şeydir o bakımdan Şeytan onları kıskanmaya ve sana tuzak kurmaya itebilir.
İnsanoğlu gördüğü rüyaların iyilerini anlatmalı, rüyayı yorumla bilen iyi bir kişiyle paylaşmalı, kötü olan rüyaları ise anlatmayıp şerlerinden Allah'a sığınmalıdır. Bu hususta peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Güzel rüya Allah tarafındandır. Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse onu ancak sevdiği kişilere anlatsın. Sevmediği bir rüya görürse onun şerrinden ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın. Üç kere (sol tarafına) tükürsün, onu kimseye anlatmasın. Böylece o rüya ona asla zarar vermez.” hadisi şerif
Söylendiğine göre Yûsuf’un ağabeyleri rüyayı duyunca onu kıskanmış ve “Abilerinin kendisine secde etmesi yetmemiş, bir de ebeveyni kendisine secde etmiş!..” demişlerdir. Yine söylendiğine göre Yakup (As) Yûsuf’u diğerlerine tercih eder; hem küçük olduğu hem de kendisinde büyük bir ümit gördüğü için onu daha çok sever ve kendisine daha çok şefkat gösterirdi. Ağabeyleri ise onu kıskanırlardı. Yûsuf rüyayı gördüğü zaman babasının ona olan muhabbeti ikiye katlandı. Artık her an onu bağrına basıyordu, ondan uzak kalmaya dayanamıyordu. Böylece, ağabeylerinin kıskançlığı da iyice artıyordu.
Anlatıldığına göre Yûsuf (As) rüyasını Yakup (As)’a anlatınca Yakup Aleyhisselâm, “Bu dağınık bir iştir, uzun bir süre sonra Allah bunu senin için derleyip toplayacaktır.” demiş.
وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ
Veyâ kavmi lâ yecrimennekum şikâkî en yusîbekum miślu mâ esâbe kavme nûhin ev kavme hûdin ev kavme sâlih(in)(c) vemâ kavmu lûtin minkum bibe’îd(in)
6- "Rabbim seni böylece beğenip seçecek, sana rüyaların yorumlarına dair bilgi verecek ve daha önce babaların İbrahim'e ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakup hanedanına da tamamlayacaktır. Muhakkak ki rabbim alimdir hakimdir.”
Yakup (As) Yusuf'a görmüş olduğun bu rüyanın delalet ettiği şey, O sana peygamberlik vermek üzere seni seçip ayıracak ve sana rüyaları tabir etme yeteneğinin verileceğini bildirmektedir. Ayrıca Allahu Teala'nın Hz Yusuf'un dedesi ishak'a peygamberlik vererek dedesinin babası olan Hz İbrahim'i ise ateşten kurtararak oğlu İsmail'i kurban etmeseni çare göndererek ve onu dost ve peygamber seçerek nimetlerini tamamladığı gibi Yakup ailesine ve Yusuf'a da peygamberlik vermek suretiyle nimetini tamamladığını bildirmiştir. Muhakkak ki rabbim kimin seçilmeye layık olduğunu bilendir her şeyi yerli yerince yapan ve düzene koyandır.
وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي رَح۪يمٌ وَدُودٌ
Vestaġfirû rabbekum śümme tûbû ileyh(i)(c) inne rabbî rahîmun vedûd(un)
7- “Andolsun ki Yusuf da ve kardeşlerinde soranlar için ayetler vardır.”
Yüce Allah Hz Yusuf ile kardeşlerinin kıssasında almak isteyenler için birçok ibret bulunduğuna dikkat çekmiştir. Allah herşeye kadir olduğuna ve her şeyde hikmetinin sonsuz olduğuna delalet eden işaretleri belgeler vardır. Onların kıssalarında, hakkında soru sorup buna dair bilgilerden haberdar olmak isteyen kimseler için bir çok ibretler ve öğütler bulunmaktadır. Gerçekten bakıldığında bu kıssaya dair bilgi, hayret vericidir ve böyle bir kıssaya dair bilginin verilmesi gereklidir. Bu kıssanın kur'an-ı Kerim'de Valid olması Hz Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in nübüvvetinin belgelerini, bu kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından indirilmiş olduğunun delaletlerini ihtiva etmektedir. Çünkü Hz Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’ Bu kıssayı insanlara hiçbir kimseden dinlemediği halde okudu. Halbuki herhangi bir kitapta bu kıssayı daha önceden de okuyup görmüş değildi.
قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ۬ كَث۪يرًا مِمَّا تَقُولُ وَاِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ينَا ضَع۪يفًاۚ وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَۘ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْنَا بِعَز۪يزٍ
Kâlû yâ şu’aybu mâ nefkahu keśîran mimmâ tekûlu ve-innâ lenerâke fînâ da’îfâ(en)(s) velevlâ rahtuke leracemnâk(e)(s) vemâ ente ‘aleynâ bi’azîz(in)
8- “Hani demişlerdi ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde, Yusuf ve kardeşi babamızın yanında bizden daha sevgilidirler. Doğrusu babamız apaçık bir sapıklık içindedir.”
Yusuf'un bu ayette geçen kardeşinden maksat kendisinden küçük olan ana ve baba bir öz kardeşi Bünyamin’dir. Yusuf Gelecekte dürüstlük ve üstün karakteri sebebiyle babasının dikkatini çekmiş ve sevgisini kazanmıştır. Bünyamin'in de en küçük çocuğu olması sebebiyle çok seviyordu. Hazreti Yakup'un bu küçük iki oğluna karşı farklı sevgi göstermesi diğer oğullarının hased duygularını iyice kabartmıştır. Nasıl olur da babamız, hiçbir şeylere gücü yetmeyen bu iki küçük kardeşimizi bizden daha çok sevebilir? Oysa Bizler yetişmiş 10 yiğidir. Onun bütün işlerini görebiliyoruz. Dolayısıyla bizim onlardan daha çok sevilmemiz gerekmektedir. Çünkü bizim o iki kardeşe göre üstünlüğümüz vardır faydamız vardır ve sayıca da daha fazlayız. Bu sevgide babamızın bir yanılgı içinde olduğunu ileri sürdüler.
Bu ayeti kerime Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in teselli etmektedir. Çünkü kendisine peygamberlik gibi en yüce mertebe verilmesine rağmen en yakın akrabaları tarafından çeşitli işkencelere maruz kalmıştır. Fakat o bu şekilde kötü muameleye maruz kalan ilk peygamber değildir. Zira Hz Yusuf'a da böyle olmuştu. O da Allah nezdinde yüce bir mertebesi olmasına rağmen bizzat kardeşleri tarafından haksızlığa uğramış eziyetler çekmiştir.
قَالَ يَا قَوْمِ اَرَهْط۪ٓي اَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِۜ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَٓاءَكُمْ ظِهْرِيًّاۜ اِنَّ رَبّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ
Kâle yâkavmi erahtî e’azzu ‘aleykum mina(A)llâhi vetteḣażtumûhu verâekum zihriyyâ(en)(s) inne rabbî bimâ ta’melûne muhît(un)
9- “Yusuf'u öldürün veya onu bir yere atın, babamızın gözü sizden başkasını görmesin. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.”
Onu insanların yaşamadığı uzak bir yere götürüp bilinmeyen bir ortamda bırakalım. Babamızın sizi gereğince sevmesine engel olan bu çocuğu babamızın gözünden uzaklaştırmış oluruz ki, o sadece sizinle ilgilenmiş olsun. Bu işi de ister onu öldürerek ister uzak bir yerde bırakarak yapalım. O takdirde ondan yana rahat edersiniz ve siz babanızla başbaşa kalırsınız. Sadece size teveccüh eder ve sizden başkasına iltifat etmez. Yusuf'tan kurtulduktan sonra Allahu Teala ya işlediğiniz bu cinayetten dolayı tevbe edersiniz. Günahlarınızın bağışlanmasını dilersiniz o takdirde babanızın yanında durumunuzda düzelir ve onunla ilişkileriniz tekrar rayına oturur.
وَيَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۜ سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَمَنْ هُوَ كَاذِبٌۜ وَارْتَقِبُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ رَق۪يبٌ
Veyâ kavmi-’melû ‘alâ mekânetikum innî ‘âmil(un)(s) sevfe ta’lemûne men ye/tîhi ‘ażâbun yuḣzîhi vemen huve kâżib(un)(s) vertekibû innî me’akum rakîb(un)
10- “İçlerinde bir sözcü dedi ki: “Yusuf'u öldürmeyin. Eğer yapacaksanız, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın da yolculardan biri onu bulup alsın.”
Bunu söyleyenin kim olduğu belirtilmemiştir. O’na olan düşmanlık sizi onu öldürmek noktasına kadar götürülmemeli. Böylece Allah onları Yusuf'u öldürmekten alıkoymuş oldu. Çünkü şanı yüce Allah'ın onun vasıtasıyla yerine getirmeyi ve mutlaka gerçekleştirmeyi dilediği bir işi vardı. Ona nübüvvet ve vahiy verecekti. Yeryüzünde onu iktidar sahibi yapacaktı.
Ona bir şey yapacaksanız kuyunun derinliklerine bırakın onu öldürmek büyük bir iş olduğundan dolayı öldürülmekten daha basit gibi görünen bir iş olmak üzere onu kuyunun derinliklerinde kaybedin de yolculardan biri olup onu alsın götürsün. Buradan anlaşılıyor ki kardeşler çok büyük bir iş yapmaya karar vermişler. Onlar bu işleriyle akrabalık bağlarını kestiler, babaya karşı geldiler, günahsız, küçük bir yavruya, saygı duyulması gereken, faziletli ve Allah katında değeri olan bir piraniye acımadılar. Babanın çocuğu üzerinde hakkını gözetlemediler. Babayı yaşının ilerlemiş, gücünün takatinin kesilmiş olmasına, Allah katındaki değerine rağmen, sevdiği küçük yavrusundan uzaklaştırıp ayırdılar. Çocuğun küçüklüğüne, güçsüzlüğüne, babasının şefkatine, merhametine ihtiyacına rağmen, bunu da yaptılar.
وَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَاَخَذَتِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دِيَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۙ
Velemmâ câe emrunâ necceynâ şu’ayben velleżîne âmenû me’ahu birahmetin minnâ veeḣażeti-lleżîne zalemû-ssayhatu feasbehû fî diyârihim câśimîn(e)
11-“Dediler ki: “Ey babamız, sen bize Yusuf hakkında neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istemekteyiz.”
Hz Yusuf'un Kardeşleri onu kuyuya bırakma hususunda anlaştılar Onun için iyilik istememize merhamet duymamıza ve ona karşıMerhamet duymamıza ve ona karşı Şefkat işleri beslememize rağmen niçin bizden yana Onun için korkuyorsun Onlar bu sözleri soyut bir iddia olarak ileri sürüyorlardı amaçları ise bundan tamamen farklıydı babalarının sürekli olarak kardeşlerini onlara karşı koruması bu durumu ortaya koymaktadır. sürekli olarak onlardan yana ona bir tehdit geleceğinden korkuyor idi Hazreti Yakup. halen mevcut Maruf Tevrat'ta yer alan rivayette ileri sürüldüğü gibi, baştan beri Hz Yusuf'u onlarla gönderen Hz Yakup değildir. Bu rivayete göre, onun hakkında komplo, babasının yanından geldiğini görmelerinden sonra olmuştur. Bu ise peygamberlerin sahip oldukları gereken ferasete aykırı bir iddiadır. görülüyor şeyi Yusufun abileri bir kıskançlık içindedirler. Yusuf'un kardeşlerini kalplerinde taşıdıkları kötü düşüncenin aksini söylemeye ve böylece babalarını kandırmaya çalışmışlardır.
كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ اَلَا بُعْدًا لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟
Keen lem yaġnev fîhâ(k) elâ bu’den limedyene kemâ be’idet śemûd(u)
12- “Yarın onu bizimle beraber gönder de yesin, oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”
Yarın onu bizimle gönder ki bizimle meyve yesin güzel şeyler yesin oynasın ablansın o katsın koşsun oynasın bir bak olan işlerle oynasın Şüphesiz ki biz onu boşa gitmeyecek herhangi bir zarara karşı tehlikeye karşı korkma koruruz.
