Kadiri Yolu

 

Sülûkte Terbiye Zafiyeti

Sülûk’te Terbiye Zafiyeti



Seyr-i sülûk yoluna giren kimseler, kimi vakit kendi nefislerinin darlığından, kimi vakit içinde bulundukları cemaatin yapısından kaynaklanan zafiyetlerle imtihan olurlar. Bu yol, terbiye ve tezkiyeüzerine kurulmuştur. Dolayısıyla her adım, kişinin nefsinin inceltilmesi, kalbin cilalanması ve iradenin Rabbânî emirlere boyun eğmesi içindir.

Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.) der ki:

“Tasavvuf, edepten ibarettir. Kim edebi korursa Allah onu korur; kim edebi zayi ederse, bütün hâllerini de zayi eder.”

Terbiyenin İnceliği ve Nefsin Direnci

Sülûk yolunun en çetin imtihanı, terbiye zafiyetidir. Zira terbiye, zahiren küçük, bâtınen azîmdir. İnsan, kendi kusurlarını görmediğinde, nefsinin arka planında gizli bir kibirle yaşadığında terbiyeden nasip alamaz.
İmam Gazâlî, İhyâ’sında buyurur:

“Terbiye görmeyen nefs, serkeş bir ata benzer; dizginlenmezse sahibini uçuruma sürükler.”

Bu sebeple müridin, kalbini her an murâkabede tutması gerekir. Dış şartlar, siyasal yahut toplumsal gerginlikler, ruhta fırtınalar koparsa da, asıl olan nefsin Rabbine yönelişidir.

Çünkü sülûk, “kurtuluşun” değil, “arınmanın” yoludur. Bu yolda bazen yalnızlık, bazen sıkıntı, bazen de içsel bir susuzluk olur. Ama bunların her biri, müridin kalbinde yeni bir hâl doğurur.

Şeyh Şâh-ı Nakşibend (k.s.) buyurur: “Bizim yolumuz sohbet ve hizmettir; nefse ağır gelen ne varsa terbiye odur.”

Terbiyede Gurur ve Zaaf

Seyr ü sülûk esnasında kimi müridler, bir takım mânevî hâller yaşayınca kendini erişilmez zannedebilir. Oysa bu hâl, kemâl değil, nefsin gizli gururudur.

İmam Rabbânî (k.s.) bu konuda uyarır: "Amellerin içinde en tehlikelisi, nefsin kendi hâline güvenmesidir. Zira bu hâl, iblîs’in helâk sebebidir.”

Bu zaaf, aslında “terbiye boşluğu”dur. Kişi, kendini kâmil zanneder ama iç âlemi henüz çocuk gibidir. Oysa tasavvuf, dışta kemal değil, içte teslimiyet ister.

Resûlullah (s.a.v.) buyurur: “İman, sizden birinizin içinde elbisenin eskidiği gibi eskir. Allah’tan kalplerinizdeki imanı yenilemesini isteyiniz.” (Taberânî, Hakim)

İman ve Terbiye Arasındaki Bağ

Terbiye zaafı, imanın incelmesidir. Çünkü iman, sabit bir cevher değil, artan ve eksilen bir nurdur. Kur’an’da Rabbimiz buyurur:

“... imanları üstüne iman artsın diye.” (Fetih, 4)
“Biz de onların hidayetini artırdık.” (Kehf, 13)
“Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır.” (Meryem, 76)

Hz. Ömer b. Abdülazîz, Adiy b. Adiy’e şöyle yazmıştır: “İmanın farzları, sınırları ve edebi vardır. Kim bunları tam yaparsa imanı kemale erer. Kim eksik bırakırsa, imanını da eksiltmiş olur.”

Müridin Dikkat Etmesi Gereken İnce Hatlar

Hiç kimse terbiye dışında değildir. Bazı kimselere “terbiyeyi aşmış” payesi vermek, yolu tahriptir. Terbiyeyi aşmak, insanın imtihandan muaf olması anlamına gelir ki, bu mümkün değildir.

Şeyh Ebû’l-Hasan eş-Şâzilî (k.s.) der ki: “Bir kimse ‘Ben tamam oldum’ derse, bil ki o hâl üzere kalmamıştır.”

Riya ve gizli şehvet tehlikesi:

Resûlullah (s.a.v.) buyurur: “Ümmetim için gizli şirkten korkuyorum.” “O da riya’dır; kul, ibadetini gösteriş için yapar.” (İmam Ahmed, Şeddad b. Evs)

İbadet Allah için değilse, amellerin kabuğudur. Enes (r.a.)’dan rivayetle:
“Kıyamet günü Allah buyurur: ‘Amelleri Benim rızam için olmayanları atın. Bugün Ben sadece Benim için yapılanı kabul ederim.’”
(Ebu Ya’lâ)

Terbiyede dayanışma ve gözetme:

Mürid, kardeşlerini gözetmezse, kendi terbiyesinden de nasip alamaz. Cüneyd der ki: “Yalnızlıkta ilerleme yoktur; mürid, kardeşinin kalbiyle yürür.”

Hareket, gaye değil, vesiledir. Dava, Allah’ın rızasına vesile olduğu müddetçe kutludur. Cemaat yahut hizmet, insanın nefsini parlatmak için değil, Hakk’a kulluğunu derinleştirmek içindir.

Son Söz

Sülûk, baştan sona bir terbiye mektebidir. Terbiye ise, kendini inkâr ederek Hak’ta var olma sanatıdır. Eğer bu mektepte sabırla ve edeple durulursa, kul “kul” olur; eğer nefsine mağrur olursa, yolun dışına atılır.

İmam Rabbânî der ki: “Terbiye, nefsi yok etmek değil, onu Allah’a ram etmektir.”

Ve nihayet: “Müminin kalbi Rahman’ın kudret parmakları arasındadır.” (Kutub hadis)

O kalp, terbiye ile cilalanırsa ayna olur, Rabbânî nurları yansıtır. Eğer gafletle paslanırsa taş olur, ne ilim işler ne irfan.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar