Manevi Yolculukta Gıybet Hastalığı
Nefsi Emmâre’yi Tanımak ve Terbiye Etmek
Tasavvuf yolunun en tehlikeli ve sinsi hastalıklarından biri gıybettir. Nefsi emmârenin gizli hazlarından biri olan gıybet, insanın iç dünyasını kemiren, amellerinin nurunu söndüren, kalbi karartan bir illettir. Kişi hem kendi nefsini tatmin eder hem de başkalarının ayıplarıyla meşgul olur; böylece kendi kusurlarını görmez hâle gelir. Bu yüzden sûfîler gıybeti, kalbi öldüren zehirlerden biri saymışlardır.
Gıybetin Hakikati ve Kalpte Bıraktığı Tahribat
Kur’an-ı Kerim, gıybeti çarpıcı bir teşbihle anlatır: “Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” Bu ayet, gıybetin hem haram hem de kalbi kirleten bir manevî cinayet olduğunu gösterir.
Gıybet, sadece bir söz değildir; kalbin içinden taşan bir kibir, öfke, hased, kendini temize çıkarma arzusu ve nefsin üstünlük iddiasıdır. Sûfîler, gıybet eden kimsenin aslında içindeki kusurların aynasını başkasına tuttuğunu söylerler. Çünkü insan, kendi nefsinde bulunmayan şeyi söylemek istemez; söylediği ayıp, çoğu kez kendi iç dünyasının yansımasıdır.
Kalpte ortaya çıkardığı tahribatlar:
- Kalbin kararması ve ibadetten tat alamamak
- Sükûnet ve huzurun kaybolması
- Kardeşlik bağlarının zedelenmesi
- Dilin kontrolsüz hâle gelmesi
- Manevî hâllerin söndürülmesi
- Amellerin sevabının başkalarına geçmesi (manevî iflas)
Hasan-ı Basrî der ki: “Gıybet, amelleri kezzap gibi eritir; tıpkı ateşin odunu tükettiği gibi.”
Gıybetin Nefsi Emmâre’deki Kökleri
Nefsi emmâre, başkalarının ayıbını söylemekten büyük bir haz duyar. Çünkü gıybet:
1. Nefsin kendini üstün görme arzusunu besler.
Başkasını küçük düşürdükçe kendini büyük hisseder.
2. İçteki öfkeyi dışarıya akıtmanın kolay yoludur.
Yüzüne söylemeye cesaret edemediğini arkadan söyleyerek nefsini rahatlatır.
3. Hasedi ve rekabeti gizlice ifade etmenin bir şeklidir.
“Onu çekemiyorum, bari ayıplarını söyleyeyim” der nefis.
4. Boş vakit ve zihin dağınıklığının doğal sonucu olarak ortaya çıkar.
Tasavvuf büyükleri gıybetin, nefsin en güçlü silahı olduğunu ve şeytanın en çok sevdiği amelin bu olduğunu vurgular. Çünkü gıybet, hem kişiyi hem din kardeşini hem de toplumun huzurunu bozar.
Büyüklerin Gıybet Hakkındaki Uyarıları
İmam Gazâlî:
“Gıybet eden kimse, önce kendi kalbini öldürür. Kalbi ölü olanın zikri de ölür.”
Bâyezîd-i Bistâmî:
“Kendimi öyle meşgul buldum ki, başkasının ayıbını konuşacak vakit bulamadım.”
Fudayl b. Iyaz:
“Bir mümini gıybet ettiğinde, onun günahları sana, senin sevapların ona geçer. Bunda kârlı çıkan kim?”
Mevlânâ:
“Başkalarının ayıbıyla meşgul oldukça kendi kapının önünü süpüremezsin. Gün gelir önüne dağ olur.”
Sûfîler, haramlardan kaçınmanın çok ötesinde, gıybetin perdelere sebep olan ince bir karanlık olduğunu belirtirler.
Gıybeti Terk Etmek İçin Manevî Çözümler
1. Kendi ayıplarını görmeye çalışmak
Nefsi emmâre, başkasının kusurunu görmeyi sever, kendi kusurunu görmekten nefret eder. Sûfîler her sabah nefise şöyle hitap etmeyi tavsiye eder: “Bugün önce kendi ayıplarını düzeltmekle meşgul ol!”
2. Dil terbiyesi yapmak
Dil tutulmadıkça kalp temizlenmez. En etkili yöntem: Konuşmadan önce üç kez sormak: “Bu söz doğru mu? Gerekli mi? Faydalı mı?”
3. Kötü zanna kapılmamak
Gıybet çoğu zaman kötü zanla başlar. Kötü zannı bastırmadan gıybeti kesmek zordur.
4. Susmayı zikirle doldurmak
Zikir, dedikodu ve gıybeti otomatik olarak ezer.
5. Gıybet edilen kişiyi savunmak
Bu davranış, nefsin boynunu kırar ve şeytanı kahreder.
6. Meclis adabı
Gıybet başlayan ortamlardan uzaklaşmak veya konuyu değiştirmek, tasavvufta edeptir. Sükûtu bile yeterli görülmemiş, “kalbî rızâ göstermemek” istenmiştir.
7. Gıybet ettiğini fark ettiğinde hemen istiğfar ve dua
Sûfîlerin genel tavsiyesi: “Gıybet ettiğin kimse için dua et, istiğfar et, onun övülecek yanını an.” Bu, kalpteki öfkeyi söndürür.
Manevî Yolculukta Gıybetten Kurtulanın Hâli
Gıybeti terk eden mürid, kalbinde büyük bir ferahlık, dilinde hafiflik, ibadetlerinde tat, zikrinde derinlik hisseder. Nefis, başkalarıyla uğraşmayı bıraktıkça Rabbine döner. Kalp berraklaşır; kişi kendi eksiklerini görmeye başlar.
Tasavvufta denir ki: “Gıybetten kurtulan, seyr-i sülûkun yarısını geçmiş olur.” Çünkü kişi artık enerjisini başkalarının eksikleriyle değil, kendi arınmasıyla meşgul etmektedir.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...