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ
Velekad erselnâ mûsâ bi-âyâtinâ vesultânin mubîn(in)
13- “Dedi ki: “Onu götürmeniz doğrusu beni tasaya düşürüyor. Siz ondan habersizken onu kurdun yemesinden korkuyorum.”
babaları dedi ki onu götürmeniz doğrusu beni tasaya düşürmektedir yanınıza getirdiğinizde beni üzer onun yokluğu dönünceye kadar yanımdan bir süre ayrılması bana ağır gelir Bunun sebebi onun simasından tespit ettiği büyük hayır ve peygamberliğin emerali Dolayısıyla ona duyduğu aşırı sevgidir. Diğer taraftan Hz Yusuf'un mükemmel bir Hilkat ve ahlaka sahip olması da bu Aşırı sevginin sebepleri arasındadır Allah'ın Salat ve selamı üzerlerine olsun.
Siz ondan habersiz iken kurdun onu yemesinden korkuyorum da yani siz ok atışı yaparken yiyip içip oynarken ona dikkat etmeyeceğinizden bir kurdun gelip sizden habersiz onu yemesinden korkuyorum. Hz Yakup onlara karşı şöyle bir mazeret göstermişti. Onu alıp götürmeleri kendisini üzüntüye düşürür. Çünkü onsuz kalamıyordu. Ayrıca kendileri yer ve oynarken kurdun ona saldırmasından korktuğunu da söylemişti. Onlar O'nun bu sözünü bellediler ve yaptıklarına karşı da bir mazeret olarak bunu Yakup aleyhisselama ileri Sürdüler. Gerektiği zaman da ona karşı şöyle cevap verdiler:
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَاتَّبَعُٓوا اَمْرَ فِرْعَوْنَۚ وَمَٓا اَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَش۪يدٍ
İlâ fir’avne vemele-ihi fettebe’û emra fir’avn(e)(s) vemâ emru fir’avne biraşîd(in)
14- “Dediler ki: “Andolsun biz bir toplulukken onu kurt yerse, bu takdirde biz muhakkak hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Onu savunma gücü olan bir cemaatiz biz onu kurt yerse bu takdirde Biz muhakkak hüsrana uğrayanlardan oluruz biz birbirimizi koruyamayacaksak hiçbir şeyi de koruyamayız o zaman hayvanlarımızı ve başka şeyleri de koruyamayız demektir Onlarla bu sözleri ile Hz Yakup'un gösterdiği birinci mazerete değil de ikincisine cevap vermek istediler Çünkü birincisi onları öfkelendiren bir sebeptir.
يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَاَوْرَدَهُمُ النَّارَۜ وَبِئْسَ الْوِرْدُ الْمَوْرُودُ
Yakdumu kavmehu yevme-lkiyâmeti feevradehumu-nnâr(a)(s) vebi/se-lvirdu-lmevrûd(u)
15- “Onu götürdükleri vakit, kuyunun derinliklerine bırakmayı birlikte kararlaştırdıklarında; Biz de kendisine şunu vahyettik: “Sen onlara bu yaptıklarını haber vereceksin. Fakat kendileri farkında olmayacaktır.”
Hz Yakup Aleyhisselam Yusuf'u diğer oğulları ile birlikte kıra gönderdi. Halbuki babalarından Yusuf'u alırken ona karşı bir saygı göstererek kalbini rahatlatacak ve onu sevindirecek şeyler söyleyerek almaya çalışmışlardı. Onlar Yusuf'u götürüp derin bir kuyunun dibine bırakmaya karar verince biz de Yusuf'a şunu vahyettik: Nesefi Hz Yahya ile Hz İsa'ya küçük yaşlarda nasıl vahyedilmişse Hz Yusuf'a da küçük yaşında iken vahyedilmiştir demiştir ve kardeşlerinin sana neler yaptıklarını onlara ileriki bir zamanda söyleyeceksin senin Yusuf olduğunu bilmeyecekler Çünkü o vakitler Senin şanın Yüce saltanatın büyük olacaktır. bu gruplar içinde bulunduğu durumdan dolayı üzülmemesini istemektedir. bu durumdan kurtulacaksın hem de güzel bir çıkış yoluyla. Allah seni onlara karşı muzaffer kılacak üstün getirecektir. Dereceni yükseltecektir. Sana yaptıkları bu şeyleri onlara söyleyeceksin ama senin kim olduğunu bilmeyecekler ve bunun farkına bile varmayacaklardır.
وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِه۪ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ
Veutbi’û fî hâżihi la’neten veyevme-lkiyâme(ti)(c) bi/se-rrifdu-lmerfûd(u)
16- “Akşamüstü ağlaya ağlaya babalarına geldiler.”
Gecenin karanlığında kardeşleri ağlaya ağlaya babalarının yanına geldiler. Yusuf için üzüldüklerini kederlerini acı içinde olduklarını ısrar ederek karanlık o vakitte yalan söyleyen ve yalan yere özür beyan eden bir kimsenin durumunu bir örtücü bir riyakar riyası olarak kullanarak babalarına dediler ki:
ذٰلِكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الْقُرٰى نَقُصُّهُ عَلَيْكَ مِنْهَا قَٓائِمٌ وَحَص۪يدٌ
Żâlike min enbâ-i-lkurâ nekussuhu ‘aleyk(e)(s) minhâ kâ-imun vehasîd(un)
17- “Dediler ki: “Ey babamız gerçekten biz yarış yapalım diye gitmiştik; Yusuf'u da eşyalarımızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın.”
Kardeşler dediler ki: “Ey babamız gerçekten biz yarış yapalım diye gitmiştik. Koşu yaptık Yusuf'u da eşyalarımızın başında bıraktık. Onu kurt yemiş” işte Hz Yakub'un korktuğu ve sakındığı şey de buydu her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın. Bizim doğru söylediğimizi kabul etmezsin. Bizler sana göre doğru söyleyen ve güvenilir kimseler olsak dahi, Yusuf'a olan aşırı sevgin bu konuda bizim söylediğimiz doğruyu kabul etmene engeldir. Hele bize karşı kötü zannın var ve bizim sözümüze güvenmiyor isen, böyle bir doğrulamaya hiç mi hiç yanaşmazsın. Halbuki biz, gerçekten doğru söyleyen kimseleriz dediler.
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ
Vemâ zalemnâhum velâkin zalemû enfusehum(s) femâ aġnet ‘anhum âlihetuhumu-lletî yed’ûne min dûni(A)llâhi min şey-in lemmâ câe emru rabbik(e)(s) vemâ zâdûhum ġayra tetbîb(in)
18- “Onlar gömleğini gerçek olmayan bir kana bulayıp getirdiler. Dedi ki: “ Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzelce sabretmektir. Sizin Şu anlattıklarınıza karşı yardımına sığınacak Allah'tır.”
Kurdukları tuzağı güçlendirmek için uydurma bir kan ile bunu güçlendirdiler. Fakat bu Allah'ın Peygamberi Hz Yakup için ikna edici değildi. Onların söylediklerine iltifat etmeyip bu bu konuda kendisini kandırmak istedikleri hissi ağır basmış ve: dedi ki hayır nefisleriniz sizi aldatıp böyle büyük bir işe sürüklemiş Bunu size süslü göstererek kolaylaştırarak böyle bir işi size yaptırtmış artık Bana düşen güzelce sabretmektir. Hz Yakup kardeşlerin ittifakla yaptıkları ve kararlaştırdıkları bu olay karşısında sabırla katlanacağını ifade etmiştir sizin Şu anlattıklarınıza Karşı yardımına sığınacak tek bir makam vardır o da Allah'tır.
وَكَذٰلِكَ اَخْذُ رَبِّكَ اِذَٓا اَخَذَ الْقُرٰى وَهِيَ ظَالِمَةٌۜ اِنَّ اَخْذَهُٓ اَل۪يمٌ شَد۪يدٌ
Vekeżâlike aḣżu rabbike iżâ eḣaże-lkurâ vehiye zâlime(tun)(c) inne aḣżehu elîmun şedîd(un)
19- “Bir Kervan gelip sucularına gönderdiler. Oda kovasını salıp dedi ki: “Müjdeler olsun! İşte bu bir oğlandır.” Onu bir mal olarak sakladılar. Allah ne yaptıklarını bilendir.”
Daha sonra şanı yüce Allah kardeşleri tarafından yalnız başına kuyuya bırakılan terk edilen Hz Yusuf'un başından geçenleri bize şöyle anlatmaktadır: Bir kervan yolculuk yaptıkları esnada arkadaşlarından bir grubu kuyudan su çekmeleri için gönderdiler. Bunlar Mısır'a doğru yolculuk yaptıkları anlaşılmaktadır onlar da suyu doldurmak üzere kuyuya kovalarını saldıklarında Hz Yusuf'un sarkıtılan kovaya asıldığını su çeken kişi de o kovayı yukarı doğru çekip çıkartmış ve bulduğu şey için de sevinçle müjdeler olsun işte bu bir oğlandır diye bağırmıştır. Onu bir mal olarak değerlendirip sakladılar çünkü bunlar Ticaret maksadıyla hareket eden kişilerdi. Allah herkesin ne yaptığını çok iyi bilir o bütün bunları değiştirmeye ve etkilerini bertaraf etmeye kadirdir ancak onun belli bir hikmeti ve önceden belirlenmiş bir kaderi vardır. Şöyle ki Allah onların da başına gelen eziyeti bilmektedir. o bu eziyeti reddetmeye kadirdir; Fakat o Zalimlere mühlet verecektir ve sonunda kardeşlerine karşı Yusuf'un lehine hüküm verdiği gibi Akıbet ve hüküm işte bu zalimlerin aleyhine olacaktır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِمَنْ خَافَ عَذَابَ الْاٰخِرَةِۜ ذٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌۙ لَهُ النَّاسُ وَذٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ
İnne fî żâlike leâyeten limen ḣâfe ‘ażâbe-l-âḣira(ti)(c) żâlike yevmun mecmû’un lehu-nnâsu veżâlike yevmun meşhûd(un)
20- “Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Ona rağbetleri yoktu.”
Kardeşleri Yusuf'u kuyuya atıp gittikten sonra onu çıkartan sucular Onu bir mal olarak değerlendirip az bir pahaya sattılar. İbni Abbas, Mücahid ve Dahhak'a göre Hz Yusuf'u az bir paraya satanlar onun kardeşleridir. Taberi de bu görüşü tercih etmektedir. Zira ayetin sonunda bunlar Yusuf'u satma hususunda cömert davrandılar ifadesi vardır. Bu ifade onu gözden çıkaran ve kaybolmasını isteyen kardeşlerinin ne pahasına olursa olsun onu satmış olabileceklerini göstermektedir.
Katadeye göre yusufu satanlar kervancılardır demiştir. Onu kuyudan çıkartmış fakat gerçek değerini bilmeyerek Mısır yöneticisine değerinden çok az bir pahaya satmışlardır.
İbni Kesir ise burada satanların kardeşleri olduğunu tercih etmekte gerekçe olarak da Yüce Allah'ın: “Ona rağbetleri yoktu.” buyruğunu delil göstermektedir. Burada ona göre kastedilen kardeşleridir, yolcular değildir. Çünkü onu bulan yolcular, bundan dolayı sevinmişler ve ticaret malı olarak yanlarında saklamışlardı. Şayet ona rağbetleri olmasaydı, onu satın almazlardı. O bakımdan burada sattılardaki zamir Yusuf'un kardeşlerine aittir. Burada şunu belirtelim ki İbni kesir'in yaptığı bu tercihi halen elden mevcut Tevrat'ın rivayetine de uygundur. İbni Kesir bu görüşü İbn Abbas Mücahid ve Dahhak tarafından nakletmektedir. Hz Yusuf'u 20 dirhem karşılığında satmışlardır. Yolcular Mısır'da Yusuf'u basit bir değer karşılığında sattılar ve onların ona rağbeti yoktu. Çünkü aslında onlar karşılığında herhangi bir bedel ödemiş sayılmazlardı. Aslında onun kıymetinin farkında değillerdi.
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...